Arşiv

Cemevi ve sivil toplum kurumlarına yer tahsis eden Osman Baydemir ve eski meclis üyelerine dava

Cemevi ve sivil toplum kurumlarına yer tahsis eden Osman Baydemir ve eski meclis üyelerine dava
DENİZ TEKİN* 
Pir Sultan Abdal Kültür Derneği (PSAKD) ve Güneydoğu Gazeteciler Cemiyeti’ne (GGC) yer tahsis etme kararı veren 53 belediye meclis üyesi ve bu kurumlarla protokol imzalayan Diyarbakır Büyükşehir Belediyesi eski Başkanı Osman Baydemir hakkında “görevi kötüye kullanmak” suçlamasıyla 2 yıla kadar hapis istemiyle dava açıldı. İddianameyi kabul eden mahkeme, tahsis işlemlerini yapan Baydemir ve belediye meclis üyelerinin “zimmet” suçlaması ile ağır ceza mahkemesinde yargılanması gerektiğini söyleyerek, dosyayı ağır ceza mahkemesine gönderdi. İçişleri Bakanlığı mülkiye müfettişleri, 2015 yılında Diyarbakır Büyükşehir Belediyesi’nin geçmişte yaptığı iş ve işlemlerle ilgili yaptığı inceleme sonucunda rapor hazırladı. Ön inceleme raporunda, belediyeye ait mülklerin kiralanması, iş yerlerinin tahliye edilmesi ve derneklere yer tahsis edilmesini yasal mevzuata uygun bir şekilde yapmadıkları iddia edilen dönemin Belediye Başkanı Osman Baydemir ile 53 belediye meclis üyesi ve encümeni hakkında soruşturma izni verilmesi istendi. İçişleri Bakanlığı’nın soruşturma izni vermesi üzerine Baydemir ve belediye meclis üyelerinin avukatlarının Danıştay’a yaptığı itiraz reddedildi. Danıştay kararının kesinleşmesi üzerine Diyarbakır Cumhuriyet Başsavcılığı tarafından Baydemir ve dönemin belediye meclis üyeleri hakkında yürütülen soruşturma 2020 yılının Aralık ayında tamamlandı. Başsavcılık, Baydemir ve meclis üyeleri hakkında “görevi kötüye kullanmak” suçlamasıyla 6 aydan 2’şer yıla kadar hapis istemiyle iddianame hazırladı. İddianamede, Diyarbakır Belediyesi Meclisi üyelerinin Güneydoğu Gazeteciler Cemiyeti, Özgür Yurttaş Derneği ve Pir Sultan Abdal Kültür Derneği’ne ücretsiz yer tahsisi için aldığı, belediye başkanına protokol yapma yetkisi veren kararının yasal mevzuata aykırı olduğu belirtildi. İddianamede, belediye meclis üyelerinin, “5393 sayılı Belediye Kanunu'nun 75/d maddesine aykırı olarak kamuya yararlı dernek statüsünde bulunmayan dernekler için yer tahsisine karar verdiği” öne sürüldü. İddianamenin devamında, belediye meclis üyeleri ve Baydemir, belediyeye ait altı taşınmazın kiralanması, kullanımı ile kiralarının tahsil edilmesi ve iş yerlerinin tahliyelerinde gerekli işlemleri yapmamakla suçlandı. İddianamede 10 yıl süreyle bir kişiye kiralanan belediyeye ait Konukevi Binası'nın ihale şartnamesine aykırı olarak Demokratik Toplum Kongresi tarafından siyasi maksatla kullanıldığı da kaydedildi.

Kayyum, yargılamaya gerekçe gösterilen protokolü 10 yıl daha uzattı

İddianamede, Osman Baydemir’in Belediye Meclisi’nin mevzuata aykırı bir şekilde verdiği öne sürülen protokol yapma yetkisine dayanarak Kayapınar ilçesindeki taşınmazın cemevi olarak kullanılması amacıyla Pir Sultan Abdal Kültür Derneği’ne 10 yıl süreyle tahsisi için 2012 yılında imzaladığı protokol suç unsuru olarak gösterildi. Baydemir’in imzaladığı protokolde geçen “...kentimizde yaşayan Alevi yurttaşların sosyal, kültürel ve dini ihtiyaçlarının karşılanması amacıyla 5393 sayılı Belediyeler Kanunu’nun 13'üncü maddesinin 2. fıkrası ile aynı Kanunun 15/a ve 18/e bentlerine istinaden 10 yıllığına Pir Sultan Abdal Derneği’ne tahsis edilmiştir” şeklindeki ifadeler iddianamede suç delili olarak gösterildi. Baydemir ve belediye meclis üyelerine bu protokol gerekçe gösterilerek dava açılırken Diyarbakır Büyükşehir Belediyesi kayyumu Münir Karaloğlu 2022 yılında süresi dolan protokolü geçtiğimiz Şubat ayında 10 yıl daha uzattı. Baydemir hakkında bu protokolü imzaladığı için yasama dokunulmazlığının kaldırılması amacıyla 2017 yılında fezleke hazırlanmıştı.

