AZİZ ORUÇ
İstanbul’da Newroz kutlamasını takip ettiği sırada polis şiddetine maruz kalan Bianet muhabiri Tuğçe Yılmaz, polisler tarafından ağır bir şiddete maruz kaldığını, “Gazeteciyim” dediğinde ise polislerin kendisine “Ne gazetecisi? Teröristlerin eylemindesin” diyerek darp etmeye devam ettiğini söyledi.
İstanbul’da 17 Mart’ta Yenikapı Miting Alanındaki Newroz kutlamalarını takip eden bianet muhabiri Tuğçe Yılmaz ve Ali Dinç polisten şiddet gördü. Polis Kürtçe editörü Aren Yıldırım’ı da gözaltına almaya çalıştı, AFP foto ve video muhabiri Eylül Deniz Yaşar ise gözaltına alındıktan bir süre sonra serbest bırakıldı.
Bianet muhabiri Tuğçe Yılmaz’ı önce polisler tarafından “Çekim yasak” uyarısıyla engellenmeye çalıştı. Ardından da gazeteci olduğunu söylemesine rağmen polisler Yılmaz’ı yere yatırdı. Polis bu sırada Yılmaz’ın boğazına bastırdı ve darp etti. Yılmaz, yerde defalarca “gazeteciyim” demesine rağmen polis şiddeti kameralar önünde devam etti.
Polisin şiddetine maruz kalan Yılmaz yaşananları Medya ve Hukuk Çalışmaları Derneği’ne (MLSA) şöyle anlattı.
‘İşkenceye maruz kaldım’
“Alandan çıkmak üzereyken arama noktasında polisin el koyduğu eşyalarımı geri almak üzere bekliyordum. Bianet muhabiri arkadaşım Ali Dinç’le polis noktasından yükselen sesler duymaya başladık ve oraya doğru yöneldik. Karşılaştığımız görüntü polisin öbek öbek bazı yurttaşları yere yatırarak gözaltına almaya çalıştığıydı. Kötü muamele ve işkence görüntülerini kaydetmeye başladığımızda polisin önce sözel müdahalesine, ardından ise fiziksel saldırısına maruz kaldık. Olay anında kameram açık kaldığı için bana yönelen saldırıyı kısmen de olsa çekebildim, ancak bunu polis tam da soluk borumu kapattığı için bir süre yapabilmişim. İşkenceyi kaydetmeye çalışırken işkenceden nasibimi aldım.
Polis müdahalesi sırasında amirlerinden biri ‘Gözaltı yapmayın’ demiş, ben duymadım. Zaten sanırım bu yüzden bir anda üstümden kalktılar ve hiçbir şey olmamış gibi telefonumu geri verdiler. Bana daha çok fiziksel şiddet uyguladıkları için sözel şiddete gerek kalmadı sanırım; ama gazeteci olduğumu söylediğimde ‘Ne gazetecisi? Teröristlerin eylemindesin’ dediler."
"Teröristlerin eylemindesin” sözünün polisin ve mevcut iktidarın bağımsız gazetecilere ve medyaya bakışını tanımladığını anlatan Yılmaz, “Eski İçişleri Bakanı Süleyman Soylu ve onun tutumuyla çokça pekişti bu tutum ve bakış açısı. Kürtlerin, DEM Parti’nin, LGBTİ+’ların ya da iktidarın rahatsız olduğu başka herhangi bir topluluğun, partinin eylemini takip ediyorsanız; hak odaklı habercilik yapıyorsanız zaten iktidara ve kolluğa göre başka bir yerde konumlanıyorsunuz. Ve o yüzden size her türlü şiddeti uygulamayı hak görüyorlar. Buna işkence dahildir. Sonuç olarak sadece işimi yaptığım için korkunç bir saldırıya maruz kaldım ve bu darp ya da müdahale değildi. Nefes alamadığımı söylememe rağmen polis uzun süre boğazımı sıktı ve şiddetin dozunu giderek artırdı" diye konuştu.
Yılmaz sözlerini şöyle sürdürdü:
"Darp raporu aldım. Başıma, boynuma ve sırtıma darbe aldım. Saldırıdan ötürü boyun ve bel kısmımda yoğun ağrılar yaşıyorum ve düzenli ilaç kullanıyorum. Kurumum ve sendikamla birlikte gerekli hukuki süreci yürütecek ve sonuna kadar takipçisi olacağım.
‘Saldırılar bizi işimizden alıkoyamayacak’
Gazetecilere yönelik korkunç bir tahammülsüzlüğün olduğunu dile getiren Yılmaz, “Hak ihlalleri görülmesin, kötü muamele ve işkenceden kamuoyunun haberi olmasın istiyorlar. Ve özellikle belirli grupların eylemlerinde hem kitleye hem de gazetecilere daha çok saldırıyorlar. İktidar özellikle Kürt gazeteci arkadaşlarımıza yönelik korkunç bir gözaltı ve keyfi tutuklama süreci işletiyor. Ancak bu saldırıların hiçbiri, bizleri işimizi yapmaktan alıkoymuyor, koymayacak da. Mesleğimiz, hak odaklı habercilik kriminalize edilmeye çalışılıyor, buna izin vermeyeceğiz.”