AZİZ ORUÇ
Sosyal medyada sık sık ırkçı, cinsiyetçi nefret söylemlere hedef olduğunu belirten Neşe İdil, “Bir gazeteci, özellikle de kadın bir gazeteci olarak düzenli aralıklarla tehditler alıyorum. Bir nefret objesi olarak belirlendiğimi düşünüyorum” diye konuştu.
Süper ligde geçen yıl Mart ayında oynanan Bursaspor - Amedspor- maçında yaşanan olaylarla ilgili paylaşımları nedeniyle hakaretlere uğrayan İdil, aynı zamanda Bursa Ülkü Ocakları Başkanı Mehmet Saltık tarafından sosyal medyada ismi soy ismi, adresi açıklanarak tehdit edildi, ardından da ırkçı, cinsiyetçi nefret söylemlerine maruz kaldı.
Bir gazeteci, özellikle de kadın bir gazeteci olarak düzenli aralıklarla tehditler aldığını anlatan İdil, “Bunlar silah ve mermi fotoğrafı göndermekten cinsel saldırı tehdidine kadar değişiyor. Genellikle Kürt meselesiyle ilgili paylaşımlar yaptığım için ülkücülerin ve aşırı milliyetçilerin hakaret ve tehditlerine maruz kalıyorum. Kadın olunca işin boyutu çok daha korkunç oluyor çünkü işin içine bedeninize yönelik saldırılar da giriyor” dedi. İdil görüşlerini şöyle dile getirdi:
“Saldırılar sistematik bir hale geldi. Bir nefret objesi olarak belirlendiğimi düşünüyorum. Öte yandan, sosyal medya linçine maruz kalanların bildiği üzere bu saldırılar organik olarak gelişmiyor. Bir Telegram grubunda yazdıklarınızın paylaşılmasıyla o grupta ne kadar kişi varsa bir anda toplaşıp benzer şeyleri yazabiliyor. Benimle benzer meselelerle ilgili yazanlar da hak verecektir, yanıt olarak en fazla gördüğüm şey ‘sarı torba’ görselleri oluyor. Bunun başlı başına bir ölüm tehdidi kapsamına girmesi gerekirken artık çok rahat bir şekilde kullanılabiliyor. Bu durumu oldukça tehlikeli bulmakla beraber bu saldırıların sadece bizimle bitmeyeceğini, görüşlerini beğenmedikleri herhangi bir kişiye benzer tehditler savuracaklarını da görmek gerekir.”
“Türkiye’de demokrasi ve insan hakları konusunda önceki nesillerden çok daha geride olan bir gençlikle karşı karşıyayız” diyen İdil, iktidar partisinin eğitim sistemini tamamen bozması ve medyayı tekeline almasıyla bilgi aktarımının da sıfırlandığını savundu. İdil sözlerini şöyle sürdürdü:
“Birçoğumuz çok uzun zamandır güvende hissetmiyoruz zaten. Ev adreslerimiz, numaralarımız gibi çok sayıda bilgiye çok kolay erişilebiliyor ve bunlar elden ele yayılıyor. Bu ortamda tedirgin olmak çok doğal ama korkunun getirdiği geri çekilme ve pes etme durumunu yaşamıyorum. Saldırıların kesintisinin olmasının sebebi de susturma çabalarının her seferinde boşa düşmesi.
Kurumsal olarak Ülkü Ocakları dışında tehdit almadım ama Zafer Partisi ve MHP’lilerden bireysel olarak hakaret duyuyorum. Kendilerinin katılmadığı herhangi bir görüşü belirten tüm gazetecilere aynı saldırıları yaptıklarını biliyoruz. Cezasızlık politikası devam ettiği sürece de aynı düzen sürecektir.”
İdil son olarak şunları söyledi: “Suç duyurularında bulunuyoruz. Zaman zaman sonuç alıyoruz diyebilirim ama ne yazık ki hiç belli olmuyor. ‘Evine gelip seni öldüreceğim’ yazan birine dava açılmayabiliyor. Tam tersini muhalif biri yazsa saniyesinde ceza alacağını tahmin etmeyen yoktur sanırım. İktidarın gazetecileri tutuklamak, gözaltına almak ya da bize hapis cezası vermek için bir gerekçeye ihtiyaç bile duymadığını biliyoruz. Gerçekten suç işleyen, gazetecilere saldıran, onlara hakaret edenler ise cezasızlıkla ödüllendiriliyor.”