Gazeteciler Cemiyeti’ne yer tahsis etmek kamu yararı olarak görülmedi

İddianamede Baydemir’e yöneltilen diğer bir suçlama ise  Sümerpark içerisinde bulunan belediyeye ait atıl binayı 2006 yılında yaptığı protokolle 10 yıllığına Güneydoğu Gazeteciler Cemiyeti’ne tahsis etmesi oldu. Cemiyet ile yapılan protokol ile binanın kullanımı yalnızca gazetecilerin mesleki ve sosyal faaliyetleri için kullanılması şartına bağlanmıştı. İddianamede suç unsuru olarak gösterilen ve 2016 yılında sona eren bu tahsis işlemi, imzalanan protokoller ile kayyum Cumali Atilla tarafından 2021 yılına, kayyum Münir Karaloğlu tarafından ise 2026 yılına kadar uzatıldı.

Mahkeme suçlamayı az buldu, dava dosyasını ağır ceza mahkemesine gönderdi

Savcı, “Diyarbakır Büyükşehir Belediyesi’nde kamu görevlisi şüphelilerin görevlerine aykırı bir şekilde davranmak suretiyle üzerlerine atılı 'görevi kötüye kullanmak' suçunu işleyerek, kamuyu zarara uğrattıkları” iddiasıyla şüphelilerinin isnat edilen suçtan cezalandırılmalarını istedi. İddianameyi kabul eden Diyarbakır 13. Asliye Ceza Mahkemesi, 10 Haziran 2022 tarihinde dosya için görevsizlik kararı verdi. Mahkeme, dava dosyasındaki suçlamalar göz önünde bulundurulduğunda sanıkların üzerlerine atılı suçun TCK’nin 247. maddesinde düzenlenen “zimmet” suçunu oluşturup oluşturmadığı konusunda değerlendirme yapma yetkisinin ağır ceza mahkemesinde olduğunu savundu. Baydemir’in avukatı Reyhan Yalçındağ ve diğer sanık avukatları, dava dosyasında zimmet suçunun maddi ya da manevi unsurlarının gerçekleşmediğini ve görevsizlik kararının yasaya aykırı olduğunu belirterek itiraz etti. Henüz nöbetçi ağır ceza mahkemesine ulaşmayan itirazlarla ile ilgili önümüzdeki günlerde karar çıkması bekleniyor.

‘Cemevini açmakla tarihi bir haksızlığa son verdik’

Diyarbakır’ın her küçesinin, hemen hemen her taşının pek çok medeniyetin, kültürün, inancın alın teri ile yoğrulduğunu belirten Baydemir, “Yerel yönetimler olarak bize düşen bu çoğulculuğun hakkını vermekti. Farklı dilleri, farklı inançları, farklı kültürleri hem görünür kılmak hem de geleceğe taşımaktı. Koruma amaçlı planımızın temel taşlarından biri de inanç turizmine ev sahipliği yapmaktı. Düşünün; bir şehirde farklı inançlar var ama o inançların mensuplarının inançlarının gereklerini yerine getirebilecekleri mabetleri yok. Alevi inancına mensup kardeşlerimin inançlarının gereğini yerine getirebilecekleri bir mabetlerinin olmayışı Diyarbakır’da çok büyük eksikliğin ve haksızlığın da ifadesiydi. Cemevini açmakla biz aslında tarihi bir haksızlığa son verdik. Hem de yine aynı şekilde bir tabuyu elbirliğiyle ortadan kaldırdık. Çünkü Pir Sultan Abdal Cemevi tamamen belediyenin kaynaklarıyla inşa edildi. Bir camiye verilen kıymet neyse belediye açısından cemevine verilen kıymet de oydu. Bütün bunlardan hareketle aslında belediyenin, bizim yapmış olduğumuz sadece görevimizin ifasıydı. Evet, biz bu görevi ifade ederken, cemevini inşa ederken, kiliseyi restore ederken, Ahmedê Xanê, Feqiyê Teyran Camisini açarken bütün inançlara, bütün kültürlere eşit derece hizmet ederken aynı zamanda bir tabuyu, bir korkuyu yıktık ve tarihi haksızlığa dur dedik” ifadelerini kullandı.

