‘Hasta Tutsaklara Özgürlük’ nöbetinde gözaltına alınanlara açılan dava başladı

‘Hasta Tutsaklara Özgürlük’ nöbetinde gözaltına alınanlara açılan dava başladı
EYLEM SONBAHAR*
Tutsaklarla Dayanışma İnisiyatifi tarafından 3 Şubat 2022 tarihinde Yenibosna Adli Tıp Kurumu önünde gerçekleştirilmek istenen “Hasta Tutsaklara Özgürlük” nöbetine yapılan polis müdahalesinde gözaltına alınan 16 kişinin “2911 sayılı Toplantı ve Gösteri Yürüyüşleri Kanunu’na muhalefet etmek” suçlamasıyla yargılandıkları davanın ilk duruşması Bakırköy 51. Asliye Ceza Mahkemesinde görüldü. Duruşmanın görüleceği salon önünde çok sayıda polisin beklediği davaya bazı sanıklar ve avukatlar katıldı. Kimlik tespitlerinin ardından başlayan duruşmada mahkeme, tüm sanıklar yönünden adli tedbir kontrollerinin kaldırıldığını ve sanık Mercan Doğan hakkında devam eden başka dosya ile ilgili birleştirme talebinin de kabul edildiğini bildirdi. 

‘Yasaklama kararından haberim yoktu’

Savunmasına başlayan Ezgi Yergin, savcılıkta verdiği ifadeyi tekrar ettiğini belirterek, “Bahsettiğiniz yasaklama kararını ve ihtarları duymadım. Beraatimi talep ediyorum” dedi. İnsan Hakları Derneği (İHD) üyesi olduğunu söyleyen Zeki Çiçek, “İddianamede ifadem çarpıtılmış, ilk kez böyle bir etkinliğe katıldığım yazıyor ama böyle bir şey demedim. İHD üyesiyim. O gün tesadüfen Adli Tıp Kurumu’ndaydım. Hasta yakınları ile ne konuşuluyor diye merak edip gittim. Yasaklama kararından haberim yoktu. Gözaltına alan polislere de bunları anlattım. Suçlamayı kabul etmiyorum” diye konuştu. Hapishanelerden hasta tutsakların ölüm haberlerinin daha sık alındığı bir dönemde olunduğunu belirten Mercan Doğan da “Hasta tutsaklara özgürlük için basın açıklamasına katıldım. Gittiğim an oradaki arkadaşlarla polis çemberi içerisinde kaldım. Karardan haberim yoktu, beraatimi talep ediyorum” dedi. 70'li yıllardan beri Türkiye'deki hapishanelerde işkence ve kötü muamelenin olduğunu söyleyen Hüseyin İldan şöyle konuştu: “Başta Diyarbakır zindanları olmak üzere bütün zindanlarda bu uygulamalar devam etmektedir. İnsan hak ve onuruna uygun, insanca yaşamak adına bu eylemlere katılmak insani bir davranıştır. Bu kötü muameleyi uygulayanların yaptığını suç olarak görmüyorlar ama bizim buna tepki göstermemizi suç sayıyorlar. O gün etrafımız çembere alındı, çıkmak isteyenler dahi o çemberden çıkamadı. Çemberde ve otobüste işkenceye maruz kaldık. Otobüste kafamız camlara vuruldu. Hasta tutsakların serbest bırakılmasını ve kötü muamelenin son bulmasını istiyoruz.” 

‘10 günde 5 tutsak öldü’

