VEYSİ POLAT
MİT raporları, Susurluk Raporu, Abdülkadir Aygan’ın itirafları, Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi mahkumiyetine ve devlet görevlilerinin bilgisi dahilinde işlendiğini ortaya koyan ciddi delillerin varlığına rağmen Musa Anter Cinayeti Davası’nda zaman aşımı kararı çıktı.
Kürtlerin ak saçlı bilgesi Musa Anter, katledildiği tarihte Özgür Gündem Gazetesi’nin başyazarlığını yapıyordu. 30 Mayıs 1992 tarihinde yayın hayatına başlayan Özgür Gündem Gazetesi ise, özellikle bölgede yaşanan köy boşaltmaları, yargısız infazları ve gözaltında yaşanan işkence olaylarını manşetine ve ülke gündemine taşıyordu. Özgür Gündem’in ortaya çıkardıkları öyle rahatsızlık yaratıyordu ki yayın hayatına başladıktan sekiz gün sonra Diyarbakır muhabiri
Hafız Akdemir katledildi. Akdemir’in öldürülmesinin ardından gazeteye yönelik baskılar arttı. Bir yandan Devlet Güvenlik Mahkemeleri tarafından yazı işleri müdürleri hakkında tutuklama; gazete hakkında toplatma kararları ve ağır cezalar verilirken, diğer yandan da art arda muhabirleri katledildi. Kemal Kılıç ve Hüseyin Deniz Urfa’da, Yahya Orhan Batman’da silahlı saldırı sonucu hayatını kaybederken, Diyarbakır muhabiri Burhan Karadeniz ise ensesine sıkılan tek kurşunla ağır bir şekilde yaralandı.
O dönem etkili muhalif yayın yapan gazete, karanlık güçlerin öncelikli hedefleri arasındayken, gazetenin başyazarı olan Musa Anter, böylesi bir atmosferde Diyarbakır Kültür ve Sanat Festivali’ne katılmak üzere Diyarbakır’a gitmişti. Yanında yeğeni Orhan Miroğlu da vardı. Akşam saatleriydi ve aralarında husumet bulunan iki aileyi barıştırmak üzere oteline gelen bir kişi ile birlikte bindiği araçla Seyrantepe semtine götürüldü ve burada katledildi.Orhan Miroğlu’nun ağır yaralı olarak kurtulduğu olayla ilgili Diyarbakır Devlet Güvenlik Mahkemesi her ne kadar soruşturma başlattıysa da uzun yıllar bu cinayet faili meçhul olarak kaldı.
Geçen 30 yıllık zaman sürecinde cinayetle ilgili bir çok iddia, itiraf ve raporlar gündeme geldi ancak hiçbir soruşturma açılmadı.
Musa Anter cinayeti raporlarda yer aldı
Musa Anter cinayeti TBMM’nin 12 Ekim 1995 tarihli
Ülkemizin Çeşitli Yörelerinde İşlenmiş Faili Meçhul Siyasal Cinayetler Konusunda Meclis Araştırma Komisyonu (10/90) Raporu’nun “Toplumda İnfial Uyandırarak Toplumsal Çatışmaya Sebep Olabilecek Nitelikteki Faili Meçhul Cinayetler” isimli yedinci bölümünde ele alındı ancak komisyonun araştırmaları sonucu cinayetle ilgili iddialara dair sonuç elde edilemedi.
Musa Anter cinayeti, 1997 yılında Başbakanlık Teftiş Kurulu Başkanı Kutlu Savaş’ın dönemin Başbakanı Mesut Yılmaz’ın talimatıyla hazırladığı Susurluk Raporu’nda MİT mensubu olduğu ortaya çıkan ve JİTEM adına onlarca cinayette ismi geçen “Yeşil” kod adlı Mahmut Yıldırım’la ilişkilendirildi. Raporda, MİT’in Mahmut Yıldırım’la ilgili gönderdiği açıklamalara da yer verilmiş, Anter cinayetiyle ilgili şu itiraf yer almıştı: “1994 yılı itibariyle Diyarbakır Cezaevi’nde tutuklu bulunan Muhsin Gül, 22.07.1994 – 16.08.1994 tarihleri arasında Diyarbakır Cinayet Büro Amirliği’nde verdiği ifadelerde; … Vedat Aydın ve Musa Anter’in öldürülme olaylarını da bizzat Yeşil'in planlayıp uyguladığını beyan etmiştir.”
Raporda ayrıca Musa Anter cinayeti ile ilgili görüşülen yetkililerin beyanlarına dayanılarak şu değerlendirme yapılmıştı: “Nitekim Musa Anter’in öldürülmesinden -tüm olayları tasvip edenlerin dahi- pişman olduğu tespit edilmiştir. Musa Anter’in silahlı bir eylem içinde olmadığı, daha çok işin filozofisi ile meşgul olduğu, öldürülmesinin yarattığı etkinin, kendisinin gerçek etkisini geçtiği ve öldürülme kararının hatalı olduğu söylenmektedir.”
