Van - Henüz çocuk yaşta gazeteciliğe merak saran Şenol Balı’nın gazetecilik serüveni, filmlere konu olacak nitelikte. Henüz öğrenciyken ajans ve dergicilik işleri ile meslek hayatına başlayan Balı’nın çalıştığı işyerleri ya Kanun Hükmünde Kararname (KHK) ile kapatıldı, ya da maddi imkansızlıklarla nedeniyle iş yapamaz hale geldi. Türkiye’de bir gazetecinin iş bulmasının iyice imkansız hale gelmesi üzerine son çare olarak belediyelerin basın birimlerine iş başvurusu yapmak zorunda kalan Balı, bu kez de KHK mağduru oldu. İlk olarak 2015 yılında Erciş Belediyesinde iş bulan Balı, 2017 yılında belediyeye kayyım atanması ile birlikte işten çıkarıldı. Uzun bir işsizlik sürecinden sonra zaman zaman çeşitli dergi ve gazetelerde gönüllü editörlük yapan Balı, bir süre sonra bu kez de Özalp Belediyesinde iş buldu. Ancak Balı’nın buradaki mesleki hayatı da uzun sürmedi. Belediye’ye atanan kayyımın işine son vermesi üzerine Balı, yeniden aktif gazetecilikten uzak kaldı. Zaman zaman çeşitli internet sitelerinde editörlük yapan Balı, maruz kaldığı tüm zorluklara rağmen mesleğinde ısrarcı olduğunu ifade ediyor.
“İnşaatlarda çalıştım fakat gazeteciliğe ara vermedim”
Bize gazetecilik sürecinizden söz eder misiniz?Öğrencilik hayatında ve sonrasında ajans ve dergicilik işlerinde çalıştım. Kürtçe ve Türkçe yayın yapan birçok dergide yazarlık ve editörlük yaptım. Gazete ve sitelere kültür sanat alanında köşe yazıları yazdım. Ardından aktif gazeteciliğe başladım. Van TV’de Kürtçe program sunuculuğu yaptım. Ardından kurumlarda iş bulamayınca ve sahada haber takip ederken bunu ekonomik bir kazanca çeviremeyince 2015 yılında Erciş Belediyesi Basın Birimi’nde basın personeli ve danışmanı olarak işe başladım. Kayyım atamaları sonrasında 2017 yılında işten çıkarıldım. Belediyedeki işimi kaybettikten sonra kendimin ve ailemin geçimini sağlayabilmek için uzun süre inşaatlardan marketlere bir çok işte çalıştım. Bunları yaparken gazetecilikten kopmadım, daha doğrusu kopamadım.Kurduğum özgün haber siteleriyle ülkede her geçen gün daha çok daraltılan ve bastırılmak istenen muhalif haberciliğe katkı sunmaya çalıştım.Ancak yine maddi çıkmazların aşılmamasından, daha doğrusu kendi mesleğimi yaparken bunu asgari geçim için ekonomik bir karşılığa tahvil edememekten kaynaklı 31 Mart yerel seçimlerinin ardından Özalp Belediyesinde çalışmaya başladım. Burada da keza basın biriminde danışmanlık görevi yürüttüm. Fakat ben işe girdikten 5 ay sonra belediyeye kayyım atandı ve sonrasında yeniden işten atılarak mağdur edildim. Her iki atılma olayında da, ilk olarak elimden kameramın alınması beni üzdü. Gazetecilik faaliyetini daha rahat sürdürebilmek için girdiğim iki kurumda da ilkin kameramın elimden alınması ve Fen İşleri ve Temizlik İşleri Müdürlüklerine sürülmem benim kadar mesleğimin de hedef olduğu sonucunu doğurdu nazarımda.
