İstanbul - Yargıtay 16. Ceza Dairesi’nin bozma kararının ardından İstanbul 27. Ağır Ceza Mahkemesi’nde yeniden görülmeye başlanan Cumhuriyet gazetesi davasında mahkeme heyeti bozma kararına yalnızca Kadri Gürsel yönünden uyarak Gürsel’in beraatine, diğer sanıklar yönünden ise ilk yargılamada verilen kararda direndi.Yargıtay’ın bozma kararının özetlenmesiyle başlayan duruşmada savcı, karara direnilmesini talep etti. Ardından hem Yargıtay kararıyla hem de savcılık talebiyle ilgili sanıklardan beyanları alındı.
Şık: Cumhuriyet davası bir komploydu
Sanık ve müdafileri mahkemenin bozma kararına uymasını talep etti. Ahmet Şık “Cumhuriyet davası bir komploydu. Siyasi iktidara tetikçi rolü üstlenmiş yargı ve medya ile oluştu bu komplo. Sizin buna ortak olup olmayacağınız vereceğiniz kararla ortaya çıkacaktır” ifadelerini kullandı.Aydın Engin ise “Bu davanın soruşturma savcısının oluşturduğu iddianame ayıplı bir iddianameydi. Şimdiki savcı hukuk derslerinde sanırım pencereden dışarı bakmış” diye konuştu. Murat Sabuncu da “Savcının mütalaasından anlıyoruz ki gazetecilerin üç yıldır yargılanmaları yetmemiş” dedi.Duruşmanın çizimini yapmak isteyen bir karikatüriste güvenlik görevlileri müdahale ederken, mahkeme başkanı “Karikatür yapmak yasak, alın elinden” diyerek engel oldu. Mahkeme başkanı ayrıca duruşma sırasında sanık ve avukatlara yönelik sözleri nedeniyle de izleyiciler tarafından tepki gördü. Akın Atalay’ın beyan vermek üzere ayağa kalktığı sırada Atalay’a “kaptan” olarak seslenen mahkeme başkanı, avukat Tora Pekin’e ise, “İsminizin anlamı nedir?” diye soru sordu.Sanıklardan son sözlerini alacağını ifade eden mahkeme başkanına bir kısım sanık avukatları, “Direnme kararına uyulması halinde sanıklardan son sözleri almaya gerek yoktur. Yargıtay’ın bozma kararına uyulması durumunda ise son söz istenir. Bozmaya direnme veya uyulmaya karar vermeden mahkemenin, sanıklardan son sözlerini istemesi usule uygun değildir” diyerek tepki gösterdi.Karara uyup uymama konusunu müzakere için kısa bir ara veren heyet, aranın ardından sanıklara son sözlerini sordu.Kadri Gürsel, “Benim son sözüm her iki karara göre değişir ama şunları söylemek isterim: İçi boş, delilsiz, mesnetsiz bir iddianame karşısında yaptığım tüm savunmaların özü, AYM’nin hak ihlali kararınında da görülüyor. Söyleyeceklerimi yargılama sürecinde söyledim. Yargıtay 16. Ceza Dairesinin beraat yönündeki bozma kararına uyulmasını istiyorum” dedi.
