Süryaniler, Romanlar, Zazalar, Çerkesler… Anadolu’da yaşayan halkların çoğunluğu kültürlerini korumak ve seslerini duyurmak için çeşitli yayınlar çıkardı. Bazen masraflarını karşılayamadılar, bazen yasalarla başları derde girdi ama yine de devam ettiler. Bu yayınların başındaki isimlerle deneyimlerini konuştuk.
Gor: Politikadan uzak, iki dilli edebiyat
Bu yayınlardan biri, çok eski bir tarihe ve kültüre sahip Hemşin dilini ve kültürünü yaşatmak amacıyla kurulan Gor (Hemşin dilinde imece) dergisi. 2014 yılının Ekim ayında Hemşin Kültürünü Araştırma ve Yaşatma Derneği (HADİG) öncülüğünde yayına başlayan dergi, Hemşin kültürüne ilgi duyup katkı sunmak isteyen akademisyen ve gazetecilerin katkısıyla, adı gibi imece bir şekilde çıkarılıyor.
Derginin kurucularından Hikmet Akçiçek, Türkçe ve Hemşince olmak üzere iki dilde yayınlanan Gor’u, politika ağırlıklı bir derginin aksine kültürel içerikli bir dergi olarak tanımlıyor. Gor'un tamamen Hemşince olmaması hakkında konuşan Akçiçek, “Tamamını Hemşince çıkarsaydık, son derece sınırlı bir kitleye hitap ederdi çünkü Hemşince okuma-yazma bilen sayısı çok az. Kürtler ve Çerkesler gibi milyonlarca insandan bahsetmiyoruz. Günlük zamanda Hemşince konuşan insanlar bile yazı diliyle karşılaştığında anlamakta zorluk çekebiliyor” dedi.
Aynı coğrafyayı paylaşan Lazlar ve Hemşinliler çokça karıştırılsa da bu iki toplumun dili de birbirinden farklı.Hemşince’nin, Ermenice’nin bir diyalektiği olduğunu söyleyen Hikmet Akçiçek, “Dilimiz Ermenice’nin bir lehçesi. İslamlaşmış bir Ermeni toplumuyuz ama Ermeni kültürü, edebiyatı ve yazın dünyasının tamamen dışında kaldık. İslam dininin etkisiyle Türk-İslam etkisi taşıyan ama arka planda Ermenice konuşan bir toplum haline geldik” diye konuştu. Hemşin toplumu hakkında bilgilendirici konulara yer verilen Gor dergisinde tarih, dil, kültür, ekoloji, kadın, yaylacılık, Hemşin müziği gibi temalar işleniyor. Bu yönüyle dergi, Hemşinlilerle ilgili çalışma yapan akademisyenlere de sağlam bir kaynak oluşturuyor.Dergi, pandemi ve ekonomik krizle birlikte yayın masraflarını karşılamakta zorlanınca yılda bir kez yayınlanma ve baskı sayısını da 1000’den 500’e indirme kararı alırken Akçiçek, derginin idari ve politik bir baskı yaşamadığını belirtti.
Çerkeslerin çiğ damlası: Jineps
Bu yayınlardan bir diğeri de Jineps gazetesi. Jineps, Çerkes dilinde “rüzgârın gözyaşları” ve “çiğ damlası” anlamlarına gelirken 19. yüzyılda soykırıma uğrayarak Kafkasya’dan sürülen Çerkeslerin, gazetelerine “rüzgârın gözyaşları” demeleri tarihsel acılarını, “çiğ damlası” ise yeniden başlamayı vurguluyor. 2005 yılında kurulan ve Türkiye’nin birçok yerinde dağınık şekilde yaşayan Çerkeslerin bir kısmını bir araya getirmeyi amaçlayan Jineps, her 15 günde bir sekiz sayfa Çerkesçe, her ayın başında ise Türkçe yayınlanıyor. Kafkasya coğrafyasındaki gazetelerle ortak yayınların da yapıldığı Jineps’te Çerkes dilinin Adige, Osetya, Abhazya gibi alt lehçeleri de temsil ediliyor.