“Kayyım siyaseti bir ‘hiçleştirme’ siyasetiydi”
İlan edilen OHAL ile sadece belediyelerden değil birçok kamu kurumundan binlerce emekçi de KHK ile işlerinden atıldı. Sizin de ikinci kez kayyım tarafından işinize son verildi. Bu konuda ne diyeceksiniz?Aslında şu an normalleştirilmeye çabalanan kayyım siyaseti, her yönüyle bir ‘hiçleştirme’ siyasetiydi. Genel bir konseptle işlenen bu siyasi süreçten farklı kurumlarda çalışan emekçilere de pay düştü. Emekçiler, ekmeklerinin ellerinden alınması suretiyle ‘terbiye edilerek’ hiçleştirilmek istendi. Sahip oldukları potansiyellerinden düşürülerek toplumsal yaşama katılım ve mesleki üretim boyutuyla birer 'gölgeye' dönüştürüldüler. Nitekim hala söz konusu emekçiler özellikle sektörel alanda ‘lanetli’ muamelesi görmeye devam ediyor. Hal böyle olunca, bu kişilerin çoğu hala işsiz ve içinde bulundukları kaotik süreç devam etmekte. Bu yönüyle yaşanan intihar vakaları ve travmalar da kamuoyu tarafından biliniyor. Bilindiği üzere 15 Temmuz sürecinden sonra ilan edilen OHAL ile farklı kamu kurumlarından binlerce emekçi çeşitli gerekçelerle işinden edildi. Bildiğim kadarıyla bu sayı 130 bini aşmış vaziyette. Daha sonra KHK ile ihraç edilenlerin işe iadesi için her ilde kurulan OHAL Komisyonları itiraz başvurularını almaya başladı. Ve ilginçtir ki, açıklanan verilere göre emekçilerden gelen toplam 21 bin 500 dosya incelendiği halde iade kararı verilen dosyaların sayısı bin 300’de kaldı. Yani toplam başvurular içinde iade kararı oranı %1’de, incelenen başvurular içinde işe iade oranı %6’da kaldı.Diğer taraftan KHK’lıların yanı sıra, sözleşme feshi ile veya güvenlik soruşturması gerekçesiyle işten atılan taşeron işçilerini de unutmamak lazım. Bahsettiğim durumda olanlar da azımsanmayacak bir rakama tekabül ediyor. ‘Terörle iltisaklı’ oldukları gerekçesiyle ve çoğu ‘istihbarat bilgileri’ ile, soyut ve bir o kadar da keyfi gerekçelerle işten atılan emekçilerin büyük çoğunluğu hukuki mücadeleyi kazandı. Ancak buna rağmen çok azı işine geri dönebilmiş durumda.
Kayyım işe iade kararını uygulamıyor, kıdem tazminatını vermiyor
Keza ben de Erciş Belediyesi Basın Birimi çalışanı iken 11 Eylül 2016 tarihinde belediyeye atanan kayyım tarafından ilk olarak çalıştığım birimden uzaklaştırıldım, ardından da Şubat 2017’de işten çıkarıldım. Yukarıda bahsettiğim ve emekçiler aleyhine her türlü beyanı kolayca araçsallaştırabildikleri ‘güvenlik soruşturması’ sonucu işime son verildi. İlginçtir ki, gerekçe her ne kadar bu olsa da çıkarıldığım madde ‘Amire karşı saygısızlık ve işi düzenini aksatma’ oldu. Somut hiçbir dayanağı olmayan atılma durumunu elbette mahkemeye taşıdık ve belediyeye karşı davayı kazandık. İşe iade kararını uygulamayan kayyım yönetimindeki belediye, hak kazandığımız kıdem tazminatını vermemekte de direniyor. Son olarak işten çıkarıldığım Özalp Belediyesine karşı hukuki süreci de devam eden pandemi tedbirlerinden sonra başlatmak niyetindeyim.İki ayrı yerden işten atıldıktan sonra bir birey veya gazeteci olarak yaşadığım diğer olumsuzlukları uzun uzun anlatmaya gerek yok sanırım. Siyasi iradenin muhalif gazetecilere dönük tutumu aynı şekilde devam ediyorken sanırım yine mesleğim dışında işlerde çalışmaya mecbur kalacağım. Ancak her şeye rağmen gazetecilik mesleğimi her türlü zorluğa rağmen sürdürmeye kararlıyım. Umarım biz gazeteciler için mesleğimizi özgürce ve her türlü kaygıdan uzak bir şekilde icra edebileceğimiz günler yakındır.
Medya ve Hukuk Çalışmaları Derneği (MLSA) haber alma hakkı, ifade özgürlüğü ve basın özgürlüğü alanlarında faaliyet yürüten bir sivil toplum kuruluşudur. Derneğimiz başta gazeteciler olmak üzere mesleki faaliyetleri sebebiyle yargılanan kişilere hukuki destek vermektedir.