Medya ve Hukuk Çalışmaları Derneği (MLSA) Eş-Direktörü Veysel Ok “İfade özgürlüğü ve hukukun üstünlüğü konusundaki çabaları” nedeniyle Federal Almanya Cumhuriyeti’nin ilk Adalet Bakanı adına verilen Thomas Dehler Madalyasına layık görüldü.
Ödül, 5 Nisan tarihinde Almanya’nın Münih kentinde düzenlenen törenle verildi. Ok, ödülünü eski Federal Almanya Adalet Bakanı Sabine Leutheusser-Schnarrenberger’in elinden aldı.
Thomas Dehler Vakfı Başkanı Thomas Hacker'ın açılış konuşmasıyla başlayan törende, ARD'nin Ortadoğu muhabiri Bernhard Niebruegge Türkiye'de ifade özgürlüğüne yönelik ihlalleri anlatan bir sunum yaptı. Gazeteci, adil yargılanma hakkına yönelik ihlalleri belgeleyen MLSA Adalet Gözlem raporundan da bilgiler paylaştı. Madalyayı sunmadan önce bir konuşma yapan Leutheusser-Schnarrenberger, Türkiye'de ifade özgürlüğü alanında çalışmanın zorluklarını vurgulayarak Ok ve MLSA'ya teşekkür etti.
Ödül kabul konulşmasına 5 Nisan'ın Avukatlar Günü olduğunu hatırlatarak başlayan Veysel Ok, "Bugün 5 Nisan Avukatlar Günü. Böylesine anlamlı bir günde Almanya’nın ilk Adalet Bakanı ve Anayasal Hukuk sistemine büyük katkıları olmuş olan Sn. Thomas Dehler adına verilen bu ödüle layık görülmek benim için büyük bir anlam taşıyor ve beni gururlandırıyor" dedi.
Ok sözlerine, "Bu acımasız senaryoya rağmen Türkiye'nin hala avukatlar/ gazeteciler, barış bildirisini imzalayan akademisyenlerde olduğu gibi doğru olduğunu bildiklerini söylemeye devam edenlerin, mesleğinin gereklerini yerine getirenlerin hala var olduğunu hatırlatmak isterim. Türkiye ağır şekilde bastırılmış olmasına rağmen, ne pahasına olursa olsun mücadele etmeye hazır güçlü bir muhalefet ve sivil topluma ve elbette cesur avukatlara sahiptir. Tabii ki, bu bilmediğiniz bir şey değil. Bugün bana verdiğiniz bu ödülle beni onurlandırmak bu gerçeğin açık bir şekilde tanınması ve kutlanmasıdır" diye devam etti.
Sözlerine 3 yıl önce öldürülen Diyarbakır Baro Başkanı Tahir Elçi’yi anarak devam eden Ok, "Türkiye’de Avukatlar Günü olan bugünde müvekillerini savunmak dışında bir şey yapmadıkları halde cezaevinde tutulan tüm avukatları ve Türkiye’de fikirlerini paylaştığı için hapsedilen tüm gazeteci, yazar ve aktivistlere selam göndermek istiyorum. Bu ödül, onların da ödülüdür" dedi.
Kapanış konuşmasını yapan Avrupa Parlementosu Milletvekili ve Thomas Dehler Vakfı Yönetim Kurulu üyesi Nadja Hirsch, cesaretinden dolayı Ok'a teşekkür etti.
Veysel Ok'un konuşmasının tam metni:
Değerli misafirler,
Bugün 5 Nisan Avukatlar Günü. Böylesine anlamlı bir günde Almanya’nın ilk Adalet Bakanı ve Anayasal Hukuk sistemine büyük katkıları olmuş olan Sn. Thomas Dehler adına verilen bu ödüle layık görülmek benim için büyük bir anlam taşıyor ve beni gururlandırıyor.
Bu ödülün anlamını vurgulamak için, Türkiye’ye, avukatlara,gazetecilere, aktivistlere, yazarlara ve görüşlerini dile getirmeye cesaret edenlere karşı oldukça acımasız davranan ülkemizin güncel bir görüntüsünü sizlere sunmak istiyorum.
Gerçek şu ki, Türkiye hiçbir zaman bağımsız veya tarafsız bir yargıya sahip olmamıştır; Avukatlar/ Gazeteciler/Yazarlar Cumhuriyet tarihi boyunca hiç özgür olmadılar. Yargı ve hapis her zaman, Türk devletinin Avukatlara ve gazetecilere karşı kullandığı tercih ettiği silah olmuştur. 2000'li yıllara kadar, Kemalist seçkinler, 2000'lerin ortalarında ise islamcı Fethullah Gülen ağına yakın insanlar yargıda hakimdi. 2012'den sonra açıkça hükümet yanlısı hakim ve savcılar ağırlık kazandı.
