Denge ve Denetleme Ağı, cumhurbaşkanına hakaret suçunu düzenleyen 299. maddenin, cumhurbaşkanlığı hükümet sistemine uyum kapsamında yürürlükten kalkması için meclise çağrı yaptı. 299. maddenin cumhurbaşkanına, ceza yoluyla fazladan koruma sağladığını, basın ve ifade özgürlüğünü tehdit ettiğini savunan DDA, yalnız 299. madde değil, tüm hakaret suçlarının ceza kanundan çıkmasından yana
271 sivil toplum kuruluşundan oluşan Denge ve Denetleme Ağı, cumhurbaşkanına hakaret suçunun, varoluş amacının ötesinde kullanıldığına, ifade ve basın hürriyetini tehdit ettiğine işaret ederek, sorunun çözümü için önerilerini ilettiği bir politika belgesini karar vericilerle paylaştı. Konuya ifade özgürlüğü perspektifinden yaklaşan ağ, 299. madde başta olmak üzere, hakareti düzenleyen tüm suçların, uluslararası sözleşmeler ve kurumların da tavsiye ettiği gibi, ceza kanunundan çıkarılmasını öneriyor.
Türkiye’de son yedi yılda cumhurbaşkanına hakaret gerekçesiyle 13 bin civarında dava açıldı. Bu fillî durum, bir süredir yasanın amacının ötesinde bir anlayışla kullanıldığı ve ifade özgürlüğünü tehdit ettiği tespitlerinin yapılmasına neden oluyordu.
Hakareti suç olarak gören yasa hükümlerine ifade özgürlüğünü kısıtlamak amacıyla sıklıkla başvurulduğunu belirten DDA, cumhurbaşkanına hakaret suçu özelinde ise, “Seçilmişlerin, siyasi sorumluluklarının gereği olarak, ağır ya da hafif her türlü sözlü ifade, eleştiri, hiciv ve ithama karşı toleranslı davranmayı kabul etmeleri gerekir. Bu, idareye talip olmanın doğal sonucudur” ilkesini anımsattı.
Alternatif öneriler
Başta 299. madde olmak üzere, yasadaki hakaret suçunun yarattığı sorunları sıralayan DDA, mevcut hükümet sisteminde devlet başkanının tarafsız olmadığı, dolayısıyla fazladan bir hukuki koruma elde etmesinin meşru olmayacağını savundu. DDA ayrıca, hakaret iddiasıyla açılan davaların süresinin uzunluğu, yeterli gerekçeden yoksun tutuklamalar ve ertelenen hapis cezaları nedeniyle, ifade özgürlüğü literatüründe, soğutma etkisi (chilling effect) olarak adlandırılan duruma yol açtığını da hatırlatarak, Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi’nin Türkiye hakkında verdiği sık ihlal kararlarına atıfta bulundu: “Hakaret suçu gerekçesiyle açılan davalar, medya, sivil toplum ve vatandaşların, ifade ve meşru protesto haklarının, ceza yoluyla ve kamu kaynakları kullanılarak askıya alınmasına neden oluyor. Herhangi bir yasanın, temel hakları sınırlamak için kullanılması, infial yaratmak ve kutuplaştırmayı derinleştirmekten öte bir caydırıcılık da taşımıyor. 301. madde dolayısıyla yaşananlar ve gazeteci Hrant Dink’in suikastine uzanan süreç, henüz hafızalarımızda taze. Bu nedenle ifade özgürlüğü, anayasal ve yasal olarak daha net bir güvenceye kavuşmalı.”
DDA sorunun çözümü için aşağıdaki önerileri geliştirdi:
- Hakaret sorunu, çağdaş hukuksal eğilimlere koşut olarak, ceza kanunundan çıkarılmalı ve özel hukuk alanında disiplin hükümleriyle çözülmeli. Siyasi partiler, medya ve sivil toplum örgütleri, üslup ve söylemle ilgili kurallarını, demokratik bir çerçevede kendileri tanımlamalı.
- Hakaret suçu bütün halinde ceza kanunundan çıkarılamayacaksa, Venedik Komisyonu’nun da tavsiyesi üzere, 299. maddenin kaldırılması için mecliste temsil edilen tüm partiler harekete geçmeli. Ya da Anayasa Mahkemesi’ne yeniden başvurarak, cumhurbaşkanlığı hükümet sistemine uyarınca, yeni bir norm denetimi talep edilmeli.
- 299. maddenin kaldırılması durumunda, sert siyasi eleştirilerin önüne geçilmesi için, genel olarak hakaret suçunu düzenleyen 125. maddeye başvurulması ihtimaline karşılık, bu maddeye, suç siyasilere karşı işlendiğinde, yaptırımın 125. maddede tanımlananın da altına çekilmesini sağlayacak bir güvence konmalı.
- Eğer hem 125, hem de 299. maddeler korunacaksa, 299. maddenin tanımladığı cezalar, seçilmişlerin eleştiriye karşı daha toleranslı olmaları gerektiği ilkesinden hareketle, 125. maddenin de altına çekilmeli, sembolik düzeye indirilmeli.
Politika belgesinin tamamına buradan ulaşabilirsiniz.