Bu değerlendirmede adı geçen kişilerle ilgili bilgiler raporun dokuz numaralı ekinde yer almasına rağmen raporun ekleri ve 12 sayfalık bölümü “devlet sırrı” olduğu gerekçesiyle kamuoyuyla paylaşılmamıştı.
Eski MİT Kont-terör Başkanı itiraf etti
1996 yılında yaşanan Susurluk Kazasından sonra Cumhuriyet Savcılığının soruşturmayı derinleştirmesi için başvuruda bulunan Anter Ailesi, raporun kamuoyuna duyurulmasının ardından, rapordaki bu değerlendirmede bahsedilen “hatayı” kimlerin yaptığının araştırılmasını istedi ve Kutlu Savaş’ın tanık olarak dinlenmesini talep etti. Fakat Kutlu Savaş tanıklık yapmadığı gibi rapordaki hatanın kimler tarafından yapıldığı konusunu aydınlatacak bir soruşturma da yapılmadı.
2000 yılında MİT’in eski Kontr-terör Daire Başkanı olan Mehmet Eymür bir internet sitesi aracılığıyla Yeşil kod adlı Mahmut Yıldırım’ın Ankara Emniyet Müdürlüğündeki sorgusunun ardından MİT tarafından teslim alındığını ve MİT tarafından kendisinden “bilgi alındığını” açıkladı. Bu konuşmalar sırasında Yeşil kod adlı Mahmut Yıldırım’ın MİT’e, PKK ile bağlantılı kişileri kullanarak gerçekleştirdiği birçok eylem olduğu konusunda Musa Anter cinayetini örnek olarak verdiği ileri sürülüyordu. Söz konusu internet sitesinde deşifre edildiği iddia edilen “bilgi notunun” ilgili kısmı şu şekildeydi: “Mesela, Musa Anter olayında PKK’nın en kafa adamlarından biri kullanıldı ve Musa Diyarbakır’a getirttirildi.”
PKK itirafçısı Abdülkadir Aygan itiraf etti
Anter cinayetiyle ilgili en önemli itiraflar, bir dönem PKK içerisinde yer alan Abdülkadir Aygan’dan geldi. Açıklamaları 2004 yılında 10 gün boyunca Ülkede Özgür Gündem gazetesinde yayınlanan Aygan, Anter cinayetini işleyen JİTEM ekibinin içerisinde yer aldığını itiraf ediyordu.
Cinayetin Yeşil kod adlı Mahmut Yıldırım tarafından planlandığını belirten Aygan, kendisinin ve “Hogir” kod adlı Cemil Işık’ın cinayet sırasında olayın gerçekleştiği Seyrantepe semtinde olduklarını, tetiği Şırnaklı Hamid’in çektiğini itiraf ediyordu. Aygan ayrıca cinayet sırasında JİTEM’in telsiz kumanda merkezinde itirafçı Ali Ozansoy’un görev aldığını ve gece JİTEM Tim Komutanı ve Grup Komutan Vekili Savaş Gevrekçi’nin de nöbetçi olduğunu anlatıyordu.
AİHM, Türkiye’yi mahkum etti
Anter ailesi bu iddiaları da kapsayan bir dosya hazırlayarak AİHM’e başvuruda bulundu. 2005 yılında AİHM, Anter ailesinin yaptığı başvurunun kabul edilebilir olduğuna karar verdi ve davayı esastan incelemeye başladı. Türkiye hükümeti Anter ailesine 15 bin Euro tazminat ile dostane çözüm önerisinde bulundu. Aile, tazminatı ve dostane çözüm teklifini reddetti. 2006 yılında AİHM, Musa Anter cinayetinin devlet görevlilerince işlendiğini, en azından devlet görevlilerinin bilgisi dâhilinde işlendiğini ortaya koyan ciddi delillerin varlığı ve cinayet devlet tarafından etkili bir biçimde araştırılmadığı için Avrupa İnsan Hakları Sözleşmesinin yaşam hakkını koruyan 2. maddesinin Türkiye tarafından esastan ve usulden ihlal edildiğine karar verdi. Ayrıca başvurucuların “mahkemeye etkin başvuru haklarının” da engellendiğini belirten mahkeme, Türkiye’nin AİHS’in ilgili 13. maddesini de ihlal ettiğine kanaat getirerek Türkiye’yi toplam 28 bin 500 Euro tazminat cezası ödemeye mahkum etti.
