Medya ve Hukuk Çalışmaları Derneği (MLSA) tarafından bu yıl beşincisi düzenlenen "Faili Meçhul: Cezasızlıkla Mücadele" paneli, 23 Kasım Çarşamba günü Beyoğlu’nda bulunan Cezayir Toplantı Salonları’nda gerçekleşti.Siyasi suikastlar sonucu öldürülenler ile zorla kaybedilenlerin yakınları ve bu alanda mücadele edenlerin bir araya geldiği panelde; 1992’de Diyarbakır’da katledilen Kürt gazeteci ve yazar Musa Anter’in oğlu Dicle Anter, 1994’te Ankara’da yargısız infazla öldürülen Kürt avukat Yusuf Ekinci’nin oğlu avukat Sertaç Ekinci, 1995 yılında polis tarafından gözaltına alındıktan sonra zorla kaybedilen Hasan Ocak’ın kız kardeşi Maside Ocak ve 1991 yılında öldürülen Kolombiyalı gazeteci Julio Chaparro’nun oğlu siyaset bilimci ve tarihçi Daniel Chaparro Diaz konuşmacı olarak yer aldı.
Daniel Chaparro Diaz ve Mehveş Evin
Cezasızlığa dikkat çekmek ve bu suçları işleyenlerin adalete teslim edilmesi için neler yapılabileceği konusunda farkındalık yaratmak için düzenlenen panelin moderatörlüğünü gazeteci ve yazar Mehveş Evin yaptı.
Ocak: ‘Abimin kaybedilen son insan olmasını istedik’
Panel, Maside Ocak’ın açılış konuşmasıyla başladı.Kaybetmenin, 90’lı yıllarda bir devlet politikası haline geldiğini söyleyen Ocak, Cumartesi Anneleri/İnsanları olarak Türkiye’nin dört bir yanında gözaltında kaybedilip katledilen insanlar için adalet istediklerini söyledi.Ocak, "Ağabeyim gözaltında kaybedilen ilk insan değildi ama biz son insan olmasını istedik. Sevdiklerimizin gözaltında kaybedilmesinden itibaren hayatımızı iki şey belirledi: Mezarsızlık ve cezasızlık. Mezar ve kayıplarımızı istiyoruz. Hakikatin açığa çıkarılmasını ve katledenlerin cezalandırılmasını talep ediyoruz" diye konuştu.
Anter: ‘30 yıl boyunca etkin bir araştırma yapılmadı’
Ocak’tan sonra Dicle Anter söz aldı.Siyasi cinayetlerin, korku ikliminin oluşması için yapılan eylemler olduğunu belirten Anter, "Tabii ki biz hiçbir insanın öldürülmesini istemeyiz ancak düşünen insanların öldürülmesi kadar kötü bir şey yoktur. Düşünen insanın öldürülmesi toplumsal belleğin ortadan kaldırılmasıdır" dedi.1992 yılından beri cinayetin aydınlatılmasına yönelik etkin bir araştırma yapılmadığını söyleyen Anter, 30 yılın sonunda davanın düşürüldüğünü hatırlatarak "Bu mahkeme sürecinde de dava dosyasına ilişkin imza sonrasında bize verilen yalnızca mor bir dosya ve A4 kağıdı olmuştu. Biz davayı bugünkü noktaya tırnaklarımızla kazıya kazıya getirdik" diye konuştu.
Diaz: ‘Aynı kaderi paylaşıyoruz'
Panele Kolombiya’dan katılan siyaset bilimci ve tarihçi Daniel Chaparro Diaz da farklı coğrafyalarda yaşamalarına rağmen tüm kayıp yakınları olarak aynı kaderi paylaştıklarını belirtti. Kolombiya'da sadece gazetecilerin değil birçok insanın faili meçhul cinayetlere kurban gittiğini söyleyen Diaz, "30 yıldır aynı şeyi talep ediyor, adalet istiyoruz. Adalet yerini bulana kadar da mücadeleyi bırakmayacağız. 30 yıl boyunca adalet mücadelesi vermek insanı gerçekten yoruyor ancak yorulmadan, yılmadan devam etmek gerekiyor. Hafıza, toplumun bütünlüğü açısından çok önemli. Bu hafızayı ikinci ve üçüncü nesle aktararak mücadeleyi gelecek nesillere de taşımalıyız" diye konuştu.
Ekinci: 'Bu, devletin ta kendisidir'
Avukat Sertaç Ekinci de babasının kaybedilişinin aydınlatılması için verdikleri mücadeleden bahsederek "Faili meçhul cinayetler istisnai bir durum değil. Bu, bütün ülkelerde yaşanıyor ancak Türkiye niceliksel olarak biraz farklı" dedi.Ekinci, "Derin devlet kavramı 90’lı yıllarda liberal yazarlar tarafından icat edilmiş ve hiçbir gerçekliği olmayan bir kavramdır. Derin devlet falan yok, bu devletin ta kendisidir" diye konuştu.
Fotoğraflar: Mevlüt Oğuz
Medya ve Hukuk Çalışmaları Derneği (MLSA) haber alma hakkı, ifade özgürlüğü ve basın özgürlüğü alanlarında faaliyet yürüten bir sivil toplum kuruluşudur. Derneğimiz başta gazeteciler olmak üzere mesleki faaliyetleri sebebiyle yargılanan kişilere hukuki destek vermektedir.