Haberler

Ferit Demir anlattı: İktidar medyasının çalışanlarına İliç'te 'maske takma' talimatı verildi

Ferit Demir anlattı: İktidar medyasının çalışanlarına İliç'te 'maske takma' talimatı verildi

CANAN KAYA

Erzincan’ın İliç ilçesinde bulunan Çöpler Altın Madeni’nde 13 Şubat’ta meydana gelen toprak kayması nedeniyle 9 işçi göçük altında kaldı. Facianın üzerinden 9 gün geçmesine rağmen işçilere ulaşılamadı, kayma devam ettiği için de arama kurtarma çalışmalarına ara verildi.

Kanadalı şirket SSR Mining ve Çalık Holding’e bağlı Lidya Madencilik ortaklığında kurulan Anagold Madencilik’in işlettiği altın madenine, yıllardır yapılan uyarılara rağmen ÇED olumlu raporu verilmiş ve iki kez kapasite artışı yapılmıştı. Üstelik 2021’de 50 ton siyanürlü su sızmasına rağmen maden kapatılmadı, önlemler alınmadı. Gazeteciler bu ihmallere dikkat çekmek ve olayın nasıl yaşandığını aktarmak için uğraşırken, iktidar ve şirket yetkilileri türlü baskılarla gazetecilerin gerçeği aktarmasını engellemeye çalışıyorlar.

Öte yandan bölgede siyanür ve zararlı atık sızıntısı riski olduğu için gazetecilerin maske takması gerektiği ve medya kurumlarının gerekli önemleri alması çağrısı yapıldı. Ancak facianın ilk günlerinde bölgede yalnızca eleştirel televizyonların muhabirlerinin maske taktığı görüldü. İktidara yakın yayın yapan kanalların muhabirleri yayınlarını maskesiz yapıyorlardı. Maske takan gazetecilerden biri de Halk TV muhabiri Ferit Demir’di. Demir, geçtiğimiz günlerde ‘yayın biter bitmez maskesini çıkardığı’ iddiasıyla iktidar medyası tarafından ‘şov yapmakla’ suçlandı.

Peki gerçekte ne yaşandı? Gazeteciler İliç’te hangi baskılarla mücadele ediyor?

Ferit Demir’e sorduk o da yaşananları şöyle anlattı:

‘Tel örgülerin arasında röportaj yaptık’

“Anagold Madencilik şirketinin nizamiye girişinde hem demir kapı hem de tel örgü var. Orada karşılıklı iki bina bulunuyor. Birinde ilk gün yakınları göçük altında kalan aileleri bekletiyorlardı. Hatta ikinci gün belli bir saate kadar tel örgülerin arasından röportaj yapıp görüşebiliyorduk ailelerle.

Sonra kriz masası yetkilileri bundan rahatsız oldular ve aileleri yukarıya taşıdılar. Buraya geldiklerinde araçla alıyorlar, yukarıdaki yönetim merkezine götürüyorlar. Sonra da arabayla alıp istedikleri yere bırakıyorlar. Dolayısıyla ailelerin gazetecilerle iletişim kurmalarını çok istemiyorlar. Ailelerin yüzde 90’ı da baskı nedeniyle gazetecilerle görüşmüyorlar.

‘Gazetecilerin görüntü alması engelleniyor’

Bu arada gazetecilerin, maden sahasının nizamiye kapısının dışında görüntü almaları yasak. Örneğin; maden sahasının dışında Sabırlı Deresi denilen alanda, siyanürün Fırat Nehri’ne aktığı bir bölge var. Sıkı sıkıya kurallara uydukları için orada hiçbir gazeteci çekim yapmıyor. Ben dün orada canlı yayın yapacaktım, engellemeye çalıştılar. Sonra yayına CHP Bursa Milletvekili Orhan Sarıbal’ı davet ettim. O gelince engel olamadılar. Bu sayede ilk kez orada yayın yapabildik ve siyanürlü suyun geçiş yaptığı dereyi gösterdik. Daha sonra bizi o alandan hemen çıkardılar. Çıkarma yetkileri olmadığı halde… Maden ocağının etrafında nereye gitsek kapatmışlar. Gazetecilerin görüntü alması tamamen engelleniyor. Devlet yetkilileri neyin gösterilmesini istiyorsa onu göstermemizi istiyorlar. Bu nedenle gazetecilerin çalışma koşulları çok zorlu.

İlk gün burada olan -iktidar medyasında çalışanlar da dahil- bütün gazeteciler kokudan etkilenmişti. Hazırlıklı gelinmediği için kimsede maske de yoktu. Arabamda deprem döneminden kalan maskeler vardı, onları taktım ancak ambulanslar gelince ambulanslardan maske talep ettim. Bize maske verdiler, daha sonra bütün gazeteciler o maskeleri taktılar.

Oradaki bütün gazeteciler koku ve boğazında yanma hissetti. Bu nedenle de maskeyle yayın yaptılar. Sonra bakanlar “Siyanür sızıntısı yoktur” açıklaması yapınca, çalıştıkları kanalların genel merkezleri onlara “Bu algı oluyor, takarsanız iktidarı dinlemiyor diyecekler, çıkarın” talimatı verince maskeler çıktı. Ama ben takmaya devam ettim.

Koku ortadan kalkıncaya kadar ilk 4 gün buradan yayın yaptım. Filtreli maske bulamadığımız için bu maskeleri de günde 10 kez değiştirmemiz gerekiyordu. Sürekli yağmur yağıyordu. Hedef gösterildiğim gün yayın bitiminde yağmurdan ıslanan maskemi hafiften aşağıya indirdim, çıkartmadım. Kısa bir süre sonra da yukarıya çektim zaten. O sıradaki iki saniyelik bir görüntüyü almış iktidar medyası ama devamını koymamış. Dört gün boyunca burada maskeli yayın yaptım diye onların zoruna gitti. TELE1 ve NOW muhabirleri de sürekli takıyorlardı maskelerini.

‘Acıbadem kokusu gibiydi’

Bugün de uzmanlarla konuştum. Uzmanlar, ilk üç günlük yoğunluktan sonra o gazların havadan kaybolduğunu söylediler. Liç kayması olduğu gün yıllarca birikmiş olan gaz yoğun bir şekilde yayılmıştı çünkü. Acıbadem kokusu gibiydi ve rüzgarın çok fazla olması nedeniyle sürekli değişiyordu koku. Gerçekten de herkesin boğazında ve göğsünde bir sıkıntı yarattı. Eğer benim kurumum bana ‘maske takma’ deseydi bile ben takardım o maskeyi. Çünkü benim sağlığım önemli. Kaldı ki Halk TV de asla böyle bir şey söylemez bizlere.

Gazetecilik yapmak yerine benim aleyhime yayın yaptılar. Bu da çok çirkindi. Benimle ilgili haber yapan Ülke TV muhabirine ‘Ben buradaydım, neden bana sormadın’ dedim. ‘Sana mı soracağım’ dedi…”

Image

Medya ve Hukuk Çalışmaları Derneği (MLSA) haber alma hakkı, ifade özgürlüğü ve basın özgürlüğü alanlarında faaliyet yürüten bir sivil toplum kuruluşudur. Derneğimiz başta gazeteciler olmak üzere mesleki faaliyetleri sebebiyle yargılanan kişilere hukuki destek vermektedir.