Türkiye’de son dönemde ifade ve basın özgürlüğü noktasında neredeyse söylenmedik söz kalmadı. Anlamak isteyene sivrisinek saz misali, anlamak istemeyenler günden güne dozu arttırdı. Gelinen noktada insanların seslerini duyurma çabaları uğruna kullandıkları araçlar kısıtlandı.
Kutuplaşmış siyasetin kutuplaşmış medyasında oluşan yankı odalarında sesler izole edilmiş durumda. Herkes kendi kendine konuşuyor; söylemler keskin, yüzler öfkeli.
Kimsenin kimseyi dinlemeye tahammülü olmasa dahi gazeteciler bu sesleri taşımakla ve duyurmakla yükümlü. Toplumsal kesimler ne söyler, nasıl bakar, görmekle, aktarmakla yükümlü.
Nedir basın açıklaması?
Gazeteci aracılığıyla topluma ulaştırılmak istenen metin genellikle bir basın açıklaması şeklinde paylaşılır. Bu açıklama, gazetecilere bazen bir kamu kurumundan, bazen bir STK’dan, bazen de bir şahıstan gelir. Yazılı ya da sözlü yapılır.
Amaç açıklamada yer alan fikir, düşünce ve bilgilerin yayınlanması, duyurulması ve kamuya aktarılmasıdır.
Yıllara yayılan gazetecilik deneyimim boyunca sayısız basın açıklamasına tanıklık ettim.
Bu tanıklık aynı zamanda Türkiye’de yıldan yıla sesi kısılan sokağın, yıldan yıla zayıflaması, yalnızlaşması, yalıtılmasıydı.
‘Bekleme yapmak yasak’
Gazeteciliğimin ilk yıllarında basın açıklamalarına kitleler teveccüh eder, katılım bir boy gösterisine dönerdi. Açıklamalar sokakta yapılır, yoldan gelen geçenin de ilgisi celp etmek amaçlanırdı. Bu grupların etrafını polis bariyeriyle çevirme modasına en önemli örnek Cumartesi Anneleri diyebilirim. Yıllardır her cumartesi Galatarasay Meydanı’nda toplanan annelerin önce etrafı polis bariyerleriyle çevrildi. Sonra o bariyerlerin arasında yapılan açıklamaya kulak kabartmak isteyenlere “Bekleme yapmak yasak” denildi. Sonra bariyerlerden içeri doğru gaz sıkıldı. Bugün bariyerlerin içinde sadece polis var. Açıklamalar ara bir sokaktaki küçük bir alana sıkıştırılmış durumda.
Bu örneğe yüzlercesi eklenebilir. Son yıllarda sokaktan sesleri ve tepkileri silme çabasına karşın cesareti olanlar sokağa çıktığında, basın açıklamasına katılmak isteyenlerin sayısından daha fazla sayıda polis memuru görmek sıradanlaştı. Beş kişi konuşacak diye gelen beş otobüs dolusu polisin hali gerçekten insanı kamu kaynakları ve o polislerin boş yere harcanan emekleri noktasında üzüyor. (Bu arada apartmanınıza hırsız girdiğinde polisin gelme süresi iki saati aşkın, tecrübeyle sabit.)
Basın açıklamamızı sansürler misiniz?
Bu sıra dışı günlerde biz gazetecilere de sıra dışı anılar biriktirmek kalıyor. Son basın açıklamaları deneyimim gelinen noktayı Aziz Nesin hikayesine çevirdi.
Kuruma gelen bir basın açıklamasına icabet ettik. Kameramanımla alana vardığımızda tam beş otobüs dolusu çevik kuvvet vardı. Biz tek kamera çalışsak da emniyet gerçek bir prodüksiyonla çok kameralı çalışıyor. Açıklamaya gelenler tüm açılardan çekiliyor. Özel söyleşilere tek kamerayla giden bir muhabir olarak kıskanmıyor değilim.
Yine dışarıdaki polisin kat be kat azı sayıda açıklamacı, açıklamayı dinlemeye gelen ‘dışarda açıklama yapamazsınız!’ tebligatı ve ‘Afişi öyle mi tutalım böyle mi tutalım?’ tartışmaları ardından okunan bir metin.
Metin savaş karşıtı bir dille kaleme alınmış. Son dönemin tartışmalı kavramları ‘savaş, barış, harekât, operasyon, DAİŞ, IŞİD, işgal vs.’ gibi bazı kavramları barındırıyor. Sözlü olarak yapılan açıklama sonrası paylaşılan metnin fotoğrafını almak istediğimizde davetçilerden biri öne atlıyor ve ‘Metni paylaşmayın!’ diyor.
Az önce okunan metni neden paylaşamayacağımı anlamaya çalışırken, “Bu metindeki ifadeler nedeniyle şöyle yapabilirler, böyle yapabilirler, riskli. Siz onu kırpın, kurgulayın ama tamamını yayınlamayın.” deniyor.
Gazetecilik hayatımda yaşadığım basın açıklamaları anılarına açıklamaya 45 dakika geç kalarak polisten iki saat sonra gelen açıklamacılar, açıklamacıdan 10 kat fazla sayıda polis, ‘Sizin yüzünüzden biz de yoruluyoruz’ diye gazetecilere çatan memurlardan sonra bir “Bizi sansürleyin” anısı da böylece eklenmiş oluyor.
Bugünlerin uzak bir anı olarak kalacağı ve herkesin kendi düşüncesini meydanlarda rahatça konuşabileceği günler dilemekten başka bir şey de kalmıyor.
Medya ve Hukuk Çalışmaları Derneği (MLSA) haber alma hakkı, ifade özgürlüğü ve basın özgürlüğü alanlarında faaliyet yürüten bir sivil toplum kuruluşudur. Derneğimiz başta gazeteciler olmak üzere mesleki faaliyetleri sebebiyle yargılanan kişilere hukuki destek vermektedir.