Atalay: Bizlerin şahsında gazetecilik yargılandı
Akın Atalay ise “Eski savunmalarımı tekrar etmeyeceğim. Şunun bir kez daha kayıtlara geçmesini isterim. Bizleri ağır bir şekilde mahkum etmek istediler. Bunun için hukuku çiğnemekten kaçınmadılar. Ucube davanın sonucunu beklemeden bizi tutuklayıp hapse attılar. Bu davada yargılanan insanlar özgürlüklerinden mahrum edildiler. Bu davada yargılanan, bizlerin şahsında ifade ve basın özgürlüğü oldu. Bizlerin şahsında gazetecilik engellenmeye çabalandı. Bugünün Türkiye’sinde medyanın içinde bulunduğu acınası durum bu davanın neticesindedir. Bize FETÖ’den dolayı soruşturma açan savcının kendisi hala FETÖ suçlamasıyla yargılanıyor. Ahmet Şık’ın gazeteciliğine tanığız. Hepimiz için hüküm kurmanızı istiyoruz. Biz her zaman basın özgürlüğünü ve gazeteciliği savunduk” ifadelerini kullandı.Ahmet Şık da “Suçu işleyenler burada oturanlar değil, bu komployu kuranlardır. Yargıtay kararı sizden önce yargılamada görev alanların haysiyetlerini değil menfaatlerini seçtiklerini ortaya koymuştur. Bilinsin ki ne korkacağız ne de diz çökeceğiz” şeklinde konuştu.Hakan Kara ise “Bu dava basın tarihine geçecek. Bu dava hukuk anlamında da çok ilginç bir hale gelmiştir. Geç gelen adalet adalet değildir. Cezaevinde yattık çıktık. Şu an ne olacağımız belli değil. Umarım ifade ve basın özgürlüğünün önemi kavranır. Bizlere beraat kararı vermenizi talep ediyorum” dedi.
Kart: Ben bir özür bekliyorum
Musa Kart, “Hayatımız boyunca kendimizi solcu diye tabir ettik. Koğuş kapısına sağ terör örgütü yazıldı. Yargıtay yaptığımızın gazetecilik olduğuna işaret etmişken biz bir özür beklemeyelim mi? Evet ben bir özür bekliyorum” şeklinde konuştu.Murat Sabuncu son sözünün, “Gazetecilik yaptık. Gazetecilik suç değildir. Özgürlüğü herkes için istiyoruz. Bu dava vicdanlarda sona ermeyecek. Beraat verecekseniz eğer Ahmet Şık içinde verin. Yoksa beni de mahkum edin. Gerçekleri söylemeye yazmaya gazetecilik yapmaya devam edeceğim“ dedi.Mustafa Kemal Güngör ise “Bu dava hukuki bir dava değil. Cumhuriyet gazetesini susturma davasıdır. Gazetede yayınlanan haber ve yazılar nedeniyle yargılanıyoruz. Basın ve ifade özgürlüğü hiçe sayılmıştır. Gazetecilik suç değildir. Bu türden toptan cezalandırma, ortaçağdaki engizisyonda dahi olmamıştır” diye konuştu.Müzakere için verilen aranın ardından kararını açıklayan mahkeme, Kadri Gürsel yönünden bozma kararına uyarak Gürsel’in beraatine, diğer sanıklar yönünden ise bozma kararına direnmeye karar verdi. Direnme kararının ardından dosya Yargıtay Ceza Genel Kurulu’na gidecek.
Ne olmuştu?
Yargıtay 16. Ceza Dairesi, Akın Atalay, Orhan Erinç, Murat Sabuncu, Aydın Engin, Hikmet Çetinkaya ve Ahmet Şık hakkında verilen mahkûmiyet kararlarını 12 Eylül 2019 tarihinde bozmuş, Şık dışındaki sanıklar için beraat talebinde bulunmuştu. Daire bu kararın beş yılın altında ceza aldıkları için temyiz hakkı bulunmayan Kadri Gürsel, Önder Çelik, Bülent Utku, Güray Öz, Musa Kart, Hakan Kara ve Mustafa Kemal Güngör’e de sirayet etmesi gerektiğine karar vermişti. Şık’ın ise TMK 6/2, 7/2 ve TCK 301 kapsamında yeniden yargılanması istenmişti.
Medya ve Hukuk Çalışmaları Derneği (MLSA) haber alma hakkı, ifade özgürlüğü ve basın özgürlüğü alanlarında faaliyet yürüten bir sivil toplum kuruluşudur. Derneğimiz başta gazeteciler olmak üzere mesleki faaliyetleri sebebiyle yargılanan kişilere hukuki destek vermektedir.