Duruşma Haberleri

Elif Akgül’e HDK davası: Ne geçmişte ne de bugün herhangi bir örgüte üye oldum

Elif Akgül’e HDK davası: Ne geçmişte ne de bugün herhangi bir örgüte üye oldum

Rabia Çetin 

HDK operasyonu kapsamında Şubat 2025’te tutuklanıp Haziran ayında tahliye edilen gazeteci Elif Akgül’ün “örgüt üyeliği” suçlamasıyla yargılandığı davanın ilk duruşması İstanbul 25. Ağır Ceza Mahkemesi’nde görüldü. Duruşmada iddianamenin özensiz hazırlandığını söyleyen Akgül, “HDK ile organik bağım yok, sadece gazetecilik ilişkim oldu” dedi. 

Duruşmaya Akgül'ün savunma ekibini oluşturan MLSA Eş Direktörü Veysel Ok, avukatları Batıkan Erkoç ve Tora Pekin ve çok sayıda gazeteci katıldı. 

Kimlik tespitinin ardından savunma yapan gazeteci Elif Akgül, hakkında açılan davada mahkeme heyetine yaptığı savunmada, iddianamede yöneltilen suçlamaları reddederek, “Ne geçmişte ne de bugün herhangi bir suç ya da terör örgütüne üye oldum, olmayı da düşünmedim” dedi. Akgül, üyesi olduğu kurumların sadece Türkiye Gazeteciler Sendikası (TGS), DİSK Basın-İş, Medya ve Hukuk Çalışmaları Derneği ile Folklor Kurumu Derneği olduğunu vurguladı.

“HDK ile organik bağım yok, sadece gazetecilik ilişkim oldu”

Akgül, savcılığın iddianamede dayandırdığı Halkların Demokratik Kongresi (HDK) hakkındaki suçlamalara da geniş şekilde değindi. HDK’nin hakkında “terör örgütü değildir” kararı bulunan, demokratik alanda siyaset yapan birey ve kurumların bir araya geldiği meşru bir yapı olduğunu söyleyen Akgül, şunları kaydetti: “Kuruluş kongresinde bağımsız feminist olarak yer aldım, sadece iki genel meclis toplantısına katıldım. Gazetecilik faaliyetlerim nedeniyle siyasi çalışmalara son verdim. Son 13 yıldır HDK ile ilişkim sadece gazetecilik çerçevesinde olmuştur. HDK’nın terörle ve suçla ilişkilendirilecek hiçbir faaliyetini görmediğimi, duymadığımı da söylemek isterim. İddianameye verilecek en öz ve en temel cevap budur.”

Akgül, iddianamenin “Genel Değerlendirme” bölümüne dikkat çekerek bu kısmın başka davalardan kopyalandığını söyledi: “18 Şubat operasyonunda gözaltına alınan ancak daha sonra dosyaları ayrılan davalardan kopyalanarak buraya yapıştırılmıştır. Benimle ilgili hiçbir iddia yok. Savcılık HDK’yi terörle ilişkilendirmeye çalışıyor ama somut tek bir delil sunamıyor.”

“Tapeler hukuksuz, mahremiyet ihlali”

Dosyadaki ses kayıtlarının 13 yıl öncesine ait olduğunu ve bu dinlemelerin dönemin Fethullahçı yargı-polis yapılanması tarafından yapıldığını belirten Akgül, şunları ifade etti: “Bu tapeler yıllar önce imha edilmeliydi. Buna rağmen bugün dosyada yer alıyor olması açık bir mahremiyet ihlalidir. İçeriğinde suç teşkil eden hiçbir şey yok. Ya toplantı ve gösteri hakkımı kullandığım ya da gazeteci olarak halkı bilgilendirme hakkımı kullandığım konuşmalar. Suç olan tek şey, bu kayıtların iddianamede yer almasıdır. Bu suçun faili ben değilim. Gezi davasında da aynı yöntem izlendi, usulsüz dinlemeler delil diye sunuldu. O dönem savcılık bunu ‘delillerin yeniden kıymetlendirilmesi’ olarak savunmuştu. Benim dosyamda ise buna dair hiçbir açıklama yok. Savcılık sadece hukuksuz şekilde bu belgeleri dosyaya eklemiş.”

“Açık kaynak taramaları yanlış, bazı kayıtlar bana ait değil”

İddianamede yer alan açık kaynak taramalarına da itiraz eden Akgül HDK’nin resmi sitesinde yer alan “Genel Meclis Üyeleri” listesinde adının geçmesinin bir “haber” değil, kamuoyunu bilgilendirme metni olduğunu vurguladı. “Yasadışı bir örgüt, üyelerini açıkça internette listeler mi?” diye soran Akgül, bunun hayatın olağan akışına aykırı olduğunu dile getirdi. turnusol.biz sitesinde yer alan imza metninin de KCK Basın davası öncesi meslektaşlarıyla dayanışmak için atıldığını belirten Akgül, “141 imzacının olduğu bir dayanışma metni, 13 yıl boyunca açık durdu. Eğer suç olsaydı işlem yapılırdı” dedi.

