AZİZ ORUÇ
İzmir’de ve son dönemde gazetecilerin gözaltına alınıp tutuklanmasına tepki gösteren gazeteci ve gazeteci meslek örgütleri, gözaltına alınan gazetecilerin bir an önce serbest bırakılması gerektiğini belirtti.
İzmir’de polisler sabah saatlerinde birçok gazetecinin evlerine baskın düzenledi. Mezopotamya Ajansı (MA) muhabirleri Semra Turan, Delal Akyüz ve Tolga Güney, JINNEWS muhabiri Melike Aydın ile Gazete Duvar muhabiri Cihan Başakçıoğlu gözaltına alındı. Ayrıca Halkların Eşitlik ve Demokrasi Partisi (DEM Parti) basın çalışanı Fatma Funda Akbulut da gözaltına alındı. Gözaltı gerekçeleri öğrenilemeyen 6 kişi, Çankaya’da bulunan TEM Şube’ye götürüldü. Dosyada 24 saat avukat kısıtlılığı olduğu için gazetecilerle görüşmek isteyen avukatlara izin verilmediği belirtildi.
İstanbul’da gazeteci Kibriye Evren’in gözaltına alınması, Diyarbakır’da gazeteci Selamet Turan’ın tutuklanması ve son olarak bugün sabah saatlerinde 6 gazetecinin evlerine düzenlenen baskınla gözaltına alınmasına birçok kesim tepki gösterdi. Gazeteciler, Türkiye Gazeteciler Cemiyeti, Türkiye Gazeteciler Sendikası, Dicle Fırat Gazeteciler Derneği, gazetecilerin gözaltına alınması ve gazetecilere yönelik baskılara ilişkin Medya Hukukçular Derneği’ne (MLSA) konuştu.
Gazetecilerin İzmir’de gözaltına alınmasına tepki gösteren Gazeteciler Cemiyeti Genel Sekreteri Kenan Şener şunları söyledi:
“Özellikle son iki-üç yılda gazetecilerin üzerindeki gözaltı baskısı görülmemiş düzeye ulaştı. İzmir’de meslektaşlarımızın gözaltına alınması da bunun son örneği oldu. Gazeteciler herkesin gözü önünde mesleklerini icra eden, hemen her gün resmi kurumlara, mahkemelere, belediyelere ve halka açık her yere gidip gelen insanlardır. Onların ‘terör’ bahanesiyle gözaltına alınması, sanki azılı ve kaçak suçlularmış gibi muameleye maruz kalması kabul edilemez. Daha önce defalarca gördük, Diyarbakır’da ve Ankara’da yine böyle gözaltına alınan gazeteciler sözde terörle suçlandılar ama aylar süren tutukluluğun ardından tahliye edildiler, geçmişte de pek çoğu için beraat kararı verildi. Bunun temel nedeni meslektaşlarımız hakkındaki suçlamalarda sözde delil olarak gösterilenlerin genellikle sadece mesleki çalışma olmasıdır.
Gazeteciler serbest bırakılmalı
Yani bir gazetecinin haberleri, yazıları, fotoğrafları ya da sosyal medya paylaşımları yani basın ve ifade özgürlüğü kapsamında üretilen ve mesleğinin gereği olan ürünler çeşitli suçlamalarda delil olarak gösterildi. Ancak bunlar savcılık iddianamelerinde en ağır terör suçlarıyla ilişkilendirilse de mahkeme süreçleri sonunda meslektaşlarımız haklı çıktı, bunlar gazetecilik ürünleridir denilerek serbest bırakıldılar. Bir gazeteci hakkında gazetecilik ürünleri dışında dosyaya delil koyamayan ama buna karşın onları terörle ilişkilendiren irade çok açık ki halkın haber alma hakkına saldırmaktadır. Son yıllarda artan gözaltı uygulamalarında maalesef idare bu tutumunu bir ezber haline getirmiştir. Gazetecilerin ayrıcalıklı insanlar olmadığını, onların da yargılanabileceğini biliyoruz. Ancak özellikle iktidar karşısında muhalif yayınlarıyla bilinen meslektaşlarımızın, Kürt gazetecilerin, Doğu ve Güneydoğu bölgesinde halkın haber alma hakkı için çalışan meslektaşlarımızın uğradığı muamele sistematik bir hal almış, onlar hakkında suçlama yöneltenler adeta yalancı çobana dönmüştür.
İzmir’de meslektaşlarımızın gözaltına alınmasını kınıyoruz, bir an önce serbest bırakılmalarını istiyoruz.”
Gazetecilerin gözaltına alınmasına tepki
Dicle Fırat Gazeteciler Derneği Eşbaşkanı Serdar Altan, “İzmir’de gözaltına alınan gazeteci arkadaşlarımız gazetecilik yaptığı gözaltına alındığını çok iyi biliyoruz. Gazetecilere dönük baskılar artırılarak devam ettirilmek isteniyor. Gazeteciler susturulmak isteniyor. Amaç toplumda hakikati haykıran, ses yükselten, yazan, çizen, anlatan insanları etkisizleştirmek ve toplumu karanlığa gömmektir. Ancak geçmişte olduğu gibi bugün de tüm baskı ve engellemelere rağmen gazeteciler hakikatin peşinde koşmaya devam edecek. İzmir’de hukuksuz gözaltına alınan gazeteci arkadaşlarımızın derhal serbest bırakılmasını istiyoruz” diye belirtti.
