COVID-19 pandemisi sürecinde Medya ve Hukuk Çalışmaları Derneği’nin (MLSA) online olarak düzenlemeye başladığı paneller devam ediyor. 7 Haziran Pazar günü Şanlıurfa Barosu Başkanı Av. Abdullah Öncel, Demokrasi için Hukukçular grubundan Av. Yıldız İmrek, Diyarbakır Barosu Başkanı Av. Cihan Aydın, İzmir Barosu Başkanı Av. Özkan Yücel ve MLSA Eş-Direktörü Av. Veysel Ok Türkiye’de avukatların maruz kaldığı baskıları ve barolarla ilgili yasa taslağını Beril Eski moderatörlüğünde konuştu.Açılış konuşması yapan moderatör Beril Eski avukatlık mesleğinin sunduğu avantajlardan bahsederken bu mesleğin getirdiği zorlukları ve sıkıntıları da anlattı. Mesleğin yükümlülüklerinden de bahseden Eski, bunun en güncel örneğinin Diyanet İşleri Başkanlığı’nın LGBTİ+ bireylerle ilgili açıklaması sonrası baroların bu olaydaki yükümlülüğüne değindi.
"Avukatlar kendilerini baskı altında hissediyor"
Şanlıurfa Baro Başkanı Av. Abdullah Öncel, 13 Mart'ta tutuklanan ve gözaltına alınan avukatlarla ilgili ağır iddiaların yer aldığına değinirken, tutuklanan Av. Sevda Çelik Özbingöl’ün insan hakları aktivisti olduğunu ve onla birlikte diğer avukatların da özellikle seçildiğini belirtti. Dosya içinde 4-5 gizli tanığın olduğundan ve Özbingöl’ün tutuklanması için yeterli delil olmadığı halde 3 aydır tutuklu olduğundan bahsetti. İnsan hakları alanında çalışan avukatların sürekli hedefte olmasının tesadüf olmadığını dile getiren Öncel, avukatlığın keyifle yapılacak bir meslek olmaktan çıktığını ve avukatların güvenlik ve ekonomik problemleri olduğunu anlattı. Öncel, avukatların müvekkillerinin dosyaları inceleyemediğinden ve şiddete uğradıklarından bahsetti. Hukuk eğitimine de dikkat çeken Öncel, Türkiye'de dekanı veteriner olan hukuk fakültelerinin açıldığını ve ÖSYM sınavıyla hukuk fakültesine giremeyenlerin Balkan ülkelerinde hukuk okuyup sonrasında Türkiye'deki özel üniversitelere geçiş yaparak mezun olduklarını söyledi. Ayrıca avukatların yaşadıkları süreçlerden dolayı baskı altında hissettiklerini belirtti.
"Kolektif hakları savunabilmeleri için avukatların kalemleri ve beyinleri özgür olmalı."
Demokrasi için Hukukçular grubundan Av. Yıldız İmrek, Çağdaş Hukukçular Derneği (ÇHD) davası öncesinde de Türkiye tarihinde avukatların baskılanmasına yönelik çok fazla dava olduğunu söyleyerek geçtiğimiz yıllarda 40'tan fazla avukatın uzun süre tutuklu kaldığına değindi. Gezi eylemlerine katılan avukatların toplu yargılandığından bahsetti. İmrek, "Avukatlık mesleğinin kendisi de siyasal bir pozisyon. Hukuk, toplumsal ve siyasal alanı kapsıyor. Mal ticareti ve aile hukuku gibi alanlar bile politikayla çok ilgili. Avukatın görevi hak ve özgürlüklerin yetkiye karşı savunulmasıdır." sözleriyle konuşmasına devam etti."Avukatın özgürlüğü yoksa, hak ve adil yargılanma da yoktur. Avukatların kolektif hakları savunabilmesi için kalemleri ve beyinleri özgür olmalı.” diyen İmrek, siyasal durum ne kadar otoriterleşiyorsa, avukat yargılamasında daha hoyratça bir yargılama yapıldığına dikkat çekti. Avukatlık kanunun sağladığı güvenceler ve özgürlüklere rağmen birçok kuralın açıkça ihlal edildiğine dikkat çekti.İmrek sözlerini şöyle sonlandırdı: "Avukatın yargılanması için izin alınmalı ancak izinlerin alınmadığını görüyoruz. Terör soruşturmaları bahane edilerek avukatların savunmaları engelleniyor ve avukatlar kolayca tutuklanıyor. Bunlar adil yargılanma hakkı olmadığını gösteriyor."
