Arşiv

Nuri Akman: ‘Romanya suçüstü yakalandı, bu AB’nin de utancı’

Nuri Akman: ‘Romanya suçüstü yakalandı, bu AB’nin de utancı’
Çağdaş Kaplan
Bükreş - Gazetecilik faaliyetleri gerekçe gösterilerek hakkında açılan davalar ve hapis cezaları nedeniyle 2019 yılında Türkiye’yi terk etmek zorunda kalan Kürt gazeteci Nuri Akman, geçtiğimiz hafta Batı Avrupa ülkelerine ulaşmak için çıktığı zorunlu yolculuğun bir parçası olarak Romanya’daydı. Akman, 13 Kasım 2020 tarihinde Bükreş’te gözaltına alındı.  Akman kendisi gibi yaklaşık 120 Türkiyeli mülteci ile 5 gün gözaltında tutulduktan sonra 18 Kasım’da Bükreş Havalimanı’ndan polisin yasadışı uygulaması ile Türkiye’ye iade edilmeye çalışıldı. Havalimanında diğer mülteciler üzerinden meslektaşlarına mesaj atarak durumunu ileten Akman ve beraberindeki 3 Kürt siyasi mülteci uçağa binmemek için direndi. Olayın duyulmasının ardından oluşan kamuoyu ile hukukçular havalimanına giderek duruma müdahale edince  Romanya polisi yasadışı uygulamasından vazgeçmek zorunda kaldı.  Akman daha sonra kendisi ile birlikte yasadışı uygulamaya karşı direnen Kürt siyasi mülteciler Lokman Coşkun ve Serbest Derin ile birlikte avukatları aracılığıyla Romanya’da iltica süreci başlattı. Akman’ın 5 günlük gözaltı sürecinde karşı karşıya kaldığı uygulamalar ve Türkiye’ye zorla geri gönderilme tehditi ise Romanya’nın AB üyesi olmasına rağmen Türkiye ile yaptığı anlaşma sonucu nasıl yasadışı yöntemlere başvurduğunu da deşifre etmiş oldu.

Zorunlu yolculuğun başlangıcı

Yunanistan resmi makamları, 2019 yılında kendilerinden iltica talebinde bulunan Akman’a iltica görüşmesi için 2023 yılına randevu tarihi verdi. Akman, iltica görüşmesi yapılmadığı için hiçbir hukuki, sosyal ve ekonomik destekten yararlanamadı. Bu güvencesiz durum karşısında psikolojik olarak direnme gücü kalmayınca Batı Avrupa ülkelerine ulaşmak için geçtiğimiz ay yola çıktı.  Akman, Yunanistan’ın iltica bürokrasisinde yıllarca bekletilen pek çok mülteci gibi kara sınırlarını kullanarak önce Makedonya’ya ardından Arnavutluk’a geçti. Burada bir haftaya yakın kaldıktan sonra yine kara sınırını kullanarak Romanya’ya geçen Akman, Romanya’nın Timişiora kentinde bir otele yerleşti ve kendileri için güvenli bir Batı Avrupa ülkesine ulaşabilmek için yol hazırlıklarına başladı. Akman, Romanya’da kaldıkları beşinci gece otele düzenlenen polis baskınında 50’ye yakın mülteciyle birlikte gözaltına alındı. Akman’ın aktardığına göre Romanya polisinin yasadışı uygulamaları ve işkenceleri gözaltına alındıkları andan itibaren 5 gün boyunca aralıksız sürdü.

‘Diz üstü bekletildik, tehdit edildik’

Gözaltına alındıktan sonra ilk olarak götürüldükleri Timişiora Emniyetinde yaşadıklarını Akman şöyle anlattı: “Önce 4 saat otel bahçesinde bekletildik. Ardından emniyete götürüldük ve burada açık otoparka alındık. Burada 60 mültecinin dizlerinin üzerine çöktürülmüş bir şekilde bekletildiğini gördük. O an anladım ki başka yerlerde de mülteciler gözaltına alınmış. Sayımız 120’ye ulaştı. Yaklaşık 5 saat burada diz üstünde dışarıda bekletildik. Zaten pandemi önlemlerinin hiçbiri yoktu. Ardından 40’ar kişi halinde bu otoparkın yanında bulunan konteynırlara yerleştirildik ve sabah da ifade işlemlerimiz başladı.” Burada polise siyasi sığınmacı olduklarını yazılı ve sözlü olarak ilettiklerini belirten Akman, tercüman olarak getirilen kişinin polis gibi davranarak “Türkiye’ye gönderileceksiniz” diye kendilerini tehdit etmeye başladığını söyledi.  Taleplerine rağmen avukat çağrılmadığını belirten Akman, şöyle devam etti: “Daha sonra başka bir polis yetkilisi geldi. Belge imzalatacaklarını, Türkiye’ye gönderilmeyeceğimizi söyledi. Verilen belgelerin tamamı Rumenceydi. İngilizce belge talep ettik. Fakat prosedürün bu olduğunu söylendi. Türkiye’ye geri gönderilme kaygısı taşımamamı söylediler.”

