Diyarbakır - 2016 yılında Kanun Hükmünde Kararname (KHK) ile kapatılan İMC TV’nin Program Koordinatörü Ayşegül Doğan’ın 2010 - 2012 yılları arasında gazetecilik faaliyeti kapsamında Demokratik Toplum Kongresi (DTK) yöneticileriyle yaptığı görüşmeler, röportajlar ve katıldığı etkinlikler gerekçe gösterilerek yargılandığı davanın karar duruşması bugün Diyarbakır 9. Ağır Ceza Mahkemesinde görüldü. İstanbul’da ikamet eden Doğan’ın COVID-19 temaslı olduğu gerekçesiyle duruşmanın ertelenmesi talebini “davanın makul sürede sonuçlanması için” reddeden mahkeme, gazeteciye son savunmasını almadan “örgüt üyeliği” suçundan 6 yıl 3 ay hapis cezası verdi.Gazeteci Doğan sağlık sorunları nedeniyle duruşmaya katılmadı. Doğan’ın avukatları Emel Ataktürk Sevimli, Emin Aktar ve Ahmet Özmen ise salonda hazır bulundu. Gazeteci Doğan, COVID-19 temaslı olduğu gerekçesiyle mahkemeye mazeret sundu ve esasa ilişkin son savunmasını yapmak için mahkemeden ek süre talep etti. Heyet, Doğan’ın mazeretini “yargılamanın geldiği aşama göz önünde bulundurarak davanın makul sürede sonuçlanması için” reddetti. Duruşmada ilk olarak söz alan iddia makamı, bir önceki duruşmada mahkemeye sunduğu mütalaasını tekrar ederek Doğan için “silahlı örgüt üyeliği” suçundan 15 yıla kadar hapis cezası talep etti, mütalaa doğrultusunda hüküm verilmesini istedi.
“Bir gazeteci olarak toplantıya çağrılmak sizi örgüt üyesi yapmaz”
Mütalaaya ilişkin son savunma için söz alan avukat Emel Ataktürk Sevimli, iddia makamının esas hakkındaki mütalaasına katılmadıklarını söyledi. Savunmasına müvekkilinin DTK faaliyetlerine katılıp katılmadığına yönelik bir değerlendirme ile başlayacağını belirten Ataktürk, müvekkilinin DTK’nin daimi meclis ve komisyon üyesi olduğuna dair iddianın ortam dinleme kayıtlarında 5 farklı kişiye ait olan konuşmalarda müvekkilinin isminin geçmesine dayandırıldığını ifade etti. Ataktürk, dosya kapsamında toplanan tüm deliller değerlendirildiğinde Doğan’ın, DTK daimi meclis üyesi ya da kurum delegesi olmadığının, DTK çalışmalarına fiilen katılmadığının açıkça ortaya çıktığını söyledi. Gazeteci olan müvekkilinin DTK’nin Sağlık Komisyonuna üye olmasının mesleği itibariyle de mümkün olmadığını daha önceki savunmalarında da dile getirdiğini aktaran Ataktürk, Doğan’ın gazeteci kimliğiyle davet edildiği dört adet DTK etkinliğinin yalnızca iki tanesine katıldığını, diğer iki etkinliğine ise katılmadığını hatırlattı. Müvekkilinin moderatör ve panelist sıfatı ile davet edildiği bu etkinliklerin haberlerini ve programlarını da yaptığına dikkat çeken Ataktürk, o dönem İMC TV’de yayınlanan bu haber programlarıyla ilgili RTÜK’ün de herhangi bir soruşturma açmadığını ifade etti. Ataktürk, bu dosya kapsamında öne sürülen hiçbir delilin Yargıtay’ın “örgüt üyeliği” hususundaki içtihatı örtüşmediğini vurgulayarak, “Gazeteci olarak bir toplantıya çağrılabilirsiniz ama bu sizin örgüt üyesi olduğu anlamına gelmez. Ben bunu bir gazetecinin haber takibi için yaptığı görüşmelerin kriminalize edilmesi olarak görüyorum,” dedi. Ataktürk hukuka aykırı bir şekilde elde edilen deliller üzerinden müvekkilinin cezalandırılamayacağını vurgulayarak Doğan’ın beraatini istedi.
