MLSA Hukuk Birimi 11. Yargı Paketi ile getirilen ve demokratik toplum düzeni, ifade özgürlüğü, kişilik hakları, ceza adaleti, infaz rejimi ve yargıya erişim bakımından önemli sonuçlar doğuran düzenlemeleri kapsamlı bir biçimde incelediği bir hukuki değerlendirme paylaştı.
Değerlenmdirmede ilgili kanun maddeleri tek tek ele alınarak değişikliklerin kapsamı, uygulanma biçimi ve olası etkileri özetlenmekte; özellikle temel hak ve özgürlükler yönünden ortaya çıkabilecek riskler, yapısal sorunlar ve belirsizlik alanları değerlendirilmekte; düzenlemelerin Anayasa Mahkemesi içtihadı ve uluslararası standartlarla uyumu tartışılarak, yeni yasa paketinin hak ve özgürlükler bakımından ne ölçüde ilerleme sağladığı, hangi alanlarda mevcut sorunları yeniden ürettiği veya derinleştirdiği somut bir analiz çerçevesinde ortaya konuluyor.
11. YARGI PAKETİ VE GETİRDİĞİ DEĞİŞİKLİK VE DÜZENLEMELER
Bu bilgilendirme notu, 11. Yargı Paketi ile getirilen ve demokratik yaşam, ifade özgürlüğü, yargıya erişim, ceza adaleti ve infaz rejimiyle doğrudan ya da dolaylı şekilde temas eden düzenlemeleri, ilgili madde numaralarıyla birlikte özetlemek amacıyla hazırlanmıştır.
- İnternetten içeriğin çıkarılmasına ilişkin düzenlemeler (30. 31. ve Maddeler)
Düzenleme ile, Anayasa Mahkemesi’nin iptal kararı doğrultusunda 5651 İnternet Ortamında Yapılan Yayınların Düzenlenmesi ve Bu Yayınlar Yoluyla İşlenen Suçlarla Mücadele Edilmesi Hakkında Kanun'un tanım maddesi (m.2) değiştirilerek “içeriğin çıkarılması” kavramı yeniden tanımlanarak içeriğin sunucudan silinmesi yerine geri döndürülebilir biçimde internet ortamında erişiminin kaldırılması esas alınmakta, böylece daha ölçülü bir müdahale modeli benimsenmekte; başka bir ifadeyle bu tedbir uygulandığında söz konusu içerikler, gerektiği durumda geri döndürülebilir şekilde İnternet ortamından çıkarılacaktır.
Düzenleme ile, Anayasa Mahkemesi’nin ifade özgürlüğü açısından hukuki belirlilik ve güvenlik ilkelerini ihlal ettiği gerekçesiyle iptal ettiği 5651 sayılı Kanun’un “kişilik hakları ihlalleriyle ilgili” 9. maddesi, bu kez gerekçe ve sınırları açık biçimde çizilerek yeniden düzenlenmektedir; kişilik haklarının ihlal edildiğini iddia eden kişilere sulh ceza hâkimliğine başvurarak içeriğin çıkarılması ve/veya erişimin engellenmesini talep etme imkânı tanınmakta, hâkimin “ilk bakışta ihlal” ölçütü çerçevesinde ihlali açık gördüğü hâllerde 24 saat içinde, kademeli biçimde içeriğin çıkarılması veya erişimin engellenmesi kararı verebilmesi, ihlalin ilk bakışta anlaşılamadığı durumlarda ise başvuruyu reddetmesi öngörülmekte, verilen kararlara karşı CMK hükümlerine göre itiraz yolu açık tutulmakta ve gerekli görülürse tarafların dinlenmesine imkân sağlanmaktadır; ayrıca kasıtlı paylaşımlar üzerinden gelir elde edilen iş modelleri, kullanıcı tespitinin güçleşmesi ve kişilik haklarına saldırıların yaygınlığı dikkate alınarak, kararların etkili uygulanmasını sağlamak amacıyla Türkiye’den günlük erişimi 10 milyondan fazla olan yurt dışı kaynaklı sosyal ağ sağlayıcılara yönelik özel yükümlülükler getirilmektedir.
