KATERYNA GLADKA*
Kiev yakınlarında yemyeşil bir kasaba Buça. Çam ormanlarının kokusu, dinlenme tesisleri ve başkentin koşuşturmasından uzakta huzurlu ve hoş bir yer. Zamanla daha çok kişinin doğaya yakın olma isteğiyle Buça gibi Irpin ve Hostomel de genç aileler ve yaratıcı sınıf için birer vaha haline geldi. Yaklaşık bir yıl öncesine kadar, dünyada kimsenin haberdar olmadığı bu pastoral kasaba, bugün Rus işgalcilerin uyguladığı insanlık dışı terörle ilişkilendiriliyor. Bu olaylar sonrasında medya dünyası ilk kez dün açık havada büyük bir konferans başlattı. Buça Gazetecilik Konferansı, şehir parkının merkezinde, düşünceleri ve yansımaları paylaşmak ve anlaması zor olan bir şeyi anlamlandırmaya çalışmak için gazetecileri bir araya getirdi. Konferansın amacı, açık diyalog, eğitim ve iş birliği için bir platform sağlayarak gazetecileri ve medya profesyonellerini misyonlarını yerine getirmeleri için güçlendirmek. Amacım zamanı ve mekânı hissetmek, bir ezber süreciyle neler olduğunu ve sakinlerin şu anda nasıl hissettiklerini anlamaktı. Dolayısıyla bu benim için aynı zamanda Buça'da büyük ölçekli işgalin başlamasından bu yana ilk ziyaretti. Ukrayna'dan ve dünyanın dört bir yanından gelen katılımcılar yavaş yavaş büyük amfi tiyatroda toplanırken kuş sesleri çevreyi bastırıyordu. Her yer yeşillikler içindeydi, inanılmaz derecede temizdi ve bölgede yaşayan çocuklar yakınlarda oynuyordu. Doğanın bize yaşamın her zaman daha güçlü olduğunu hatırlatması, tanık olunan tüm dehşetleri yutması ve onları yaşamaya devam etmek, dayanmak için karşı konulmaz bir arzuya dönüştürmesi inanılmaz.
Etik ve isimlerin iadesi
"Amacımız, gazetecilik, kolluk kuvvetleri ve yerel yetkililerin ortak çabalarıyla toplanan bu kanıtların Lahey'de tanıklıklara dönüşmesini sağlamak. Ve belki de uluslararası bir mahkemeden bahsedildiğinde, bu mahkeme Nürnberg ya da Lahey değil de Buça olur. Ukrayna'da işlenen suçların faillerinin burada, kendi yerimizde hesap vermesini istiyoruz" diyerek sözlerine başladı yılların gazetecisi, medya yöneticisi ve şu anda Buça Belediye Başkan Yardımcılığı görevini de yürüten Mikhaylina Skoryk. Skoryk’in verdiği bilgilere göre, Mayıs 2023 itibariyle Buça'da Rus işgalciler tarafından öldürülen resmi kişi sayısı 422. Ancak bu sayının artması bekleniyor. Suçların belgelenmesi süreci devam ediyor ve kimliği halen belirlenemeyen 80 cenaze bulunuyor. Özellikle bunlar hiç kimsenin suçlanmadığı ve ölenlerin kimliklerinin bilinmediği acımasız suçlar niteliği taşıyor. Skoryk bu konferansın yıllık bir etkinlik haline gelmesini ve uluslararası bir düzeye taşınarak bu açık hava savaş suçları alanının bir mahkemeye dönüştürülmesini umuyor. "The Babel" medya kurumunun baş editörü Yevhen Spirin, ekibinin bir bölümüyle birlikte 2 Nisan 2022'de Buça'ya geldi. Toplu mezarları kazdılar, cesetleri çıkardılar ve kimliklerini tespit ettiler. "Bunu yaptığımda gazeteci miydim yoksa gönüllü müydüm, kesin bir cevabım yok. Anladığım kadarıyla bir savaş muhabiri savaşın olduğu başka bir ülkede çalıştığında gazeteci olarak kalıyor. Ancak kendi ülkelerinde bir savaş olduğunda, hala kendi ülkelerinin tarafındadırlar. Bu benim ilk etik engelimdi: ülkemin bakış açısını mı vurgulamalıyım yoksa tarafsız mı kalmalıyım? Tarafsız kalamazdım" diyor Yevhen Spirin. Buça'daki kayıpların çoğu ateşli silahlarla öldürüldü. İlk aşamada gazeteciler toplu mezarları buldu ve cesetleri