Ankara - Gazeteci Sibel Hürtaş’ın “görevi yaptırmamak için direnme” suçlamasıyla yargılandığı davanın ilk duruşması 9 Kasım’da Ankara 37. Asliye Ceza Mahkemesinde görüldü. Mahkeme, dosyadaki eksiklerin giderilmesi için davayı 12 Nisan 2022 tarihine erteledi.
Gazeteci Sibel Hürtaş’ın “görevi yaptırmamak için direnme” suçlaması ile üç yıla kadar hapis istemi ile yargılandığı davanın bugün Ankara 37. Asliye Ceza Mahkemesinde görülen ilk duruşmasına gazeteciler, Ankara Barosu Yönetim Kurulu üyesi avukatlar, Ankara Barosu Toplumsal Dava ve Hukuk Araştırmaları Merkezi (TODAM) avukatları, Cumhuriyet Halk Partisi milletvekili Utku Çakırözer ve Çağdaş Gazeteciler Derneği (ÇGD) Genel Başkanı Can Güleryüzlü katıldı.
Gazeteci Hürtaş’ın avukatı ile birlikte hazır bulunduğu duruşmaya, müşteki sıfatıyla davada yer alan polislerden ise yalnızca bir tanesi katıldı.
Sibel Hürtaş, savunmasında, olay günü Meclis bahçesine gazeteci sıfatıyla ve bir aydır devam eden eylemleri izlemek üzere gittiğini söyledi. Kendisiyle birlikte altı gazetecinin daha alana alınmadığını, önlerine polis bariyeri kurulduğunu söyleyen Hürtaş, şöyle konuştu:
“Ben tamamen gazeteci sıfatımla oraya gittim. İddianamede de bu husus açıkça bellidir. Ayrıca, olay yeri Meclis bahçesidir ve burası herkes tarafından gezilebilen bir alandır. Ben bu ortamda polislerin keyfi uygulamasıyla karşı karşıya kaldım. İddianamede sıfatların karıştırıldığını düşünüyorum. Orada asıl görevi engellenen benim, kamu görevim engellenmiştir. Yaka kartım boynumda asılıydı, polise de gösterdim. Görüntülerde de bu durum görülüyor. Milletvekillerinin gelip müdahale etmesiyle biz yedi gazeteci içeriye girdik ancak kapı önünde tartışma yaşadığımız polisler içeri girdikten sonra beni bırakmadılar ve bir çember oluşturdular. Bu sırada 100 metre kadar ileride bir kargaşa oldu. Orada Baro Başkanları Adliye’ye doğru yürümek istiyorlardı ancak buna izin verilmiyordu. O kargaşadan fırsatla benim etrafımda çember oluşturan polisler, beni gözaltına almak istediler ve o sırada darp edildim. Araya giren milletvekilleri ve avukatlar da darp edildi. Sonrasında çevik kuvvet ekipleri de olaya müdahale etti ve beni darp ederek zorla bir araca bindirdiler. Bu sırada dışarıda polislerin milletvekili ve avukatlara yönelik darp eylemleri devam etti. Beni araca aldıktan sonra milletvekilleri aracın önünü kestikleri için araç hareket edemedi ve aracın içinde de darp edildim.
Bir polis aracın içinden milletvekillerini göstererek, ‘Ez geç, ez geç’ dedi. Aracın içinde benim sağıma ve soluma iki kadın polis memuru oturdu. Bunlardan ismini bilmediğim sarı saçlı, daha kilolu olan kadın polis benim üzerime oturdu. Boynumu kolunun arasında sıkıştırdı, diğer eliyle de ağzımı ve burnumu kapattı. Ben nefes alamadığımı söyledim ve bunun üzerine ‘Öl, öl, senin ölmeni istiyorum’ dedi. Meclis bahçesinden Kavaklıdere Polis Merkezine kadar bu halde gittim. Polis Merkezinde ‘Bu kadın işkencecidir’ dedim ve memur hakkında şikayette bulundum. Daha sonra hastaneye götürüldüm ve iki gün iş göremez raporu aldım. Hastanedeyken avukatım beni aradı. Orada da polisler telefonumu elimden alarak görüşmemi engellediler ve telefonuma el koydular.
Hastaneden sonra tekrar Kavaklıdere Polis Merkezine getirildim. Avukatlarım da oradaydı. Bu sırada polis amiri bana gözaltında olmadığımı söyledi. Orada bana pandemi nedeniyle idari para cezası uygulandı. İddianamede pandemi kurallarına uymadığımdan bahsediliyor ancak ben bu cezayı Sulh Ceza Mahkemesine götürdüm ve ceza kaldırıldı. Dolayısıyla, pandemi kurallarına aykırı davranmış olmadığım mahkeme kararıyla bellidir. Buna rağmen bu konunun iddianamede yer alması hukuka aykırıdır. Burada polislerin bana yönelik müdahalesine gerekçe uydurulmak istenmiştir. Bana yapılan müdahale pandemi sebebiyle değil, gazetecilik faaliyetini engellemeye yöneliktir. Bu iddianame gazeteciliğin kriminalize edilmesidir. Gazetecilik suç değildir! Olay yerinde polislere ‘Yargılanacaksınız’ dedim ve hala bunu söylemeye devam ediyorum. Polis memurları işkence yaptıkları için, benim görevimi yapmamı engelledikleri için yargılanacaklar. Benim yaptığım suç duyurusu takipsizlikle sonuçlansa da bir gün yargılanacaklarına inanıyorum.”
