Duruşma Haberleri

Abdurrahman Gök tahliye edildi: 'Bu dava yıldırma davasıdır'

Abdurrahman Gök tahliye edildi: 'Bu dava yıldırma davasıdır'

ARDIL BATMAZ

Yaptığı haberler nedeniyle 225 gündür tutuklu olan Mezopotamya Ajansı (MA) editörü Abdurrahman Gök, yurtdışı çıkış yasağı konularak tahliye edildi. MLSA Eş Direktörü Veysel Ok, “Bu dava bir SLAPP davasıdır” dedi.

Diyarbakır Cumhuriyet Başsavcılığı'nın yürüttüğü bir soruşturma kapsamında 25 Nisan'da evine yapılan baskınla gözaltına alınarak tutuklanan Mezopotamya Ajansı (MA) editörü Abdurrahman Gök'ün, "örgüt üyesi olmak" ve "örgüt propagandası yapmak" iddiasıyla yargılandığı davanın ikinci duruşması, bugün (05 Aralık 2023) Diyarbakır 5. Ağır Ceza Mahkemesi’nde görüldü.

Diyarbakır 1. No’lu Yüksek Güvenlikli Ceza İnfaz Kurumu’nda tutuklu bulunan gazeteci Abdurrahman Gök'ün kelepçeli olarak getirildiği duruşma salonunda avukatları Resul Temur, Mehmet Emin Aktar,  MLSA Eş Direktörü Veysel Ok ve MLSA Hukuk Biriminden avukat Emine Özhasar hazır bulundu. Duruşmayı gazeteci Gök'ün eşi ve ailesi, Türkiye Gazeteciler Sendikası Adana Şube Yönetim Kurulu üyesi Sertaç Kayar, Özgürlük İçin Hukukçular Derneği (ÖHD) ve Dicle Fırat Gazeteciler Derneği (DFG) Mezopotamya Kadın Gazeteciler Platformu (MKGP) temsilcileri izledi. 

Akbıyık kendi ifadesini hatırlamadı

Saat 09.50'de başlaması gereken duruşma, dosya yoğunluğundan dolayı saat 10.50'de başladı. Duruşmada ilk olarak açık tanık Ümit Akbıyık dinlendi. İstanbul'dan SEGBİS aracılığıyla dinlenen Akbıyık, Abdurrahman Gök ile Pel Prodüksiyon'da tanıştıklarını öne sürdü. Akbıyık, Gök'ün kendisine, "Uzun süredir örgütün basın alanında faaliyet yürütüyorum. Dönem dönem cezaevine girip çıkıyorum. Cezaevinden en son çıktıktan sonra Pel'de faaliyet yürütmek için görevlendirildim" dediğini iddia etti.

Mahkeme başkanının, Gök’le bu görüşmenin hangi tarihte gerçekleştiğini sorması üzerine Akbıyık, "Tarihi şu an hatırlayamadım ama soruşturmadaki ifademde vermiştim" dedi. Mahkeme başkanının, ifadesinde tarih vermediğini hatırlatması üzerine Akbıyık, 2020 yılının Temmuz veya Ağustos ayında bu konuşmanın gerçekleştiğini savundu.

Avukat Resul Temur, açık tanık Ümit Akbıyık’a, "Kemal Kurtun'un vurulma olayını biliyor musunuz?" diye sordu. Akbıyık, "Evet, basından biliyorum" dedi ama Kurkut'un öldürülme anına ilişkin fotoğrafları kimin çektiğini bilmediğini söyledi. Akbıyık ayrıca, Abdurrahman Gök'ün, "herhangi bir fiiline denk gelmediğini" belirtti. Akbıyık'a, "2020 yılının Temmuz ve Ağustos ayları arasında Abdurrahman Gök'ün sağlığına ilişkin gözlemleri olup olmadığı" sorusunu yönelten Temur, "Hayır" yanıtı aldı.

Gök: Tanığı, geceleri rüyamda bile görmüş değilim

Ardından tanık beyanına karşı dinlenen Abdurrahman Gök, tanığın söz ettiği tarihlerde ağır bir kaza geçirdiğini, yargılandığı dosyanın duruşmalarına dahi bastonla gittiğini söyledi. Gök, şöyle devam etti: "Tanık beyanı gerçeği yansıtmıyor. Ben 20 yılı aşkın süredir gazeteciyim. Gazeteciliğimin son 10 yılı çatışmalı alanda geçti. Pel Prodüksiyon çalışanı değil, MA çalışanıyım. Savcılığın ve emniyetin bütün delilleri de tanığı çürütüyor. Çünkü bütün deliller MA'dan alınan haberlerdir. Defalarca cezaevine girip çıktığımı söylüyor. Kürtçede bir söz var: Tanığı, geceleri rüyamda görmüş bile değilim. Savcı, ‘bunu tanıyor musunuz?’ diye sorduğunda tanımadığımı ve bana karşı ifadesi olmadığını söyledim. Ama daha sonra 3-4 defa ifadesine başvurularak en sonunda yönlendirme altında hakkımda ifade verdi."

