Haberler

16 tutuklu gazeteci hakkında 9 aydır iddianame hazırlanmadı

16 tutuklu gazeteci hakkında 9 aydır iddianame hazırlanmadı
DENİZ TEKİN* 

Diyarbakır’da gazetecilere yönelik son yılların en büyük operasyonunda tutuklanan 16 gazeteci hakkında dokuz aydır iddianame hazırlanmadı. Avukat Resul Temur, dosyanın durumu konusunda bilgi almak için tüm girişimlerinin sonuçsuz kaldığını belirterek, tutukluluğun gazeteciler için cezalandırmaya dönüştüğünü söyledi. Kürt gazetecilerin soruşturma dosyasının HDP’ye yapılan hazine yardımının kesilmesi amacına hizmet edecek “bir komploya” konu edildiğine dikkat çeken Temur, Kürt basınının yalnız bırakılması halinde gazetecilere yönelik baskıların amacına ulaşacağını vurguladı. 

Haber kaynaklarıyla yaptığı görüşmeler, katıldıkları televizyon programları, sosyal medya paylaşımları, yazdıkları haberler, aleyhlerindeki tanık ifadeler gerekçe gösterilerek “örgüt üyesi olmak” iddiasıyla cezaevinde olan 16 gazetecinin tutuklanmasının üzerinden 9 ay geçti. Soruşturmadaki gizlilik kararı nedeniyle de gazeteciler 273 gündür haklarındaki suçlamaları ve dosyadaki delillerin ne olduğunu öğrenemedi.

Tutuklu gazetecilerin avukatlarından Resul Temur, soruşturma dosyasındaki gelişmeler, Anayasa Mahkemesi’ne yapılan başvuru, iddianamenin bugüne kadar neden hazırlanmadığı konusunda MLSA’ya açıklamalarda bulundu.  

Gazeteciler hakkında daha önce verilen takipsizlik kararları kaldırılarak, dosyaya dahil edildi

Avukat Resul Temur, tutuklu gazeteciler hakkında yürütülen soruşturma konusunda tüm girişimlerine karşın bugüne kadar somut bir bilgi alamadıklarını, bazı bilgilerin ise tesadüfen öğrenildiğini söyledi. Temur sözlerini şöyle sürdürdü:

“Soruşturma dosyasında, gazeteciler hakkında daha önce verilmiş takipsizlik kararlarının kaldırılması için işlem yapıldığını öğrendik. HDP’ye yapılan hazine yardımının kesilmesi için dosya içerisindeki emniyetin yorumuna dayalı bilgilerin aynı şekli ile gizli tanığa sufle edildiğini, prodüksiyon şirketlerindeki tüm haber ve programların çözümün yapıldığını tesadüfen öğrenmiş bulunmaktayız. Bu bilgilerin dosya kapsamında var olan boşlukları doldurma gayreti olduğu açıktır. Aynı şekilde şişirilmiş balon bir iddianame yazdıklarının da farkındayız. Tüm görüşmelerimize rağmen dosyanın safahatının hangi aşamada olduğu konusunda net bilgi edinme imkanı bulamıyoruz.” 

Gecikmenin gerekçesi TEM şubesinin depremde zarar görmesi oldu

Gazeteciler hakkındaki soruşturma ile ilgili görüştükleri iddianame savcısının iddianameyi yazmaya başladığı söylediğini aktaran Temur,  görüşlerini şöyle dile getirdi:

“Daha sonra iddianamenin hangi aşamada olduğunu sormak için yeniden gittiğimizde savcı, Diyarbakır TEM Şube'nin depremde ağır hasar gördüğü için taşınacağını, taşınma süreci bitinceye kadar iddianame yazım sürecinin başlamayacağını belirtti. Bu durum, adliyede yürütülmesi gereken iddianame hazırlıklarının TEM şubede yürütüldüğü ve büyük olasılıkla iddianamenin de emniyet tarafından hazırlandığı sonucunu ortaya koymaktadır. Gazeteciler dışında hiçbir iddianame hazırlığının  bu durumdan etkilendiğini görmedik ve duymadık.” 

‘Bu keyfilik adil yargılanma hakkının ihlalidir’

Temur, Diyarbakır’da tutuklanan Kürt gazetecilerin soruşturma dosyasının HDP’ye yapılan hazine yardımının kesilmesi amacına hizmet edecek “bir komploya” konu edildiğine dikkat çekti.  Savcılığın dosyaya karşı özensiz bir tutum sergilediğini belirten Temur şunları söyledi:

 “Soruşturmanın başlangıcında bulunmayan ve tutuklamadan yaklaşık 6 ay sonra Yargıtay Cumhuriyet Başsavcılığı’nın siparişi ile hafta sonuna denk gelen 31 Aralık (2022)  günü dinlenen gizli tanık bize dosyanın sadece Diyarbakır merkezli yürütülmediğini gösterdi. Yargıtay Cumhuriyet Başsavcılığı’nın siparişi aslında dosyanın Diyarbakır Cumhuriyet Başsavcılığı’nın yanı sıra Yargıtay Savcılığı ve bizzat Adalet Bakanı tarafından yürütüldüğünü de göstermektedir. 