Tutsaklarla Dayanışma İnisiyatifi Dönem Sözcüsü Hıdır Sabur savunmasına basın açıklamasının olduğu dönemde 10 gün içinde 5 tutsağın ölüm haberini aldıklarını ifade ederek başladı. Sabur, “Ölüm sebeplerinin öğrenilmesi için Adli Tıp Kurumu önünde basın açıklaması yapılacağı belirtilmişti. Ben de bir tutsak babası olarak oraya gittim. Basın açıklaması dahi yapılmadan, anayasal hakkımızı kullanamadan ters kelepçe takılarak gözaltına alındık. Hakkımızda açılan bu haksız davanın sonlandırılmasını ve beraatime karar verilmesini talep ediyorum” dedi. 1990'lı yıllarda cezaevlerinde yaşanan katliamlara tanık olduğunu söyleyen Mürüvvet Küçük, “Hasta tutsak olmanın ne demek olduğunu çok iyi biliyorum” dedi. Aynı politikaların daha ağırlaştırılmış biçimde devam ettiğini anlatan Küçük, “Adli tıp raporlarına rağmen insanların yakınlarıyla vedalaşma hakkına izin verilmiyor. Yaşam hakkının dikkate alınmadığı bir politika izlenmektedir. Yasaklama kararından haberim yoktu ayrıca karar olsa bile doğru bulmuyorum. Son derece demokratik bir hak talebiydi” diye konuştu. Avukat Yağmur Kavak, bazı sanıklar hakkında iddianamede yer alan “Susma hakkını kullandı, ifade vermeye yanaşmadı” cümlesine itiraz ederek, “Susma hakkı, anayasal bir haktır, ‘ifade vermeye yanaşmadı’ denilemez. Sırf bu cümleden bile iddianamenin kabul edilmemesi gerekirdi” dedi. 

‘Yürütme eliyle anayasal hükümler ihlal edilmiştir’

Kavak, şöyle devam etti: "Dosyada yasaklama kararından bahsediliyor. AYM başka bir kaymakamlığın yasaklama kararına ilişkin İsmail Sarıkabadayı dosyasında başkalarının hak ve özgürlüğünü korumak adına yasaklama kararı verilemeyeceğini söylüyor. Bu eylemde yasaklama kararına ilişkin bir belge yok, kaymakamlık sitesinde yayın yok. Yürütme eliyle anayasal hükümler ihlal edilmiştir. Müvekkillerimin çoğu tutsaklık yaşamış ya da yakını tutsak olan insanlar. Beraat talep ediyoruz” dedi. Avukat Kemal Toraman ise “İdari emirler ile Anayasa hükümleri ihlal edilemez” diyerek konuşmasına başladı. AİHM kararlarını hatırlatan Toraman, “Lashmankn ve diğerleri v. Rusya kararında sözleşmeye taraf devletlerin gösteri ve yürüyüşlerin usulü konusunda özerk olduklarını ama bu hakkı tamamen ortadan kaldıracak bir engel oluşturmayacağı aksi durumda sözleşmenin 11. maddesinin ihlali olacağı karara bağlanmıştır. Aynı kararda AİHM karara yönelik itiraz hakkı tanınmamasını da 13. maddeye aykırı bulmuştur. Beraat kararı verilmesini talep ediyoruz” dedi. Görüntü tespit tutanağındaki kişilerin kendilerinin olduğunu kabul eden sanıklar,  HAGB kabul etmedi. Ara kararını açıklayan mahkeme, savunması alınan sanıkların duruşmalardan vareste tutulmasına, savunması alınmayanların ise gelecek celse hazır edilmesine karar vererek davayı 27 Ekim'e erteledi. Duruşma sonrası adliye önünde yapılacak basın açıklamasına ilişkin Bakırköy Kaymakamlığı’nın yasaklama kararı olduğunu söyleyen emniyet, kararla ilgili belge göstermedi. Avukat Yağmur Kavak'ın adliye önünde yaptığı kısa bir değerlendirmenin ardından açıklama sonlandırıldı. *Bu işin hakları, Atıf-Gayriticari (CC BY-NC) Lisans ile kısmen saklıdır. Bu iş,  MLSA’ya atıf ile ve ticari olmayan amaçlar ile kullanılıp dağıtılabilir.
Image

Medya ve Hukuk Çalışmaları Derneği (MLSA) haber alma hakkı, ifade özgürlüğü ve basın özgürlüğü alanlarında faaliyet yürüten bir sivil toplum kuruluşudur. Derneğimiz başta gazeteciler olmak üzere mesleki faaliyetleri sebebiyle yargılanan kişilere hukuki destek vermektedir.