Yargı Paketi ile 5651 sayılı Kanun’un iptal edilen 9. maddesi yeniden kaleme alınmış olsa da, Anayasa Mahkemesi’nin iptal kararında tespit ettiği yapısal sorunların esaslı biçimde giderildiğini söylemek güçtür. Düzenlemede “ilk bakışta ihlal” ve “kademeli tedbir” gibi kavramlara yer verilmiş olmakla birlikte, bu kavramlar kanun düzeyinde somut ve bağlayıcı ölçütlerle tanımlanmadığından hâkimin takdir alanı daraltılmamış, aksine yeni ve muğlak değerlendirme zeminleri yaratılmıştır. Kişilik hakkı ihlali kavramının kapsamı hâlen geniş ve açık uçlu bırakılmış; içeriğin çıkarılması mı, URL bazlı erişim engeli mi yoksa daha geniş platform müdahaleleri mi uygulanacağı hususu kanuni bir hiyerarşi veya zorunlu öncelik sırasına bağlanmamıştır. Sulh ceza hâkimliklerince tarafların dinlenebilmesine imkân tanınması ise bağlayıcı bir usul güvencesi değil, tamamen takdire bağlı bir ihtimal olarak düzenlenmiş olup, bu hâkimliklerin bilinen iş yükü, seri karar pratikleri ve yapısal sorunları dikkate alındığında uygulamada etkili bir güvenceden söz etmek fiilen mümkün görünmemektedir. Bu yönleriyle yeni düzenleme, Anayasa Mahkemesi’nin ifade özgürlüğü bakımından vurguladığı hukuki belirlilik, öngörülebilirlik ve ölçülülük eksikliğini normatif düzeyde gidermekten ziyade, büyük ölçüde aynı müdahale mekanizmasını dilsel olarak revize eden, ancak keyfilik riskini ve yapısal sorunları koruyan bir çerçeve sunmaktadır.
- Hakaret Suçlarında Ön Ödeme Uygulamasının Genişletilmesi ( 16. Madde )
Yargı Paketi’nin 16. maddesi ile hakaret suçları bakımından ön ödeme mekanizmasının kapsamı genişletilmiştir. Önceki düzenlemede sınırlı durumlarda uygulanabilen ön ödeme usulü, yeni düzenleme ile daha fazla dosyada uygulanabilir hale getirilmiştir. Buna göre, hakaret suçunun sesli, yazılı veya görüntülü bir iletiyle veya doğrudan huzurda ya da gıyapta işlenip işlenmediğine bakılmaksızın hakaret suçunu işleyen kişiler bakımından ön ödeme hükümleri tatbik edilecektir. Belirlenen şartlar altında, failin ön ödeme yapması hâlinde soruşturma ve kovuşturma sürecinin sona ermesi mümkündür. Bu değişiklikle birlikte hakaret suçlarının ceza yargılaması içindeki işleyişi yeniden yapılandırılmış; yargılama yerine parasal yaptırım temelli bir çözüm yolu öngörülmüştür.
Yargı Paketi’nin 16. maddesiyle hakaret suçunun tüm görünüm biçimleri bakımından önödeme kapsamına alınması ilk bakışta ceza adalet sisteminin yumuşatılması ve ifade özgürlüğü lehine bir adım gibi görünse de, düzenlemenin kamu görevlilerine yönelik hakaret suçlarını istisna bırakması bu ilerlemeyi önemli ölçüde zayıflatmaktadır. Zira Anayasa Mahkemesi’nin iptal kararında vurguladığı eşitlik ve ölçülülük sorunu, görünürde önödeme gibi bir yaptırım tekniğine ilişkin olmakla birlikte, esasen aynı hukuki değeri ihlal eden hakaret fiillerinin ceza hukukunda geniş ve koruyucu biçimde düzenlenmesi sonucu ortaya çıkan ayrımcı uygulamanın yarattığı anayasal sakınca ile ilgilidir. Buna karşın yapılan değişiklik, hakaret suçunun maddi ve manevi unsurlarını daraltmamış, suçun oluşumu için aranan koşulları ağırlaştırmamış ve ceza tehdidini yapısal olarak ortadan kaldırmamıştır. Aksine, kamu görevlilerine yönelen ifadeler bakımından önödeme sisteminin tamamen dışlanması, siyasal ve kamusal tartışmanın doğal parçası olan sert, rahatsız edici veya eleştirel ifadelerin ceza tehdidi altında kalmaya devam etmesine yol açmaktadır. Amerika Birleşik Devletleri’nde hakaretin büyük ölçüde ceza hukukunun dışına çıkarıldığı, Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi içtihadında ise cezai yaptırımın ancak istisnai ve demokratik toplumda zorunlu hallerde meşru görüldüğü dikkate alındığında, bu düzenleme ifade özgürlüğünün alanını genişletmekten ziyade mevcut sınırlayıcı yaklaşımı koruyan, hatta kamu gücünü elinde bulunduranlar lehine asimetrik bir koruma üreten bir gerileme niteliği taşımaktadır.
- İnfaz Rejimine İlişkin Düzenlemeler (27. Madde)
Yargı Paketi’nin 27. maddesiyle, 31.07.2023 ve öncesinde işlenen suçlar bakımından hükümlünün bu tarihte ceza infaz kurumunda bulunup bulunmadığına bakılmaksızın, daha erken açık ceza infaz kurumuna ayrılma ve denetimli serbestlikten yararlanma imkânı tanınmakta; böylece infaz sürecinde yargılamadan kaynaklanan gecikmeler nedeniyle ortaya çıkan eşitsizliklerin giderilmesi amaçlanmaktadır. Ancak düzenlemenin suç türü ayrımı gözetmeksizin uygulanacak şekilde geniş tutulması, kadına karşı şiddet gibi toplumsal hassasiyeti yüksek suçlarda fiilen infaz süresinin kısalmasına yol açabilecek, bu durum da caydırıcılık ilkesinin zayıflaması ve kamu vicdanında örtülü bir infaz indirimi algısının doğması riskini beraberinde getirmektedir.
