Her yıl Haziran ayının son haftasında düzenlenen Onur Haftası, bu yıl COVID-19 pandemisi nedeniyle çevrimiçi şekilde düzenlenen etkinliklerle gerçekleşiyor. 22 - 28 Haziran tarihleri arasında düzenlenen Onur Haftası’nın bu yılki teması ise, ‘Ben Neredeyim.’Onur Haftası yaklaşırken Kaos GL yazarı ve Kafa Dergisi çizeri Aslı Alpar, eski Medyascope çalışanı, freelance gazeteci Dilan Karaman ve uluslararası bir gazetenin Türkçe sitesinde editörlük yapan Cem Yiğit (ismi değiştirilmiştir) ile medyada LGBTİ+ gazeteci olmak üzerine konuştuk.
Aslı Alpar: Alternatif medya da toplumsal cinsiyet eşitliğinde yeterince şeffaf değil
Kaos GL yazarı Aslı Alpar, “LGBTİ+ gazeteciler açık kimlikle gerçekten rahatlıkla iş bulabiliyorlar mı? Özellikle alternatif medyada?” sorusuna şu yanıtı veriyor: “İfade özgürlüğünün olmadığı bir ülkede öyle sanıyorum ki cinsel yönelim ve cinsiyet kimliği fark etmeksizin tüm gazeteciler var olmak istedikleri gibi meslekte bulunamıyorlardır. Türkiye Gazeteciler Sendikası’nın 12 Haziran’da duyurduğuna göre 85 gazeteci ve medya çalışanı hapiste. Gazetecileri Koruma Komitesi’nin (CPJ) 2019 raporuna göre ise Türkiye ‘dünyanın en büyük gazeteci hapishanesi’ unvanını Çin ile paylaşıyor. Bu karamsar tabloya toplumsal cinsiyet eşitsizliği ve cinsel yönelim-cinsiyet kimliği ayrımcılığını eklediğimizde açık kimlikli LGBTİ+ gazetecilerin alanda var oldukları gibi çalışmasının zorluğunu tahmin etmek zor olmamalı. ‘Alternatif medya’nın heteroseksizme ne kadar alternatif olabildiğini de tartışmak gerekiyor. Elimizde bu alana dair yapılan bir araştırma sonucu yok ancak bazı sorular sorarak ilerleyebiliriz diye düşünüyorum. Mesela, LGBTİ+’lara yönelik hak ihlalleri çoğunda ‘hak temelli’ biçimde haber oluyor olsa da bu kurumlarda LGBTİ+ çalışan kotası var mı, toplumsal cinsiyet eşitliği ve çeşitliliğine dair ilkeleri nedir, yayım ilkelerinde toplumsal cinsiyet eşitliğine dair belgeleri var mıdır sorularının yanıtını bilmiyoruz. Alternatif medya organları bu konuda yeterince şeffaf değil.”Alpar, LGBTİ+ gazetecilerin karşılaştığı bir başka sorunu da şöyle açıklıyor: “Alternatif medya organlarından da çok sık karşılaştığımız bir yakınma var: ‘LGBTİ+ haberleri yapmaya korkuyoruz çünkü dile, jargona, gelişmelere hakim değiliz.’ Bu bir sebep olamaz. LGBTİ+’lar siyaseten öznedir ve gazeteciler nasıl siyasetin ve yaşama dair olan her konunun fikri takibini yapıyor ise bu alanı da öğrenmek, takip etmek zorunda. Aksi durumda bu bir görmezden gelme, yok sayma pratiğine dönüşüyor. Kabul edilebilir bir durum değil.”
Dilan Karaman: Mesleğimin ilk yıllarında kimliğimi açıklamamıştım
Dilan Karaman ise daha çok alternatif medyada çalıştığı için açık kimlik konusunda sorun yaşamadığını söylüyor: “Kadın, LGBTİ+, Kürt kimliklerine sahip olduğum için her zaman alternatif, daha özgürlükçü medya kurumlarına yöneldim. Hepsinde kimliğimi açıklayamadım tabii. Mesleğin ilk zamanlarında daha kapalı bir yerde çalışıyordum. Oradaki insanların bu durumu anlayacağını düşünmüyordum pek. Ancak sonrasında Medyascope’a geçtiğimde çok rahat hareket edebildim. Çalıştığım kurumlarda eşcinsel gazetecilere çalışma esnasında zorluk çıkarılması gibi bir durum söz konusu değil ama bir kontenjan açılması gibi bir durum da yok.”
Cem Yiğit: Ben eşcinselim demesem de yaptığım haberlere bakılınca anlaşılıyordu
Cem Yiğit ise çalıştığı yerlerde kimliğini açıklamadığını belirterek “Şimdiye kadar üç farklı medya kuruluşunda uzun zamanlı çalıştım. Görüşmelere gittiğimde ‘ben eşcinselim’ demesem de yaptığım haberlere bakılınca bunun anlaşıldığını düşünüyorum. Şanslıyım, üçünde de bu konuda bir ayrımcılığa uğradığımı söyleyemem. Bana bunun dönüşü de başka bir diğer şans; LGBTİ+ toplumuyla ilgili haberlerde benden yardım isteniyordu. Böylece nefret söylemi de üretmemeye çalışıyorduk” diyor. Farklı kurumlarda dönem dönem LGBTİ+ gazetecilere yönelik ayrımcılık yapıldığını da hatırlatan Yiğit şu eklemede bulunuyor: “Ancak bu ‘Türk, Müslüman, erkek’ yönetici zihniyetlerinin yaşadığı yerlerde kaldı gibi düşünüyorum. Çünkü benzer ayrımcılıkları o işyerlerinde kadınlar da yaşıyor. LGBTİ+ kontenjanı yok tabii ki. Kadın/erkek çoğulculuğunun bile çok kısıtlı kaldığı bir alan medya.”