çıkardılar. İkinci aşamada bireyleri fotoğrafladılar ve kimlik tanımlaması yaptılar. Üçüncü aşamada ise bulunan tüm cenazeleri detaylı bir şekilde tarif etmek zorunda kaldılar. "Her şey birbirine karıştı; cenazeler çürümüştü ve bu insanların kim olduğu belli değildi. Buça morgunun kapasitesinin ayda 20 ceset olduğunu belirtmek gerekir, ancak 400 cenaze geldiğinde bunu kaldıramadı, bu yüzden bazılarını bölgeye dağıttılar" diye devam ediyor editör. Toplanan bilgilere dayanarak "The Babel", Buça'da hayatını kaybedenlerin anısını onurlandırmak için çevrimiçi bir anıt geliştirmektedir. En fazla sayıda gömünün bulunduğu Havari Aziz Andrew Kilisesi'ne özel bir önem verilmiştir. "Ortak mezardan bulabildiğimiz herkesin izini sürdük. Bu 116 kişi ve içinde kalıntılar bulunan birkaç paket anlamına geliyor. Bu insanların öldürüldüğü noktaları interaktif bir harita üzerinde işaretledik" diye açıkladı Spirin. Haritanın oluşturulmasının önemli bir parçası, birçok kişi farklı zamanlarda öldüğü için bu mezarlarda tam olarak kimlerin yattığını belirlemek amacıyla defin ve kimlik belirleme sürecinin yeniden yapılandırılmasıdır. Ortak mezarlara gömülenlerden bazıları, tam ölçekli işgalden önce ölen ancak 24 Şubat'ta Buça morgunda bulunan kişilerdi. Spirin, "Bu proje, insanları, polisin söylemeyi sevdiği gibi öldürülen bireyler olarak değil, isimleriyle çağırmayı amaçlıyor" diye vurguluyor. "Ölülerin fotoğraflarını çekmeye, bu fotoğrafları göstermeye veya bilgilerini ifşa etmeye hakkımız var mıydı? Efsanevi etik kurallar ve bir de gerçek olduğuna inanıyorum. Ve biz gerçeği seçtik. Ve bunu göstereceğiz." Genel olarak, savaş suçlarını belgeleme ve ölenlerin yakınlarıyla iletişim kurma sürecinde, resmin tamamına katkıda bulunduğu için her ayrıntı önemlidir. "Bence belli bir tarihimiz var ve bu tarih aslında gerçeğe dayanıyor. Ancak bunu olduğundan farklı bir şekilde anlatamaz ya da uyduramazsınız. Her şeyden önce, insanlara saygımızdan dolayı bunu yapamayız. Özellikle hayatta kalanlar hakikatı en çok isteyenler. Abartı istemezler. Başka bir hikaye istemiyorlar" diye vurguluyor Public Interest Journalism Lab kurucusu ve CEO'su Nataliya Gumenuk. İşgal altında bulunan ve ülkenin kuzeyinde kalan Çernihiv bölgesinin bir sakini ile röportajını hatırlıyor Gumenuk. Röportaj sırasında "Kayınvalideniz, Ukraynalı bir savaş esirini nasıl vurduklarını gördüğünüzü söyledi” dediğinde ise bir düzeltmeyle karşılaştığını anlattı. "İlk saniyedeki telefon konuşmasında beni hemen düzeltti, 'Görmedim - gözlerim bağlıydı. Ben duydum' dedi. Onun için hikayenin olduğu gibi kalması önemliydi. Çünkü o zaman kimse bunu yalanlayamaz" diye açıklıyor Gumenuk. Bu durumda gazeteci gerçeğin doğrudan aktarıcısı haline gelir ve her şeyi olduğu gibi belgeleme konusunda büyük bir sorumluluk taşır, özellikle de medya profesyonelleri savaş sırasında savaş suçlarını ortaya çıkarmak ve faillerinin cezalandırılmasını sağlamak için çabalarken. Burada hataya yer yoktur. Savaşın dili Buça'daki medya konferansında düzenlenen panellerden biri Ukrayna'da çalışan uluslararası muhabirlerin deneyimlerine odaklandı. Katılımcılar arasında Washington Post Ukrayna Bürosu Başkanı Isabelle Khurshudyan, Voice of America Doğu Avrupa Direktörü Myroslava Gongadze, The Wall Street Journal muhabiri Matthew Luxmoore ve The New York Times uluslararası haberler editörü Marc Santora yer aldı. Moderatör ise The Kyiv Inderendent'ın