Esra Koçak Mayda
Ankara - Adalet ve Kalkınma Partisi’nden (AKP) 45 milletvekilinin imzasını taşıyan “Kitle İmha Silahlarının Yayılmasının Finansmanının Önlenmesine İlişkin Kanun”
teklifi 16 Aralık Çarşamba günü meclise sunuldu. Birleşmiş Milletler Güvenlik Konseyi’nin (BMGK) kitle imha silahlarının yayılmasının finansmanının yasaklanmasına yönelik yaptırım kararlarının uygulanmasını öngören teklifi değerlendiren HDP Ekonomiden Sorumlu Eş Genel Başkan Yardımcısı
Garo Paylan ve CHP Eskişehir Milletvekili
Utku Çakırözer, teklifin yeni hak ihlalleri ve sivil toplumun faaliyetini sınırlamak için zemin hazırladığına dikkat çekiyor.
Soylu’nun yetkileri genişleyecek
Kanun teklifine göre İçişleri Bakanı Süleyman Soylu’nun dernekler üzerindeki yetkileri artırılacak. Soylu, hakkında terör soruşturması başlatılan dernek ve dernek üyeleri üzerinde yaptırım uygulayarak kapatma kararı alabilecek. Dernekler Kanunu’na eklenmesi önerilen yeni madde ile haklarında terör, uyuşturucu ve malvarlığı değerlerini aklama suçlarından soruşturma başlatılan kişiler görev yaptığı derneklerden İçişleri Bakanı emri ile uzaklaştırılabilecek.
Bu yeterli görülmez ise İçişleri Bakanı, derneği geçici olarak faaliyetten alıkoyabilmek için mahkemeye başvurabilecek. Teklif yasalaşırsa insan hakları alanında çalışan birçok dernek ve sivil toplum kuruluşunun faaliyetleri geçici süreyle de olsa sınırlandırılabilecek, gerekli görülürse yönetime kayyım atanabilecek. Dernek yöneticilerinin yaptıkları bir basın açıklaması ya da katıldıkları bir basın toplantısı nedeniyle haklarında açılan bir soruşturma bu önlemler için gerekçe kabul edilebilecek.
Paylan: “İktidar sivil toplumu bu yasa ile susturacak”
TBMM Başkanlığı’na sunulan kanun teklifinin uygulamada neyi hedeflediğini muhalefete sorduk. MLSA’ya konuşan HDP Ekonomiden Sorumlu Eş Genel Başkan Yardımcısı Garo Paylan bu teklifle AKP’nin yapacağı hak ihlalleri için zemin hazırladığını şu sözlerle savunuyor:
“Hükümet bu teklifi getirdiğinde ‘dünyanın her yerinde bu tip yasalar var’ bahanesinin arkasına sığındı. Ancak demokratik ülkelerdeki ‘terör’ tanımı Türkiye’deki gibi değil. Türkiye’de terör parantezinin içine her türlü düşünce girebiliyor, her türlü sivil toplum faaliyeti girebiliyor. Eğer bu teklif yasalaşırsa Türkiye’deki sivil toplum faaliyetlerinin tabutuna son çivi de çakılmış olur. Zaten sivil toplumun üzerinde yıllardır büyük baskılar var. Osman Kavala gibi pek çok arkadaşımız ya cezaevinde ya da ülkeyi terk etmek zorunda kaldı. Sivil toplum faaliyetleri gerilemiş durumda. Bu teklifin yasalaşması halinde sivil toplum faaliyetlerini yürütemez olur. Biliyorsunuz STK’lar faaliyetlerini gerek ulusal gerek uluslararası fonlar alarak yürütüyor. Bu teklifle İçişleri Bakanlığı tüm sivil toplum örgütlerine terör yaftasını yapıştırarak onları kapatabilir, görevden el çektirebilir, aldığı fonlara da el koyabilir. Bu da sivil toplum faaliyeti yürütmeyi imkânsız hale getirir.”
Sivil toplumun tıpkı parlamento, basın ve yargı gibi yurttaşın can güvenliğini sağlayan bir mekanizma olduğunu belirten Paylan şunları söylüyor:
“Eğer insan hakları örgütleri bu alanda faaliyet göstermemiş olsaydı daha birçok insan bu topraklarda faili meçhullere kurban gitmiş olacaktı. Eğer sivil toplum faaliyet yürütemezse iktidarın yaptığı hak ihlallerini toplumumuz ve dünya göremez ve ülkemiz çok büyük bir karanlığa doğru sürüklenir. Bu anlamda İçişleri Bakanlığı’nın bu yetkiyi isteyerek şunu dediğini görüyorum: ‘ben insan hakları ihlallerini artıracağım, muhalefete diz çöktürmek için her türlü hukuk dışı faaliyeti yürüteceğim, bunların da görülmesini istemiyorum, bu anlamda sivil toplumu da bu yasayla susturacağım.’ Bu konuda da yaptıkları yapacaklarının güvencesidir.”
Çakırözer: “Hedef kitle imha silahı değil sivil toplum”
CHP Eskişehir Milletvekili Utku Çakırözer de teklifi “Haklarında kesinleşmiş bir yargı kararı olmamasına rağmen derneklerin yöneticilerini görevden alma, yerlerine kayyım atama yetkisinin İçişleri Bakanlığına veriliyor olması çok vahim sonuçlar doğuracaktır. Bu haliyle iktidara beğenmediği derneği, sivil toplum örgütünü keyfi biçimde kapatma ya da yöneticilerini görevden yetkisi vermekte. Böyle bir düzenleme o sivil toplum örgütü üyelerinin iradesini toptan yok saymaktır. Evrensel hukuk ilkelerine aykırıdır. Sivil toplumu çoğulculuğun vazgeçilmez koşulu gören ‘demokrasi’ ile de taban tabana zıttır,” diyerek eleştiriyor.
