Raporlar

MLSA dava izleme raporu tanıtıldı: 275 dava izlendi, tutuklamalarda keskin artış gözlemlendi

MLSA dava izleme raporu tanıtıldı: 275 dava izlendi, tutuklamalarda keskin artış gözlemlendi

Rabia Çetin

Medya ve Hukuk Çalışmaları Derneği’nin (MLSA) 2018’den bu yana yürüttüğü Gazetecilik ve İfade Özgürlüğü Davaları İzleme Programı kapsamında hazırlanan 2024–2025 adli yılı raporu, yayımlandı. Rapora göre son bir yılda 275 dava ve 430 duruşma izlendi.

Raporun tanıtımı The Marmara Pera’da düzenlenen etkinlikle yapıldı. Lansmana çok sayıda gazeteci, sivil toplum temsilcisi, Hollanda, Çekya, İsviçre, İsveç ve ABD konsolosluklarından temsilciler ile Af Örgütü, İnsan Hakları Derneği (İHD), Heinrich Böll Stiftung, Friedrich Naumann Vakfı (FNF) ve İstanbul Barosu’ndan temsilciler katıldı.

“Gazetecilik yargılamalarının değişimini görüyoruz”

Açılış konuşmasını yapan MLSA Eş Direktörü Veysel Ok, 2017’den bu yana sekiz rapor yayımladıklarını hatırlatarak, “2017’den beri Türkiye’deki neredeyse tüm gazetecilerin davalarını izlemeye çalışıyoruz. Başkanlık sistemiyle birlikte gazetecilik yargılamalarının nasıl değiştiğini görüyoruz” dedi. Ok ayrıca, Diyarbakır Barosu Başkanı Tahir Elçi’nin ölüm yıl dönümü olduğunu hatırlatarak Elçi’yi saygıyla andı.

FNN temsilcisi Aret Demirci ise raporun hem Türkiye’de hem uluslararası alanda önemli bir referans noktası haline geldiğini vurgulayarak, MLSA’nın siyasi görüş fark etmeksizin tüm davaları hukuk devleti perspektifiyle izlemesinin önemine dikkat çekti.

Activistler yine hedefte; protesto hakkı kriminalize edildi

Dava İzleme Koordinatörü Semra Pelek’in aktardığı rapor, 1 Eylül 2024 – 31 Ağustos 2025 döneminde MLSA’nın 275 dava kapsamında 430 duruşma izlediğini ortaya koyuyor. Bu davalarda toplam 1.686 kişi yargılandı. Sanıkların yarısından fazlasını aktivistler oluşturdu; diğer gruplar arasında gazeteciler, öğrenciler ve avukat, siyasetçi ve sanatçıların da bulunduğu belirtiliyor. Raporda, protesto hakkının bu yıl da doğrudan kriminalize edildiği değerlendirmesi öne çıkıyor.

Davaların dağılımına bakıldığında, dosyaların yarısının İstanbul’da, önemli bir bölümünün Diyarbakır ve Ankara’da görüldüğü belirtiliyor. İzmir, Tunceli, Batman, Mersin, Antalya ve Gaziantep de daha düşük oranlarla raporda yer aldı.

Yargılamaların çoğunluğu asliye ceza mahkemelerinde, neredeyse yarısı ise ağır ceza mahkemelerinde yürütüldü. Yaygın suçlamaların başında “örgüt üyeliği” ve “örgüt propagandası” geliyor; bu iki suçlama tüm dosyaların yaklaşık yarısını oluşturdu. 2911 sayılı Toplantı ve Gösteri Yürüyüşleri Kanunu kapsamındaki davalar ise özellikle barışçıl eylemlere katılan aktivistler, öğrenciler ve STK temsilcilerini hedef aldı; bu eylemleri takip eden gazeteciler de aynı dosyalarda yargılandı.

Raporda Sansür Yasası’nın gazetecilere yönelik kullanımı da kapsamlı biçimde ele alındı. Tolga Şardan’ın MİT raporuna ilişkin haberleri nedeniyle yargılanması ve MLSA’nın savunmanlığını üstlendiği gazeteci Can Öztürk’e “dönüşüm terapisi sırasında cinsel taciz iddiası” başlıklı haber nedeniyle dava açılması, bu eğilimin somut örnekleri olarak yer aldı.

TMK davalarının yarısı gazetecilere açıldı

İzlenen davaların yüzde 52’sinin Terörle Mücadele Kanunu kapsamında olduğu görülüyor. Terör suçlaması yöneltilen 102 davanın 56’sı gazetecilere açıldı. Bu dosyalarda en yaygın suçlamalar silahlı örgüt üyeliği ve örgüt propagandası olurken, az sayıda gazeteciye “terörle mücadelede görev almış kişileri hedef göstermek” suçlaması yöneltildi.