“Bütün eşcinseller örgütlüymüş gibi bir algı var”
LGBTİ+ ya da kadın gazetecilere bazı kurumlarda haber sınırlaması getirildiği, her haberin yaptırılmadığına dair tartışmalar da var. Dilan Karaman bu konuda zaman zaman benzer durumlar yaşadığını ancak bundan rahatsız olmadığını söylüyor: “Kadın ve LGBTİ+ konularının bana daha çok verildiği oldu. Tabii ki haber yapmayı sevdiğim alanlarda iş gelmesi hoşuma gidiyor. Ancak beni rahatsız eden şu vardı, bütün eşcinseller örgütlüymüş gibi bir algı var. Yani ‘x LGBTİ+ örgütü bir çalışma yapmış, bu çalışma hakkında ne düşünüyorsun’ gibi sorular oluyor. Evet, ben bir eşcinselim ama bunun üzerinden örgütlendiğim anlamına gelmiyor. Pride’lara gittim, yürüdüm ama üzerine örgütlenmek zorundaymışım gibi davranışlar beni oldukça rahatsız ediyor. Gazeteci olarak bilmek zorunda olabilirim ama eşcinsel olarak böyle bir mecburiyetim yok.”Cem Yiğit ise çalıştığı yerlerde editörlük yaptığı için böyle bir sınırlama yaşamadığını belirtiyor. Yiğit, “Üç iş yerimde de yaşamadım böyle bir şey. Politika haberleri benim bulunduğum kurumlarda üzerine çalıştığım en önemli gündem maddesiydi. Eşcinsel olduğum için ‘light haber yap’ denmiyordu” diyor. Alpar ise şu değerlendirmede bulunuyor: “Açık kimlikli LGBTİ+ gazetecisiniz, LGBTİ+ haberleri yayımlayan bir basın organında çalışıyorsunuz. Parlamento muhabirisiniz. Ancak Meclis’te en çok sandalyesi olan, iktidar partisi genel başkanı ve vekilleri LGBTİ+’ların haklarını yok sayan demeçler veriyor, nefret söylemi üretiyor… Bu vekillerle nasıl görüşebilirsiniz? Bu iletişimin bir zemini var mı? LGBTİ+’ların en temel insan haklarına saldıran söylemleri olan siyasetçilerle hangi temelde görüşebilirsiniz? Diğer yandan bu durum tamamen parlamentodan uzak duracağınız anlamına gelmiyor. Meclis’te LGBTİ+’ların haklarını savunan, karşılaştıkları hak ihlallerini yasamaya taşıyan vekiller de var.”
“Lezbiyen kelimesinden duyulan üstü örtülü bir utanç var”
LGBTİ+ gazeteciler için zaman zaman ‘eşcinsel gazeteci’ ya da ‘gey yazar’ gibi tanımlamalar yapılıyor. ‘Bu tür tanımlamalar bir artı mı?’ sorusuna Aslı Alpar şu yanıtı veriyor: “Bağlama göre değişebilir elbette. Ancak kişi LGBTİ+ aktivizmi yapıyorsa, açık kimlikli ise, yönelim ya da kimliği ile tanınmak talebini iletiyorsa ve kendini böyle tanımlıyorsa, haberin bağlamına göre kullanılabilir. Bir örnek ile açıklayayım: KaosGL.org’da Sırbistan’ın kadın ve açık lezbiyen kimlikli ilk başbakanı Ana Brnabiç’e dair bir haber yayımlıyoruz. ‘Alternatif’ olarak tanımladığımız yayım organları da olmak üzere bu haberi kendi sayfalarında yaparken ‘lezbiyen’ kelimesi yerine ‘eşcinsel’ demeyi tercih ediyor. ‘Lezbiyen’ kelimesinden duyulan üstü örtülü bir utanç var. Bununla çok sık karşılaşıyoruz. Buradan meslektaşlarıma Kaos GL’nin yayımladığı Söylemekten Çekinme: Lezbiyen broşürüne göz atmalarını önermek istiyorum.”
“Aktivistlik yapmıyorsam etnik ya da seksüel kimliğimin belirtilmesine gerek yok”
Dilan Karaman ise bu tür tanımlamaları ‘hoş bulmadığını’ vurgulayarak şöyle diyor: “Gey yazar, kadın yazar, Kürt gazeteci gibi ifadeleri sevmiyorum. Gazeteci demeleri yeterli bence. Gazetecilik yaparken aktisvitliğini de yapmıyorsam eğer orada benim seksüel ya da etnik kimliğimin belirtilmesini saçma buluyorum.”
“‘Gey yazar’ gibi ifadeler Türkiye’de hedef göstericidir
Cem Yiğit ise bu tür ifadelerin hedef gösteri olduğunu söylüyor. Yiğit, “Uygun değil tabii ki. Türkiye’de böyle ifadeler hedef göstericidir, LGBTİ+ haklarını özümsemiş bir yerde de teşvik edicidir. Bu ifadenin tek doğru kullanımı cinsel yönelimi dolayısıyla işyerinde bir ayrımcılığa uğrama konusunu aktarırken olabilir sanırım” diyor.
Medya ve Hukuk Çalışmaları Derneği (MLSA) haber alma hakkı, ifade özgürlüğü ve basın özgürlüğü alanlarında faaliyet yürüten bir sivil toplum kuruluşudur. Derneğimiz başta gazeteciler olmak üzere mesleki faaliyetleri sebebiyle yargılanan kişilere hukuki destek vermektedir.