Fakat 2016 darbe girişiminden sonra neler değişti? Geleneksel olarak Kürt aydınlarını,avukatlarını ve gazetecilerini bastıran yargı; Ermeni soykırımını tartışanları veya solcu muhalifleri veya Alevileri baskılayan Türk yargısı, baskısını toplumun tüm kesimlerine yöneltti. 90’lı yıllarda kadar birçok Kürt ve sol gazetecinin/avukatının yargısız infazlarda öldürüldüğüne şahit olmuştuk. Fakat o günlerde dahi ifade özgürlüğün, avukatlığı koruyan kararlar alan mahkemeler görebiliyorduk. Darbe girişiminden bu yana yargı, yerel ve uluslararası hukuk standartlarına saygı göstermeden toplumun bütün kesimlerine açıkça baskı yapıyor ve cezalandırıyor. Artık “Türkiye'de ifade özgürlüğünün veya savunma hakkının önünde engeller var” diyemeyiz, çünkü artık Türkiye'de ifade özgürlüğü ve savunma hakkı hiçbir biçimde bulunmuyor.
1982 darbesinden sonra kabul edilen Türk Anayasası, askeri rejimin bir ürünü. Buna rağmen, avukatlar/ aydınlar ve gazeteciler için ifade özgürlüğünü ve mesleki faaliyetlerini koruyan bir anayasa. Ancak, Türk Mahkemeleri bu anayasaya dahi uymamakta. Türkiye'de iç hukuku belirleyen Anayasa ve Avrupa İnsan Hakları Sözleşmesi, yargı tarafından açıkça göz ardı edilmektedir.
Darbe girişimi öncesinde mevcut olan hukuk devleti ile yargı arasındaki zayıf bağlantı tamamen kopmuştur. Şimdi kendi yasalarına uymayı bile beceremeyen ya da istemeyen bir sistemle karşı karşıyayız. Türkiye’nin artık hukuk devleti olmadığını söylemek yetersizdir. Türkiye artık bir kanun devleti bile değil. Ve Yargı eskiden yani darbe girişimi öncesi demokrasi sorunun bir parçası iken artık yargı sorunun ta kendisi haline gelmiştir.
Bu acımasız senaryoya rağmen Türkiye'nin hala avukatlar/ gazeteciler, barış bildirisini imzalayan akademisyenlerde olduğu gibi doğru olduğunu bildiklerini söylemeye devam edenlerin, mesleğinin gereklerini yerine getirenlerin hala var olduğunu hatırlatmak isterim. Türkiye ağır şekilde bastırılmış olmasına rağmen, ne pahasına olursa olsun mücadele etmeye hazır güçlü bir muhalefet ve sivil topluma ve elbette cesur avukatlara sahiptir. Tabii ki, bu bilmediğiniz bir şey değil. Bugün bana verdiğiniz bu ödülle beni onurlandırmak bu gerçeğin açık bir şekilde tanınması ve kutlanmasıdır.
Sözlerimi noktalarken 3 yıl önce faili belli karanlık bir cinayette kaybettğimiz Diyarbakır Baro Başkanı Tahir Elçi’yi anmak ve Türkiye’de Avukatlar Günü olan bugünde müvekillerini savunmak dışında bir şey yapmadıkları halde cezaevinde tutulan tüm avukatları ve Türkiye’de fikirlerini paylaştığı için hapsedilen tüm gazeteci, yazar ve aktivistlere selam göndermek istiyorum. Bu ödül, onların da ödülüdür.
Yoğun programlarınızdan zaman ayırarak bugün burada bizimle olduğunuz için bize zaman ayırdığınız için hepinize bir kez daha teşekkür etmek istiyorum/ Türkiye'deki susturulanların, mesleğini yaptığı için haps edilenlerin yanında olduğunuzu ve desteğinizin devam edeceğiniz biliyoruz.
Hepinize çok teşekkür ederim
Veysel Ok hakkında
Daha önce Ahmet Altan, Şahin Alpay gibi birçok gazetecinin avukatlığını yapan Ok, 2015 yılında bir gazeteye verdiği mülakatta Türkiye’de mahkemelerin bağımsız olmadığını söylediği için Türk Ceza Kanunu’nun (TCK) 301. maddesi uyarınca “yargı organlarını aşağılamak” suçlamasıyla İstanbul 2. Asliye Ceza Mahkemesinde yargılanıyor.
Ok, kurucularından ve Eş-Direktörü olduğu Medya ve Hukuk Çalışmaları Derneği’nin (MLSA) faaliyetleri çerçevesinde halen aralarında Nedim Türfent, Ziya Ataman, Salih Turan, İdris Sayılgan, İdris Yılmaz’ın da bulunduğu 11 tutuklu gazeteciyi ve davası süren onlarca diğer gazeteci ve akademisyeni savunuyor.
Thomas Dehler ödülü hakkında
Nazi rejimi sırasında Yahudileri savunmuş olan Thomas Dehler, Federal Almanya Cumhuriyeti’nin ilk Adalet Bakanı.
Siyasi hayatı boyunca Anayasal kurumları savunmasıyla bilinen Dehler’in adını taşıyan ödül, Thomas Dehler Vakfı’nca her yıl hukukun üstünlüğü ve ifade özgürlüğü konusunda olağanüstü başarı gösteren kişilere veriliyor.