İstanbul - Cumartesi Anneleri/İnsanları’nın 25 Ağustos 2018’de gerçekleşen 700. hafta eylemine düzenlenen polis saldırısında gözaltına alınan 46 kişiye “kanuna aykırı toplantı ve yürüyüşlere silahsız katılarak ihtara rağmen kendiliğinden dağılmama” suçlamasıyla, Toplantı ve Gösteri Yürüyüşleri Kanunu’na muhalefet suçundan açılan davanın ilk duruşması İstanbul 21. Asliye Ceza Mahkemesinde görüldü.
Duruşma öncesinde adliye önünde basın açıklaması yapıldı. Çok sayıda polisin alanı çevirdiği basın açıklamasında konuşan Hanife Yıldız “Burası bizim buluşma yerimiz değil, umarız ki en kısa zamanda Galatasaray’da buluşuruz” dedi.
İnsan Hakları Derneği (İHD) Eş Genel Başkanı Öztürk Türkdoğan da “700 hafta boyunca aynı şekilde gerçekleşen eylemi siz nasıl yargılarsınız? Asıl davacı olan biziz” diye konuştu.
14.20’de başlaması beklenen duruşma 15.15’te başladı. Güvenlik görevlilerinin 46 sanıklı davada yer kalmadığı gerekçesiyle gazeteci ve izleyicileri duruşmanın görüldüğü İstanbul 33. Ağır Ceza Mahkemesi salonuna almaması üzerine İstanbul 21. Asliye Ceza Mahkemesi hâkimi Naim Atan, avukatlarla görüşme üzerine ilk aşamada belli sayıda sanığın ifadesinin alınacağını, geri kalan sanıklar isterse yerlerine izleyicilerin gelebileceğini söylemesi üzerine gazeteci ve izleyiciler içeri girebildi.
Duruşmayı Cumhuriyet Halk Partisi (CHP) Genel Başkan Yardımcısı Gülizar Biçer Karaca, CHP milletvekilleri Turan Aydoğan, Ali Şeker, Gamze Akkuş İlgezdi, Süleyman Bülbül, Halkların Demokratik Partisi (HDP) milletvekilleri Züleyha Gülüm, Ali Kenanoğlu, Oya Ersoy ve bağımsız İstanbul milletvekili Ahmet Şık da izledi.
Derhal beraat talebi reddedildi
Duruşmanın başında söz alan bir kısım sanıklar avukatı ve İHD Eş Genel Başkanı Türkdoğan, derhal beraat talebinde bulundu.
“Ortada bir suç olmadığından derhal beraat kararı verilebileceği kanaatindeyim. Adalet arama eyleminin yasaklanması ve kayıp yakınlarına dava açılması adalet duygusunu zedelemiş, vicdanları yaralamıştır” diyen Türkdoğan’ın talebi reddedildi.
“Her hafta uzlaştığımız emniyet güçleri ne oldu da her hafta eylem yaptığımız meydanı bize kapattı?”
Duruşmada ilk savunma veren Maside Ocak, kürsüye boynunda gözaltında öldürülen ağabeyi Hasan Ocak’ın fotoğrafıyla çıktı. Ocak şöyle konuştu:
“Boynumda gördüğünüz ağabeyim Hasan Ocak’ın resmi. Onu işkenceden çıkarken gören tanıklar vardı ama yaptığımız başvurular sonuçsuz kaldı. 58 gün sonra ağabeyimin cansız bedenine adli tıptaki bir ceset fotoğrafıyla ulaştık. O fotoğraf gözlerimden hiç silinmiyor. Tam 26 yıldır.”
“Sadece bir mezar istemek nasıl suç olarak görülebilir? Aklım, mantığım almıyor. Bu adalet mülkün temeli de Cumartesi Anneleri’ne niye gelmiyor bu adalet? Bizim yakınlarımızı kaybedenler neden yargılanmıyor?”
“700. haftada sabah saat 10’da oradaydım annemle birlikte. Bize eylemin yasaklandığına dair bir bildirim ulaşmadı. Hatta polisler o gün yanımıza gelip ‘Kolay gelsin, hazırlık mı yapıyorsunuz?’ diye sordu.”
“Her hafta uzlaştığımız Emniyet güçlerine ne oldu da her hafta eylem yaptığımız Galatasaray Meydanı’nı bize kapattılar? Sizin göreviniz bizi yargılamak değil, bizim hakkımızı korumaktır.”
