54 yıllık bir çınar, bir hafıza Antakya Gazetesi. İlk çıktığı günden 6 Şubat’a kadar yayınına nerdeyse hiç ara vermedi. Antakya Gazetesi’nin yıkılmış, ayağa kalkmaya çalışan ve bunca acıya rağmen terk edilmeyen bir şehrin anlatıcısı, sesi olmak istediğini ve bu nedenle yeniden basıldığını belirten Sinan Seyfittinoğlu, hem meslektaşlarından hem de halktan destek bekliyor: Bir el uzatın Antakya ayağa kalksın…
Yazılı basının merkezi ezelden beri hep İstanbul oldu. Elbette yerel basın da bu kulvarda var olma mücadelesini verdi. Suriye sınırında kendi halinde bir il Antakya, bu anlamda örnek gösterilecek şehirlerin başında yer alıyor.
Kahramanmaraş merkezli 6 Şubat depremlerinde yaşanan büyük yıkımdan önce, kent genelinde 40 günlük, 40 tane de haftalık gazete ve dergi çıkıyordu. Şimdilerde ise bir elin parmağını geçmeyecek sayıda yayın ayakta.
Bunlardan biri de 54 yıldır Antakya’nın nabzını tutan, hikayesini anlatan Antakya Gazetesi. Yarım asrı aşkın kesintisiz çıkan gazete, 6 Şubat tarihinde yaşanan depremden dolayı en uzun arasını vermek zorunda kaldı. Binası yıkılan, çalışanları farklı şehirlere dağılan gazete, sosyal medya üzerinden Antakya haberlerine devam etti. Çalışanlarının bazılarını yeniden bir araya getirmeyi başaran gazete 4 Temmuz’da yeniden yazılı olarak çıkmaya başladı.
1969 yılında Gassal Seyfittinoğlu tarafından kurulan gazeteyi şimdilerde oğlu Sinan Seyfittinoğlu çıkarıyor.
Üniversiteden 1996 yılında mezun olan Seyfittinoğlu, mezuniyet sonrası Antakya’ya döndü. Bir yıl boyunca gazeteyi babasıyla beraber çıkardı. Babasının vefatından sonra gazetenin tüm sorumluluğunu aldı. Gazetenin hem patronu hem de çalışanı olan Seyfittinoğlu, gazeteyi modernize ederek, kamuoyunu Antakya haberleri ile buluşturmaya devam etti.
Kimisi köyden kimisi konteynerden çalıştı
Antakya Gazetesi, yayınlanmaya başladığı günden bu yana sadece 1980 askeri darbe sürecinde birkaç gün kapalı kaldı. “İki büyük sınavdan geçtik. İlk sınav pandemiydi”, diyen Seyfittinoğlu, pandemide sokağa çıkma yasakları baş gösterdiğinde uzaktan çalışmaya karar verdiklerini anlatıyor: “İnternet yayıncılığı yaptık, yayınımıza hiç ara vermedik. Bu dönem internet haberciliği alanında geliştiğimiz bir dönem de oldu. Yine bu süreçte Youtube kanalı açtık”.
Gazetenin ikinci sınavı ise deprem oldu: “Depremden hemen sonra telefonum çektiği anda Twitter hesabımdan depremle ilgili haber verdim. Ne yazı işleri müdürüme ne çalışanlarıma ulaşabildim, hepimiz bir yana savrulduk. Depremden üç gün sonra Ankara’ya geçtim ve o andan itibaren Antakya’ya dair kesintisiz haberlere başladım.”
Sinan Seyfittinoğlu bir süre sonra kendine ve çalışanlarına, konteyner imkânı bulunca Antakya’ya döndü. Gazetenin bazı çalışanları köyden, bazıları Arsuz ilçesinden, bazıları ise konteynerden çalışmaya başladı, Seyfittinoğlu da bir laptop ve herhangi bir sabit internet hizmetine bağlanmadan internet erişimi sağlayan superbox cihazı ile her gittiği yerden çalışarak haberlerini yeniden okuyucu ile buluşturdu.
Bir süre sosyal medya üzerinden online yayıncılık yapan Antakya Gazetesi, depremden önce günlük 1500 adet basılıyordu. Gereken altyapı oluşunca günlük 500 adet baskıyla 4 Temmuz’da yayın hayatına yeniden başladı.
Şu an gazetenin dağıtımı yakın çevreye yapılabiliyor, çünkü gazeteyi dağıtacak esnaf da kalmadı. Gazetenin deprem öncesi aboneleriyse ya il dışına gitti ya da işyerleri yıkıldı. Gazete çalışanları konteyner çarşılara, beldelere giderek, 1500 adet baskıyı okuyucuyla buluşturuyor.
