MLSA’nın deprem bölgesinde gazetecilik serisinde tekrar Adıyaman’a döndük. Yerle bir olan kentte, gazetecilik yapmakta ısrar edenlerin, sesini duyurmaya ihtiyacı var. Normalleşmenin olmadığı şehirde 6 Şubat depremlerinin neredeyse ikinci yılı dolmasına karşın Adıyaman’da gazeteciler, ilk gün yaşanan sorunlarla boğuştuklarını ve hala ekipman dahil birçok desteğe ihtiyaçları olduğunu söyledi.
FATMA KEBER
6 Şubat depremlerinin ikinci yıldönümüne girmek üzereyiz. Deprem illerinde hala normal bir hayata geçilmiş değil. Birçok kentte ulaşımdan, barınmaya dek en temel sorunlar sürmekte. Deprem bölgesinde devam eden her sorun burada yaşamını sürdüren gazetecilerin yaşamını, çalışmasını etkiliyor.
Her hafta bir deprem bölgesinden gazeteciler ‘ne yaşıyor’ işlerini yapabiliyorlar mı? Temasıyla bir haber yayınlıyoruz. Bu hafta Adıyaman’dayız. Adıyaman’da çalışma yapan ya da orada yaşayan gazetecilere daha önce mikrofon uzattık ama o kadar farklı boyutlarla devam eden sorunlar ve bu sorunlara rağmen gazetecilikte ısrar edenlere söz hakkı vermek lazım.
Adıyaman’da depremde 11 gazeteci hayatını kaybetti. Kentte hala normal bir yaşama geçilmedi. Gazeteciler açısından da durum maalesef ilk günkü gibi. Sahada olan gazeteciler “6 Şubat’tan beri ne bir yardım ne de destek aldık, depremde ‘sesimizi duyan var mı demiştik iki sene geçti yine diyoruz ‘Sesimizi duyan var mı?” diyor.
“İlk zamanlarda gazetecilik yapamadık”
Depremin ilk günlerinde ailelerini, yakınlarını kurtarmak için çaba içinde olduklarını, bu nedenle de gazetecilik yapamadıklarını söyleyen Adıyaman İnternet Yayıncıları Gazeteciler Derneği Başkanı ve Sabah Gazetesi Muhabiri Gazeteci Metin Harıkçı, diğer illerdeki gazeteciler gibi depremin ilk zamanlarında arama- kurtarma ve temel yaşam ihtiyaçlarını karşılama içinde oldu. Bunların yanı sıra elektrik, ekipman sorunu olmasına rağmen sosyal medya üzerinden Adıyaman’ın durumunu aktarmaya çalıştığını vurguladı.
“Ekipmanımız gitti, cep telefonuyla ses olmaya çalıştık”
Sabah Gazetesi muhabiri olduğunu ve Gözde TV adında bir ulusal kanal kurduklarını, ancak kanalın binasının yarısının yıkılmasıyla her şeyin durduğunu ifade eden Harıkçı, "Büyük bir yıkımdı. 13 gazeteci arkadaşımızı kaybettik. O anda her şey durmuş gibiydi ve tek amacımız canları kurtarmaktı. İşyerlerim yıkıldı, fotoğraf makineleri, kameralar gibi gerekli ekipmanlar enkaz altında kaldı. Sadece cep telefonlarımızı kurtarabildik ve onları kullanarak ses olmaya devam ettik” diye konuştu.