"Asıl amacımız yurttaşın hakkını korumak"
Diyarbakır Barosu Başkanı Av. Cihan Aydın avukatlara tanınan ayrıcalıkların sebeplerinin yurttaşın ve müvekkilin korunması olduğunu belirtti. Avukatların üstlendiği yükümlülüklerden ve elde ettiği bilgilerden dolayı üstlerinin aranmadığını söyledi. Aydın "Avukatlar güçlü ve bağımsız değilse tarafsız ve bağımsız bir yargı sistemi kurmak mümkün değil. Yargıya olan güven bugün %20'lere gerilemiş durumda. Kalan %20'yi yok etmek için barolara el atmak istiyorlar. Tek sesli bir toplum amaçlanıyor." diyerek konuşmasına devam etti.Mesleğin güvencelerini yok etmek isteyen ve avukatları susturma amacı olan bir yasa tasarısıyla karşı karşıya olunduğunu söyleyen Aydın, barolara verilen insan haklarını koruma yükümlülüğünü ortadan kaldıran düzenlemenin bir bütün olarak avukatlığı özerk olmaktan çıkardığına değindi. Aydın konuşmasını şu sözlerle sonlandırdı: “Bu meselede en çok kaybedecek taraf yurttaşlar olacak. Buradan yurttaşlara çağrıda bulunuyorum. Topluma yönelik tehditlere barolar olarak itiraz ediyoruz ve yurttaşın hakkını korumaya çalışıyoruz. Bu yüzden yurttaşın desteğini bekliyoruz. Asıl amacımız yurttaşın hakkını korumak."
"Türkiye’de baroların seçim yöntemi en demokratik yöntemdir"
İzmir Barosu Başkanı Av. Özkan Yücel yasa taslağının detaylarından avukatların, Adalet Bakanlığı’nın ve Barolar Birliği’nin haberdar olmadığından bahsetti. 2000 avukatın baro kurabilmesi durumunda İstanbul’da 24 baro olabileceğine dikkat çeken Yücel, baskıcı yönetimlerin avukatlardan rahatsız olduğunu belirtti. “Türkiye'de baroların seçim yöntemi en demokratik yöntemdir." diyerek yasa tasarısına gerek olmadığını vurguladı.Barolar insan haklarından, demokrasiden, hukuktan yana olduğunu ve bunun avukatlığın gerekliliği olduğunu söyleyen Yücel, haksızlıklara itiraz etmenin avukatların işi olduğuna değindi. Yücel sözlerine şöyle devam etti: "Kazdağları'nın talan edilmesine karşı çıktık, insanlara işkence yapılmasına karşı çıktık. Bunları siyasi parti olduğumuz için değil çevre hakkından, savunma hakkından ve işkenceye karşı çıkma hakkından dolayı yaptık." Avukatların pes etmeyeceğini ve asıl amacın baroları susturmak olduğunu, baroların motor güç olmasının önüne geçmek istediklerini söyleyen Yücel, siyasi partinin arka bahçesi oldukları iddiasının yönetildiğini de belirtti. Yücel, “Biz sadece sandıkta halkın iradesinin sonuçlarını görmek istiyoruz." dedi.“Avukatlar olarak özgürlük sorunumuz var. Tehlike altındayız. Siyasi iktidarın hoşuna gitmeyen bir şey söylerseniz sabahında kapınıza polisin gelme ihtimali var." diyen Yücel, avukatların sesinin kesilmesiyle yurttaşın susturulmuş olacağını vurguladı.
"Barolar ve meslek odaları demokrasinin ve hukukun üstünlüğünün savunulduğu geriye kalan son yerler"
MLSA Eş-Direktörü Veysel Ok ise başkanlık sistemi sonrasında parlamentonun ve ayrıca siyasi partilerin de işlevsizleştirildiğini belirtti. Ülkede her şeye Cumhurbaşkanı’nın karar verdiğini ve barolar için de amacın bu olduğunu söyledi.Ok sözlerine şöyle devam etti: “Barolar ve meslek odaları demokrasinin ve hukukun üstünlüğünün savunulduğu geriye kalan son yerler. Onlara el atmaktan da çekinmiyorlar. Her vatandaş ve bu alanda faaliyet gösteren sivil toplum kuruluşu buna itiraz etmeli."Ok gazetecilerin tutuklanması ve baskılanmasının tüm dünyanın gündeminde olduğunu ancak avukatlar konusunda aynı lobinin oluşmadığını belirtti. Sözlerini sonlandırırken ölüm oruçlarının ölümle sonuçlanmaması gerektiğini ve tek talebin bu tasarının geri çekilmesi olduğunu dile getirdi.
Medya ve Hukuk Çalışmaları Derneği (MLSA) haber alma hakkı, ifade özgürlüğü ve basın özgürlüğü alanlarında faaliyet yürüten bir sivil toplum kuruluşudur. Derneğimiz başta gazeteciler olmak üzere mesleki faaliyetleri sebebiyle yargılanan kişilere hukuki destek vermektedir.