“Kendimi en güvende hissettiğim şehir Antakya”
Seyfittinoğlu için Antakya’nın kendisi ve şehirde gazetecilik yapmak hayatının tüm hikayesi. 51 yıl yaşındaki gazeteci, doğduğu, büyüdüğü, sevindiği, ağladığı bu şehirden asla çıkmayı düşünmedi.
Depreme rağmen hâlâ kendisini en çok Antakya’da güvende hissettiğini anlattı: “Antakya benim hayat hikayem. Üstelik Antakya’ya çok faydalı olabilecek bir alan üzerinden tutundum. Hem çocuklukta hem üniversitede hem de mezun olduktan sonra hep Antakya haberleriyle büyüdüm. Başka bir yerde yaşayamam, başka bir yerde aidiyet hissedemem. Deprem oldu,çok büyük bir felaketti ama benim deprem öncesi de sonrası da kendimi en güvende hissettiğim şehir Antakya’ydı. Bugün de en güvende hissettiğim yer Antakya. Evime depremden tam yedi ay sonra, üç-dört gün önce, yeni geçtim. Evimde huzuru hissediyorum.”
Eşsiz tarihi ve coğrafyası ile daima ilgi odağı olmuş olan Antakya’nın yaşadığı derin yıkıma rağmen şehrin tamamı için geçerli olabilecek bir gözlem de Antakyalıların şehirden kopmadan kalması. Seyfittinoğlu, şehri neden terk etmediğini şöyle anlatıyor:
“Deprem oldu şehir yıkıldı ama burada yaşayan bir şeyler var hâlâ. Ben gitsem damarlardan biri eksik atacak. Antakya Gazetesi bu şehrin tamamlayıcılarından bir tanesi. Gazetemiz 54 yıllık ömrü ile bu şehrin bir tamamlayıcısı. Antakya Gazetesi ara verdiğinde bir şeyler eksikti. Yayına başladığımızda insanlar çok sevindi çünkü normalleşme yolunda bir adım daha atılmış oldu.”
BİZE DESTEK OLUN!
Seyfittinoğlu: “Antakya haber deposu. Yıkılan, tekrar ayağa kalkmaya çalışan bir şehrin tüm hikayesi belgelenmeli. Dışarıdan gelen gazetecilerin sahada elde edeceği bilgiler kıymetli. Onlara çağrımdır: Gelin Antakya’yı hep beraber anlatalım.”
Resmi ilan dışında gelir kalmadı
Şu an kâr elde edemeyen ve mali açıdan zorluk yaşayan Seyfittinoğlu, depremin ilk haftalarında Türkiye Gazeteciler Cemiyeti'nin laptop ve fotoğraf makinesi desteği sağladığını, ayrıca Türkiye Gazeteciler Cemiyeti Federasyonu'nun da laptop desteği verdiğini belirtti: “Bunlar küçük ama güzel destekler. Bunun dışında kendi imkanlarımızla ayakta durduk. Ekonomik anlamda resmi ilan dışında bir gelirimiz kalmadı. Abone gelirimiz ya da satış gelirimiz neredeyse sıfıra yakın”.
Deprem sonrası firmalardan reklam da alamadıklarını söyleyen gazeteci, deprem sonrası dönemde çalışan ücretleri de dahil tüm giderleri kendi kaynaklarıyla karşıladığını söyledi.
“Biz kolu kanadı kırık haber yapıyoruz, destek olun”
Yerel basının ayağa kalkması için verilebilecek en büyük desteğin haberlerinin paylaşılması ve yayılması olduğunu söyleyen Seyfittinoğlu, Antakya’da yaşayanların da fahri muhabir gibi davranarak yurttaş sorumluluğu kapsamında kendileriyle bağ kurmasını ve omuz omuza vermesi çağrısı yaptı.
Ulusal basını Hatay’a davet eden Seyfittinoğlu, Antakya’yı daha iyi anlatmak için daha çok haber yapılması gerektiğini söyledi:
“Antakya haber deposu. Bu haberler dört bir koldan işlenmeli. Yıkılan, tekrar ayağa kalkmaya çalışan bir şehrin tüm hikayesi belgelenmeli. Antakya’da yerel gazetecilerin yapacağı haberler yeterli olmayabilir. Çünkü biz aslında kolumuz kanadımız kırılmış olarak haber yapıyoruz, bazı şeyleri göremiyoruz. Dışarıdan gelen gazetecilerin sahada elde edeceği bilgiler kıymetli. Onlara çağrımdır: Gelin Antakya’yı hep beraber anlatalım.”