52 Boğaziçi Üniversitesi öğrencisinin yargılandığı dava Şubat’a ertelendi
Boğaziçi Üniversitesinden 52 öğrencinin “2911 sayılı Toplantı ve Gösteri Yürüyüşleri Kanununa muhalefet” ve “kişiyi hürriyetinden yoksun kılma” suçlamalarıyla yargılandığı davanın ikinci duruşması 29 Kasım’da İstanbul 49. Asliye Ceza Mahkemesinde görüldü. Mahkeme, savunma yapan sanıklar hakkındaki adli kontrol tedbirlerinin kaldırılmasına, vareste tutulma taleplerinin kabul edilmesine, yurt dışındaki sanıkların savunmalarının alınması için istinabe yazılmasına ve mazeretsiz duruşmaya gelmeyen sanıklar hakkında yakalama kararı çıkarılmasına karar vererek davayı 21 Şubat 2022 tarihine erteledi.
Kalabalık bir dosya olması nedeniyle duruşma İstanbul 1. Ağır Ceza Mahkemesi’nin duruşma salonunda yapıldı. SEGBİS kaydındaki sorun nedeniyle 09.30’da başlaması gereken duruşma saat 10.00’da başladı.
Bir kısım sanıklarla avukatlarının hazır bulunduğu duruşmada, bir önceki duruşmada tamamlanamayan sanıkların savunmalarının alınmasına devam edildi.
Savunma yapan öğrenciler, olay günü Boğaziçi Üniversitesi'nin Güney Kampüsünde bulunduklarını, güney kapısından okuldan çıkmak istediklerinde polisin kendilerine izin vermediğini aktardı. Öğrenciler, Rektörlük binasına metrelerce uzakta dururken ve binaya herkesin girip çıkabildiği bir zamanda işkence ve kötü muamele ile gözaltına alındıklarını aktarıp tüm suçlamaları reddetti.
Öğrencilerden Berat Kaşkaloğlu, “Kampüse kahve içmeye geldim. Güney kapısından çıkmak isterken polisler izin vermedi. ‘Ne yapıcaz’ diye sorduk. Beyaz saçlı polis ‘rektör izin vermiyor’ dedi. Rektöre ‘niye çıkamıyoruz’ diye sormak için gittik dayak yedik” dedi. Beş yüze yakın çevik kuvvet polisinin etraflarını çevirdiğini aktaran Kaşkaloğlu, “Beni gözaltına alırlarken küfür ettiler, çamura yatırıp dövdüler” diye gördüğü şiddeti anlattı.
Öğrencilerden Hilal Işık da gözaltına alınırken nefessiz bırakıldığını, darp raporu aldığını belirterek “Bunların yargılanması gerekirken ben burada kendimi savumak zorunda bırakılıyorum. Suç görmüyorum, suçlamaları kabul etmiyorum. Evet, iki arkadaşımız tutuklu. Evet, bunları konuşuyoruz. Çünkü ifade özgürlüğünü ve eşit yaşam hakkını savunuyoruz. Ben savunmaya devam edeceğim” diye konuştu.
Öğrencilerden Nisa, ters kelepçe yapılırken parmağının kırıldığını ama doktorun “Bir şey yok” diyerek ağrı kesici bile vermediğini, gözaltına alındıktan sonra cinsiyet kimliği nedeniyle ayrı bir yere konarak tecrit edildiğini, avukatların kendisine ulaştırılması için verdiği kıyafetlerin kendisine verilmediğini belirterek “Benim kıyafetlerimi bana uygun bulmadıkları için teslim etmediler, çaldılar. Bunların trans mahkumlara uygulandığını biliyoruz” diye konuştu. Adli kontrol ile serbest bırakıldığında dahi polisin yürürken kolunu bırakmadığını belirten Nisa, “Kendimi güvende hissettiğim tek yerde dahi artık var olamıyorum. Suçlamaları kabul etmiyorum” diye konuştu.
Öğrencilerden Sait Burak Barıtlı ise işkencenin adli kontrol için imza vermeye gittiği Armutlu karakolunda da devam ettiğini, karakol polislerinin kendisini tecavüz ve işkenceyle tehdit edip darp ettiklerini aktardı.
Öğrencilerden Şeyma Altundal da gözaltına alınırken uğradığı işkenceyi, açılan başörtüsünü örtmesine bile izin verilmediğini, gözaltına alındıktan sonra İstanbul Emniyet Müdürlüğünün Twitter hesabından çarpıtılmış haberlerle kendisini hedef gösterdiğini, kimliğinin ve ailesinin kimliğinin ifşa edilerek hedef gösterildiğini, tehditler aldığını aktardı. Altundal, “En büyük güvenlik tehdidi biz miyiz ki böyle bir muameleye maruz kalıyoruz” diyerek tüm suçlamaları reddetti ve beraatını istedi.
Sanıkların ardından konuşan avukatlar, adli kontrol tedbirlerinin bir cezaya dönüştüğünü, imza yükümlülüğünün bir işkence aracı olarak kullanıldığını belirterek adli kontrol tedbirlerinin kaldırılmasını talep etti.
Avukatlardan Burçin Şahan, kampüs içindeki öğrenciler gözaltına alınırken Boğaziçi Üniversitesi öğrencilerini protesto etmek için Beyazıt Meydanında basın açıklaması yapan Anadolu Gençlik Derneği ve Türk Gençlik Birliğine bir müdahalede bulunulmadığını, aynı sebeple Bursa’da TÜGVA’nın basın açıklamasına Bursa Büyükşehir Belediye Başkanı Alinur Aktaş’ın bile katıldığını kaydederek “Ortada suç yok” dedi.
Avukat Ömer Kavili ise polisin kampüs içinde müdahalesinin ve gözaltı uygulamasının Polis Vazife ve Salahiyet Kanununa aykırı olduğunu söyledi.
Ara kararını açıklayan mahkeme, savunma yapan sanıklar hakkındaki adli kontrol tedbirlerinin kaldırılmasına, vareste tutulma taleplerinin kabul edilmesine, yurt dışındaki sanıkların savunmalarının alınması için istinabe yazılmasına ve mazeretsiz duruşmaya gelmeyen sanıklar hakkında yakalama kararı çıkarılmasına karar vererek davayı erteledi.