MLSA TV’de bu hafta Soner Şimşek’in konuğu siyaset bilimci Cengiz Aktar, Avrupa Konseyi Parlamenter Meclisinin Türkiye’yi “acil gündem maddesi” olarak tartışmasını değerlendirdi.
https://www.youtube.com/watch?v=guAccVgAlQE
Aktar söze, Türkiye’nin Avrupa Birliği’nin (AB) güya müstakbel üyesi olduğunu söyleyerek başladı. “Fakat Brüksel kurumlarının çoktandır Türkiye’deki gelişmelere, sadece insan hakları ve hukuk bağlamında değil her alandaki uyum çalışmalarına bakışında önemli değişiklikler oldu” diyen Aktar, Türkiye’nin aday ülke statüsünün rafa kaldırılmadığını fiilen bittiğini öne sürdü. Aktar, eskiden ilerleme raporlarının heyecanla beklendiğini hatırlattı ve artık bu raporların da “öylesine, kalitesiz bir şekilde” hazırlandığını belirtti.
“Avrupa kurumlarının mültecilere yönelik anlaşmalar dışında Türkiye’ye dair ilgisi yok”
“Avrupa Parlamentosu üyesi Nacho Sanchez Amor’un bu raporu da aslında bir ilerleme raporu” diyen Aktar, bunların yalnızca tavsiye olduğunu, bağlayıcı olmadığını söyledi ve ekledi: “Avrupa kurumlarının mültecilere yönelik anlaşmalar dışında Türkiye’ye dair ilgisi yok.”
Aktar, Ankara’daki komisyon temsilciliğinin “Türkiye’deki sivil toplum kuruluşlarına korka korka bir şeyler vermeye çalıştığını” ancak kurumların kendilerinin de yardım almaya korkar hâle geldiğini anlattı. Muhalif siyasetçilere yönelik baskı, kadına şiddet ve Türkiye’nin İstanbul Sözleşmesi’nden çekilmesine değinen raporun “malumu ilan ettiğini” söyleyen Aktar, Türkiye delegasyonunun ise bu rapora itiraz ettiğini aktardı.
Aktar, “İtirazda PKK ve Gülen Cemaatinden bahsediliyor. Gülen Cemaatine “FETÖ” denmesi isteniyor, Halkların Demokratik Partisi’ne (HDP) açılan kapatma davasının Milliyetçi Hareket Partisi’nin (MHP) bir çabası olduğu anlatılıyor, PKK’ye “terör örgütü” denmesi isteniyor. Bu talepler kabul edilmedi,” diye konuştu.
“Türkiyeli parlamenterler artık kimse tarafından ciddiye alınmıyor”
Bunun, Türkiyeli parlamenterlerin artık kimse tarafından ciddiye alınmadığını gösteren bir gelişme olduğunun altını çizen Aktar, “Rapor, Türkiye’nin 2017’den beri içinde olduğu izleme kapsamında parlamenterler Thomas Hammerberg ve John Howell tarafından hazırlandı” dedi ve şunları ekledi: “Türkiye 2017 yılından bu yana “AB değerlerine aykırı hareket etmesi” sebebiyle AB Parlamenterler Meclisi tarafından izlemeye alınan 12 ülkeden biri. Bu iki raportörden Hammerberg, Avrupa Komisyonu’nun eski insan hakları komiseri.”
Aktar, Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi’nin (AİHM) Demirtaş ve Kavala kararlarının uygulanmaması meselesine de değindi: “Altan kararı da tam olarak uygulanmadı, beraat etmedi ve yalnızca salıverildi. Bu üç kişi, hepimizin tanıdığı isimler ama AİHM’in sisteminde pek çok başvurucu var.”
“Yüksel artık açık bir şekilde Türkiye’nin değil “rejimin yargıcı” olduğunu gösteriyor”
AİHM Türkiye yargıcı Saadet Yüksel’in, Türkiye’den gelen başvurularda istisnasız her defasında şerh koyduğuna dikkat çeken Aktar, “Bulunduğu daireden çıkan her ihlal kararına istisnasız şerh düşüyor. Bir kere bile oybirliği ile çıkmadı kararlar” diye konuştu ve Işıl Karataş döneminde böyle olmadığını hatırlattı. “Yüksel artık açık bir şekilde Türkiye’nin değil “rejimin yargıcı” olduğunu, bağımsız olmadığını gösteriyor.”
“Sanchez Amor’un raporu kaç yıldır söylenen şeyleri tekrarlayıp duruyor, fakat diğer iki kurum artık bu tekrarları dahi yapmıyor,” diyen Aktar içinde bulunduğumuz durumun “Bırak dağınık kalsın” ifadesiyle açıklanabileceğini belirtti.
Aktar, bugün AB üyesi 27 ülke için; Türkiye, Mısır veya Suudi Arabistan arasında hiçbir fark bulunmadığını, Türkiye’den olanların umurlarında olmadığını söyledi ve şöyle konuştu: “Arada sırada ‘insan hakları iyi bir şeydir’ diyorlar o kadar. Bu ‘Batısızlaşma’ gidişatının nasıl gelişeceğini yakında göreceğiz. ABD, ilerleyen süreçte bir tür ‘demokratik ülkeler zirvesi’ toplayacak. Oraya büyük ihtimalle Türkiye davet edilmeyecek örneğin. Bu zirvede zaten Türkiye’nin ne olup olmadığı ortaya çıkacak.”
Medya ve Hukuk Çalışmaları Derneği (MLSA) haber alma hakkı, ifade özgürlüğü ve basın özgürlüğü alanlarında faaliyet yürüten bir sivil toplum kuruluşudur. Derneğimiz başta gazeteciler olmak üzere mesleki faaliyetleri sebebiyle yargılanan kişilere hukuki destek vermektedir.