İki gün içme suyu verilmedi

İfade işleminin devamındaki iki geceyi emniyetin açık otoparkında dışarıda geçiren Akman ve beraberindeki mültecilere bu süreçte su ve yemek verilmedi. Hatta tuvalet musluklarından su içmeleri dahi engellendi. Mülteciler bu süreyi gözaltına alındıkları sırada yanlarında bulunan su şişelerini paylaşarak geçirdi. 

Ölüm tehdidi, darp, ters kelepçe

Emniyette geçirdikleri ikinci gecenin akşamı bir polis yetkilisinin kendisinin de aralarında olduğu 50 kişiyi gözaltındaki diğer kişilerden ayırdığını söyleyen Akman, bu yetkilinin tercüman aracılığıyla kendilerine Türkiye’ye gönderileceklerini duyurduğunu aktardı. Kendisinin de aralarında bulunduğu 7 kişinin duruma itiraz ettiğini aktaran Akman, bunun üzerine polis tarafından darp edildiklerini ve kendilerine ters kelepçe takıldığını söyledi. Burada Türkiye’ye dönmeye direnmeleri halinde öldürülecekleri tehdidi aldıklarını söyleyen Akman, “Israrla iltica prosedürümüzün işleme konulmasını talep ettik, tüm tehditlere rağmen direneceğimizi söyledik. 50 kişi merkeze getirilen bir otobüsle emniyetten çıkartıldı. Kendilerinden bir daha haber alamadık. Bu kişilerin daha sonra İstanbul uçağıyla Türkiye’ye zorla geri gönderildiğini öğrendim. Bizler ise 7 saatin ardından geri kalanlara dahil edildik. Ertesi sabaha kadar bu şekilde bekletildik.”

‘Kampa götüreceğiz diye havalimanına götürdüler’

Akman ve beraberindekiler Timişiora Emniyetinde tutuldukları üçüncü günün sabahı ise “iltica prosedürünüz için parmak izi alınacak ve fotoğraf çekimi yapılacak” denilerek aynı kentte başka bir polis merkezine sevk edildi. Ardından ise “mülteci kampına sevk edileceksiniz” denilerek Arat kentine doğru yola çıkartıldılar. Fakat Akman ve beraberindekilerin götürüldükleri yer mülteci kampı değil Arat Yabancılar Geri Gönderme Merkeziydi.  Arat Yabancılar Geri Gönderme Merkezi Kendileri de bunu içeri girdiklerinde konuldukları hücre kapılarının arkasındaki yazılardan anladı. Bunun üzerine Akman ve beraberindekiler bir kez daha yazılı olarak iltica taleplerini iletmek istedi. Fakat polis bu kez başka bir yalana başvurdu. Polis yetkilileri Akman’a burada COVID-19 karantinasında tutulduklarını ve 14 gün sonra kampa alınacaklarını söyledi. Fakat Akman ve beraberindekilere burada tutuldukları ikinci gün kamplara sevk edilecekleri söylenerek, Türkiye’ye zorla geri göndermenin gerçekleşeceği Bükreş Havalimanına götürüldüler. Önce hastaneye, sonra da kampa sevk edilmeyi beklerken kendilerini Bükreş Havalimanında bulduklarını anlatan Akman, havalimanında otobüste tutuldukları sırada bir yetkilinin “Türkiye Konsolosluğu ile işbirliği içinde geçici seyahat belgelerinizi hazırladık, 21:15 uçağıyla Türkiye’ye gönderileceksiniz,” diye açıklama yaptığını aktardı. 

Uçağa zorla bindirmeye karşı direniş

Kendisi ile birlikte 5 kişinin yazılı ve sözlü olarak iltica prosedürünün uygulanması taleplerini ileterek bu duruma direndiğini belirten Akman, uçağa kendi istekleriyle binmedikleri takdirde özel harekat polisleri tarafından zorla bindirilecekleri yönünde tehdit aldıklarını söyledi. 

