Özgürlükçü Demokrasi davasında tutuklu sanıklara tahliye ve ceza bir arada

Özgürlükçü Demokrasi davasında tutuklu sanıklara tahliye ve ceza bir arada

İstanbul - Kapatılarak malları Tasarruf Mevduatı Sigorta Fonu Başkanlığı’na (TMSF) devredilen Özgürlükçü Demokrasi gazetesinin 3’ü tutuklu 14 çalışanının yargılandığı davanın beşinci duruşması bugün İstanbul 23. Ağır Ceza Mahkemesi’nde görüldü. Tutuklu yargılanan Reyhan Hacıoğlu, Mehmet Ali Çelebi, İhsan Yaşar ve tutuksuz yargılanan Hicran Ürün, İshak Yasul, Pınar Tarlak, Ramazan Sola mahkemede hazır bulundu. Tutuksuz yargılanan Mizgin Fendik ise duruşmaya SEGBİS ile katıldı.

Tutuksuz yargılanan Pınar Tarlak, esas hakkındaki savunmasını sundu. Tarlak savunmasında şunları söyledi: “Özgürlükçü Demokrasi vergiye mükellef olan bir gazetedir. Ben böyle bir gazetede çalıştım. Çalıştığım gazetenin Yay-Sat tarafından dağıtımı yapılıyor. Sigortalı çalıştım. Gazetede çalıştığım için suçlanıyorum. El konan dijital materyallerin teslim edilmesini istiyorum. Hakkımdaki iddiaları reddediyorum. Adli tedbirlerin kaldırılmasını talep ediyorum. Beraatimi talep ediyorum.” Tarlak’ın ardından savunmasını yapan Ramazan Sola da beraatini talep etti.

İhsan Yaşar: ‘Tutuklanmam hukuki değil’

Gazetenin imtiyaz sahibi İhsan Yaşar savunmasında gazeteyi devralma sürecini anlattı. Yaşar, “Gazetenin içeriği ve yayın çizgisi hakkında yeterli bilgim yoktu. Geçen zaman içerisinde bunun karlı bir yatırım olmadığını anladım. Gazeteyi devretmeyi düşündüğüm sırada gazeteye kayyım atandı. Tutuklu kaldığım sürede sağlık sorunlarım oluştu. Herhangi bir örgüt ile işbirliği içerisinde bu gazeteyi almış değilim. Bu iddiayı reddediyorum. Hem ben, hem de ailem mağduriyet yaşıyoruz. Benim tutuklanmam hukuki değildir. Tutukluluğumun sonlandırılmasını ve beraatimi talep ediyorum,” diye konuştu.

Çelebi: ‘Gazeteciliğin suç olarak görülmesi hukuk dışı’

Mehmet Ali Çelebi savunmasına “Dışarıdaki gazeteciler de, cezaevindeki gazeteciler de fenerle özgürlüğü arıyor. Adalet, ayrıştırma ve kutuplaştırmanın panzehirdir,” diyerek başladı. Çelebi savunmasının devamında şöyle konuştu: “İddianame ve mütalaada insanlık ve ifade özgürlüğü açığı vardır. Üzerime atılı suçları kabul etmiyorum. Gazeteciliğin suç olarak görülmesi hukuk dışıdır. Gazete, ilgili yasalar ve ilgili kurumların denetiminden geçerek yayınlanmıştır. Benim yazdığım hiçbir haber gösterilemiyor. Yargı ve hukukun keyfiyete göre işletilmemesi gerekiyor.”

Çelebi, telefonunda Salih Müslim’in numarasının kayıtlı olmasına ilişkin de şöyle konuştu: “Gazeteciler dünyanın bir ucundaki kişinin numarasına çok rahat ulaşabilir. Ayrıca telefonumuzda kayıtlı diye aramış olmamız gerekmiyor.”

Çelebi, savunmasını şöyle sonlandırdı, “Yasal olarak çıkan Tükenmez dergisi nasıl oluyor da iddianamede yer alabiliyor? Biz 15 aydır hapiste tutuluyoruz. Gazetecilik kriminalize ediliyor. Gazeteciliği yargılamak, gazetecileri hapsetmek demokrasiyi zincirlemektir. Adaletin beraatini istiyorum. İfade özgürlüğünün beraatini istiyorum. Tahliyemi ve beraatimi istiyorum.”

Urun: ‘Dinlediğim Kürtçe şarkı delil oldu’

Tutuksuz yargılanan Hicran Urun, savunmasında şunları söyledi: “Delil olarak iddianameye konulan şeyler yasal olarak çıkan şeyler masa başında çalışırken çekildiğim bir fotoğrafım ve MP3’te dinlediğim bir Kürtçe şarkı. Bizim burada gazetecilik faaliyetlerimiz yargılanıyor. Muhalif yayın çizgisi yargılanıyor. Örgüt üyeliğine delil olabilecek somut delil yok. Gazetecilik faaliyetleri ile ülkenin itibarını zedeledeğimiz söyleniyor. Ülkenin itibarını zedeleyen, ket vuran bu yargılamalardır. Hakkımdaki yurt dışı yasağımın kaldırılmasını, dijital materyallerimin teslim edilmesini ve beraatimi talep ediyorum.”

Tutuksuz yargılanan İshak Yasul savunmasına salondaki aileleri, avukatları ve gazetecileri selamlayarak başladı ve şunları söyledi: “İddianamede somut bir delil yok. Biz gazetecinin temel görevi iktidarın politikalarını eleştirmektir. Eleştirdiğimiz politikaların haklı olduğunu bugün görüyoruz. Beraatimi talep ediyorum.”

