- Sahanın merkezi veya toplu taşımayla kolay ulaşılabilir bir yerde olmasını gözetiyoruz.
- Bizden sonra o sahada oynayacak, ya da bizden önce oynamış erkekler tarafından rahatsız ya da taciz edilmemek istiyoruz.
- Mevsim şartlarına uygun, gece yarısı olmayan ve elbette genel çalışma gün ve saatlerinin dışında kalan zamanlarda oynayabilmek istiyoruz. Çünkü hafta sonu gündüzleri erkek çocukların futbol okullarına ayrılıyor, hafta içi akşamlar da genellikle yetişkin erkeklere…
- Uygun soyunma odaları ve kapalı tuvaletlere sahip olsunlar istiyoruz.
- Herkes gibi bütçemize uygun olmasını gözetiyoruz.
- Dört başı mamur olmasa da düzgün, sakatlanma riskini artırmayacak bir zeminde oynamak istiyoruz.
- Eğer rutin bir maç ya da antrenman değil LGBTİ+’lara özel bir etkinlik düzenleyeceksek, işletmenin LGBTİ+ fobik olmamasını da listeye dahil ediyoruz.
Lubunyaya halı saha: Çölde vaha
SELİN YILDIZ*
Şehrin muhtelif yerlerinde kurulu, ortalama genişliği 30, uzunluğu 50 metre olan, etrafını çepeçevre saran telleri ve üzerine gerilmiş ağlarıyla açık bir hapishaneyi de andıran halı sahalar hakkında hiç düşündünüz mü?
Halı sahalar “ben buradayım” diyen yerler. Kendimiz top koşturmasak dahi, her gün yanlarından geçip giderken oralardan yükselen bağırış çağırışları ve bazen de küfürleri duyuyoruz.
Dahası 90’ların başından beri kent yaşamının önemli spor mekanlarından. Fakat mekanların erişilebilirliği ya da kapsayıcılığından dem vurmaya kalkarsak, muhtemelen listenin sonlarında kalırlardı. Halı sahalarda bizlerin, yani lubunyalar ve kadınların olmayışını öyle kanıksamış olacağız ki, bu mekanları, buralara erişimde yaşadığımız sorunları fark etmek, bunu sorunsallaştırmaya ve konuşmaya değer bir mesele olarak görmek gerçek dışı geliyor.
Başlama vuruşu niyetine anlatmaya başlayalım. Sahi biz, futbolu seven lubunyalar niye bir hizmetten gönlümüzce faydalanamıyoruz?
Basit bir Google aramasıyla Ankara’nın Çankaya ilçesinde yaklaşık 50 halı saha olduğunu görebilirsiniz. Rakamın gerçekte daha fazla olduğunu söylemek abartı da olmaz. Sonuç olarak memlekette futbol oynayan lubunya ve kadınlar var; memlekette saha da bitmediyse sorunumuz ne?
Futbol erkekler için ne kadar “makbul” bir sporsa, halı sahalar da mekansal olarak bu makbullüğün gerekleri ile kodlarına göre örgütlenmiş. Çok yakın bir tarihe kadar stadyumlarda kadınlar tuvaletinin olmadığını, olanları da erkeklerin kullandığını ya da yeterli sayıda olmadıklarını hatırlatmakta fayda var.
Halı sahalar da öyleler; bu mekanların tasarımı, ambiyansı ve kurgusu, salt erkeklerin varlık göstereceği ön kabulüne göre düşünülmüş. İşletmelerin kadın ve LGBTİ+ kapsayıcı olmakla ilgili bir dertleri de olmamış. Hem herkesin gözüne sokarcasına aleni, hem de son derece erkeklere özeller. O kadar onlara özeller ki, erkekliklerini koşulsuz ve şartsız mekanın tek sahibi olmanın da özgüveniyle yeniden üretirken, bunu herkes için seyirlik bir gösteri haline de getirebiliyorlar. Halı sahalar, spor adı altında erkekliğin performe edilebildiği sahneler gibiler. Teller ve ağlar top kaçmasın diye varlar, ama top kaçtığında bozulacak tek şey sanki oyun da değil.
Çünkü erkeklik hudutları sever, kontrolü kaybetmekten çekinir, kim alacak çatışmasına girmekten yüksünür, sonsuz bir öngörülebilirlik yanılsamasında yaşamaya bayılır. “Atan alır”, mahalle maçlarının bile ilk zikredilen kurallarındandır. Halı sahanın icadıyla erkekler, bu dertlerine son vermiştir.
Çocuğu, ergeni, genci, orta ve ender de olsa ileri yaşlısıyla, ekseriyetle cis-heteroseksüel erkeklerin buluşma noktası halı sahaların havasını biraz soluyabildiğimizi düşünüyorum.
Şimdi biraz da bizlerin, yani lubunyaların solumak istediği havadan bahsedelim. Çünkü ne kadar çabalasak da mevcut halleriyle, “bize göresini” bulmak kolay olmuyor. Kadınlara ve LGBTİ+’lara bu hizmeti sağlayan, kendimizi güvende hissedebildiğimiz halı saha sayısı yok denecek kadar az.
Biz ne istiyoruz peki? Ortamın çöl olduğunu ikrar edersek, nasıl bir vaha arıyoruz?