‘COVID testim pozitif diyerek uçağa rötar yaptırıp zaman kazanıldı’

Akman kendilerinin de bu yasadışı uygulamayı durdurmak adına havalimanındaki insanların dikkatini çekmek için camlara vurmaya ve bağırmaya başladıklarını söyledi.  Bükreş Havalimanı’ndan Türkiye’ye zorla geri gönderilen mülteciler Akman o dakikaları şöyle anlattı: “Bu sırada ters kelepçelendik. Darp edilerek havalimanının içine sokulduk. Havalimanında dikkat çektiğimiz için bizi uçağa doğru götüremediler. İnsanlar polise soru sormaya başladı. Ardından nezarete indirdiler. Nezarette de bizi darp etmeye devam ettiler. O sırada yanımızda bulunan yaşlı mülteci darp edilmemesi halinde uçağa binmeyi kabul edeceğimi söyledi. Uçağa götürüldü. Ardından bizi yeniden uçağa götürmeye çalıştılar. Biz de nezaretin demir parmaklıklarına tutunduk. Tekrar ters kelepçe yaptılar. Polis araçlarına bindirildik ve hızla bir araca bindirilip aprondan uçağa götürüldük. Uçağın arka kapısına götürüldük. Arka kapıya merdiven dayandı. Biz yine araçta bağırmaya ve birbirimize kenetlenmeye devam ettik. Bu durum 20 dakika sürdü. O sırada birkaç polise telefon geldi. Ve bütün polisler telaşlandı. Polisler araçtan indi. Arabaya sivil giyimli yetkililer bindi. Uçağa bindirilmeyeceğimizin sözünü verdi. Biz ise havalimanından çıkarılırsak eylemimize son vereceğimizi söyledik. Sonradan öğrendik ki bizimle birlikte havalimanına getirilen diğer 40’a yakın mülteciye uçağa zorla bindirilirken cep telefonları teslim edilmiş. O mültecilerden birisi telefonla bizim durumumuzu aktarmak için yakınlarımıza ulaşıyor ve onlar da meslektaşlarıma ulaşıyor. Ona avukatların havalimanına ulaşmak üzere olduğu bilgisi veriliyor. O da uçağın kalkışını engellemek için uçağa bindirildiği sırada COVID testim pozitif diye bağırıyor. Bu şekilde uçak yaklaşık yarım saat rötar yapıyor. Bu sırada da avukatlar havalimanına ulaşıyor. Tabii bizim haricimizdeki insanlar zorla Türkiye’ye teslim edildi o sırada. Biz de tekrardan emniyetin nezaretine indirildik.”

Yetkiliden itiraf: Talimat vardı

Akman, nezarete götürülmeden önce bir polis yetkilisinin kendilerine İngilizce, “Bu bizi aşan bir durum. Talimat çok farklı yerlerden geldi. Gönderilmeniz için talimat vardı ve bu talimat bizi aşıyordu” itirafında bulunduğuna dikkat çekti. Akman, Romanya’da yaşadıklarının aleni bir insan hakları ihlali ve işkence olduğunu belirtti ve bu durumun devletlerin ikili siyasi pazarlıkları söz konusu olduğunda demokrasi ve insan haklarını nasıl ayaklar altına aldıklarını gösteren çarpıcı bir örnek olduğunu söyledi.

‘Kamuoyunun sayesinde suçüstü yakalandılar’

Akman son olarak şunları söyledi: “Konu devletlerin menfaatleri olduğunda hep övündükleri demokrasi ve insan haklarının ayaklar altına alındığını gördük. Hem bizim hem de oluşan kamuoyunun baskısı sonucu Romanya polisi suçüstü yakalanmıştır. Bu insanların hiçbiri keyfi bir yolculuğa çıkmamıştı.  2 yıl Yunanistan’da bekletildim. Şimdi ise bambaşka bir dil ve kültürün olduğu bir ülkede sığınmacıyım ve burada her şeye sıfırdan başlamak zorundayım. Zorlu bir süreç bekleyecek. AB ülkeleri yasalarını çiğneyerek hem insan haklarını ayaklar altına alıyor hem de insanların yaşamlarından yıllar çalıyor.  Türkiye’deki rejimin anti demokratik yönelimleri sonucu onlarca gazeteci ya cezaevinde ya sürgünde ya da benim gibi göç yollarında. Sürgünde bulundukları ülkelerde türlü fedakarlıklar ile sürdürdükleri mesleklerini icra etme imkanı bulamıyor. Gazeteciler Türkiye’de gerçeklerin duyurulmasının önüne geçmek için hapse atılıyor, zorunlu göç etmek zorunda kalan gazeteciler ise Avrupa’da bürokrasinin çarkları içinde ezilmeye çalışılıyor. Bu ifade ve basın özgürlüğü açısından hem Türkiye’nin hem de Avrupa’nın utancıdır. Romanya’nın Türkiye ile kurduğu kirli ilişkilerle başvurduğu bu yasadışı yöntem başta meslektaşlarım olmak üzere kamuoyunun desteğiyle durduruldu. Şu anki özgürlüğümü o gün tepki gösteren ve ses çıkaran herkese borçluyum. Herkese bir kez daha teşekkür ediyorum.”
Image

Medya ve Hukuk Çalışmaları Derneği (MLSA) haber alma hakkı, ifade özgürlüğü ve basın özgürlüğü alanlarında faaliyet yürüten bir sivil toplum kuruluşudur. Derneğimiz başta gazeteciler olmak üzere mesleki faaliyetleri sebebiyle yargılanan kişilere hukuki destek vermektedir.