‘Politika ihtiyacı Jineps’i doğurdu’
Çerkes toplumu, 12 Eylül’den sonra Türkiye’deki birçok toplum gibi politikadan uzak durdu ve kendi içine kapandı. Gazetenin yayın kurulu üyesi Erdoğan Yılmaz da Jineps’in, Çerkeslerin politika ihtiyacına yanıt vermek amacıyla kurulduğunu belirtiyor. Çerkeslerin, Anadolu’da yaşayan ve dünyada diasporik bir halk olduğunu söyleyen Yılmaz, “Bizimle ilgili dernek ve federasyonlar politika üretmeye başladığında ‘Demokles’in Kılıcı gibi kapatırız sizi’ diyorlar. 12 Eylül’de derneklerimiz kapatıldı ve kazandıklarımızı kaybetmemek için de dernek yöneticileri politik arenadan uzak durmaya çalıştı. Jineps de Çerkeslerin geniş alanda politika yapabilmesi, diğer halklarla birlikte sözünü söyleyebilmesi için kuruldu” dedi.Pandemi sürecinde ekonomik sıkıntılardan dolayı basılı yayına ara veren Jineps, Gazeteciler Cemiyeti’nin destek programından yararlanarak dijital yayınlara başladı. Ancak Erdoğan Yılmaz, gazeteyi sınırlı sayıda da yeniden olsa basılı hale getirerek derneklere ve sivil toplum kuruluşlarına göndermeyi amaçladıklarını belirtti.
‘Okuma ve yazma bilmeyen Romanlar dahi alıyordu’
Büyük bir kısmı Trakya’da olmak üzere İstanbul, Kahramanmaraş, Gaziantep, İzmir, Hatay ve Adana gibi çeşitli kentlerde yaşayan Romanlar da kendi yayınlarını çıkaran toplumlardan biri.İzmir Romanlar Sosyal Yardımlaşma ve Dayanışma Derneğinin girişimiyle 2013 yılında yayın hayatına başlayan “Romca” dergisi, 2017 yılında yaşadığı maddi sorunlar sebebiyle yayınlarını durdurdu. Romca’nın kurucusu Abdullah Cıstır, yayın yaptığı süre boyunca derginin yasalar ve toplumda eşitlik, eğitime hakkına erişim, kentsel dönüşüm ve istihdam gibi Romanların dert yandığı konular etrafında şekillendiğini söyledi. Romanice dilini bilen kişi sayısı çok az olduğu için derginin tamamının Türkçe yayınlandığını söyleyen Cıstır, “Romanice, özellikle kırsalda günlük hayatta yaygın konuşulan bir dil olsa da alfabeyi bilen, okuyup anlayacak kişi neredeyse hiç yok. Ancak yayın hayatımıza yeniden başlarsak mutlaka Romanice yazılar da yer alacak” dedi.Romca dergisi, ilk çıktığı dönemde Roman toplumunun içinde güzel bir heyecan da yarattı. Öyle ki okuma ve yazma bilmeyenlerin dahi dergiyi sahiplendiğini belirten Cıstır, “Roman toplumunda okuma-yazma bilme oranı, okullaşmanın az olmasından dolayı düşük. Bir de Romanlar yoksul insanlar. Buna rağmen dergiyi herkes sahiplenmeye çalıştı. Dergiyi alan yurttaşlardan birinin, okuma ve yazma bilmemesine rağmen dergiyi alıp yastığının altında sakladığını öğrendim. Hâlâ bunu düşününce çok duygulanırım.” diye konuştu.Romanların medyada yanlış şekilde tanıtıldığını, sürekli davul zurnalı görüntülerin öne çıkarıldığını belirten Cıstır, bu algıyı değiştirmek ve Romanların sorun ve taleplerini dillendirmek açısından Romca’nın önemli bir yeri olduğunu söyledi.
