Türkiye’de 2022 yılının sonlarında yürürlüğe giren 217/A maddesi, kamuoyunda "sansür yasası" olarak bilinir hale geldi ve ifade özgürlüğü açısından ciddi endişeler doğurdu. Belirsiz tanımları ve geniş yorumlanmaya açık yapısı nedeniyle eleştirilen bu yasa, özellikle 2023 Şubat depreminin ardından, gazeteciler ve sosyal medya kullanıcıları üzerinde bir baskı aracı olarak kullanıldı. Halkın haber alma hakkını savunan pek çok kişi soruşturmalara, gözaltılara ve haklarında açılan davalara maruz kaldı, bu da toplumda korku ve otosansürü derinleştirdi. Medya ve Hukuk Çalışmaları Derneği (MLSA) olarak başlattığımız Sansür Yasası Yazı Dizisi, bu yasanın uygulanışını, toplumsal etkilerini ve ifade özgürlüğü üzerindeki sonuçlarını gazetecilerin katkılarıyla ele alıyor.
Elif Akgül
“Dezenformasyonla mücadele” son on yılın en önemli mücadele alanlarından biri. Bu mücadeleyi sürdürme iddiasında olan AK Parti hükümeti 2022 yılında Dezenformasyonla Mücadele Merkezi’ni (DMM) kurdu. Ancak gazeteciler DMM’nin dezenformasyonla değil, “enformasyonla mücadele” olarak işlediği konusunda uyarıyor.
Cumhurbaşkanlığı İletişim Başkanı Fahrettin Altun, DMM’yi, 5 Ocak 2022’de o dönem adı Twitter olan sosyal medya hesabından “Ülkemize karşı yürütülen sistematik dezenformasyon kampanyalarına karşı İletişim Başkanlığımız bünyesinde müstakil bir birim oluşturduk” mesajıyla duyurdu ve AKP’ye yakınlığı ile bilinen Boğaziçi Küresel İlişkiler Merkezi’nin eski genel koordinatörü İdris Kardaş’ın merkezin başına getirildiğini açıkladı.
Anayasa Mahkemesi aralarında CHP Genel Başkanı Özgür Özel’in de olduğu 134 milletvekilinin başvurusu üzerine 2 Ağustos 2024’te İletişim Başkanlığı bünyesinde "manipülasyon ve dezenformasyonla mücadele" için kurulan Stratejik İletişim ve Kriz Yönetimi Dairesi Başkanlığı’yla ilgili Cumhurbaşkanlığı Kararnamesi’yle yapılan düzenlemeyi iptal etti. Buna rağmen DMM, İletişim Başkanlığı’nın sitesindeki teşkilat yapısı altında yer almaya ve faaliyetlerini sürdürmeye devam ediyor.
6 IŞİD’linin tahliyesi haberi
DMM’nin işlevi ve çalışmaları yakın zamanda gazeteci Alican Uludağ’ın IŞİD’in 28 Haziran 2016’da Atatürk Havalimanı’na yönelik saldırısına ilişkin davada altı tutuklunun "fazla ceza verilmesi" gerekçesiyle tahliye edildiğine ilişkinin haberinin ardından yeniden gündeme geldi.
Haberin yankı bulmasının ardından DMM, X hesabından yaptığı açıklamada “haberin çarpıtmalara sebebiyet verdiği tespit edildiğini”, “Söz konusu haberleri kamuoyunda, ‘terör saldırısının failleri serbest bırakılmış’ gibi bir algıya neden olduğunu” yazarak “Asılsız iddialara itibar etmeyiniz.” mesajını paylaştı.
DMM’nin açıklamasında “Tahliye edilen söz konusu 6 sanık 8 yıldır tutuklu olup, saldırının faili değillerdir. Bu kişiler, örgüt üyeliği, örgütün finansı gibi suçlardan yargılanmaktadırlar. 6 sanığa isnat edilen suçlar yönünden tutuklu kaldıkları süreler verilecek cezaları karşılama ihtimali bulunduğundan tahliyelerine karar verilmiştir,” ifadeleri yer aldı.
Uludağ haberini savundu
Bunun üzerine haberini savunan Uludağ “Dezenformasyonla Mücadele Merkezi nasıl açıkça dezenformasyon yaptı?” notu düşerek hem ilgili sanıklara ilişkin İstanbul 13. Ağır Ceza Mahkemesi’nin kararın tutanağının hükme ilişkin kısmını hem de ayrı bir iletide Yargıtay 3. Ceza Dairesi’nin ilgili kararını paylaştı.