‘Bir soruşturma değil binlerce soruşturma açılsa da ben yaptıklarımın arkasındayım’

Binlerce yıllık kültürel, tarihi mirasa sahip olan Diyarbakır’da çan sesi, semah sesi ile ezan sesinin o güne kadar birbirine karışmamasının bir haksızlık olduğunu vurgulayan Baydemir, o haksızlığı kaldırdıkları için toplumda farkındalık yarattıklarını ifade etti. Baydemir, “Daha açık bir ifade ile Cumhuriyetin kuruluş esası olan ve Cumhuriyetin kuruluşundan bugüne değin gelen o tekçilik zihniyetine bir itiraz ettik. Tekçilik zihniyetine itirazımız ve ortaya çıkardığımız sonuç bütün toplum tarafından görüldü ve alkışlandı. Ne için alkışlandı? Cemevini açarken bütün medrese seydaları oradaydı, müftü oradaydı, papaz oradaydı. Farklı dinlere mensup insanlar oradaydı. Herkes cemevinin açılışına alkış tuttu, manevi haz aldı. Aynı tablo kilisenin onarımında, kilisenin açılışında da yaşandı. Dolayısıyla tekçiliğin fakirlik, tekçiliğin aslında çölleşme olduğunu toplumun kendisi idrak etti. Çoğulculuğa alkış tuttu ve çoğulculuğun yanında yer aldı. Bana göre bu devleti rahatsız etti. O tekçi zihniyeti rahatsız etti. Hakkımızda açılan bu dava, o rahatsızlığın gereğidir aslında. Hatta bana sorarsanız kayyum uygulamasının nedenlerinden bir tanesi de bu hizmetlerimizdir. Çok dilli, çok kültürlü, çok inançlı bir politikayla ve hizmet perspektifiyle yurttaşa hizmet götürdüğümüz içindir. Bir soruşturma değil, binlerce soruşturma açılsa da ben yaptıklarımın arkasındayım. Keşke imkanım olsaydı bir cemevi değil, birden fazla cemevi inşa edebilseydik. Bir kilise değil, birden fazla kilise onarsaydık. Keşke imkanlarımız olsaydı Havra’yı da onarabilseydik. Keşke imkanlarımız olsaydı Ezidilerin mabedi için de çaba sarf etseydik” dedi.

‘Gazeteciler Cemiyeti'ne yer tahsis işlemimizin de sonuna kadar arkasındayım’

Gazeteciler Cemiyeti ve diğer derneklere yer tahsisi nedeniyle suçlanmasına da değinen Baydemir, son olarak şunları söyledi: “Yurttaşın özgürce haber alma hakkının neredeyse garantisi olan medya kuruluşları, basın ve yayın emekçilerinin yegane mekanlarından biri olan Güneydoğu Gazeteciler Cemiyeti’ne yer tahsisi de yine bu şehirde soruşturma konusu oldu.  Çok açık ve net söylüyorum: Gazeteciler Cemiyeti’nin mensuplarının bir sosyal tesise sahip olmaları, yeri ve zamanı geldiğinde dinlenmeleri onların en doğal hakkıdır. Siz nasıl olur da böyle bir hizmeti kamusal hizmet olarak görmezsiniz? Cemiyeti kamu yararına faaliyet yürüten dernek statüsünde görmüyor. Oysa basın özgürlüğü, basın ve yayın hakkı, yurttaşın haber alma hakkının hizmetkarı olan bu meslek grubu elbette kamusal görev ifa ediyorlar. Bu nedenle Gazeteciler Cemiyeti’ne yer tahsis işlemimizin de sonuna kadar arkasındayım. İmzamın sonuna kadar arkasındayım. Bu vesileyle de ben bir kez daha söylüyorum. Keşke imkanlarımız olsaydı gazeteci arkadaşlarımız için de daha fazla hizmet yapabilseydik. Bu itibarla hem cemevinin inşası, hem kilisenin restorasyonu hem de diğer bütün derneklere, vakıflara, sivil toplum örgütlerine sunmuş olduğumuz katkıları bugün bir kez daha büyük bir onurla savunmaya devam ediyorum.”

