İnfaz Paketi, 14 Nisan 2020 tarihiyle resmen yürürlüğe girdi ve cumhuriyet tarihinin başından bu yana cezaevlerinin sistematik olarak aflarla boşaltıldığı Türkiye’de yürürlüğe girmiş en ayrımcı ve eşitsiz af yasalarının arasındaki yerini aldı. Yeni düzenleme, aynı zamanda düşünce suçlarının, Türkiye’deki en ağır suçların başında geldiğinin de tescili anlamına geliyor.
Her şey MHP’nin af önerisiyle başladı. Kuruluşundan bu yana “af” düzenlemelerine karşı çıkan, kişiye karşı suçların ancak kişiler tarafından affedileceğini ana kural olarak savunan AKP, elbette adı “af” olan bir düzenlemeye sıcak bakmadı. Ancak cezaevlerinin kapasitesinin çok üzerinde mahkûmla dolu olması, af söylentisinin dolaşıma girdiği anda geri dönülemez bir toplumsal beklentiye dönüşmesi AKP’yi farklı formül arayışlarına gitti. Özellikle mafya ve uyuşturucu suçları ile ilgili beklentisi bulunan iktidar ortağının taleplerini de karşılamak zorunda olan AKP, bu süreçte “infaz indirimi” formülünü buldu. Geçmiş yıllarda bu isim adı altında defalarca geçici düzenlemeler yapılmış, örtülü biçimde çıkartılan bu aflar, kamuoyunun dikkatini bile çekmemişti. Bu nedenle, çalışmalar infaz indirimi adı altında yürütüldü.
İnfaz Paketi’nde, terör suçları açısından bir adım atılması zaten beklenmiyordu. Son yıllarda bütün siyasetini “Terörle mücadele” başlığı üzerine oturtmuş olan AKP ve ortağı MHP’nin bu konuda bir adım atmayacağı belliydi. Ancak temel sorun, Terörle Mücadele Kanunu’nun, AB tarafından da çok eleştirilen, dünyada fazla örneği de bulunmayan, muğlak maddeleri ile ilgiliydi. “Terör örgütüne üye olmamakla birlikte örgüte yardım” ve “örgüt propagandası” gibi suçları düzenleyen maddeler yüzlerce kişinin tutuklanmasına, yargılanmasına ve hüküm giymesine neden olduğundan, bu konuda adım atılıp atılmayacağı beklentisi vardı.
Bu maddelerden yapılan yargılamalar ve verilen cezalarda dikkati çeken konu, mahkemelerin de zaten sanıkların terör örgütleriyle bir bağı olmadığını kabul etmesi. Örgütle bağının olmadığı bilinmesine rağmen, eylemin örgüt suçlarından cezalandırılması sonucunu doğuran bu düzenlemelerin infaz paketine dahil edilmesi temel beklentiydi. Bir diğer beklenti ise kişiye karşı işlenen ağır suçların paketin kapsamı dışında bırakılmasıydı. Ancak her ikisi de olmadı.
Hem kişiye karşı işlenen ağır suçlar da kapsama dahil edildi hem de yazıdan, sözden başka eylemi bulunmayanların ceza aldığı tüm maddeler, “terör” tanımı kapsamına sokulmuş olduğundan kapsam dışında bırakıldı.
30 Mart milat
Paket, kasten öldürme, sonucu itibariyle ağırlaşmış yaralama, uyuşturucu ticareti, cinsel dokunulmazlığa karşı suçlar, devlet sırlarının ifşası ve casusluk suçları dışında kalan tüm suçlar yönünden infaz süresini yarıya indiriyor. Bu 10 yıl ceza alanın cezasının 5 yıla, 6 yıl alanın 3 yıla, 3 yıl alanın 1,5 yıla düşürülmesi anlamına geliyor.
Bununla da bitmiyor. 30 Mart’tan önce işlenmiş bu suçların tamamı için denetimli serbestlik süresi 3 yıla çıkartılıyor. Bu durumda 6 yıl ve altındaki suçlardan ceza alan kim varsa, hemen tahliye edilebilecek. 10 yıl ceza almış bir kişi iki yılını cezaevinde geçirmişse hemen serbest kalacak.
Bütün yolsuzluk suçları
Rüşvet suçu işleyip alt sınırdan ceza alanlar (4 yıl), görevi kötüye kullanma, görevi ihmal gibi kamuyla ilgili yolsuzluk ve usulsüzlük suçlarını işleyenler bu cezalarından bütünüyle kurtulabilecek.
Kasten yaralama ve taksirle yaralama suçları da bu kapsamda. Bu da bu suçlardan ceza alan yüzlerce kamu görevlisinin cezalarından kurtulması anlamına geliyor.
Gasp ve darp
Planlı bir biçimde, evinden birisine zarar vermek maksadıysa çıkıp darp eden, gasp eden kişiler de bu kapsamda. Onlar da büyük infaz indirimi ve denetimli serbestliğin getireceği özgürlükten yararlanabilecek.