genel yayın yönetmeni Olga Rudenko'ydu. Savaş dili söz konusu olduğunda, tam ölçekli işgalin ilk günlerinden sonraki her güne kadar, kavramları ikame etmemek ve bilinçli ya da bilinçsiz olarak saldırganın dilini kullanmamak önemlidir. Bunun bir örneği Ukrayna'nın tam ölçekli işgalinin başlangıcıydı. Putin, 24 Şubat 2022'den önce "özel bir askeri operasyon" gerçekleştirileceğini belirterek savaş kavramını önemsizleştirip yerine bir ikame ifade koydu; ayrıca vatandaşlarının kamusal alanda "savaş" terimini kullanmasını yasaklamıştır. Birçok dünya medya kuruluşu bu trendi yakaladı ve Putin'in propaganda amaçlı kavram değişimini manşetlerine taşıyarak Putin'in sözlerini geniş kitleler nezdinde meşrulaştırdı. Belki Ukrayna vatandaşı olmayan ve aynı düzeyde empatiden yoksun bir gazeteci için bu önemsiz görünebilir ama savaş koşullarında kullanılan dil, rejimi meşrulaştırır, suçları meşrulaştırır ve anlatıları meşrulaştırır. Ardından yeni bombardımanlar ve propaganda manipülasyonları gelir. Buça'daki panel katılımcıları, başlangıçtaki hatalara rağmen kuruluşların pozisyonlarını düzeltmeleri ve durumu bulanıklaştıran teröristlerin dilini kullanarak "kolay yolu" seçmemeleri gerektiği konusunda hemfikirdi. Putin'in savaşı tanımlamak için kullandığı "özel askeri operasyon" ifadesini yinelememeliler. "Haber merkezlerinde, özellikle çatışma durumları söz konusu olduğunda, dil ve formülasyon hakkında sürekli bir konuşma yapılmalıdır. Gazeteciler ve editörler açıklamalarında doğruluk ve tarafsızlığın önemini kavramalıdır" diye vurguluyor Myroslava Gongadze. Ukrayna, yakın gelecekte de devam etmesi muhtemel belli bir ilgi düzeyine ulaşmış durumda. Ancak Myroslava Gongadze'ye göre, Kiev ve diğer şehirlere yönelik sürekli saldırılar ve defalarca karşılaştığımız benzer olaylar artık şok etkisi yaratmıyor. Gazetecilerin dikkat etmesi gereken husus da bu. Savaş soyut değil; "Ukrayna'nın iç sorunu" değil (özellikle de Ukraynalı mülteciler artık dünyanın dört bir yanında bulunduğundan ve ülkeler de bununla başa çıkmak zorunda kaldığından), çünkü her gün gerçek insanları, onların hayatlarını etkiliyor ve bir bütün olarak toplumu etkiliyor. Şu anda medya yayınlarında Ukrayna ile ilgili konu yelpazesini genişletme eğilimi var. Artık yabancı yayınlar, askeri eylemler ve savaş suçlarının yanı sıra, çatışmanın Ukrayna toplumu üzerindeki etkisinin sosyal ve jeopolitik yönlerine de giderek daha fazla dikkat çekiyor. Örneğin, The Guardian kısa bir süre önce Ukraynalı askerlerin ve ailelerinin ruh sağlığı hakkında bir makale yayınladı. Gönüllü hareketleri, sosyal sorunlar ve diğer konular medyada kendilerine yer bulmaya başlıyor. Matthew Luxmoore, dış okuyucu kitlesi, özellikle de Amerika Birleşik Devletleri ya da Birleşik Krallık'taki okuyucular için Ukrayna ile ilgili bazı konuların monoton hale geldiğini söylüyor. Bu nedenle, dış okuyucu kitlesi için yazan gazetecilerin temel görevlerinden biri konuyu sürekli güncellemek ve yeni perspektifler aramaktır. Bu şekilde insanlar çatışmanın devam ettiğini anlayacaktır. Olayların algılanışını normalleştirme tehdidi en büyük zorluklardan biridir. Gazetecilerin hikayeyi insanların dinlemeye devam edeceği şekilde anlatmanın yollarını bulması gerekiyor. Bu, durumun daha derinlemesine anlaşılmasını sağlar ve ülkenin küresel medya alanındaki imajını genişletir. Ayrıca, uzun bir süre boyunca Ukrayna hakkındaki söylemde