İki çocuk annesi Gülsüm Kuyar, boşanmak üzere olduğu 12 yıllık eşi Mehmet Kuyar tarafından, çalıştığı okulda 11 yerinden bıçaklanarak 21 Şubat 2022 tarihinde öldürüldü. Devlet koruması altındaki Kuyar, katledilmeden altı gün önce karakola başvurarak, eşinin koruma kararını ihlal ettiğini söyledi.
Ankara Batı Cumhuriyet Başsavcılığı, Kuyar’ın bu başvurusunu ancak yedi gün sonra karara bağlayarak katil Mehmet Kuyar hakkında üç gün zorlama hapsi verdi. Ancak cinayet faili hızlı davranarak bu karardan bir gün önce Gülsüm Kuyar’ın çalıştığı okula gelerek onu katletti. Katil zanlısı Mehmet Kuyar, olaydan yedi gün sonra tutuklandı.
MLSA’ya konuşan ailenin avukatı Onur Tatar, yaşanan sürece dair şunları dile getirdi: “Gerekli önlemler zamanında alınmış olsaydı, devlet koruma kararının gereklerini tam olarak yerine getirmiş olsaydı, elbette bir insan hayatı yok olmayacaktı, çok acı, üzüntü verici ve geride kalanlar için de zorlu bir sürecin içerisindeyiz.”
Tatar: 'Opuz ve Paşalı emsal davalar'
Anayasa Mahkemesine (AYM) bireysel başvuruda bulunan Tatar, Avrupa İnsan Hakları Mahkemesinin (AİHM) emsal kararlarını hatırlatarak, “Bu konu ile ilgili AİHM’in daha önce vermiş olduğu emsal kararları var, Opuz v. Türkiye ve Paşalı v. Türkiye davaları bunlara örnek. AYM’deki bu sürecin geride kalanlar ve başvurucular yönünden olumlu olacağını düşünüyorum çünkü devletin en temel görevlerinden biri, bireyin yaşama hakkını korumaktır” ifadelerini kullandı.
Türkiye’nin İstanbul Sözleşmesinden çıkmasının kadın cinayetlerine davetiye çıkardığını da söyleyen Tatar, yine öldürülen Ayşe Paşalı için AYM’ye yaptıkları başvuruda devletin yaptığı savunmaya ilişkin şunları dile getirdi: “Devletimizin yaptığı savunmaya göre, İstanbul Sözleşmesinde taraf olduğumuz belirtilmişti, yani kadınların yeterince koruma altında olduğundan bahsetmişti. Devletin görevlerini tam ve eksiksiz yaptığı iddia edilmişti fakat buna rağmen İstanbul Sözleşmesinden çıkma kararı alındı. Elbette İstanbul Sözleşmesi olsaydı, olayların muhtemel failleri yönünde caydırıcı bir niteliği olacaktı. Şu an suç işlemeye eğilimli insanlar, İstanbul Sözleşmesinden çıkmış olmamız nedeniyle bir cezasızlık algısı içerisindeler, yani bir yaptırımla karşılaşmayacaklarını düşünüyorlar. Bu durumun muhtemel failleri cesaretlendirdiğini düşünüyorum. AYM’ye yaptığımız bireysel başvuruda bu hususu da özellikle ve önemle belirttik.”
Tatar, 6284 sayılı yasada öngörülen önleyici ve koruma tedbirlerinin yeterli, etkin ve süresinde uygulanmadığını ve devletin maktülün en temel hakkı olan “yaşama hakkını” koruma yükümlülüğünü bizzat kendi etkisizliği, özensizliği, dikkatsizliği ile ihlal ettiğini belirterek, AYM’ye tazminat talepli bireysel başvuruda bulunduğunu söyledi.
Acar: ‘Devlet korumasındayken nasıl böyle bir şey oldu?’
Devlet koruması altındayken öldürülen Gülsüm Kuyar, geride acılı bir anne ve iki de çocuk bıraktı. Çocukların velayetini alan anne Fatma Acar ise kızının kocası tarafından sık sık rahatsız edildiğini belirtti. Acar, “En son zaten iki ay uzaklaştırması olmasına rağmen kızımın yanına düzenli olarak gidiyormuş, hatta bir kere de karakolluk oldular. Kızım şikayet etti, o sırada tehdit de ediliyormuş, kızıma rahatsız edici görüntüler gönderiyormuş” sözlerini kullandı.
Kızının devlet koruması altındayken öldürüldüğünü söyleyen Acar, “Devlet korumasındayken nasıl böyle bir şey oldu? Devlete çok inandık, çok güvendik fakat koruma alamadık, çünkü olay, kızım çalışırken oldu” dedi.
Medya ve Hukuk Çalışmaları Derneği (MLSA) haber alma hakkı, ifade özgürlüğü ve basın özgürlüğü alanlarında faaliyet yürüten bir sivil toplum kuruluşudur. Derneğimiz başta gazeteciler olmak üzere mesleki faaliyetleri sebebiyle yargılanan kişilere hukuki destek vermektedir.