Demirtaş, Kavala, Altan yok
Buna karşılık, AİHM tarafından yargılanması “siyasi” bulunan, yargılandığı ana davadan AİHM kararı uyarınca tahliyesine karar verilen, yine bir Newroz kutlamasında yaptığı konuşmadan dolayı aldığı propaganda cezasının infazı tamamlanan ancak son dakikada zaten tahliye edildiği dosyada bulunan bir konu ile ilgili yeni soruşturma açılarak tekrar tutuklanan HDP eski eşbaşkanı Selahattin Demirtaş hiçbir infaz indiriminden yararlanamayacak. Benzer biçimde HDP eski eşbaşkanı Figen Yüksekdağ ve aralarında İdris Baluken, Gültan Kışanak, Selçuk Mızraklı’nın da bulunduğu diğer HDP’li siyasetçiler de paketten yararlanamıyor.
Aldığı 10 yıllık cezanın infazını tamamlayan, buna rağmen cezanın artma ihtimali gerekçe gösterilerek yeniden tutuklanan yazar Ahmet Altan da kapsam dışında.
Yargılandığı Gezi davasından beraat eden, tahliye edileceği sırada üç yıldır açık bulunan bir soruşturma dosyası gerekçe gösterilerek darbeye yardım iddiasıyla tutuklanan, bu suçun AİHM’nin Türkiye’yi mahkûm ettiği dava kapsamında olması nedeniyle, bu suçtan da tahliye edilip, bu kez aynı eylem nedeniyle casusluk suçundan tutuklanan iş insanı Osman Kavala da paketten yararlanamıyor.
Gazeteciler de kapsam dışında
Siyasetçi ve yazarlar gibi gazeteciler de pakette yok. Ölen MİT mensubunun ismini deşifre ettikleri gerekçesiyle tutuklanan Oda TV çalışanları Barış Terkoğlu, Barış Pehlivan, Hülya Kılınç; Yeniçağ yazarı Murat Ağırel ve Yeni Yaşam çalışanları Aydın Keser, Ferhat Çelik de paketten yararlanamıyor. Gazeteciler Nedim Türfent, Rawin Sterk… Tutuklu ve hükümlü gazeteci sayısı 100’ü aşıyor. Ve hiçbiri paket kapsamında değil.
Özel düzenleme
Bununla bitmiyor. Halen MİT Kanunu’na muhalefet, casusluk suçlarından tutuklu bulunan Kavala ve son dönemde tutuklanan gazeteciler, özel bir düzenlemeyle infaz indiriminden yararlanamayacaklar arasına sokuldu. İnfaz süresini yarıya indiren düzenlemeye TBMM Genel Kurulu’nda son dakika manevrasıyla, söz konusu suçlar da eklendi. Buna göre bu suçtan tutuklu bulunanlar, dava açılıp hüküm giymeleri halinde de paketten yararlanamayacak.
Tutuklular zaten yok
Paketin en tartışmalı yanlarından birisi de hüküm giyenleri tahliye ederken, suç işledikleri kesinleşmemiş olan tutukluları hiçbir biçimde kapsama sokmaması. Sadece hamile kadınlar ve hasta mahpuslar ile sınırlı bir tutuklu düzenlemesi var. Bu durumda olanlara belli şartlarda tahliye imkânı sağlanıyor ancak kalan tüm tutuklular kapsam dışında. Hüküm giymiş olsalar tahliye olabilecekken, yargılanıp hüküm giymeyi beklemek zorunda kalacaklar.
Korona önlemi de ayrımcı
Açık cezaevlerinde bulunan tüm hükümlülere ise koronavirüs riskine karşı iki ay süreyle izin verilecek. Bu kişiler evlerine dönecek. Adalet Bakanı’nın üç kez bu izni uzatma hakkı var. Bu kişilerin yerine de kişiye karşı ağır suçları işleyen ve kapalı cezaevinde bulunan, açık cezaevine geçme süreleri 1 yıl kalmış hükümlüler nakledilecek. Terör vb. suçlar yine kapsam dışı. Onlar kapalı cezaevinde kalmayı sürdürecek. Üstelik paket, bu suçlar yönünden disiplin cezaları da ağırlaştırıyor.
CHP’nin Anayasa Mahkemesi’ne taşıyacağını açıkladığı paketle ilgili nasıl bir karar verilir bilinmez. Ancak bütün bu yönleriyle, eşitsiz ve ayrımcı hükümler barındıran paketle, büyük bölümü kişiye karşı suç işleyen 100 bin hükümlü evlerine dönecek. Sözden, yazıdan başka eylemi olmayanlar ise kapalı cezaevlerinde kalacak.
Medya ve Hukuk Çalışmaları Derneği (MLSA) haber alma hakkı, ifade özgürlüğü ve basın özgürlüğü alanlarında faaliyet yürüten bir sivil toplum kuruluşudur. Derneğimiz başta gazeteciler olmak üzere mesleki faaliyetleri sebebiyle yargılanan kişilere hukuki destek vermektedir.