Akgül ayrıca iddianamede adı geçen bazı internet içeriklerinin aslında başka bir kişi olan Eğitim Sen Genel Sekreteri Elif Akgül Ateş’e ait olduğunu belirterek, “Polis sorgusunda da mahkemede de dile getirdim. Google’a bakılsa bile bunun farklı bir kişi olduğu görülürdü. Ancak savcılık bunu araştırma gereği bile duymamış” diye konuştu.

Akgül, evinden gözaltına alındıktan sonra dört gün emniyette tutulduğunu, ardından üç ay cezaevinde kaldığını hatırlatarak, “Üç ay boyunca savcılık delil toplamadı. Dosyada yarısı bana ait olmayan URL’ler, hukuksuz tapeler ve HDK hakkında kopyala-yapıştır bilgiler dışında hiçbir şey yok” dedi.

Savunmasının sonunda yurtdışına çıkış yasağına da değinen Akgül, şu ifadeleri kullandı: “Arada üç defa yurtdışına çıktım, geri döndüm. Eğer kaçma niyetim olsaydı dönmezdim. Memleketimi terk etmedim, etmeye de niyetim yok. Bugüne kadar yaptıklarımı yapmaya devam edeceğim. Seyahat hakkımı geri istiyor, hakkımdaki yurtdışı yasağının kaldırılmasını ve beraatıma karar verilmesini talep ediyorum.”

Akgül’ün savunmasının ardından iddianamede Elif Akgül ile birlikte yargılanan HDK Üyesi Mehmet Saltoğlu’nun savunmasına geçildi. Savunmaların ardından esas hakkındaki mütalaasını sunmak için dosyanın tarafına gönderilmesini isteyen savcı, “ölçülü olduğu” gerekçesiyle yurt dışına çıkış yasağının devamını talep etti.

“Yıllar önce imha edilen ses kayıtları üzerinden yargılama yapılamaz”

Savcılığı talebinin ardından savunma yapan MLSA Eş Direktörü Veysel Ok, iddianamenin hukuki dayanaktan yoksun olduğunu belirterek, “Müvekkil hakkında örgüt üyeliğini gösteren somut bir delil bulunmamaktadır. Yıllar önce imha edilen ses kayıtları üzerinden yargılama yapılamaz” dedi.

Ok, iddia makamının kurgusunun HDK’yi DTK ile özdeşleştirmeye dayandığını belirtti: “Savcılığın HDK=DTK şeklindeki formülasyonunu kabul etmiyoruz. DTK’nın merkezi Diyarbakır’dadır, HDK’nın merkezi İstanbul’dur. Yöneticileri, üyeleri, kuruluşları farklıdır. Savcılık bu iddiaya kendi kurgusu dışında hiçbir gerekçe göstermemiştir. DTK hakkındaki mahkeme kararını yanıltıcı biçimde kullanarak HDK’nin terör örgütü olduğu izlenimini yaratmaya çalışıyor. HDK, bu mahkeme salonundan iki kilometre ötede genel merkezi açık olan bir sivil toplum platformudur. HDK bir örgüt değildir, HDK’ya üye olunmaz. HDK’nin Türkiye’de faaliyet gösteren parti, dernek ve vakıflardan oluşan bileşenleri vardır. Bugün bile toplantılarına devam etmektedir.”

“Beraat kararları ve AYM içtihadı ortada”

Ok, bugüne kadar HDK faaliyetleri nedeniyle açılan davalarda onlarca beraat kararı verildiğini hatırlattı. Ayrıca Anayasa Mahkemesi’nin Ahmet Aslan kararına işaret eden Ok, “Terör örgütü üyeliği suçunun oluşması için fiillerin işlendiği tarihte kesinleşmiş bir mahkeme kararı olması gerekir. Müvekkilin katıldığı toplantılar sırasında böyle bir karar yoktu. DTK=HDK kabul edilse bile suç oluşmaz” dedi.

“Kolluk raporu bile delil olmadığını söylüyor”

Ok, polisin 2025 tarihli araştırma raporunda “Elif Akgül isimli şahsın örgütsel faaliyetleri konusunda teşhis ya da beyan elde edilememiştir” ifadelerinin yer aldığını belirterek, “Savcılığın emrindeki kolluk dahi örgüt üyeliğine dair hiçbir delil olmadığını yazıyor” dedi.

Savunmada, uzun yıllar süren soruşturmadan sonra elde edilen kayıtların yetersizliğine dikkat çeken Ok,  “On dört yıl süren soruşturma boyunca 11 bin telefon kaydı, 8 bin SMS, binlerce e-posta incelendi. İddianameye giren ise sadece 7 konuşma ve 2 mesajdır. Yalnızca iki toplantıya katılmak ne sürekli, ne çeşitli, ne de yoğun bir faaliyet olarak görülebilir. Örgüt üyeliği için aranan kriterler yoktur” diye konuştu. 