“Basın sitesi kuruldu ama internet hala büyük problem”
Bir ay sonra, olayın iç yüzünü daha iyi görmeye başladıklarını belirten Harıkçı, sadece kendi işyerlerinin değil birçok gazetecinin iş yerlerinin yıkıldığını öğrendiklerini vurguladı. Sağlam kalan sığınabildikleri yerlerden işleri yapmaya çalıştıklarının altını çizen Harıkçı, devamla şunları aktardı: “Akabinde, iş yerlerimiz yıkıldığı için valiliğin ve AFAD’ın oluşturduğu konteyner aracılığıyla, Telekom altyapısı üzerinden internet erişimi sağladık ve çalışmalara başladık. Sonrasında eski paletlerden yapılan bir alanda basın sitesi kuruldu. Burada aktif olan gazetelere, cemiyetlere ve televizyonlara konteyner verildi. Onlar da bu konteynerlerden yayın akışlarını sürdürmeye çalıştı. Bu süreçte ilan alan gazetelere tolerans tanındı, televizyon kanalları ise il dışından gelen teknik destekle konteyner içinde yayın yapmaya başladı. İnternet, büyük bir problemdi ve hala devam eden bir sorun. Basın mensubu arkadaşlarımız cenazelerini devrederken ve acılarını paylaşırken, mesleklerini çok zor şartlarda sürdürmeye çalıştılar. Hala da çalışmaya devam ediyoruz.”
“Hala zor durumdayız ve kendi imkanlarımızla ayaktayız”
Bu süreçte yiyecek, içecek, giyim gibi yardım aldıklarını ama mesleklerini sürdürebilmek için bilgisayar, fotoğraf makinesi gibi ekipman hiçbir yerel, ulusal, uluslararası basın kurumlarından destek görmediğine dikkat çeken Metin Harıkçı, sadece ilk zamanlarında değil, şu anda da zorlu bir süreç yaşadıklarını ve kendi imkanlarıyla ayakta kalmaya çalıştıklarının altını çizdi.
Konteynerde yaşayan Harıkçı, iki senedir hem yaşam hem de mesleki koşullarda çok bir değişiklik olmadığını söyledi. Deprem öncesi de Adıyaman’da basının çok destek alamadığını, deprem sonrası da bu sürecin böyle devam ettiğini vurgulayan Metin Harıkçı, bu süreçte reklam da alamadıkları için günü kurtararak, gazetecilik yapmaya çalıştıklarının belirtti.
“İki şey arasında kaldık: Ya sevdiğinizi kurtaracaksınız ya mesleği yapacaksınız”
Adıyaman’da yerel bir medyada çalışan Mustafa Çeliker, depremde kızını kaybetti. Depremde tüm gazetecilerin iki şey arasında kaldığını söyleyen Çeliker, “Ya sevdiğinizi kurtaracaksınız ya da orada birine yardım edeceksiniz. İnternet yok, elektrik yok. Bir kaosun içindesiniz. Canımız yanarken mesleği de yapmaya, ses olmaya çalıştık” dedi.
“Deprem bölgelerinde basın için her şey ilk gün gibi”
Tüm deprem bölgelerinde ayakta kalmaya çalışan basının en büyük sorunu desteksizlik. Yerelde basın esnaf, kurum abonelikleri ve belediyeden az da olsa alınan destekle döner. Deprem sonrası birçok ilde bu ikisi de bitmiş durumda. Mustafa Çeliker, yerel basın olarak hiçbir gelirleri olmadığını aktardı ve şunları kaydetti: “Yerel basın olarak hiçbir yerden gelirimiz yoktur, reklam alamıyoruz, ekonomik sıkıntılar yaşıyoruz. Depremde bizim stüdyomuz gitti, teçhizatlarımız gitti, kameralarımız, fotoğraf makinalarımız, canlı yayın için ekipmanlar. Bugün kurmaya kalksanız şu anda 500 -600 milyon para harcamamız lazım. Bir yerden destek almadan yapamayız. Kendimiz de yapamıyoruz bu şekilde böyle bekliyoruz.”
Adıyaman’da kendi de dahil tüm basın mensuplarının hala ilk gün yaşadıkları sorunları yaşadığının altını çizen Mustafa Çeliker, “Biz hala her anlamda ilk gündeyiz. Hiçbir yerden bize destek gelmedi. Depremden çok zarar gören illerin başında Hatay geliyordu ama bakarsanız Adıyaman’ın genelini vurdu. Deprem en büyük zararı bize yaşattı. Adıyaman’ın nüfus oranına baktığınız zaman %70’i ne yakını zarar gördü. 7-8 yıl sonra 6 Şubat öncesine dönerse benim için büyük bir başarı” şeklinde konuştu.