Süryanilerin umudu: Sabro gazetesi
Süryanice’de “umut” anlamına gelen Sabro, Türkiyeli Süryanilerin sorun ve beklentilerini dillendirip kültürlerini tanıtmak amacıyla kuruldu. Gazete, 2012 yılından beri 13 sayfası Türkçe, 3 sayfası da Süryanice olmak üzere iki dilde yayınlanıyor.Gazetenin kurucu kadrosunda yer alan Marta Sömek, Sabro’da Süryanilerin sorunlarının yanı sıra demokratikleşme, azınlık hakları, geçmişle yüzleşme ve temel insan hakları meselelerine de yer verdiklerini belirtti.Sömek, Süryani Soykırımı’nın ardından Süryani (Asuri-Arami-Keldani) kültürüne ait basın yayın organlarının neredeyse yok edildiğini, Sabro gazetesinin de dünyanın dört bir yanına dağılmış Süryani halkı ve Türkiye’deki Süryanilerin yaşadıklarını anlatma misyonu açısından önemli bir noktada durduğunu söyledi.
‘Her şeye rağmen dergimizi çıkaracağız’
Marta Sömek
Hem basılı hem de dijital ortamda okuyucusuyla buluşan Sabro da döviz kurunun yükselişi nedeniyle maddi zorluk yaşayan yayıncılar arasında. Artan posta zamları nedeniyle yurt dışındaki okuyucularının gazeteyi alamadığını belirten Marta Sömek, “Zaten yok olmakla yüz yüze bırakılmış bir dil varken gazetemizin anadili yaşatma çabası da zamlar nedeniyle hem okuyucularımızı hem de bizi zor durumda bırakıyor. Biz her şeye rağmen böyle önemli bir misyonu olan Sabro’yu çıkarmaya devam edeceğiz” ifadelerini kullandı.
Zazaların sözü: Vate dergisi
Kürtçe’nin Kırmancca/Zazaca lehçesi, UNESCO tarafından yayınlanan Tehlike Altındaki Diller Atlası’na göre “Güvensiz durumda olan diller” arasında. Yayın hayatına 1997-2003 yılları arasında İsveç’ten, 2003’ten sonra ise İstanbul’dan devam eden Vate dergisi de bu yok oluşu yavaşlatmak amacıyla tamamen Zazaca olarak yayınlanıyor.Vate Çalışma Grubu üyesi ve Vate dergisinin sahibi Deniz Gündüz, üç ayda bir çıkan derginin, yok olma tehlikesi altında olan Zazaca dilini ve kültürünü yaşatmak ve “Zazaların sözü” olmak için yola çıktığını söyledi.Vate’nin siyasetten ziyade bir kültür, folklor dergisi olduğunu söyleyen Gündüz, “Bizim amacımız Zazaca’yı yaşamak ve dil bilgisi çalışmalarına katkı sunmak. Özellikle çözüm süreci zamanında, üniversitelerde Kürtçe bölümlerin açılmasıyla birlikte ve dil üzerindeki baskıların azaldığı dönemde dergiye olan ilgi arttı” dedi.
Deniz Gündüz
Vate’nin de ekonomik krizden etkilendiğini belirten Gündüz, basım masraflarını karşılamakta zorlandıklarını belirterek şöyle devam etti: “İnsanlar kriz zamanlarında kitaptan, dergiden kısarlar. Ekmek alamayan dergi nasıl alsın? Bizim gibi yayıncılar desteklenmiyor, biz destek de istemiyoruz. Gölge de olmasınlar yeter. Zazaca bir romanımız yasaklandı. Çözüm sürecinden sonra 90’lara döndük. Biz tüm bunlara rağmen dergimizi çıkarmaya devam edeceğiz.”
Medya ve Hukuk Çalışmaları Derneği (MLSA) haber alma hakkı, ifade özgürlüğü ve basın özgürlüğü alanlarında faaliyet yürüten bir sivil toplum kuruluşudur. Derneğimiz başta gazeteciler olmak üzere mesleki faaliyetleri sebebiyle yargılanan kişilere hukuki destek vermektedir.