Diyarbakır dosyasını yürüten savcı aynı zamanda diğer dosyalarını olağan seyrinde sürdürmekte, nöbet ve izinleri olağan şekilde devam etmektedir. Bu durum, savcının bu dosyaya olan özensizliğinin de kanıtıdır. Bu kapsamda bir dosyayı bu şekilde sıradanlaştırmak bile keyfi ve düşmanca bir kötülüğü ortaya koymaktadır. Bu keyfilik başta gazetecilerin özgürlüğü olmak üzere, basın ve ifade özgürlüğünün ihlali ve aynı zamanda adil yargılanma hakkının da ihlaline yol açmaktadır.” 

Kürt gazetecilerden daha sonra tutuklanan Ankara’daki gazetecilerin iddianamesinin üç buçuk ay gibi kısa sürede hazırlanmasını da değerlendiren Temur,  “İddianamenin hızla hazırlanmaması gazeteciler arasındaki farktan kaynaklanmıyor. Ankara’da, ölü ve mükerrer dosyaları merkezi biçimde yeniden açarak şov yapılmaktadır. Diyarbakır’da ise düşmanca yürütülen keyfi kötülüğün yanı sıra Gazeteciler tarafından söylenilen her söz, her haber ve her programın cezalandırılması amaçlanıyor. Bu sebeple her programın çözümü yapılıp, hukuk dışı biçimde yorumlamak için çaba harcanıyor” diye konuştu. 

Gazetecilerin sadece Kürt kimlikleri ve devlet güdümlü olmayan haberler yaptıkları için cezalandırıldığını söyleyen Temur, “Gizlilik kararının hâlâ sürmesi ve 9 ayda iddianamenin hazırlanmaması gösteriyor ki;  bu dosyada usulen bile olsa hukuki beklenti içerisinde olmak herkesi yanıltır.”

‘Bu dosyayı, HDP’nin davasında delil gösteren AYM’nin ihlal kararı vereceğini sanmıyorum’

Gazetelerin tutukluluğuna ilişkin olarak geçen yıl eylül ayında Anayasa Mahkemesi’ne yapılan bireysel başvurularla ilgili henüz bir gelişme olmadığını belirten Temur, “HDP’nin kapatılmasına ilişkin süreç tükenmeden bireysel başvuruların karara bağlanacağını da düşünmüyorum. Sırf bu dosyayı HDP’nin hazine yardımının kesilmesi kararında delil olarak gören AYM’nin kendi ile çelişir biçimde tutuklamanın hukuki olmadığı şeklinde bir karar vermesini beklemiyorum” diye konuştu.

‘Korkmadan Kürt basını ile dayanışma geliştirmek gerekiyor’ 

Kürt gazetecilerin tutuklanmasının temel amaçlarından birinin de mikrofon uzattıkları farklı toplumsal kesimlerin sesini bastırmak olduğuna işaret eden Temur, sözlerini şöyle tamamladı:

“Kendi içlerinde dar ve kendi tekrarını oluşturan bir gazetecilik faaliyeti yürütmüş olsalardı muhtemelen bu durumla karşılaşmazlardı. Yürüttükleri gazetecilik faaliyeti devleti en çok rahatsız eden noktadır. Devlet bu anlamda Kürtler içerisinde mikrofonun uzatıldığı farklı toplumsal kesimlerin sesini kısmak ve Kürt basını ile aralarına mesafe koymalarını sağlamak istiyor. Kürt basını bu anlamda sahiplenilmez ve yalnız bırakılırsa, gazeteciler serbest bile kalsa bu yönelim amacına ulaşmış olacaktır. Bu sebeple korkmadan Kürt basını ile dayanışma geliştirmek gerekiyor.”  

Ne olmuştu? 

Diyarbakır Cumhuriyet Başsavcılığı’nın yürüttüğü soruşturma kapsamında 8 Haziran'da evlerine ve işyerlerine yapılan baskınlarda 20’si gazeteci 22 kişi gözaltına alınmıştı. Jin News Müdürü Safiye Alağaş, DFG Eşbaşkanı Serdar Altan, MA Editörü Aziz Oruç, Xwebûn Yazı İşleri Müdürü Mehmet Ali Ertaş ile gazeteciler Zeynel Abidin Bulut, Ömer Çelik, Mazlum Doğan Güler, İbrahim Koyuncu, Neşe Toprak, Elif Üngür, Abdurrahman Öncü, Suat Doğuhan, Remziye Temel, Ramazan Geciken, Lezgin Akdeniz ve Mehmet Şahin, “örgüt üyeliği” iddiasıyla 16 Haziran’da tutuklanmıştı. Gazeteci Gülşen Koçuk, Esmer Tunç, Mehmet Yalçın, Kadir Bayram ve Feynaz Koçuk ile sokak röportajında gazetecilere konuşan İhsan Ergülen adli kontrolle serbest bırakılmıştı.

Gazetecilerin neden ve nasıl tutuklandığına dair MLSA’nın hazırladığı ayrıntılı raporda okuyabilirsiniz.

*Bu işin hakları, Atıf-Gayriticari (CC BY-NC) Lisans ile kısmen saklıdır. Bu iş, MLSA’ya atıf ile ve ticari olmayan amaçlar ile kullanılıp dağıtılabilir.

Image

Medya ve Hukuk Çalışmaları Derneği (MLSA) haber alma hakkı, ifade özgürlüğü ve basın özgürlüğü alanlarında faaliyet yürüten bir sivil toplum kuruluşudur. Derneğimiz başta gazeteciler olmak üzere mesleki faaliyetleri sebebiyle yargılanan kişilere hukuki destek vermektedir.