17 ve 24 Ocak 2025’te gerçekleştirilen operasyonlarla Reyhan Hacıoğlu, Rahime Karvar, Ahmet Güneş ve Vedat Örüç’ün de aralarında bulunduğu toplam yedi gazetecinin gözaltına alınması ve tutuklanması raporda geniş yer buldu. Tutuklamalar yine “örgüt üyeliği” suçlamasına dayandırılırken, savcılık makamları delil olarak SGK kayıtlarını, telefon görüşmelerini ve haber takibini gösterdi. Anayasa Mahkemesi’nin “Telif ücreti suç delili olamaz” ve “Gazeteciler yayın politikasından sorumlu tutulamaz” kararlarına rağmen bu uygulamanın sürdüğü belirtildi.

Raporda ayrıca Nazım Daştan ve Cihan Bilgin anmasına katıldıkları gerekçesiyle gazeteci ve siyasetçiler hakkında açılan propaganda davaları ve Suriye’de ölen iki gazeteci için yayımlanan açıklama nedeniyle İstanbul Barosu Yönetim Kurulu’na açılan dava da aktarıldı.

HDK soruşturması kapsamında gözaltına alınan gazeteciler Elif Akgül, Yıldız Tar, Nurcan Kaya, Ercüment Akdeniz ve Erdal İmrek’in 2012–2014 yıllarında haber amaçlı yaptıkları telefon görüşmelerinin bugün suçlama konusu yapılması da raporda yer alan dikkate değer bulgulardan biri oldu. Bu soruşturmada Akgül, Tar, Akdeniz ve İmrek tutuklanırken, Kaya’ya ev hapsi verildi.

Tutuklu yargılamalarda keskin artış

Raporda en çarpıcı bulgulardan biri, tutuklu yargılamalardaki büyük artış oldu. Bu yıl toplam 66 kişi tutuklu yargılandı; geçen yıl ise bu sayı 10’du. Tutukluluk hallerindeki yıllık artış oranı böylece yüzde 560’a ulaştı. Bu uygulamanın en çok TMK kapsamındaki üyelik ve propaganda suçlamalarında, ayrıca “Cumhurbaşkanına hakaret” dosyalarında görüldüğü, yeni eğilim olarak ise 2911 sayılı Kanun kapsamındaki tutuklamalarda belirgin bir artış yaşandığı kaydedildi.

Raporu indirmek için tıklayınız.

Panel: “Cesaret”, “anayasa” ve belge üretmenin suç sayılması

Rapor sunumunun ardından MLSA Eş Direktörü Barış Altıntaş moderatörlüğünde gazeteciler Diren Yurtsever, Ercüment Akdeniz ve belgesel sinemacı Koray Kesik’in katıldığı bir panel düzenlendi.

Diren Yurtsever konuşmasında gazeteciliğin temel ölçüsünün cesaret olduğunu vurgulayarak, Kobani davasını takip ettiği için yargılandığını, birçok gazetecinin aynı dosyayı izlerken kendisinin suçlanmasının adil olmayan sürecin göstergesi olduğunu söyledi. Türkiye’de adil yargılamadan söz edilemeyeceğini belirten Yurtsever, TMK kapsamında ağır cezalarda yapılan yargılamaların normalleştirilmemesi gerektiğini ifade etti.

Ercüment Akdeniz ise HDK dosyası kapsamında yargılanmasının “absürt” bir iddianameye dayandığını belirterek, tüzüğünde “örgüt” kelimesi geçtiği için EMEP’in örgüt olarak dosyaya konduğunu, televizyonculuk yaptığı dönemde canlı yayında bir gazeteciyle yaptığı görüşmenin bile suç sayıldığını aktardı. Akdeniz, sekiz ay boyunca tutuklu kaldığını ve gazetecilik yapmasının engellendiğini söyleyerek, barışı savunan gazetecilerin tutukluluğunun “barışa dair bir turnusol kağıdı” olduğunu ifade etti.

Belgesel sinemacı Koray Kesik ise 2000’lerin ortasından sonra belgeselcilerin de gazeteciler gibi baskı ve yargılamalara maruz kaldığını anlattı. 2015’te filmlerinin yasaklandığını, sinema müdürünün yargılandığını, ardından yönetmenlerin ceza aldığını, son olarak da kendi evinin basıldığını söyledi. Deprem bölgesinde belge üretmeye çalışırken dahi engellemelerle karşılaştığını belirten Kesik, basın kartı dahi alamadıklarını, çevre katliamlarını belgeleyen gazeteci Hakan Tosun’un öldürülmesinin “adli vaka” olarak görülemeyeceğini söyledi.

Image

Medya ve Hukuk Çalışmaları Derneği (MLSA) haber alma hakkı, ifade özgürlüğü ve basın özgürlüğü alanlarında faaliyet yürüten bir sivil toplum kuruluşudur. Derneğimiz başta gazeteciler olmak üzere mesleki faaliyetleri sebebiyle yargılanan kişilere hukuki destek vermektedir.