“Bize dipçikle saldıran polisler yargılanmalı”
Maside Ocak’ın ardından Ali Ocak savunmasını yaptı. Ocak, “26 yıldır bu tür suçların açığa çıkıp sorumluların cezalandırılması için buluşuyoruz. Suçları gizlemeye yönelik olan iddianameyi reddediyoruz” diyerek beraat talep etti.
Sanıklardan Adil Can Ocak ise “Biz meydana gittiğimizde olay yoktu. Bir anda babaannem ve babamın polis kalkanları arasında kaldığını gördüm. Sonra yaka paça gözaltına alındı. Hasan Karakoç’un karın boşluğuna yumruk atıldığını gördüm. Asıl şiddete uğrayan bizdik” dedi.
Sanıklardan gözaltına kaybedilen Hayrettin Eren’in kardeşi Faruk Eren ise şunları söyledi:
“Cumartesi Annesi Elmas Eren’in oğluyum. Ağabeyim Hayrettin, 1980 darbesinden sonra gözaltına alındı. Gözaltına alındığının tanıkları vardı ama devlet inkâr etti.”
“O tarihten bu yana ağabeyim gözaltında. Ne ölüsünü ne dirisini görebildik. Annem ağabeyimin elbiselerini ölene kadar sanki yarın gelecek gibi tuttu. Bu devlet böyle bir devlet. Yıllar sonra durum kemiklerini istemeye kadar geldi.”
“Benim ağabeyim ölmüş, neden vazgeçeyim sormaktan? Galatasaray Meydanı’nı da yasakladılar bize. Bir utanç meydanı haline geldi orası.”
“Biz bir daha kimse kaybedilmesin, barış ve demokrasi olsun diye oturduk orada. Hâlâ da bunu talep ediyoruz.”
“İddianamede ‘İnsanlık onuru işkenceyi yenecek’ diye slogan atıldı diyor. Attım yine atarım. İnsanlık onuru işkenceyi yenecek.”
“Bizi yönetenler Galatasaray Meydanı’nı kapatarak ‘Biz kaybettik’ diyorlar. 12 Eylül’ü sahipleniyorlar. Kayıplarımızın hesabını sormaya devam edeceğiz.”
Duruşmada konuşan sanıklardan Cüneyt Yılmaz ise “Gözaltına alındıktan sonra eylemin yasaklandığını duydum. Bizim burada olmamızı anlamlı bulmuyorum. Ters kelepçeyle tekmelenerek gözaltına alındım. Bize dipçikle saldıran polislerin yargılanması gerek” dedi.
“Asıl yargılanması gereken polisin muamelesidir”
Sanıklardan Ali Yiğit Karaca “Eylemin yasaklandığını duymadım. Hak mücadelesi mücadelesi verilirken benim kayıtsız kalmama vicdanım elvermezdi” diyerek beraat talep ederken Deniz Koç ise “Cumartesi Anneleri’nde siyaset yapılmaz, alkış tutulmaz. Onların tek derdi yakınlarının akıbetini sormak. Oraya gitmek insani bir görevdi. Gözaltına alındıktan sonra insani olmayan bir muameleye maruz kaldık” diye konuştu.
Duruşmada konuşan sanık Rober Koptaş ise şunları ifade etti:
“Gözaltında kaybetme, işkence etme geleneğine karşı duran bu insanların övünülmesi gereken bir mücadele verdiğini düşündüm ve oraya gittim. İnsan olmanın bir gereğiydi. Hayatımda ilk defa gözaltına alındım. Bir grup milletvekili ve hak savunucusuyla yerde otururken sürüklenerek gözaltına alındık. Otobüste kaba dayağa, hakarete maruz kaldık. Asıl yargılanması gereken bu muameledir.”
“Barışçıl bir eylem bildirim yapılmadığı için engellenirse, bu Anayasaya aykırıdır”
Sanıkların ardından konuşan avukat Ahmet Cihan söz aldı. “Emniyet güçleri müvekkillerime bildirim yapmadan sert tavırlar sergilemiştir. Dosyadaki bir CD’de Besna Tosun’un ‘Babamı arıyorum’ diye bağırdığını duyabilirsiniz. Bağırdığı kişi de bu eyleme haftalardır aşina olan polislerdir” diyen Cihan, Türkiye’de gözaltında kaybetmenin büyük bir kısmının soruşturma ya da kovuşturmaya uğramadığını hatırlattı.