- Suça Sürüklenen Çocuklara İlişkin Düzenlemeler (20. Madde)
5237 sayılı TCK’nın Suç İşlemek Amacıyla Örgüt Kurma Suçu'nu düzenleyen 220. maddesinde suç örgütü kurma, yönetme ve örgüte üye olma fiillerine verilen hapis cezalarının alt ve üst sınırlarını artırarak örgütlü suçlarla daha caydırıcı ve etkili mücadele etmeyi amaçlamaktadır. Gerekçe, örgütlü suçların kamu güvenliği ve kamu barışını tehdit etmesi ve toplumda güvenli yaşam hakkını zedelemesidir. Ayrıca, suç örgütleri tarafından çocukların suçta araç olarak kullanılmasının önlenmesi özel olarak hedeflenmektedir. Bu kapsamda, örgüt faaliyetleri çerçevesinde işlenen suçlarda çocukların kullanılması halinde, örgüt yöneticileri hakkında verilecek cezanın yarısından bir katına kadar artırılması öngörülmektedir. Çocuğun örgüt üyesi olup olmaması bu artırım açısından önem taşımamaktadır. Düzenlemenin temel amacı, örgütlü suçlara karşı caydırıcılığı artırmak, çocukları suçtan korumak ve toplumsal huzuru güçlendirmektir.
- Avukatlık Kanunu ve Disiplin Rejimine İlişkin Düzenlemeler (5–10 Maddeler)
Yargı Paketi’nin 5 ila 10. maddeleri ile Avukatlık Kanunu’nda disiplin cezaları ve disiplin süreci kapsamlı biçimde yeniden düzenlenmiştir. Önceki sistemde disiplin ihlallerinin yaptırıma bağlanmasında daha sınırlı ve sert bir yapı bulunurken, yeni düzenleme ile disiplin cezaları kademeli bir sisteme bağlanmıştır. Disiplin cezası belirlenirken fiilin ağırlığı, kusur durumu ve eylemin sonuçlarının dikkate alınması hüküm altına alınmıştır. Meslekten çıkarma cezasının uygulanabileceği fiiller yeniden tanımlanmış; daha hafif ihlaller bakımından alt disiplin cezalarına öncelik tanınmıştır. Ceza yargılaması ile disiplin soruşturmaları arasındaki ilişki netleştirilmiş ve ceza yargılamasının sonucunun disiplin sürecine etkisi düzenlenmiştir. Ayrıca disiplin cezalarına karşı başvuru yolları ile bu cezaların sicilden silinmesine ilişkin süreler yeniden belirlenmiştir.
- Kamu Düzeni, Güvenlik ve Trafik Suçlarına İlişkin Düzenlemeler (18–21. Madde)
Yargı Paketi’nin 17, 19 ve 21. Maddeleri ile Türk Ceza Kanunu’nda trafik güvenliği, kamu düzeni ve genel güvenliği ilgilendiren bazı suç tiplerinde ceza sınırları artırılmıştır. Kamu güvenliğini doğrudan ilgilendiren ve uygulamada sıkça karşılaşılan fiiller bakımından ceza hukukunda belirgin bir sertleşme ve netleştirme getirmektedir.
- Yargı Paketinin 17. maddesi ile TCK m.89’ta yapılan değişiklik sonucunda taksirle yaralama suçunun cezaları artırılmıştır. 19. Madde kapsamında TCK m.170 yeniden düzenlenmiş; toplu alanlarda, meskûn mahalde veya insanların bulunabileceği yerlerde havaya ateş açma fiili, kamu güvenliği açısından ağır tehlike oluşturan bir eylem olarak değerlendirilmiş genel güvenliğin kasten tehlikeye sokulması suçunun kişilerin toplu olarak bulundukları yerlerde işlenmesi halinde verilecek cezanın yarı oranında arttırılacağı öngörülmüştür.
- Yargı Paketi’nin 21. maddesi ile TCK m.223 revize edilerek, ulaşım araçlarının hareketinin engellenmesi, durdurulması, kaçırılması veya alıkonulması fiillerinde cebir veya tehdit şartı kaldırılmış, hukuka aykırı herhangi bir davranış suçun oluşumu için yeterli kabul edilmiştir. Cezaların alt ve üst sınırları artırılmış, deniz ve demiryolu ulaşım araçlarına yönelik fiiller bakımından daha ağır ceza öngörülmüştür. Ayrıca suç sırasında başka bir suç işlenmesi hâlinde failin her bir fiilden ayrı ayrı cezalandırılması kabul edilerek, düzenlemenin temel amacı trafik ve ulaşım güvenliğinin güçlendirilmesi olarak ortaya konulmuştur.

