19. Onur Yürüyüşü’nde darp edilerek gözaltına alınanlara açılan dava 23 Aralık'a ertelendi

19. Onur Yürüyüşü’nde darp edilerek gözaltına alınanlara açılan dava 23 Aralık'a ertelendi
EYLEM SONBAHAR*
26 Haziran 2021 tarihinde düzenlenmek istenen 19. İstanbul LGBTİ+ Onur Yürüyüşü'ne polisin Mis Sokak'ta yaptığı sert müdahale sonucu darp edilerek gözaltına alınan 19 kişinin “2911 sayılı Toplantı ve Gösteri Yürüyüşleri Kanunu’na muhalefet etmek” ve “görevi yaptırmamak için direnmek” suçlamalarıyla yargılandığı davanın ilk duruşması görüldü. İstanbul 60. Asliye Ceza Mahkemesinde görülmesi beklenen duruşma, avukatların büyük salon talebiyle 26. ACM salonunda başladı. Türkiye İşçi Partisi (TİP) İstanbul Milletvekili Sera Kadıgil, Uluslararası Af Örgütü gözlemcisi ile beraber çok sayıda izleyicinin takip ettiği davaya gazeteciler basın kartı göstermek şartıyla alındı. Kimlik tespitinin ardından başlayan duruşmada savunmalara geçilmeden söz alan avukat Umut Rojda Yıldırım, “İddianameye baktığımızda savcılığın yaptığı tek şeyin kolluk fezlekesini alıp kopyala/yapıştır yapmak olduğu görülüyor. Beyoğlu Kaymakamlığı'nın yasaklama kararı saati 17.00'dir. Müvekkillerimiz ise  saat 15.00'ten önce gözaltına alınmıştır. Müvekkillerin tüm suçlar kapsamında savunmaları dahi alınmadan derhal beraat kararı verilmesi gerekiyor” dedi. Savcının talebi reddetmesinden sonra hakim  de talebi reddederek iddianameyi okudu. 

‘Devlet nefret suçu işleyenlerin değil, bizlerin peşine düşüyor’

Onur Yürüyüşü'nün tarihini anlatarak savunmasına başlayan Feride Eralp, “Bir polisin arkadaşıma şiddet uyguladığını görünce tepki gösterdiğim sırada uyarı yapılmadan gözaltına alındım. Pandemide olmamıza rağmen polisler gözaltı aracında maske vermedi, kendileri de takmadı. Ben anayasal hakkımı kullandım, üzerime atılı suçlamayı kabul etmiyorum. Bu sene de Onur Yürüyüşü'nde aynı yerde olacağım” dedi. “O gün sadece orada var olduğumuz için şiddete uğradık. Yürüyüşe yaptığımız çağrıya saatler kala gözaltına alındık” diyerek sözlerine başlayan Pınar Büyüktaş, Taksim'de Onur yürüyüşü, 8 Mart, 1 Mayıs eylemlerinin engellenirken Trabzonspor taraftarlarının kutlama yapmasına izin verilmesinin ayrımcılık olduğunu belirtti. Çağla Akdere, “Onur Yürüyüşü'ndeydim çünkü bizler devlet eliyle ayrımcılığa uğruyoruz. Toplumun hassasiyetleri öne sürülerek anayasal haklarımız engelleniyor. Gözaltına alındığımda yürüyüşten bir gün önce COVID-19 aşısı olduğumu söylememe rağmen polisler kolumu iyice sıktı. Beraatimi talep ediyorum” diye konuştu. “Türkiye devleti, nefret suçlarının peşine düşeceğine varoluşumuzu kriminalize ederek bizlerin peşine düşüyor” diyen Hande Sakarya ise şöyle devam etti: “Bizler sadece LGBTİ+ olduğumuz için barınamıyoruz, iş bulamıyoruz, geçinemiyoruz. Uğradığımız ayrımcılıklara karşı bir araya geldiğimizde saldırıya uğruyoruz. O gün daha yürüyüş saati gelmeden polisin insanları darp ederek gözaltına aldığını gördüm. Bütün bu kötü muameleye rağmen hayatımız, aşkımız için bu sene de Onur Yürüyüşü'nde olacağım.” 

‘Polisler, ‘Ağzını açanı alın’ diyerek gözaltı yapıyorlardı’