“2011’de başbakan olan Erdoğan, 2018’de Cumhurbaşkanı oldu ve Galatasaray Meydanı kayıp yakınlarına kapatıldı” diyen avukat, “699 hafta boyunca Beyoğlu Kaymakamlığına bildirimde bulunulmadı. 700. haftada verilen yasaklama kararı hukuki değildir. Barışçıl bir eylem bildirim yapılmadığı için engellenirse Anayasa’ya aykırılık oluşturur” diye konuştu.
Sonrasında konuşan avukat Emel Ataktürk hakikati bilme hakkı üzerine 15 dakikalık bir konuşma yaptı. Ataktürk özetle şunları söyledi:
“Cumartesi Anneleri güvenlik güçleri ya da onların emir ve talimatı altında çalışan paramiliter yapılanmalar tarafından sevdiklerinin başına ne geldiğini ve akıbetlerine dair hakikati bilme hakkına sahiptirler.”
“Cumartesi Annelerinin yasalar ve sözleşmelerle koruma altında olan meşru haklarının kullanımı nedeniyle yargı tacizine maruz bırakılmaları hakikati bilme hakkı bağlamında bilgi edinme ve ifade özgürlüklerinin de ihlalidir.”
“Cumartesi Anneleri 700. hafta eylemi, Türkiye’nin en bildirimli toplantısıdır”
10 dakikalık aradan sonra duruşma ifade özgürlüğü alanında uzman hukukçu ve avukat Kerem Altıparmak’ın konuşmasıyla devam etti.
“Toplantı ve gösteri yürüyüşü ifade özgürlüğünün özel bir görünümüdür” diyen Altıparmak “Bu davanın adını doğru koymak gerek. Bu bir ceza davası değil, insan hakları davası. Bu yargılama sonunda müvekkillerimizin toplanma hakkının var olup olmadığını anlayacağız” diye konuştu.
“Burada insanlığa karşı bir suç var. Bunun karşısında durmak için ifade nasıl dile getirilebilir?” diyen Altıparmak, şöyle devam etti:
“699 kez olay öncesinde, 700. kez de olay günü bildirimde bulunmuştur bu eylemi yapanlar. Burada bildirimsiz bir toplantı yoktur. 700 kez bildirilmiş Türkiye’nin en bildirimli toplantısıdır.”
“Savcılık 699 kez gerçekleşmiş barışçıl bir eylemin 700. tekrarında makul bir gerekçe olmaksızın tüm sanıkların cezalandırılmasını istemektedir. Bu talep Anayasa Mahkemesi içtihatlarına aykırı olarak ne toplantıyı organize edenlerle katılanlar arasında bir ayrım yapmakta, ne de toplantının çok sayıda tekrarı dikkate alındığında söz konusu hukuka aykırılığı ortaya koymaktadır. Bu talep ölçüsüzdür, demokratik toplumda gerekli olduğu hiçbir şekilde iddia edilemez.”
“Bu açıklamalarımız çerçevesinde sanıkların Anayasal toplanma özgürlüğünü ihlal eden tüm suçlamaların reddedilerek, beraat kararı verilmesini talep ediyoruz.”
Yasaklama kararının tebliğ edildiğine ilişkin belge kolluktan istenecek
Duruşma savcısı dinlenmeyen sanıkların dinlenmesi, tebligat yapılamayan sanıkların adreslerine yeniden tebligat gönderilmesini istedi.
Ara kararını açıklayan hâkim Atan, iddianame bildirilmeyen sanıklara iddianame bildirilmesi için adreslerinin sorulmasına ve olay tutanağında yasaklama kararının yazılı olarak tebliğ edildiği belirtilen avukat Gülseren Yoleri’ye yazılı tebligat yapıldığına dair belgenin soruşturmayı yapan kolluktan müzekkereyle istenmesine karar verdi. Bir sonraki duruşma 12 Temmuz’da görülecek.
Medya ve Hukuk Çalışmaları Derneği (MLSA) haber alma hakkı, ifade özgürlüğü ve basın özgürlüğü alanlarında faaliyet yürüten bir sivil toplum kuruluşudur. Derneğimiz başta gazeteciler olmak üzere mesleki faaliyetleri sebebiyle yargılanan kişilere hukuki destek vermektedir.