Aygan’ın itirafları üzerine yeniden soruşturma başlatıldı
2009 yılında Diyarbakır Özel Yetkili Cumhuriyet Başsavcılığı Abdülkadir Aygan’ın itiraflarını ihbar kabul ederek cinayetten 17 yıl sonra soruşturmayı yeniden başlattı. PKK itirafçıları Cemil Işık, Ali Ozansoy, Abdulkadir Aygan, Hamit Yıldırım, “Yeşil” kod adlı Mahmut Yıldırım hakkında yakalama kararı çıkartıldı. Öldürülen Emekli Binbaşı A. Cem Ersever hakkındaki soruşturma ölüm kaydının istenmesinin ardından takipsizlik kararıyla sonuçlandırılırken; Aygan’ın İsveç’ten “ivedilikle” iadesi için Adalet Bakanlığına dosyası gönderildi. Diğer şüphelilerin yeni kimlik alıp almadıkları konusunda ve yurt dışına giriş çıkışlarıyla ilgili Emniyet Genel Müdürlüğüne ve İçişleri Bakanlığına bildirimler yapıldı.
Haziran 2012’de Anter cinayetinin tetikçisi olduğu gerekçesiyle aranan Hamit Yıldırım, Şırnak Kumçatı’daki evinde yakalanarak tutuklandı. TMK 10. Maddesi ile Görevli ve Yetkili Diyarbakır Cumhuriyet Başsavcılığın tarafından şüpheliler Mahmut Yıldırım, Abdülkadir Aygan, Savaş Gevrekçi ve Hamit Yıldırım hakkında “tasarlayarak insan öldürmek ve bu suça iştirak etmek” ve “halkı silahlı isyana teşvik etmek” suçlamalarıyla ağırlaştırılmış müebbet hapis ve 20 yıl hapis cezası istemiyle iddianame düzenlendi. İddianame, 5 Temmuz 2013 tarihinde Diyarbakır 7. Ağır Ceza Mahkemesi tarafından kabul edildi. İddianamede davanın, şüpheliler Abdülkadir Aygan ve Mahmut Yıldırım bakımından aynı dönemde benzer nitelikteki farklı eylemleri ile ilgili olarak yargılaması devam eden Diyarbakır 6. Ağır Ceza Mahkemesinin 2009/477 esas sayılı JİTEM Davası olarak bilinen dosya ile birleştirilmesine karar verilmesi talep edildi.
Cezasız kalan davalara bir yenisi eklendi
İddianamenin kabul edilmesinin ardından ilk iki duruşma 31 Temmuz 2013 – 1 Ağustos 2013 tarihlerinde Diyarbakır 7. Ağır Ceza Mahkemesinde görüldü. Duruşmalarda yalnızca tutuksuz sanık E. Albay Savaş Gevrekçi hazır bulundu. Adana F Tipi Cezaevinde bulunan tutuklu sanık Hamit Yıldırım ise “maddi olanaksızlıklar ve personel yetersizliği” gerekçesiyle duruşmaya getirilmedi ve ifadesi SEGBİS marifetiyle alındı. 31 Temmuz 2013 tarihli duruşmada sanık Hamit Yıldırım suçlamaları reddetti ve kendisine iftira atıldığını iddia etti.
30 yıl önce işlenen cinayet, eldeki veriler, AİHM’in verdiği mahkumiyet kararı, Susurluk Raporu, MİT eski Kontr-Terör Başkanı ve PKK itirafçısı Abdülkadir Aygan’ın anlatımlarına rağmen soruşturma derinleştirilmedi. Diyarbakır’dan Ankara’ya “güvenlik” gerekçesiyle taşınan davada mahkeme, Devlet Denetleme Kurulunun olay konusunda etkin araştırma yapılması talebini dikkate almazken, İsveç’e iltica eden Abdülkadir Aygan’ın ifadesinin alınması için Adalet Bakanlığı ve Dışişleri Bakanlığına yazılan yazıların yedi yıl boyunca karşılıksız bırakılmasına sadece her duruşmada talep yenileyerek cevap verdi.
Musa Anter’in 30 yıl önce katledildiği günün ertesi günü Ankara 6. Ağır Ceza Mahkemesi, verdiği karar ile Türkiye’de etkin soruşturma yapılmaması sonucu cezasızlıkla sonuçlanan davalara bir yenisini ekledi. Musa Anter cinayetinin insanlığa karşı suç kapsamında olması ve zaman aşımına uğramaması gerektiği yönündeki talepleri dikkate almayan mahkeme, savcılık mütalaası doğrultusunda karar vererek davayı zaman aşımından düşürdü.Böylece 30 yıl önce işlenen cinayete ilişkin yargılama dosyası kapatılmış oldu.