‘Bu dava bir Alevi toplumun rencide ederek Cemevlerini tanımama anlamına geliyor’

PSAKD Genel Merkez Yöneticisi ve Hukuk Sekreteri Av. Cafer Koluman, Türkiye’de laiklik ilkesinin yerleşik ve çağdaş standartların çok altında olduğunu, Sünni-Müslüman inancı dışındaki farklı bütün renklerin, dinlerin ve inançların ötekileştirildiğini ve tanınmadığını söyledi. Yerelde yaşanan sorun ve sıkıntılara çözüm bulmanın, ihtiyaçları karşılamanın yerel yönetimlerin görev ve sorumluluğu olduğunu vurgulayan Koluman, Alevi kanaat önderleri olarak dönemin Diyarbakır Büyükşehir Belediyesi yetkilileriyle yaptıkları görüşmeler sonucunda Alevilerin ibadetlerini, inançlarını ve kültürel ihtiyaçlarını yerine getirebilmesi amacıyla Alevi toplumuna cemevi tahsis edildiğini hatırlattı. Koluman sözlerinin devamında “Şimdi Büyükşehir Belediyesi yanlış bir şey yapmadı. Yani Anayasa’da geçen laiklik ilkesinin gereğini yerine getirdi. Kamu yararı doğrultusunda Alevi toplumu için cemevi tahsis işlemi kararı alan bütün belediye encümenleri hakkında dava açılmasını son derece sorunlu bir yaklaşım olarak görüyoruz. Bu dava, Alevi toplumunu rencide ederek cemevlerini tanımamak anlamına geliyor. Cemevine yer tahsisinin bu davanın gerekçelerinden biri yapılması Alevi toplumuna saygı duymamanın, Alevileri birinci sınıf vatandaş olarak görmemenin ve cemevini ibadet yeri olarak tanımamanın açık bir kanıtıdır” dedi. Seçimlerin yaklaşmasıyla birlikte İçişleri Bakanlığı'nın yerel yönetimler aracılığıyla cemevlerinin ihtiyaçlarını karşılamaya çalıştığını söyleyen Koluman “Kayyum, cemevi binasının tahsis süresini 10 yıl daha uzattı. Bu çok doğru bir karar. O zaman sizin yaptığınız suç değilse HDP yaptığında neden suç oluyor? Bunu sorgulamak lazım” ifadelerini kullandı.

‘Bu davayla Alevilerin inanç özgürlüğü ihlal edildi’

Kararı değerlendiren davanın avukatlarından Mehdi Özdemir, Türkiye’nin taraf olduğu sözleşmeler gereği din, inanç özgürlüğünü ve ibadet yeri kurma hakkını koruma yükümlülüklerinin olduğunu hatırlattı. Diyarbakır Büyükşehir Belediyesi’nin inanç özgürlüğü kapsamında idari bir tasarrufta bulunarak ibadethane statüsünde olan cemevi için yer tahsis ettiğini belirten Özdemir, bu işlem nedeniyle meclis üyeleri ve belediye başkanı hakkında üçüncü kişiye yarar sağlayan bir suç olan “zimmet” suçlamasının yargılama konusu yapılmasının inanç özgürlüğü hakkının ihlali olduğunu söyledi. Özdemir ayrıca Güneydoğu Gazeteciler Cemiyeti’nin gazetecilik mesleğini güçlendirmek amacıyla yürüttüğü faaliyetler gözetildiğinde bina tahsis işleminin kamu yararı ilkesine uygun olduğunu belirtti. Bu hukuk dışı kararlar ve uygulamaların belediyelere kayyum atama politikasının bir sonucu olduğuna işaret eden Özdemir, bir taraftan belediye meclisinin aldığı karar zimmet suçu olarak görülürken diğer taraftan kayyumun yaptığı protokoller ile bu tahsis süresini uzatmasının bu davanın hukuksuzluk ve keyfiliğini gösterdiğini belirtti. Özdemir, bu davanın takipçisi olacaklarını sözlerine ekledi. *Bu işin hakları, Atıf-Gayriticari (CC BY-NC) Lisans ile kısmen saklıdır. Bu iş, MLSA’ya atıf ile ve ticari olmayan amaçlar ile kullanılıp dağıtılabilir.
Image

Medya ve Hukuk Çalışmaları Derneği (MLSA) haber alma hakkı, ifade özgürlüğü ve basın özgürlüğü alanlarında faaliyet yürüten bir sivil toplum kuruluşudur. Derneğimiz başta gazeteciler olmak üzere mesleki faaliyetleri sebebiyle yargılanan kişilere hukuki destek vermektedir.