Seçimler öncesi gazetecilere gözaltı furyası
TGS Genel Sekreteri Banu Tuna, “Dönüp Nisan 2023 tarihli haberlere, basın açıklamalarına, sivil toplum raporlarına bakalım, sıklıkla şu tespiti göreceğiz: Seçimler öncesi gazetecilere gözdağı, gözaltı furyası...
Malum Mayıs 2023’te Cumhurbaşkanlığı seçimleri vardı. Şimdi aylardan Şubat ve 31 Mart’ta bu kez yerel seçimler var. Ve yine gazetecilere yönelik gözaltılar, soruşturmalar başladı. Korkarım tutuklamalar da gelebilir çünkü amaç gazetecileri mesleklerini yapamaz hale getirmek, susturmak, sindirmek gibi görünüyor. Haziran 2022’de Diyarbakır’da gözaltına alınıp tutuklanan 15 gazeteci tam 13 ay cezaevinde tutulduktan sonra ilk duruşmada tahliye edilmişti. Hem peşinen cezalandırıldılar hem de 2023 seçimlerine giden süreçte haber yapmaları engellendi.
Bir diğer sorun ise gözaltı süresine getirilen avukat görüş yasakları ve gizlilik kararları. TGS avukatları gözaltına alınan, tutuklanan, yargılanan meslektaşlarımızın süreçlerini de takip eder ancak bu kısıtlılıklar bunu imkansız hale getiriyor. Gazetecilerin neden gözaltına alındıklarını uzun süre öğrenemiyoruz. Bu hem haklarında negatif bir algı oluşmasına katkıda bulunuyor hem de etkili bir savunuculuk yürütülmesini engelliyor. TGS olarak, gazetecilerin bir an önce serbest bırakılmasını istiyoruz” diye belirtti.
Gazetecilerin tutuklanması masum değil
Gazeteci Hicran Cengiz, "Türkiye'de gazeteci tutuklamaları masum değil. Elbette hukukun varlığı sorgulanmamalı hatta hukuk için ısrarcı olunmalı. Ama gazeteci tutuklamalarında ceza ve müeyyide ekseni masum değil. Gazetecilik diye bir suç yok. Haberleriniz ve mesleki faaliyetleriniz olmayacak suçlar ile isnat edilerek kriminalize ediliyor. Kalkıp mikrofon tutuyorsun, tuşlara basmışsın, bu faaliyetlerin suç faaliyetidir denebilir mi? Hayır. O yüzden gazetecilere yönelik suçlamalar da bunlar değil. Suçlamaların çoğunluğunu terör ve hakaret suçları oluşturuyor. Bu tutuklamalar siyasi bir atmosfer ilgili. Basın ve ifade özgürlüğü ile demokrasi söylemi ile paralel olduğunu düşünüyorum. Bugün sivil alanın genişlemesinin önündeki en büyük engel basın ve ifade özgürlüğü. Bu hak, gazeteci tutuklamaları ile katmanlı bir şekilde ihlal ediliyor. Gazetecinin ifade özgürlüğünün kısıtlanması, mesleki faaliyetlerinden alıkonması gibi ihlaller; yargı sürecinde ise seyahat hakkı, ekonomik haklarından mahrum bırakılması ve benzeri birçok hak ihlal ediliyor" dedi.
Gazetecilerin sahiplenmesi gerekiyor
Cengiz devamında şunları söyledi: "Gazetecilerin gözaltına alınması veya tutuklaması ile yapılmak istenen bu çoklu ihlaller ile çoklu bir iletişim engellenmesi. Engellenen gazeteciler ve haberler düşünüldüğünde kamunun hangi haberlere ulaşmasının engellendiği çok açık. Eğer toz pembe bir siyasetin yürütüldüğünü, ekonominin dalgasız deniz olduğunu, bu ülkede herkesin mutlu, eşit ve özgür olduğun yazarsanız hiçbir sorun yok. Zaten yargılanan bütün meslektaşlarımız haberlerini bu şekilde yazmayan yani haberlerine hakikati konu alanlar. Baskı politikasındaki ısrara karşı yayın yapmaya devam eden kurum ve gazeteciler var. Bugün hakikat ve gerçeğe dair haberleri onlara borçluyuz. Hakların korunması ve hukukun sağlanması konusundaki bilincin yükseltilmesi gerekli. Gazetecilerin artık dayanışmaya değil, sahiplenilmeye ihtiyacı var. Dayanışmanın yara bandı etkisi kendi mahallesindeki gazeteci için özgürlük talep eden bir mağdur seçicilik getiriyor. O yüzden özgür yayın politikasını benimseyen her gazeteci her kesim tarafından eşit şekilde sahiplenilmeli. Bizleri mesafeler ayırır, haber ise birleştirir. Haber ve haber için savunulacak adalet bir gün herkese lazım olacak."