"Tanığın bahsettiği tarihte Gök resmi olarak istirahatte"

Gök'ün tanık beyanına karşı savunmasının ardından avukatların beyanlarına geçildi. İlk olarak söz alan avukat Resul Temur, "Tanık, Abdurrahman Gök'e dair her herhangi bir şey bilmiyor. Gök'ün, tanığın bahsettiği tarihte resmi olarak istirahatte olduğu ve evde yattığı açıkça ortada. Tüm dosya evrakları bize, müvekkilin MA'da çalıştığını ortaya koyuyor. Tanık doğrudan Abdurrahman Gök'ün herhangi bir fiiline denk gelmediğini söylüyor. Sadece yasadışı değil, yasal bir fiiline de denk gelmemiş. Dolayısıyla tanığın beyanları hükme esas alınmamalı" diye konuştu.

Açık tanık Ümit Akbıyık’ın, duruşmalara farklı farklı şehirlerden bağlandığını belirten avukat Mehmet Emin Aktar ise "Bu şahıs tanık değil açık bir itirafçıdır. Seyyah olmadığına göre koruma altında, polis eşliğinde dolaştırılan kadrolu bir itirafçıdır. Kendi özgür iradesiyle beyan vermiyor" ifadelerini kullandı.

Avukatların beyanlarının ardından mütalaasını sunan savcı, Abdurrahman Gök'ün tutuklulukta geçirdiği süre ve delillerin toplandığını göz önünde bulundurarak tahliye edilmesini talep etti.

Gök: Polisler değil, mahkemeye çıkarılan ben oldum

Savcının tahliye talebini, "Teşekkür ediyorum" diyerek karşılayan Abdurrahman Gök sözlerini şöyle sürdürdü:

"Gazeteciliğin doğasında vardır. Şiddete uğrayabilir, yargı tehdidine maruz kalabilirsiniz. Kemal Kurkut fotoğrafından sonra bedeller ödedim ama bu mahkemede beraat ettim. Kemal Kurkut fotoğrafıyla Diyarbakır Emniyet Müdürlüğü ve Valiliğin açıklamasını boşa düşürdüm. Polis tarafından öldürüldüğünü 28 kareyle belgeledim, yayınladım. Bu sistematik baskı bugüne kadar devam etti. Mahkemenin temel motivasyonu, o fotoğraflarla emniyet ve valiliğin açıklamasını boşa çıkarmamdır. O gün o polislerin yargılama sürecini başlattım ama görünürde onlar yargılandı, sürekli mahkemeye çıkarılan ben oldum. 'Bir Dağın Hikâyesi' kitabı başlığından dolayı dosyayı şişirmek için iddianemeye koyuldu" dedi.

Mahkeme başkanının, "MA'da ne yapıyordun?" diye sorması üzerine Gök, "Gazeteciydim" yanıtı verdi. Mahkeme başkanının iddianamedeki haberlere ilişkin sorusuna ise Gök, "Evet, ben yazdım, imzam da var. Elif Kısa haberi var, mükerrer olması için önemli. Elif Kısa, 70 yaş üzerinde bir kadın ve iki engelli çocuğu var. Çocuklardan birinin, dönemin Adalet Bakanına, annesinin durumuna ilişkin gönderdiği mektubu haberleştirdim. Onu bile dosyaya koymuşlar" diye konuştu.

"Hakikati ortaya çıkarmak gazetecinin görevidir"

Mahkeme başkanının HTS kayıtları sorusuna Gök, "HTS kayıtlarında olanların tamamı gazeteci. Gazeteciler birbirlerini ararlar. Başsağlığı için bile olsa aranır. İlginç olan şu: Bunlar gazetecilik yapmaya devam ediyor ve kimi cezaevindeyken bile ben onlarla telefon görüşmesi yapmışım gibi kayıt tutulmuş” yanıtı verdi.

Kobane belgeselinin sorulması üzerine Gök, “Hakikati ortaya çıkarmak gazetecinin görevidir, ben de bunu yaptım. Gazetecilik direkt riskin ve tehlikenin en yoğun olduğu yerde olmaktır. Hakikate yakın olmaktır. Ben de öyle yaptım. Bugün Cumhurbaşkanı Erdoğan, Gazze'ye, Hamas'a ilişkin bir ters ifade kullanırsa o zaman şu an lehe haber yapanlar yargılanacak mı?" diye sordu.

