MLSA TV’de bu hafta Soner Şimşek’in konuğu Meclis Adalet Komisyonu Cumhuriyet Halk Partisi (CHP) Grup Sözcüsü avukat Zeynel Emre oldu. Sivil toplum kuruluşları yöneticilerinin görevden alınmasını ve yerlerine kayyım atanmasını öngören Kitle İmha Silahlarının Yayılmasının Finansmanının Önlenmesi başlıklı yasa tasarısının ele alındığı yayın, avukat Emre’nin yasa teklifini detaylarıyla anlatmasıyla başladı.
[embed]https://youtu.be/kdSvrmocSB8[/embed]
1989’da OECD bünyesinde G7 ülkeleri tarafından finansal şeffaflığın sağlanması, terörizm finansmanı ile kara paranın takip edilmesi ve temiz ticaret için “Mali Eylem Görev Gücü” (FATF) adlı bir birimin kurulduğunu aktaran Emre, “Fakat Türkiye uzunca bir süredir bu birimin iki tavsiye kararını yerine getirmiyor. En son Aralık 2019 tarihinde bir yıllık süre verildi, eğer bu anlamda bir düzenleme ve iyileştirme olmazsa Türkiye gri bölgeye alınacak” dedi.
“43 maddenin sadece 14’ü kitle imha silahlarıyla ilgili”
Yerine getirilmeyen kararlardan birinin 7 numaralı tavsiye kararı olduğunu söyleyen Emre, “O tam olarak da kitle imha silahlarının yayılmasıyla ilgili bir teklif. Kaldı ki 43 madde ve 1 geçici maddeden oluşan toplam 44 maddelik teklifin yalnızca 14 maddesi spesifik olarak bu silahların finansmanına ilişkin” diye konuştu.Yerine getirilmeyen ikinci tavsiye kararına da değinen Emre, bu kararın nüfuz sahibi kişilerin kendilerinin ve yakınlarının mal varlığını denetimine yol açacak düzenleme olduğunu söyledi: “Bu karar finansal şeffaflık adına alınmış. Buna dair hâlâ herhangi bir hamle yok.” Emre, bu doğrultuda iyileşme olmadığı takdirde Türkiye’nin gireceği listenin “stratejik yetersizliği olan bölge” şeklinde nitelendiğini belirtti. Bu listede Kamboçya, Suriye, Gana ve Yemen gibi ülkelerin bulunduğunu ifade eden Emre, “Yedi ayrı kanunda değişiklik yapan teklifin 30 maddesinin kitle imha silahlarıyla ilgisi yok” dedi.
Belediyelerden sonra sıra derneklere geldi
Türkiye’de özellikle Olağanüstü Hal (OHAL) döneminde çok sayıda derneğin kapatıldığını ve o zaman da bu uygulamaların hukuksuz olduğunu açıkça söylediklerini hatırlatan Emre bu girişimi, “OHAL kalktıktan sonra geçen iki yılı da böyle değerlendirmek istiyorlar” diye yorumladı. “Şu anda 120 bin civarında dernek bulunuyor” diyen Emre, derneklerin yönetim kurulu ve denetleme kurullarında görev yapan herhangi biri hakkında terör ya da kara para aklamayla ilgili suçlardan bir soruşturma açılırsa bu kişilerin görevden alınabileceğini söyleyerek durumu şöyle özetledi: “Belediyelerden sonra bu kez derneklere kayyım atanması söz konusu.”Hükümetin sivil toplum kuruluşlarına ve örgütlenme hakkına bakışının ortada olduğunu söyleyen Emre, “Teklifte ‘yerli yabancı dernek’ diye bir tabir var, meramının ne olduğunu anlamaya çalışınca, yabancı bir kurum Türkiye’de herhangi bir derneğe fon sağlarsa denetimin artmasının söz konusu olduğunu anlıyoruz. Standart denetimin yerine her yıl yapılacak özel bir denetim usulü getiriliyor” diye konuştu. Anayasal bir hak olan örgütlenme özgürlüğü kapsamında sivil toplum kuruluşlarının ve derneklerin faaliyetlerine fiilen engel olunarak işlevsiz kılındıklarının altını çizen Emre, bu durumda bu anayasal hakkın da bir anlamının kalmadığını belirtti.
“Anayasa Mahkemesince iptal edilmesi gerekir”
“Normal bir hukuk düzeninde” bu tasarının yasalaşması durumunda Anayasa Mahkemesi (AYM) tarafından iptal edilmesi gerektiğini anlatan Emre, “Ama ben şu içinde olduğumuz iklimde size bunun garantisini bile veremiyorum” diye konuştu. Emre sözlerine şöyle devam etti: “Bu teklifi fark edilmesin isteyerek paldır küldür getirdiler. Biz bunu ifşa ettik ve kamuoyu oluşturmayı başardık. Ey Türkiye, 120 bin dernek ve yöneticileri, gelin bakın bakanlığın getirdiği taslak bu, sizi fiilen imha ediyor diyoruz.” Yayını kapatırken Türkiye’deki sivil toplumun bu yasa teklifine karşı çeşitli şekillerde sesini yükseltmeye çalıştığını hatırlatan Soner Şimşek, Türkiye’de sivil toplumun bu tür bir yasanın yokluğunda bile büyük baskı altında olduğunu ve adeta nefessiz bırakılmaya çalışıldığını söyledi. Bu yasa teklifinde Terörle Mücadele Kanunu kapsamında mahkûmiyet alan bir kişinin bir daha herhangi bir dernek organına seçilemeyecek olduğunu hatırlatan Şimşek’e bir ekleme yapmak isteyen Emre, bu uygulamanın da hukuk dışı olduğunu şu sözlerle ifade etti: “Türk Ceza Kanunu’nun 53. maddesi, bir insanın mahkûmiyet kararı aldıktan sonra ne kadar denetim süresi olduğunu, yaşama ne noktada normal şekilde devam edeceğini düzenler. Siz buna ek bir düzenleme getiremezsiniz. ‘Ömür boyu mahkûmiyet’ diye bir şey yok ki. Hem Anayasa’ya hem de Ceza Kanunu’na aykırı bir durum bu.”
Medya ve Hukuk Çalışmaları Derneği (MLSA) haber alma hakkı, ifade özgürlüğü ve basın özgürlüğü alanlarında faaliyet yürüten bir sivil toplum kuruluşudur. Derneğimiz başta gazeteciler olmak üzere mesleki faaliyetleri sebebiyle yargılanan kişilere hukuki destek vermektedir.