önemli bir etken, Matthew Luxmoore ve Isabelle Khurshudyan da dahil olmak üzere yabancı muhabirlerin çoğunun Moskova'da yerleşik olmasıydı. Isabelle Khurshudyan, Rusya'nın doğu bölgesinde baskın güç olarak görüldüğünü söylüyor. Herhangi bir komşu ülke Moskova'nın konumu bağlamında görülüyordu ve Rus tarihi uzun zamandır Amerikalı izleyicilerin daha çok ilgisini çekiyordu. Şimdi Rusların Ukrayna'ya yönelik düşünce ve tutumlarının değişkenlik gösterebileceğini ve bunların her zaman Batı'nın algılarıyla örtüşmeyebileceğini unutmamak gerekir. "Bugün gazeteciler için Ukrayna'da sürekli olarak bulunmak çok önemli. Bu sayede Ukraynalı kaynaklarla görüşebilir ve durumu bizzat tecrübe edebilirler. Bu da haberlerine uzaktan ulaşamayacakları bir derinlik katıyor. Bu tür bilgiler Ukraynalıların duygu ve düşüncelerini anlamaya yardımcı olur" diyor. Hayat nasıl kazanır? Belki de tam ölçekli işgalin başlamasından bu yana geçen neredeyse bir buçuk yıl içinde gazeteciler ilk kez bu kadar geniş çapta bir araya gelerek deneyimlerini, düşüncelerini paylaşma ve sadece hayatta olduğumuz için sevinme fırsatı buldular. Konferanstan sonra şehre gittim. Buça son on yılda önemli değişiklikler geçirmiş: birçok yeni konut kompleksi inşa edilmiş, altyapı iyileştirilmiş, küçük ve orta ölçekli işletmeler ortaya çıkmış ve pencerenizin dışında orman kokusuyla yaşamak, büyük ve gürültülü Kiev'den sıkılanlar için harika bir plan. Buça, uzun süredir şehirde yaşayanları, genç aileleri ve diğer bölgelerden ve hatta ülkelerden gelen sakinleri bir araya getirdi. O dönemde şehir işgal ve insanlık dışı suçlar, işkence, hayvanlara ve tüm canlılara yönelik kötü muamele nedeniyle felç olmuştu. Ancak şimdi, ülkeyi terk edenler de dahil olmak üzere kent sakinlerinin çoğu geri döndü. Büyük alışveriş merkezleri çalışıyor ve insanlar evleri için bir şeyler alıyor, çocuklar bombalanmış bir evin etkilerinin hala görülebildiği yerden çok uzak olmayan avluda futbol oynuyor. Genel olarak, 2022 baharında yaşanan olaylar, ara sıra kırılan sokak lambaları veya kurşunlarla delik deşik edilen reklam panolarıyla birkaç bölgede hala görülebiliyor. Ancak en önemlisi, katiller adalete teslim edilene ve medya camiası, kolluk kuvvetleri ve yerel yetkililer, ne kadar uzun sürerse sürsün, her kurbanın kimliğini tespit etmek ve failleri sorumlu tutmak için çalışmalarına devam edene kadar savaş bölge sakinlerinde yaşamaya devam edecek...
KATERYNA GLADKA*
1990'da Kyiv, Ukrayna'da dünyaya gelen Kateryna Gladka, hikaye anlatıcısı, gazeteci, halkla ilişkiler uzmanı ve kültürel proje yaratıcısıdır. Shevchenko Ulusal Üniversitesi (Kyiv) ve Ukrayna Katolik Ünivesritesinden (Lviv) gazetecilik bölümlerini bitirdi. Haberleri birçok Ukrayna ve uluslararası medya kuruluşunca yayınlandı. 2015'te "Heavenly Hundred", 2017'de "Dobrobaty" ve 2020'de "Path (to) Roma" adlı kısa öykü koleksiyonu olmak üzere üç kitabın ortak yazarıdır. 2019'da Açık Avrasya yarışmasının "Deneme" kategorisinde ikinci olmuştur. Gladka, 2020-2021 yılları arasında 20. yüzyıl Ukrayna kültüründeki yenilikçi fikirler üzerine bir yazar kursu olan “Bizim Atllantis”i kurdu. 2022'de, savaştan etkilenen kadınlara destek olmak için Budapeşte ve Ukrayna'nın çeşitli kentlerinde beden ve bilinç uygulamaları geliştirdi. Gladka, birçok edebiyat yarışmasında ödüller kazandı. Çeşitli yazarl ve müzisyenlerle geliştirdiği birçok sanat ve kültür projesi bulunuyor.