ANKARA – Türkiye ve Ortadoğu Forumu Vakfı Başkanı ve Özgür Üniversite Kurucusu Yazar Fikret Başkaya, “Asıl Terör, Devlet Terörüdür” başlıklı yazısında terör örgütü propagandası yaptığı gerekçesiyle hakkında açılan davada hakim karşısına çıktı. Savunmasında suçlamaları reddeden Başkaya, “Teröre karşı yazılmış, daha da ötede, terörü lanetleyen bir yazıda, terör örgütü propagandası keşfetmek, her halde sayın savcının yüksek yeteneğiyle açıklanabilirdi” dedi. Dava 10 Eylül'e ertelendi.
Ankara 21. Ağır Ceza Mahkemesinde bugün görülen duruşmaya, Fikret Başkaya ile avukatları katıldı. Duruşmayı Sosyolog İsmail Beşikçi, Akademisyen Baskın Oran, HDP Kocaeli Milletvekili Ömer Faruk Gergerlioğlu’nun arasında bulunduğu çok sayıda kişi izledi. Fikret Başkaya savunmasında, “terör örgütü progapandası yapmak” suçlamasını reddederek, şu ifadeleri kullandı:
“Teröre karşı yazılmış, daha da ötede, terörü lanetleyen bir yazıda, terör örgütü propagandası keşfetmek, her halde sayın savcının yüksek yeteneğiyle açıklanabilirdi. Nitekim 43 sayfalık iddianamenin 29 sayfasında, PKK’nin tarihi anlatıyor, 11 sayfada da terör örgütü propagandasına dair bilgilere yer verilmiş. İddianamenin benimle ilgili bölümü sadece bir sayfa. Dolayısıyla bu gayri ciddi bir iddianamedir. Hiçbir asgari tutarlığa ve inandırıcılığa sahip değildir. Üstelik mahkemenizi de boş yere meşgul etmektedir.”
Amacım terör kavramına açılık getirmekti
Yazısının hiçbir yerinde terörün cebir ve şiddet içeren yöntemlerini öven unsurları olmadığını belirten Başkaya, “Oysa benim böyle bir yazı yazmamdaki amacım, terör ve terörist kavramlarına açıklık getirmek, egemenin söylemini açık etmek, söylemle gerçek arasındaki uyumsuzluğu teşhir etmektir. Bir örgüt propagandası asla söz konusu değildir” dedi.
Faili meçhuller devlet terörü değil midir
En büyük terör devletlerinin ABD ve İsrail olduğunu ifade eden Başkaya, 12 Mart, 12 Eylül dönemlerinde Türkiye’de devlet terörü uygulandığını söyledi. Gözaltında kayıpları, faili meçhul cinayetleri, Roboski’de 34 köylünün bombalanarak öldürülmesi, çocuk Uğur Kaymaz’ın polis kurşunuyla katledilmesi olaylarını anımsatan Başkaya, “Bunlar devlet terörü değil miydi” diye sordu. Başkaya, şöyle devam etti:
“Bu devlet, bu rejim, özgür düşüncenin, özgürlüklerin ve demokrasinin iflah olmaz düşmanıdır. Muhalifi düşman, farklı düşüneni hain sayıyor ve öyle muamele ediyor. En değerleri yazarlarını, şairlerini, sanatçılarını, düşünürlerini, gazetecilerini, bilim insanlarını katletmediği zaman, mapushanelerde çürütmüş, işsiz ve aç bırakmış, sürgüne zorlamıştır. Lakin bir şey var: Özgür düşünceyi, özgür tartışmayı, ifade özgürlüğünü yasaklayan bir rejim önünü göremez, yolunu bulamaz, çürür ve çöker.”
Düşünceyi engellemek mümkün değildir
Düşünceyi engellemenin, entelektüeli caydırmanın mümkün olmadığını vurgulayan Başkaya, “Bu dava ile asıl amacın düşünceyi yasaklamak, sansürü ve oto-sansürü dayatmakla ilgili olduğunu söyleyebiliriz. Bu tür yasaklar sadece cezalandırılmak istenen kişiyi hedef almaz. Benzer şeylere tevessül etme potansiyeli olanların önüne kesmeyi de amaçlar. Birilerine yönelik baskı, egemenler tarafından başkalarını ehlileştirmenin bir aracı olarak görülür. Düşüncelerinden dolayı birilerini cezalandırmak, başkalarını korkutmayı, göz dağı vermeyi amaçlar. Oysa, sansürün içselleştirildiği, olağanlaştırıldığı bir toplum, bilimsel, estetik, Entelektüel yaratıcılığı ve dinamizmi dumura uğratmış bir toplumdur ki, öyle bir rejimin sorun çözme yeteneği de kaçınılmaz olarak zaafa uğrar. Dava konusu yazıyı bahane ederek beni cezalandırmak beyhude bir çaba olur. Zira düşünce gerçekleşmiş, amaç hasıl olmuş bulunuyor. Düşünceyi engellemek mümkün değildir.”
Mahkeme Başkanı, Başkaya’nın yazısındaki bir bölümü okuyarak, “Buradaki karşı saldırıdan kastınız nedir” diye sordu. Başkaya ise “Burada söylemek istediğim her kim dünyada özgürlük istiyorsa, hak talep ediyorsa egemenler tarafından cezalandırılması doğaldır. Saldırıya uğrayanın buna karşı direnmesi de doğaldır. Burada diyalektik bir ilişki vardır” karşılığını verdi.
Düşünce özgürlüğüne açık bir saldırı vardır
Başkaya’nın avukatı Levent Kanat, açılan davanın iddianamesinin “Düşünce özgürlüğüne açık bir saldırı olduğunu” ifade etti. İddianameyi hazırlayan savcıyı ve soruşturma sürecini eleştiren Kanat, Başkaya’nın bilgisayarının imajı alınmadan el konulduğunu, bunun hukuka aykırı delil olduğunu kaydetti. Emniyetin UYAP ve POLNET’ten yaptığı araştırma tutanağını dosyaya koyduğunu anımsatan Kanat, “Burada teyit edilmemiş bilgilere göre Başkaya, sol örgütlere yakındır deniyor. Eğer bir bilgi teyit edilmemiş ise dosyaya neden konulur. Bu hukuka aykırı bir durumdur. Biz hukuk devleti miyiz, polis devleti miyiz” değerlendirmesinde bulundu. Kanat, Başkaya’nın beraatine karar verilmesini talep etti.
Başkaya’nın avukatı İlhan Acar, “Oluk oluk kan akıtacağız” diyen mafya lideri Sedat Peker’in açıklamalarının düşünce özgürlüğü sayıldığını, Başkaya’nın ise düşüncelerinden dolayı yargılandığını belirterek, “Bu durum karşısında utanç duyuyorum” dedi.
Savcıya mütalaa için süre verildi
Cumhuriyet savcısı, esas hakkındaki mütalaasını hazırlaması için mahkemeden süre istedi. Duruşmayı bitiren mahkeme heyeti, iddia makamının esas hakkındaki mütalaasını hazırlaması için süre verilmesine karar vererek, duruşmayı 10 Eylül 2019 saat 09:30’a erteledi.