MLSA’ya konuşan Uludağ, DMM’nin paylaşımın “yalan bir açıklama” olarak niteliyor. 13. Ağır Ceza Mahkemesi’nin saldırıya iştirak ettikleri için haklarında 45 kez ağırlaştırılmış müebbet hapis cezası verilen sanıklara ilişkin DMM’nin “sanıkların örgüt üyeliğinden yargılandığını söylediğini” belirten Uludağ, “Yani saldırıyla ilgili bilgileri yok demeye getiriliyor,” diye ekliyor.
DMM’nin “halkın gözünü boyayarak, toplumsal tepkiyi azaltmak” kaygısıyla işlediğini belirten Uludağ, “Çünkü onların tek derdi gerçekten halkı yanıltıcı bilgiyi önlemek, dezenformasyonu önlemek olsaydı bizim gibi gazetecilerin sorularına netlikle yanıt verirlerdi” diyor.
Bildirici: Propaganda taktiği
Medya Ombudsmanı Faruk Bildirici de DMM’nin “Alican Uludağ haberinde olduğu gibi bir tarafını söyleyerek yanlış olan tarafını, dezenformasyon olduğunu söyleyerek doğru haberin tamamını yanlışmış gibi gösterdiği” konusunda uyarıyor.
“Bu bir propaganda taktiği” diyen Bildirici, ayrıca DMM’nin açıklamaların daimi surette muhalif medyayı hedef alırken, “iktidar yanında herhangi medya kuruluşunun bir yanlışı, yalanı ya da dezenformasyonuna düzeltme yapmadığınının” altını çiziyor.
“Bu onların dezenformasyonla değil aslında eleştiriyle, itirazla, yanlışla mücadele ettiklerini gösteriyor” diyen Bildirici de Uludağ gibi gazetecilerin yeterince bilgilendirilmediğine dikkat çekiyor:
“Devlet resmî bir açıklama yapıyor ama hakikatin bir kısmı gösteriliyor. Hakikatin bir kısmı neticede hakikatin kendisi değildir. Fakat maalesef artık Türkiye'de resmi açıklamalara bakarak doğruyu bulmak çoğu zaman mümkün olmuyor. Resmî açıklamalar yeterli bilgi vermiyor.”
Yargıtay çağırdı, İletişim Başkanlığı toplantıya almadı
Bilgi vermek şöyle dursun, Uludağ gazetecilerin resmî makamlardan bilgi almasının neredeyse imkânsız olduğunu, kendisinin de bazı kurumlardan bilgi almasının önüne geçildiğini anlatıyor.
“Bütün bakanlıklar ve Cumhurbaşkanı, belli basın açıklamalarına ya ajansları çağırıyorlar yalnızca ya da sadece belli kendilerine yakın gördükleri hatta eline sipariş soru verdikleri gazetecileri çağırıyorlar,” diyen Uludağ, 2019’da Yargıtay tarafından davet edilmiş olmasına rağmen Cumhurbaşkanlığı Külliyesi’ndeki Adli Yıl Açılış törenine nasıl alınmadığını şöyle anlatıyor:
“Fahrettin Altun'un talimatıyla 2018’de Cumhuriyet’te çalışırken adli açılış törenine çarğılmıştım. O yıl gittiğimde Cumhurbaşkanlığı Külliyesi’nde yaptığım haber nedeniyle ertesi yıl yine Yargıtay'ın beni çağırmasına karşın İletişim Başkanlığı beni Cumhurbaşkanlığı'na, bağımsız yargının adli açılış törenine beni almadı. Engelledi ve Yargıtay sesini çıkaramadı.”
Bildirici: Kapalı bir devletle karşı karşıyayız
“Kapalı bir devletle karşı karşıya kalıyoruz,” diyen Bildirici de “İletişim Başkanlığı dezenformasyonla mücadele edeceğim diye aslında bilgiyle, enformasyonla mücadele ediyor,” diyerek DMM’nin faaliyetini “enformasyonla mücadele” olarak tanımlıyor.
“Ortaya çıkan doğru enformasyonu engellemeye çalışıyorlar ve kamu kuruluşları üzerinde tam bir tahakküm kurdukları için de onların rahatça kamuyu bilgilendirmesini, gazetecilerin bilgi vermesini ve açıklama yapmasını engelliyorlar,” diyen Bildirici aslında yapılanın “iktidar propagandası” olduğu konusuna dikkat çekiyor:
“Yani aslında bir tür iktidar savunusu, iktidar propagandası yapıyorlar. Çünkü aslına bakarsanız her yanlışı ya da iktidarı hoşnut etmeyen her şeyi dezenformasyon olarak adlandırıyorlar.”