“Tapeler imha edildi, hukuka aykırı”

Ok, dosyada dayanak gösterilen telefon dinlemelerinin hukuka aykırı olduğunu belirterek şöyle konuştu: “Bütün tapeler 2014 yılında imha edilmiştir. Duruşmada dinleyip tartışma imkânımız yok. İmha edilen kayıtlar üzerinden yargılama yapılamaz. Duruşmanın amacı delilleri tartışmaktır ama dosyada delil yoktur. Bu nedenle iddianame iade edilmeliydi. CMK 135’e göre dinleme yapılabilmesi için kuvvetli suç şüphesine dayalı somut delil gerekir. Bu dosyada ilk delil dinlemenin kendisidir. Ayrıca kanun en fazla 6 ay dinlemeye izin verirken, müvekkil 24 ay boyunca dinlenmiştir.”

Ok, dinlemeleri yapan hâkim, savcı ve polislerin daha sonra “usulsüz dinleme ve örgüt üyeliği” suçlarından ceza aldığını hatırlatarak, “Bu kayıtlar başlı başına usulsüzlüğün kanıtıdır” diye konuştu.

“Gazetecilik faaliyetleri suç gibi gösteriliyor”

Tapelerin içeriğinde suç unsuru bulunmadığını da vurgulayan Ok şöyle konuştu: “Bu görüşmelerin tamamı gazetecilik faaliyetleridir. Gazeteciler haber kaynaklarıyla konuşur, editörlerine bilgi aktarır. Basın Kanunu, gazeteciye haber kaynağını koruma hakkı verir. Ancak iddianame bu hakkı ihlal ediyor. Müvekkilin 2012’de iki kısa telefon görüşmesinde toplantıya katılacağını söylemesi örgüt üyeliğini göstermez. Gazeteci Canan Rojin Akın ile yaptığı haber içerikli konuşma terör faaliyeti olamaz. Kadıköy’deki açlık grevine dair konuşma da bir gazetecinin haber takibidir. Müvekkil aynı gün Kağıthane’deki eyleme dair Twitter paylaşımı yapmıştır. 1 Mayıs 2013’te Bianet editörüyle yaptığı görüşme tamamen haber amaçlıdır. Gezi Parkı sürecinde meslektaşı Ayça Söylemez ile yaptığı mesajlaşma, aynı gün Bianet’te haber olarak yayımlanmıştır.”

“Beraat dışında verilecek herhangi bir karar hukuka aykırı olur”

Ok, ayrıca iddianamenin özensiz hazırlandığını belirterek, “Müvekkil Elif Akgül ile KESK Eski Kadın Sekreteri Elif Akgül Ateş karıştırılmıştır. İddianamede geçen bazı haberler aslında Elif Akgül Ateş’e aittir. Savcılık adli sicil kontrolü dahi yapmamış. Bu özensizlik iddianamenin hukuki geçerliliğini ortadan kaldırır” dedi.

Savunmasını tamamlayan Ok, “Delil yok, tapeler imha edilmiş, kalan kayıtlar hukuka aykırı. Müvekkilin faaliyetleri gazetecilikten ibarettir. Beraat dışında verilecek herhangi bir karar hukuka aykırı olur” diyerek Akgül’ün beraatini talep etti.

“Dijital materyaller iade edilsin, adli kontrol uygulaması kaldırılsın”

Ardından savunma yapan MLSA Hukuk Birimi’nden avukat Batıkan Erkoç, Akgül’ün gözaltına alındığı sırada el konulan dijital materyallerine ilişkin hazırlanan raporda hiçbir suç unsuruna rastlanmadığını söyledi. Erkoç, “Bu el konulan dijital materyallerin iade edilmesini talep ediyoruz” dedi. 

AYM’nin gazetecilerin yurt dışına çıkış yasağı hakkında verdiği ihlal kararını mahkemeye sunan Batıkan Erkoç, “Yurt dışına çıkış yasağı olarak uygulanan adli kontrol talebinin kaldırılmasını talep ediyoruz” diye konuştu. 

Daha sonra savunma yapan avukat Tora Pekin de adli kontrol uygulamasının kaldırılmasını talep etti.

Duruşma 4 Aralık’a ertelendi

Savunmaların ardından kararını veren mahkeme dijital materyallerin iade edilmesine ve adli kontrol uygulamasının devamına karar vererek, duruşmayı 4 Aralık saat 10.05’e erteledi.

Image

Medya ve Hukuk Çalışmaları Derneği (MLSA) haber alma hakkı, ifade özgürlüğü ve basın özgürlüğü alanlarında faaliyet yürüten bir sivil toplum kuruluşudur. Derneğimiz başta gazeteciler olmak üzere mesleki faaliyetleri sebebiyle yargılanan kişilere hukuki destek vermektedir.