Çok soğuk bir gündü. Uzun yıllar sonra Musul’a kar yağmıştı. 2015 yılının Ocak ayında, Musul sınırındaki Baadre köyünde İŞİD’in elinden kurtarılan kadınlarla birlikteydim. Sınırdaki Baadre köyü İŞİD’in Musul’u almasıyla boşalmış, İŞİD’den kurtarılan kadınlara geçici ev olmuştu. Köy evinin odası bomboştu. Köy boşaltılırken insanlar eşyalarını da götürmüştü. Muhtemelen artık geri gelemeyeceklerini düşünmüşlerdi. Dışarıda kar, evin içinde ise sadece bir kilim ve elektrikli soba vardı. Odanın bir ucunda genç bir kadın sessizce oturuyordu. Uzun kahverengi saçları vardı. Başı açıktı. Uzun bir etek giymişti. İki eli karnının üzerinde, sürekli karnını bastırıyordu. Bir müddet erkeklerle konuşmalarımızı başı öne eğik şekilde dinledi. Daha sonra bizimle rahat konuşabilmesi için odadaki erkekleri dışarı çıkardık. 19-20 yaşlarındaki genç kadının ismi İlwin’di. Kürdistan sınırına dört kilometre uzaklıktaki Koço köyündendi. İŞİD köye saldırdığında onu da köyün diğer kadın ve genç kızları gibi satmaya götürmüşlerdi. Kadınların satışı çoğunlukla Tel Alfer, Rakka, Aseyba ve Musul’da yapılıyordu. İlwin, tam 37 kez satılmıştı. Musul’da tutulduğu evde ağır şiddet de görmüştü. Tutulduğu evde bir gün telefona ulaşabilmiş ve abisini aramıştı. Daha sonra abisi İlwin’i satan İŞİD’liye ulaşmış ve kız kardeşini İŞİD’den “satın alarak” kardeşine kavuşmuştu. Ama ailenin diğer kızları İlwin gibi “şanslı” olamadılar. İlwin, onunla birlikte kaçırılan ve satılan kız kardeşlerine hiçbir zaman kavuşamadı. Annesi, babası ve diğer abileri ise katledildi. İlwin, 2015’ten beri Almanya’da bir sığınma evinde yaşıyor. Musul günlerini “Bazen üç, bazen dört kişi birden bize tecavüz ediyordu” diye anlatmıştı. “Ölüm o hayattan daha iyiydi ama ele geçmiyordu… Beni bir mahkemeye çıkarın, yaşadıklarımı anlatmak istiyorum, anlatayım ki dünya utansın” diyordu. Dünyanın yaşadıklarından utanacağını düşünüyordu.İlwin İŞİD’den kurtarılan 1045 Ezidi kadından sadece biri. Her bir kadının korkunç hikayeleri var. Bu kadınlara destek olmak üzere 2015 yılında kurduğumuz, benim de kurucularından biri olduğum “Zorla Kaçırılan Kadınlara Destek Platformu” olarak, sonraki yıllar, İŞİD’den kurtarılmış yüzlerce Ezidi kadınla görüştük. Yaşadıklarını kaydettik, Uluslararası Ceza Mahkemesi dahil olmak üzere, birçok uluslararası kuruluşa ilettik. Ancak dünya, bu yapılan katliama, soykırıma karşı halen güçlü bir tepki gösterebilmiş değil. Bazı ülkelerde ufak gelişmeler yaşandı elbette. Almanya kendi toprakları dışında 230.000 nüfus ile en çok Ezidi’nin yaşadığı ülke ve aynı zamanda İŞİD tarafından kaçırılan Ezidilerin izini de sürmeye çabalayan bir ülke. Önceki yıl Almanya Federal Başsavcılığı, ilk defa bir kişiyi Ezidilere karşı soykırım suçu işlemekle yargılamaya başladı. Iraklı Taha El-C., “yabancı bir terör örgütü üyesi olmak”, “insanlığa karşı suç işlemek” ve “soykırım” suçlamaları ile yargılanıyor. Bu dava, IŞİD üyesi bir kişinin Ezidilere yönelik soykırım suçundan dünya çapında yargılandığı ilk dava olma özelliğini taşıyor.Kürdistan Bölgesi Ezidi Kurtarma Ofisinin rakamlarına göre (Ezidi Rescue Office), 6417 Ezidi İŞİD tarafından kaçırıldı. Bunların 3548’i kadındı. 