“Bu dava Doğan şahsında gazetecilere had bildirme davasıdır”
Avukat Mehmet Emin Aktar, Covid-19 pandemisinin bütün dünyayı etkilediği böyle bir dönemde İstanbul’da ikamet eden müvekkilinin sağlığına dair kaygılar nedeniyle sunduğu mazeretin kabul edilmemesinin adil yargılanma hakkının ihlali olduğunu vurguladı. İddianamede müvekkilinin suç tarihinin 23 Mayıs 2018 olarak geçtiğini ancak yürütülen soruşturmanın 2010 - 2013 yılları arasında yapıldığına dikkat çeken Aktar, CMK’nın 135. maddesi uyarınca bir kişi hakkında dinleme kararı verilmesi için o kişinin şüpheli sıfatı olması gerektiğini söyledi. Aktar, müvekkili Doğan’ın ise 2018 yılında başlatılan soruşturmaya kadar şüpheli sıfatı taşımadığını hatırlattı. Teknik takibin yapıldığı dönemde müvekkilinin şüpheli olmadığını dile getiren Aktar, savcılığın bu dinlemeleri sonlandırırken kimseye bir suçlama yöneltmediğini ya da herhangi bir takipsizlik kararı vermediğini hatırlattı. Doğan hakkında başlatılan soruşturmanın bir suç soruşturması olmadığını, FETÖ üyelerinin örgütsel çıkarı amacıyla yargının araçsallaştırıldığı bir faaliyet olduğunu ifade eden Aktar, bu deliller üzerine inşa edilmiş bir davada verilecek cezanın Türkiye yargısında bir yara açacağını ve bunun Doğan’dan bir öç alma olacağını ifade etti. Aktar, bu davanın Ayşegül Doğan şahsında gazetecilere ve yazarlara had bildirme davası olduğunu vurguladı. Eş başkanları milletvekili olan ve anayasa çalışmaları için meclise davet edilen bir sivil toplum platformu olan DTK’den silahlı örgüt çıkarılamayacağına dikkat çeken Aktar, “Yargılamayı yapanlar bizi gerizekalı sanıyor. Kürtçe anadilde eğitim olmalı denilince, kayyım atanmasına karşı düzenlenen etkinliklere katılınca ‘Kandil’den talimat alıyorsun’ denilmektedir. Biz kendi başımıza bir şey üretemez, bir şey düşünemez miyiz? Bunlar benim fikrim ve düşüncelerim” dedi. Aktar son olarak müvekkili hakkında beraat kararı verilmesini talep etti.Son olarak söz alan avukat Ahmet Özmen, Doğan’ın hukuka aykırı bir şekilde elde deliller üzerinden cezalandırılamayacağını ifade ederek müvekkilinin örgüt üyesi olduğuna dair kod ismi ya da benzeri herhangi bir delilin ortaya konulamadığını hatırlattı.
Avukatlar kararı istinafa taşıyacak
Kısa bir aranın ardından hükmünü açıklayan mahkeme heyeti, gazeteci Doğan’a n üzerine atılı“silahlı örgüt üyeliği” suçundan 6 yıl 3 ay hapis cezası verdi. Mahkeme ayrıca Doğan hakkında yurt dışına çıkış yasağı uygulanmasına da karar verdi. Doğan’ın avukatları bu kararı istinaf mahkemesine taşıyacaklarını ifade etti.
Medya ve Hukuk Çalışmaları Derneği (MLSA) haber alma hakkı, ifade özgürlüğü ve basın özgürlüğü alanlarında faaliyet yürüten bir sivil toplum kuruluşudur. Derneğimiz başta gazeteciler olmak üzere mesleki faaliyetleri sebebiyle yargılanan kişilere hukuki destek vermektedir.