AKP’nin reform söylemleri ile bu yasa teklifini bağdaşmadığını ifade eden Çakırözer bunu şu sözlerle açıklıyor: “Bir yandan hukukta reform yapıyorum diyeceksiniz. Yerimiz Avrupa diyeceksiniz. Öte yandan Meclis’e gönderdiğiniz bu teklif ile derneklere ve diğer sivil toplum örgütlerine kayyım atanmasının önünü açacaksınız. Hukuk, anayasa ve yargı kararları hiçe sayılıyor. Meclis’e sivil toplumu tamamen susturacak bu OHAL uygulamalarını getirerek ülkede reform yapamazsınız. Terör bahanesiyle derneklere kayyım atadığınız sürece her şey söylenebilir ama asla reform denemez.”
“Basın özgürlüğüne de tehdit”
Çakırözer bu yasa teklifi ile derneklerin yurt dışından aldıkları fonlara da el konulmasını sivil topluma bir müdahale olarak değerlendiriyor. Bu durumun basın özgürlüğüne doğrudan bir darbe olduğunu söyleyen Çakırözer şöyle konuşuyor: “Bu durum Türkiye’deki basın özgürlüğünü de doğrudan ilgilendirmektedir. Çünkü Türkiye’de AB ve benzeri yurt dışı fonlarından faydalanan çok sayıda gazetecilik meslek örgütü, bir kısım da basın kuruluşu bulunmakta. Bu örgütler Türkiye’de basın özgürlüğünün durumunu yakından izlemekte ve raporlarıyla yurt içi ve yurt dışında bu sıkıntılı alana dikkat çekmekteler. Şimdi bu madde ile İçişleri Bakanlığı derneklerin finansmanını kontrol edecek ve keyfi olarak o derneğin ya da sivil toplum örgütlerinin harcamalarına el koyabilecektir.”
Uluslararası kurumlar da kapsam içinde
Kanun teklifinde merkezi yurt dışında bulunan dernek ve vakıfların Türkiye’deki denetimi ile ilgili radikal değişiklikler de öngörülüyor. Tüm dernek ve vakıflar, yurt dışına yaptıkları ve yurt dışından aldıkları yardım ve ödemelerle ilgili İçişleri Bakanlığı’nı bilgilendirmek ile yükümlü olacak. 7 bin lirayı aşan her türlü gelir, tahsilat, gider ve ödemelerini bankalar aracılığıyla yapmayana idari para cezası verilecek.
Teklif ile Dernekler Kanunu’nda da önemli değişiklikler yapılması öngörülüyor. Mevcut kanuna göre derneklerin bildirimde bulunmak şartı ile yurt dışından yardım almasına ilişkin durum genişletildi. Dernekler artık yurt dışına yapacakları yardımlardan önce bildirim yapacak.
Meclise sunulan torba yasa teklifi ile yardım toplamaya yetkili kişi ve kuruluşların denetlenmesine ilişkin usul ve esasları düzenleyen Yardım Toplama Kanunu’nda değişiklik yapılması öngörüldü. Denetim ile görevlendirilen makamlar, kamu kurum ve kuruluşlarından banka hesabı da dahil bilgi ve belge isteyebilecek. Teklif ile izinsiz yardım toplayanlara verilen para cezalarının da artırıldı. Mevcut kanunda en fazla 700 TL ceza kesilirken, yeni teklif ile 5 binden 100 bin TL’ye, internet ortamından izinsiz yardım toplayanlara da 10 bin TL’den 200 bin TL’ye kadar idari para cezası kesilmesi öngörüldü.
Malvarlıkları Cumhurbaşkanlığınca dondurulacak
Önerilen düzenleme ile Cumhurbaşkanı, kuruluş ve organizasyonların malvarlığının dondurulması BMGK’ne teklif edilebilecek. Teklifte bu kapsamda “
Değerlendirme Komisyonunun önerisi üzerine Cumhurbaşkanı tarafından kişi, kuruluş ve organizasyonların Birleşmiş Milletler Güvenlik konseyinin kararları ile bu kararlara dayanılarak çıkarılan müteakip kararlar uyarınca malvarlığının dondurulmasına ilişkin oluşturulan listede eklenmesi ve bu makul sebeplerin ortadan kalkması halinde listelerden çıkarılması Birleşmiş Milletler Güvenlik Konseyi'ne teklif edilebilir, Cumhurbaşkanının teklifi Dışişleri Bakanlığı tarafından Birleşmiş Milletler Güvenlik Konseyi'ne bildirilir” ifadeleri yer aldı. Buna göre BMGK kararlarında yer alan kişi veya kuruluşlar adına ya da yararına fon toplanması veya sağlanması, Türkiye’de iş ortaklığına veya başkaca iş ilişkilerine girmeleri, bu kararlarda yasaklanan nükleer, balistik füze programları veya diğer faaliyetlerle ilgili olarak fon toplanması veya sağlanması engellenecek. Bu kişi ve kurumların Türkiye’de temsilcilik açması, her türlü faaliyette bulunması yasaklanacak ve mevcut olanlar sonlandırılacak.