Hacıoğlu: ‘Talimat aldığım bir yer varsa o da vicdanımdır’

Tutuklu Reyhan Hacıoğlu’nun savunmasından satır başları ise şöyle: “15 aydır her duruşmada yaptığımın sadece gazetecilik olduğunu savunmaya çalışıyorum. Gözaltına alındığım evden alınan materyaller bana ait değildir. Buna rağmen bunlar benimmiş gibi gösteriliyor. Bizler yaptığımız haberleri yaşayan gazetecileriz. Hiçbir örgütün SGK’lı çalışanı yoktur. Sadece DİSK Basın-İş’e üyeyim. Yaptığımız haberler güç sahiplerini rahatsız ediyorsa mesleğimizi yapmış olduğumuzu biliyoruz.

Kadınlara tecavüz eden, halkları yağmalayan gruplar yerli ve milli kabul edildi. Bunları sorgulayan biz gazeteciler ise terörist ilan edildik.

Bizler için talimat aldığımız söyleniyor. Öncelikle bunu kendime ve mesleğime hakaret kabul ederim. Talimat aldığım bir yer varsa o da vicdanımdır.

Eğer siz bir yere demokrasi götürürseniz insanlar size kapılarını açarlar ama bizim o sürede gazeteciler olarak şahit olduğumuz örnekler hiç de bunu göstermiyor.

Yazdığımız her haberin arkasındayız. Bizlerin topluma karşı sorumluluğu var. Bunun karşılığında 15 aydır özgürlüğümüz elimizden alınmış durumda.

Kendi yaşadığım acıları bu halkın çocukları yaşamasın diye gazeteci oldum.

Özgür basın tarihi faili meçhullar ile doludur.

Gerçekleri saklayanlar değil gerçekleri ortaya çıkarmaya çalışanlar suçlanıyor.

Yaptığım sadece gazeteciliktir. Beraatimi ve tahliyemi talep ediyorum.”

Duruşmaya SEGBİS ile katılan ve tutuksuz yargılanan Mizgin Fendik ise savunmasında şöyle dedi: “Gazetecilik suç değildir. Sadece gazete dağıtımcılığı yaptım. Oradaki arkadaşlarımla yargılanmam onur verici. Türkiye’nin her yerine giden bir gazete nasıl suç sayılabilir? Beraatimi istiyorum.”

Sanıkların savunmalarının ardından söz alan avukat Özcan Kılıç, şunları ifade etti: “Bu davanın temeli gazete haberlerine dayanıyor. Türkiye başka bir devletle savaş içerisinde olsaydı bu haberleri burada tartışırdık ama bu bir savaş değil.”

İhsan Yaşar’ın avukatı Serhat Çakmak ise savunmasında “Ceza hukukun tanıdığı hiçbir somut delil yok” dedi.

Pınar Tarlak’ın avukatı Meral Hanbayat şunları ifade etti: “Asıl meseleyi tartışmaktan çok uzak noktadayız. Bu yargılama konjonktürel bir yargılama. Müvekkilin personel sorumlusu olduğu iddiası var. Bu iddianın doğru olmadığı açık. Kendisinin beraatini talep ediyorum.”

Tutuklu sanıklara tahliye kararı verildi

Savunmaların ardından mütalaası sorulan savcı, önceki mütalaasını tekrarladığını söyledi. Sanıklara son sözleri soruldu. Tutuklu sanıklar tahliyelerini ve beraatlerini, tutuksuz sanıklar ise beraatlerini istedi.

Karar için verilen aranın ardından aleni duruşmayı bitiren mahkeme başkanı, karar için sanıklar ve avukatlar tekrar salona alındığı esnada “Basını almıyoruz” dedi ve gazetecileri mahkeme salonuna almadı.

Mahkeme, dava sürecinde tutuklu yargılanan Reyhan Hacıoğlu, Mehmet Ali Çelebi, İhsan Yaşar hakkında tahliye kararı verdi.

Hicran Urun, Reyhan Hacıoğlu, İshak Yasul’a “üye olmamakla birlikte örgüte yardım” suçlamasıyla 3 yıl 1 ay 15 gün ceza verildi. Yasul’un cezasına “terör örgütü propagandası yapmak” suçlaması ile 1 yıl 6 ay eklendi.

Mehmet Ali Çelebi’ye ise “üye olmamakla birlikte örgüte yardım” suçlamasıyla 3 yıl 9 ay ceza verildi. Çelebi’nin başka bir dosyadan cezası bulunduğu için tahliye edilmesi beklenmiyor.

İhsan Yaşar’a silah bulundurmaktan 10 ay hapis ve 500 lira adli para cezası verilmesine hükmedildi.

Pınar Tarlak, Ramazan Sola ve Mizgin Fendik hakkında ise tüm suçlamalardan beraat kararı verildi.

Kararın ardından tahliye edilen Hacıoğlu ve Yaşar’ın cezaları için istinaf yolu açık. Tekrar cezaevine girmesi beklenen gazetecilerin cezalarının infaz süreci ise belli değil.

Image

Medya ve Hukuk Çalışmaları Derneği (MLSA) haber alma hakkı, ifade özgürlüğü ve basın özgürlüğü alanlarında faaliyet yürüten bir sivil toplum kuruluşudur. Derneğimiz başta gazeteciler olmak üzere mesleki faaliyetleri sebebiyle yargılanan kişilere hukuki destek vermektedir.