Savunmasını yapan Saadet Selin Top, “Hangi ahlaktan bahsediliyor? Her yıl yüzlerce kadın öldürülürken sessiz kalan toplumun ahlakı mı? Bizim varoluşumuz mu ahlaksızlık? Bunları kabul etmediğim için feminist biseksüel olarak 19. Onur Yürüyüşü'ndeydim. Mekanlarda oturan kişiler de dahil sokakta olan herkese polis herhangi bir dağılma alanı bırakmadan, uyarı yapmadan 'Ağzını açanı alın!' diyerek gözaltına alıyordu. Diğer sokağa doğru giderken sırtımız dönükken yapılan saldırıya tepki gösterdiğim için üç polis beni birbirine fırlattı. Burada yargılanması gereken bizler değil, sokakta durduğumuz, oturduğumuz için bize işkence edenlerdir” diye konuştu. Onur Yürüyüşü'nde polisin bir kişiye yaptığı işkenceye tepki gösterdiği için gözaltına alındığını söyleyen Saba Okur, “Milletvekili Sera Kadıgil de polislere tepki göstermesine rağmen sürüklenerek gözaltına alındım. Telafisi mümkün olmayan hak ihlallerine maruz kalmışken bu savunmayı yapmaktan utanç duyuyorum. Varoluşumuzu yok sayanlara karşı bir araya gelerek, örgütlenerek mücadeleye devam edeceğiz. Yaşasın lubunya dayanışması” dedi. Salondaki izleyicilerin konuşmayı alkışlamasına savcı, “Sayın hakim, alkışlayarak duruşma düzenini bozuyorlar” dedi, hakim de izleyicilere alkışlamamalarını söyledi. 

Gözaltı aracında kötü muamele

Devam eden savunmalarda konuşan Ecma Deniz Doğan, “Tutanakta benim polisi ısırdığım yazıyor. Bu iddiaları kabul etmiyorum aksine polis bana şiddet uyguladı. Kaskları vardı benim onlara şiddet uygulamam mümkün değil” dedi. Kısa bir aranın ardından devam eden duruşmada bir avukatın, “Sayın hakim, salonda polis memuru olup olmadığını öğrenebilir miyiz?” sorusu üzerine bir sivil polis hızlıca dışarı çıktı. “Bir tarafta öpüşen mutlu insanlar, bir tarafta üniformalı mutsuz insanlar vardı” diyerek konuşmasına başlayan Aylin Cankan, “Gözaltı aracında tuvalete gitmek istediğimi söylediğimde memur şişeye işemememi söyledi. Bu sene de aynı hakaretlere maruz kalacağımız biliyoruz. Ama şunu söylemek isterim ki birileri LGBTİ+’lar yok deyince bizler yok olmuyoruz.” Sanık savunmalarının bitmesinin ardından avukatlar söz aldı. Onur Yürüyüşü'nün kolluk tarafından savaş alanına dönüştürüldüğünü müvekkillerin anlattığını söyleyen avukat Umut Rojda Yıldırım, “Dünyada 50 yıldır Türkiye'de de 30 yıldır kutlanan Onur Yürüyüşü, barışçıl toplantı ve gösteri yürüyüşleridir. Bugün barışçıl bir gösteri yargılanmaya çalışılıyor. Suçun unsurları oluşmadığından bütün müvekkiller hakkında beraat kararı verilmesini talep ediyoruz” dedi. 

‘Türkiye AİHM kapısında nam salmıştır’

Avukat Deniz Bayram da, “Savcılığın dosyaya sunacağı görüntüleri sunmamış olması yargılamanın sürüncemede bırakılması anlamına geliyor” dedi.  Maddi gerçeğin açığa çıkarılması için araştırma yapmanın savcılık görevi olduğunu söyleyen avukat Hatice Tuba Yılmaz da “Müvekkiller herhangi bir uyarı olmaksızın diye ifade etmişken dosyada polis tutanağına atıf dışında delil gösterilmemiştir” diye konuştu. 2911 sayılı kanun ile ilgili AİHM ve Yargıtay kararları olduğunu söyleyen avukat Fulya Dağlı, “Türkiye, artık AİHM’in kapısında muazzam bir nam salmıştır” diye belirtti. Avukat İrem Yener de “Kanuna aykırı bir yürüyüş olmadığını meslektaşlarımız anlattı. Bize Beyoğlu Kaymakamlığı'nın kararı tebliğ edilmeden sadece telefondan gösterildi. Beraat talep ediyoruz” diye konuştu. Savcının eksik hususların giderilmesini talep etmesi üzerine avukatlar dosyada herhangi bir eksiğin olmadığını söyledi. Ara kararını açıklayan mahkeme, iddianamede yer alan “görevi yaptırmamak için direnme” suçunun mağdurları olan kolluk görevlilerinin tespit edilerek bir sonraki duruşmada hazır edilmesi için İstanbul İl Emniyet Müdürlüğüne, olaya ilişkin görüntü kayıtlarının istenmesi için de İstanbul Cumhuriyet Başsavcılığına müzekkere yazılmasına karar vererek davayı 23 Aralık tarihine erteledi. *Bu işin hakları, Atıf-Gayriticari (CC BY-NC) Lisans ile kısmen saklıdır. Bu iş,  MLSA’ya atıf ile ve ticari olmayan amaçlar ile kullanılıp dağıtılabilir.
Image

Medya ve Hukuk Çalışmaları Derneği (MLSA) haber alma hakkı, ifade özgürlüğü ve basın özgürlüğü alanlarında faaliyet yürüten bir sivil toplum kuruluşudur. Derneğimiz başta gazeteciler olmak üzere mesleki faaliyetleri sebebiyle yargılanan kişilere hukuki destek vermektedir.