RABİA ÇETİN
Cumartesi Anneleri/İnsanları’nın düzenlediği 700. hafta buluşmasına yönelik açılan davada kayıp yakınları polisten gördükleri işkenceyi anlattı: “İnsanlar yerlerde sürüklenerek, kafaları ezilerek gözaltına alındı.”
Galatasaray Meydanı’nda düzenlenmek istenen 700. Hafta buluşmasına yönelik polis müdahalesi sırasında gözaltına alınan 46 kişiye “2911 sayılı Toplantı ve Gösteri Yürüyüşleri Kanununa muhalefet” iddiasıyla açılan davanı 12. duruşması 21. Asliye Ceza Mahkemesi’nde görüldü. Duruşma avukatların büyük salon talebi üzerine 27. Ağır Ceza Mahkemesi salonuna alındı.
Cumartesi Anneleri/İnsanları ile avukatlarının takip ettiği duruşmaya Türkiye İnsan Hakları Vakfı (TİHV), İnsan Hakları Derneği (İHD), Uluslararası Af Örgütü, Hafıza Merkezi, İstanbul Barosu, ABD Başkonsolosluğu’ndan gözlemciler katıldı.
‘Hiçbir şey yokmuş gibi hayatıma devam edemezdim’
Duruşma ilk olarak İnsan Hakları Derneği Gözaltında Kayıplara Karşı Komisyon Üyesi Sebla Arcan beyanına başladı:
“Ben de bir insan hakları savunucusu olarak, gözaltında kaybedilen insanların ailelerinin hakikat ve adalet arayışını 29 yıldır İnsan Hakları Derneği adına destekliyorum. Gözaltında kaybedilenlerin aileleriyle İnsan Hakları Derneği’ne yaptıkları başvurular sırasında tanıştım. Kaybedilenlerin ailelerine yaşatılan tarifi imkânsız acıya ve adaletsizliğe tanıklık ettim. Bütün bunları ve çok daha fazlasını gören, bilen biri olarak hiçbir şey yokmuş gibi hayatıma devam edemezdim, etmedim. Kayıp yakınlarının meşru taleplerini desteklemeyi hak savunucusu kimliğimin ayrılmaz bir parçası haline getirdim.”
“Polisler insanları darp ettiler, yerlerde sürüklediler, yere yatırıp kafalarına vurdular”
Sebla Arcan, 700 haftada yaşadıklarına ilişkin, “Polis amirlerinin tavırlarından müdahale edileceğini anlayınca arkadaşlarım ‘yaşlı ve kronik hastalığı olan kayıp yakınlarını alandan uzaklaştıralım sonra müdahale edin’ dediler. Ancak, buna fırsat verilmedi, ‘süpürün’ talimatıyla polisler önce bastonla bile ayakta duramayan Emine Ocak’a yöneldiler. Emine Ocak’ı itip kaktılar. Ağır bir polis şiddeti başladı. Polisler normal bir gözaltı yapmadı; direnme olmamasına rağmen insanları darp ettiler, yerlerde sürüklediler, yere yatırıp kafalarına vurdular. İnsanların gözlüklerini, işitme cihazlarını parçaladılar” dedi.
“Gözaltı sonrası 2 gün yoğun bakımda kaldım”
Sebla Arcan savunmasına şöyle devam etti: “Maruz kaldığım şiddet Adli Tıp Kurumu ve Türkiye İnsan Hakları Vakfı tarafından belgelendi. 19/10 tansiyonla gözaltı aracında tutuldum. Yüksek tansiyonunun yol açtığı sorunlar yüzünden gözaltı sonrası iki gün yoğun bakımda kaldım. Haklarım ihlal edildiği için, işkence gördüğüm için, gözaltı sırasında hayati bir tehlikeye maruz bırakıldığım için müdahale ve gözaltı emrini verenlerden, uygulayanlardan asıl ben şikayetçiyim. Yargılanan ben değil, onlar olmalıydı. “
Daha sonra savunma yapan Ramazan Bayram da işkenceyle gözaltına alındığını belirterek, “Anayasal hakkımı kullandım. O gün işkenceyle gözaltına alındık, her tür darp ve hakarete uğradık. Derhal beraatimi talep ediyorum” dedi.
İHD üyesi Leman Yurtsever de beyanında şunları söyledi: “Ben bir insan hakları savunucusuyum. O dönemde İHD İstanbul Şubesi sekreteriydim. O gün alana erken gittim. Her zaman alanda olan ekip oradaydı ancak daha sonra başka kalabalık bir polis ekibi geldi. İnsanlar yerlerde sürüklenerek, kafaları ezilerek gözaltına alındı. Ben de ters kelepçeyle gözaltına alındım. Beraatimi talep ediyorum.”
Ezgi Çevik de “Demokratik hakkımı kullandım. O gün parmağım kırılarak gözaltına alındım. Beraatimi talep ediyorum” ifadesini kullandı.
“Babam nerede dediğim için burada yargılanıyorum”
Avukat Jiyan Tosun son olarak savunma yaparak şunları söyledi: “Ben 35 yaşında gözaltına alınan ve bir daha kendisinden haber alınamayan Fehmi Tosun’un beş çocuğundan biriyim. Babama ne oldu, dediğimiz için buradayım. Burada yargılanmak bizim zorumuza gidiyor. Hanife’nin oğlunu devlet kaybetti. Hanım, kocasını bulmak için her yere başvurdu, hiçbir sonuç alamadı. Hasan burada, ağabeyinin, Rıdvan Karakoç’un bedenini bulduğu için ‘şanslıyım’ diyor. Burada yargılanan biz olduğumuz için çok kızgınım, çok öfkeliyim ve çok üzgünüm. Bize işkence yapanlar da insanları gözaltında kaybeden de eylemimizi yasaklayan da derin yapıdır. Ve bütün bunlardan siz de sorumlusunuz. Annem ve beraberindeki birçok kişi kimsesizler mezarlığına giderken gözaltına alındı. Valilik yasaklama kararı vermedi, o onlarca, yüzlerce kişiyi kaybeden derin yapı verdi onların gözaltına alınmasına yol açan yasaklama kararını. Ben burada 2911 nolu yasaya muhalefetten yargılanmayı kabul etmiyorum. Bununla ilgili soracağınız hiçbir soruyu da cevaplamayacağım.”
Savunmaların ardından avukatlar beyanını sundu. Mahkeme heyeti, mazereti sebebiyle duruşmaya gelemeyen ve ifadesi alınamayanların beyanının alınması için dava 13 Eylül 2024 saat 10.00’a ertelendi.