2768 Ezidi’nin kaderi halen bilinmiyor. Daha doğrusu bu insanları bulmak ve kurtarmak için artık bir şey de yapılmıyor. Sadece bu insanları kurtarmak için değil, Ezidilerin yuvası, toprağı Şengal’i tekrar yaşanabilir bir yer haline getirmek için de dünya gerekli çabayı göstermiyor. İŞİD saldırılarından önce Irak’ta 550.000 Ezidi yaşıyordu. İŞİD saldırıları ile 360.000 Ezidi göç etmek durumunda kaldı. Bu Ezidilerin 200.000 halen kamplarda yaşıyor. Dönebilecekleri bir Şengal kalmadı çünkü. Şengal’den çıkarken mayın döşeyen İŞİD, bağları yaktı, besi hayvanlarını, tarım makinelerini yağmaladı. Bunlarla yetinmedi. Kuyuların içine moloz, yağ ve diğer nesneler attı ve su pompalarını, kabloları, jeneratörleri ve trafoları çaldı veya bunlara zarar verdi. İŞİD Şengal’de tam bir yıkım bıraktı. Uluslararası Af Örgütünün Aralık 2018 tarihinde yayınladığı “Ölü Topraklar: İslam Devleti Irak’taki Tarım Arazilerine Kasten Zarar Verdi”başlıklı rapor, İŞİD’in bu pek bilinmeyen savaş suçlarına işaret ediyor.Tüm bunlara rağmen Şengal için dünya devletleri ve uluslararası örgütler bir onarım süreci başlatmadılar. “Petrol zengini Irak, bunu kendi başına yapmalı” diye hükmettiler. Irak hükümeti de elbette bunu önceliklendirmedi. Af Örgütünün raporunda da görüleceği gibi çiftçilere birkaç minik kırsal destekle sınırlı kaldı.Ekim 2020’de bu sefer Bağdat ve Erbil bir anlaşma imzaladılar. Şengal Anlaşması (Sinjar Agreement), Şengal için sadece yeni bir yönetim ve güvenlik altyapısı değil, genel olarak Şengal’in yeniden inşasını da öngörüyor ve bu konuda Bağdat ve Erbil’e sorumluluklar yüklüyor. Ancak bu anlaşma da hayata geçirilmedi. İŞİD’den kurtarılmış olsa da Ezidilerin yurdu yanık yıkık. Gidecek bir ev, bir yuva, işleyecek bir toprakları yok artık. Bu “evin” toparlanması için dünyanın el atması gerekiyor. Bugün 3 Ağustos. 73. Ferman’ın, Ezidi soykırımının 8. yıldönümü. Gerçek şu ki 73. Ferman’ın 8. yıldönümünde Ezidiler hala yalnızlar. Yaralarını sarmak için gerekli desteklerden mahrumlar. Bugün Ezidilerin her zamankinden çok desteğe ihtiyacı var. Konuşmanın ötesinde onlar için harekete geçilmesine ihtiyaç var. O soğuk Baadre gününe dönelim, tüm ailesini kaybeden Seydo’ya ses verelim:“21. yüzyılda insanlık boğazlandı ve dünya bunu canlı izliyor. 21. yüzyıl bu şekilde öldürme yılı değil. Başımıza gelenler geldi geçti. Şimdi kıştır. Havalar soğuktur. Kıyafet yok. Soba yok. Biz çocuklarımızı düşünüyoruz. Kamptakilere ne ihtiyacınız var diye sorulduğunda, kıyafetimiz yok diyorlar, yiyeceğimiz yok diyorlar. Asıl ‘Büyük Şey’ yaşandı geçti. Yaşadıklarını anlatmıyorlar. Asıl ‘Büyük Şey’i söylemiyorlar. Ben açlıktan ölmem. Ben soğuktan da ölmem. Şu an ekmeğimiz yok. Sobamız yok. Doğru. Kampta şuyumuz yok, buyumuz yok diyenler de haklı, biliyorum. Çünkü çocukları var. Çocukları aç. Ama unutma ve unutturma! Asıl ‘Büyük Şey’ arkada kaldı… Yaşadığımız ‘Büyük Şey’i bu dünya unutmamalı.”Korkarım dünya, Ezidilerin yaşadığı “Büyük Şey”i, katliamı, soykırımı, 73. Fermanı çoktan unuttu Seydo.
Medya ve Hukuk Çalışmaları Derneği (MLSA) haber alma hakkı, ifade özgürlüğü ve basın özgürlüğü alanlarında faaliyet yürüten bir sivil toplum kuruluşudur. Derneğimiz başta gazeteciler olmak üzere mesleki faaliyetleri sebebiyle yargılanan kişilere hukuki destek vermektedir.