Duruşma Haberleri

Gazeteci Deniz Yücel’in davasında karar Temmuz’a kaldı

Gazeteci Deniz Yücel’in davasında karar Temmuz’a kaldı
İstanbul – Türkiye’de yaklaşık bir yıl tutuklu kaldıktan sonra tutuksuz yargılanmak üzere tahliye edilen Die Welt gazetesi eski Türkiye temsilcisi Deniz Yücel’in “terör örgütü propagandası” ve “halkı kin ve düşmanlığa tahrik etmek” suçlamalarıyla yargılandığı davanın sekizinci duruşması bugün görüldü. Yücel’in avukatı Veysel Ok’un esasa ilişkin savunmasını dinleyen ve bugün hükmünü açıklamayan mahkeme heyeti, bir sonraki duruşmanın 16 Temmuz tarihinde görülmesine karar verdi. Bugün İstanbul 32. Ağır Ceza Mahkemesinde görülen duruşma sırasında COVID-19 önlemleri çerçevesinde kısıtlı sayıda seyirci ve basın mensubu mahkeme salonuna alındı. Duruşmayı takip edenler arasında Alman Başkonsolosluğu yetkilileri ve Sınır Tanımayan Gazeteciler (RSF) Türkiye temsilcisi Erol Önderoğlu da vardı. Gazeteci Deniz Yücel’i avukatı Veysel Ok temsil etti. Savcı, bir önceki celse sunduğu mütalaasını tekrar ederek Yücel’in “terör örgütü propagandası” ve “halkı kin ve nefrete tahrik etmek” suçlamalarından cezalandırılmasını istedi. Esasa ilişkin savunmasını yapan avukat Veysel Ok, soruşturma aşamasında yaşanan hukuksuzluklara, iddianamedeki eksikliklere ve Anayasa Mahkemesi’nin (AYM) Deniz Yücel’in bir yıl süren tutukluğunda kişi güvenliği ve özgürlüğü hakkı ile ifade özgürlüğü hakkının ihlal edildiğine yönelik kararına detaylı şekilde değindi.

‘Kendi iradesiyle ifade vermek için gitti, farklı soruşturmadan 1 yıl tutuklu kaldı’

Yücel’in ilk olarak dönemin Enerji ve Tabii Kaynaklar Bakanı olan Berat Albayrak’ın RedHack tarafından sızdırılan e-mailleri ile ilgili sürdürülen soruşturma kapsamında ifadeye çağrıldığını hatırlatan Ok, süreci şöyle anlattı: “Daha önce başlamış bir soruşturmanın şüphelisi olarak, kendi iradesiyle ifade vermek üzere gitmiş olduğu Emniyet’te alınan ifadesinde, söz konusu soruşturmayla ilgili herhangi bir soru sorulmadan ve delil gösterilmeden, sadece kimlik ve iletişim bilgileri ile soruşturmanın diğer şüphelileri olan gazetecileri tanıyıp tanımadığı soruldu. 13 gün boyunca gözaltında tutulduktan sonra dosyası kamuoyu tarafından RedHack soruşturması olarak bilinen bu soruşturmadan da ayrıldı, başka bir soruşturma kapsamında bir yıl boyunca tutuklu kaldı, bu tutukluluğun 10 ayı tecritte geçti.”  Deniz Yücel’in tutuklu bulunduğu süre boyunca hakkında yandaş medya tarafından yapılan haberlere ve beyanda bulunan siyasetçilere de değinen Ok, “Bu haberler vesilesiyle Deniz Yücel’in takip altına aldığını ve her eyleminin incelendiğini görebiliriz. Bu açıklamalar, kamuoyunda Deniz Yücel’in önemli bir ‘terörist’ olduğu, hatta ‘ajanlık yaptığı’ intibası yarattı” ifadelerini kullandı. 