"Kürtler bugün fiili meçhul dosyalarla anılıyor"

Gök'ün ardından avukatlar mütalaaya karşı beyanda bulundu. Mütalaaya katıldıklarını belirten avukat Resul Temur,  "Dosya bize bütün olarak müvekkilin gazetecilik faaliyetini aktarıyor. Müvekkil bu iki celse arasında Musa Anter ödülüne layık görüldü. Riskli ve hakikati ortaya çıkarmaya yönelik bir gazetecilik faaliyeti yürüttü. Tanık, Kemal Kurkut fotoğrafını çeken kişinin kim olduğunu bilmediğini söyledi. Biliyor. Kemal Kurkut’u bilen herkes Abdurrahman Gök'ü de biliyor. Tanık Abdurrahman Gök'ü medyadan biliyor. Tanık tarihi attı, gerçekten attı. Öyle bir tarih attı ki tam müvekkilin raporlu olduğu zamana denk geldi. Kürtler 90'larda hep faili meçhullerle anıldı bugün de fiili meçhul dosyalarla anılıyor" dedi.

Veysel Ok: Bu dava SLAPP davasıdır

MLSA Eş Direktörü Veysel Ok ise bu davanın bir SLAPP davası olduğunu söyledi. Gazeteci Gök’ün savunmanlığını yapan Ok, şunları söyledi:

 "Nedir SLAAP davası? İşinde iyi olan, iktidarı rahatsız eden, şirketleri rahatsız eden gazetecilerin çalışmasını engellemek için üst üste açılan davalardır. Gök'ün başına gelen de budur. Kurkut fotoğrafını iyi ki yayınlamış. O günden beri belki de sizden çok adliyeye gelmiştir. Tamamen mesleğini yapmaması için kurgulanmış bir proje bu dava. Mütalaaya heyecanla ve onurla katılıyorum ama iddianameyi eleştireceğim. 14 sayfa iddianamenin ilk 5 sayfasında KCK'nin kuruluşu ve tanık ifadesi yer alıyor. 14 sayfalık iddianamede Gök'ün hiçbir beyanı yok. Eğer ülkede kadı yargılaması yapılmıyorsa, Abdurrahman Gök'ün neden bir cümlesi dahi iddianamede yer almıyor? Bu dava SLAPP davasıdır, amaç Gök'ün gazetecilik yapmasının engellenmesidir" dedi

"Hello, merhaba, ben örgüt için çalışıyorum"

Pel Prodüksiyon'un legal bir şirket olduğunu belirten Ok, Abdurrahman Gök'ün burada çalışmadığını, Pel Prodüksiyon'un da kriminalize edilmesinin doğru bir yöntem olmadığını söyledi. Akbıyık'ın, Gök'ün kendisine,  "Uzun süredir örgütün basın alanında faaliyet yürütüyorum. Dönem dönem cezaevine girip çıkıyorum. Cezaevinden en son çıktıktan sonra Pel'de faaliyet yürütmek için görevlendirildim" dediğini iddia ettiği beyanı hatırlatan Ok, "Beyana göre Abdurrahman Gök ilk defa tanıştığı bir şahsa şöyle demiş: 'Hello, merhaba. Ben örgüt için çalışıyorum.' Burada açık tanık Ümit Akbıyık yargılanmalı. Ayrıca İtirafçı. Yargıtay'ın itirafçının ifadesi tek başına hükme esas alınamaz yönünde kararı var. Beyanları dikkate alınmamalı. Madem MA terörle iltisaklı, o zaman bu şirketin niye vergi levhası var? Niye ofisleri var?" diye sordu.

Anayasa Mahkemesi’nin (AYM) Cemil Uğur kararını hatırlatan Ok, "Gazeteci kendi yaptığı haberden sorumludur. Siz gazeteciyi bir ajans üzerinden yargılayamazsınız. HTS kayıtlarında gazetecilerle görüşmeler var. Bütün bu iddianame ve eklere baktığımızda sebebin Kemal Kurkut olduğunu size ifade etmek istiyorum. Kurkut ile Gök ayrılmaz parçadır. Kurkut'u tanıyorum, Abdurrahman'ı tanımıyorum demek hayaldir" dedi.

225 günün ardından tahliye

Duruşmaya verilen aranın ardından kararını açıklayan mahkeme, Abdurrahman Gök'ün tahliyesine karar verdi. Bir sonraki duruşma için 12 Mart 2024'e gün veren mahkeme, Gök hakkında yurtdışına çıkış yasağına da hükmetti.

Image

Medya ve Hukuk Çalışmaları Derneği (MLSA) haber alma hakkı, ifade özgürlüğü ve basın özgürlüğü alanlarında faaliyet yürüten bir sivil toplum kuruluşudur. Derneğimiz başta gazeteciler olmak üzere mesleki faaliyetleri sebebiyle yargılanan kişilere hukuki destek vermektedir.