'Suç işleyen polislerdir'
Hürtaş’ın ardından söz alan müşteki polis, Hürtaş’tan şikayetçi olmadığını, gözaltına direndiği sırada polisleri darp etmediğini ifade etti. Polis memuru, Güvenlik Şube Amiri S.Ç’nin kendilerine “Şuna da, şuna da pandemi cezası kesin” biçiminde talimat verdiğini, bunun üzerine işlem için Hürtaş’ın yanına giderek kimlik talep ettiğini ve kimliğini vermemesi üzerine bileğinden tutarak “Kadın polis gelsin” dediğini söyledi.
Müşteki polis, iddianamede Hürtaş'ın polisleri tehdit ettiğine ve polislere şiddet uyguladığına dair iddiaların kendisine sorulması üzerine: "Biz toplu tutanak tuttuğumuz için bulunamadığım ortamdaki olayları kapsamaktadır" dedi.
Hürtaş'ın avukatları, polise, “Polis memuru, ‘Milletvekillerini engelledik’ dedi. Vekillerin engellemesi veya polislerin vekilleri engellemesi söz konusu mudur?” diye sordu. Polis memuru ise, “Kimin vekil olup olmadığını bilmiyordum. Yüzlerde maske vardı” sözleri ile cevap verdi.
Müşteki ardından söz alan Hürtaş’ın avukatı Sercan Aran, Güvenlik Şube Müdürü olan S.Ç'nin tanık olarak dinlenmesini talep etti. Aran savunmasında, “İddianamenin taraflı olduğunu düşünüyoruz. Müvekkilim polis memurlarını yaralamış gibi bir ifade var. Ayrıca ‘Muhalif baro başkanı’ deniliyor. Oysa baro başkanı, baro başkanıdır. Böyle bir sıfat ve ayrım yoktur. İddianame özü itibariyle bu nedenle taraflıdır. Kasten yaralama ve zor kullanma yetkisinin sınırlarının aşılması nedeniyle ayırma kararı verildi. Akıbetinin sorulmasını talep ediyoruz. Müvekkilin gereksiz yere direndiği gibi bir algı yaratılıyor. Oysa Ankara'da gazeteciler sürekli olarak engelleniyor. Toplumsal eylemleri görüntülemek isteyen basın her eylemde engellenmekte. Hürtaş da bunun aynısını yaşadı. Türkiye Gazeteciler Sendikasının Ankara'daki 10 ayrı olayda polislerin gazetecilere yönelik muamelesine dair suç duyurusu vardır ve soruşturma devam ediyor” dedi.
Ankara Barosu TODAM adına müdafilik üstlenen Av. Doğan Erkan ise baro eylemlerinin kamusal yarar içerdiğine dikkat çekerek Sibel Hürtaş’ın bunları haberleştirerek kamusal görev yaptığını dile getirdi. Erkan savunmasında şunları dile getirdi: “Pandemi, eylemlere karşı silah olarak kullanıldı. Ama iktidarın kongrelerinde uygulanmadı. Kolluk zor kullanırken yasal sınırı aşıyorsa direnç gösterilebilir. Pandemi cezası için yakalama yapılamaz. Fotoğraf çekilir ve gönderilir. Yetki aşıldığı için yasadışı şiddete maruz kalan kişi direnme hakkına kavuşmuş olur. Olması gereken, polis memurlarının gazetecilerin rahat görüntü almasını sağlamaktır. Ancak tersine davranıyor ve siyasal saiklerle hareket ediliyor. Biz polislerin suç işlediğini düşünüyoruz."
İfade ve savunmaların ardından ara kararını açıklayan mahkeme, Güvenlik Şube Müdürü S.Ç’nin tanık olarak dinlenmesine, duruşmaya gelmeyen müşteki polis memurlarının kısa mesaj uyarısı ile duruşmaya zorla getirilmesine, yazılı savunma için süre verilmesine, davaya ilişkin soruşturma dosyalarının ilgili makamlardan istenmesine, görüntü çözümlemelerini yapan polis ile gözaltı işlemini gerçekleştiren polisin aynı kişi olup olmadığının tespiti için Ankara Emniyetine yazı yazılmasına, Hürtaş’a pandemi gerekçesi ile kesilen cezanın iptaline ilişkin mahkeme kararının savunma makamından istenmesine ve savunmanın tanıklarının dinlenmesine karar vererek davayı erteledi.
Ne olmuştu?
Geçtiğimiz yıl, birçok baro başkanının çoklu baro yasasını protesto etmek için Türkiye Büyük Millet Meclisi bahçesinde gerçekleştirdiği oturma eylemini takip etmek isteyen gazeteci Sibel Hürtaş, polisler tarafından engellenmişti.Gazeteci olduğunu ve eylemi takip etmek istediğini belirten Hürtaş, polisler tarafından gözaltına alınmıştı. Hürtaş, gözaltı aracında boğazı sıkılarak işkence ve kötü muameleye maruz kaldığını iddia etmiş ve akabinde iki gün iş göremez raporu almıştı. Hürtaş’ın kendisini darp eden polisler hakkında yaptığı suç duyurusu için savcılık takipsizlik kararı vermişti.
Medya ve Hukuk Çalışmaları Derneği (MLSA) haber alma hakkı, ifade özgürlüğü ve basın özgürlüğü alanlarında faaliyet yürüten bir sivil toplum kuruluşudur. Derneğimiz başta gazeteciler olmak üzere mesleki faaliyetleri sebebiyle yargılanan kişilere hukuki destek vermektedir.