‘Yücel’in dünya görüşü, mesleği ve gazetecilik anlayışı yargılanmaktadır’ 

Bir yıllık tutukluluğun ardından gelen iddianamenin ise iki buçuk sayfadan ibaret olduğunu ve yalnızca müvekkilinin Die Welt gazetesinde çıkan haber ve makalelerinden oluştuğunu vurgulayan Ok, “Bu iddianame ve ekleri bizi ve kamuoyunu büyük bir hayal kırıklığına uğrattı. Böylesine önemli bir soruşturma, hatalı çevirilerle dolu makaleler, haberler ve ne olduğu belirsiz, metin bile denemeyecek bir rapordan ibaretti” dedi. AYM’nin gazeteci Deniz Yücel’in bir yıl süren tutukluğunda kişi güvenliği ve özgürlüğü hakkı ile ifade özgürlüğü hakkının ihlal edildiğine yönelik kararına atıfta bulunan Ok, “Müvekkilimi isnat edilen suçlamalar kapsamında gözaltına almak için dahi yeterli somut delil söz konusu değildir, AYM bu konuda tespitini yapmıştır” dedi.  “Bu davada, Deniz Yücel’in dünya görüşü, mesleği ve gazetecilik anlayışı yargılanmaktadır” diyen Ok, mahkemeyi AYM kararını göz önüne almaya çağırdı. Savcının mütalaasını yeterince araştırma yapmadan, iddianamede yer alan ifadeleri tekrarlayarak yazdığına dikkat çeken Ok, iddianameye konu olan haber ve makalelerin içeriğini tek tek açıklayarak Yücel’in ifadelerinde herhangi bir örgüt propagandasına yönelik suç unsurunun oluşmadığını belirtti.

‘Almanya halkı mı, yoksa Türkiye halkı mı ‘kin ve düşmanlığatahrik edildi?’

“Halkı kin ve düşmanlığa tahrik etme” suçlaması yöneltilen gazeteci Yücel’in kin ve düşmanlığa tahrik ettiği halkın kim olduğunu soran Ok, “Türkiye halkı mı, yoksa Almanya halkı mı? Bu madde, Türkiye halkının huzur ve sükûnunu korumak için mi tanzim edilmiştir, yoksa Almanya halkının mı? Bu sorunun cevabı net; elbette Türkiye halkının. Oysa müvekkilim haberlerini Almanca yazar ve bunlar Almanya’da yayımlanır,” ifadelerini kullandı, bu suçun unsurlarının oluşma olasılığı olmadığını vurguladı. Son olarak emsal teşkil edecek AYM ve AİHM kararlarını ve içtihatlarını mahkemeye hatırlatan Ok, gazeteci olan müvekkiline yüklenen ‘terör örgütü propagandası yapma’ ve ‘halkı kin ve düşmanlığa tahrik etme’ suçlamaları ile, Yücel’in gazeteciliğine hakim olan demokratik düşünceleri, çabaları ve başarıları arasında apaçık bir uyumsuzluk ve tutarsızlık bulunduğunu belirtti, müvekkilinin beraatini talep etti.   Mahkeme heyeti, avukat Ok’un mahkemeye yazılı olarak da sunduğu savunmasını incelemek ve değerlendirmek için süreye ihtiyacı olduğunu belirterek bir sonraki duruşmanın 16 Temmuz 2020 tarihinde görülmesine karar verdi.

AYM, tutukluluğa ‘ifade özgürlüğü ihlali’ demişti

2018 yılında tahliye edildikten sonra Almanya’ya dönen Die Welt muhabiri Deniz Yücel’in başvurusunu iki yıl sonra karara bağlayan Anayasa Mahkemesi, 28 Mayıs 2019 tarihinde Yücel’in bir yıl süren tutukluğunda kişi güvenliği ve özgürlüğü hakkı ile ifade özgürlüğü hakkının ihlal edildiğine hükmetmişti. AYM kararında, “Röportajlara dayalı haber bildirimi, basının kamu çıkarlarının koruyuculuğu rolünü yerine getirmesinde önemli araçlardan biridir. Bir röportaj esnasında başkası tarafından dile getirilen görüşlerin yayınlanması sebebiyle bir gazetecinin suçlanması kamu çıkarını ilgilendiren konuların tartışılmasında basının katkısını ciddi biçimde engelleyebilir,” denilmişti. Yücel’in tutuklanmasına gerekçe gösterilen diğer yazılarının da politik eleştiri niteliğinde ve dolayısıyla ifade özgürlüğünün güvencesi altında olduğu belirtilen kararda, bu yazıların suç işlendiğini gösteren kuvvetli belirti taşıdığının mümkün olmadığı ifade edilmişti.
Image

Medya ve Hukuk Çalışmaları Derneği (MLSA) haber alma hakkı, ifade özgürlüğü ve basın özgürlüğü alanlarında faaliyet yürüten bir sivil toplum kuruluşudur. Derneğimiz başta gazeteciler olmak üzere mesleki faaliyetleri sebebiyle yargılanan kişilere hukuki destek vermektedir.