Gazeteciler Dicle Müftüoğlu ve Sedat Yılmaz'ın davaları hakkında rapor
Medya ve Hukuk Çalışmaları Derneği (MLSA), gazetecilik faaliyetleri nedeniyle tutuklu bulunan gazeteciler Dicle Müftüoğlu ve Sedat Yılmaz’a yönelik davalar hakkında detaylı bir rapor hazırladı.
Dicle Fırat Gazeteciler Derneği (DFG) Eşbaşkanı Dicle Müftüoğlu'nun ilk duruşması 7 Aralık'ta Diyarbakır 5'inci Ağır Ceza Mahkemesi'nde görülecek. Mezopotamya Ajansı (MA) editörü Sedat Yılmaz’ın ilk duruşması ise 14 Aralık’ta, Diyarbakır 4’üncü Ağır Ceza Mahkemesi’nde görülecek. MLSA Hukuk ve Dava Takip Birimleri davayı takip ediyor. Duruşmalar sırasındaki gelişmeler canlı olarak @MLSADavaTakip twitter hesabından paylaşılacak.
Ankara merkezli bir operasyonda Diyarbakır’daki evlerinde 29 Nisan’da gözaltına alınan gazeteciler hakkındaki soruşturma, gözaltı süreçleri, gazetecilere yöneltilen iddialar ve dosyadaki delilleri tüm detaylarıyla ve hukuki yorumlarla açıklayan bu raporu aşağıda bulabilirsiniz:
Rapor: Dicle Müftüoğlu ve Sedat Yılmaz'ın davaları
Soruşturmanın arka planı
Ankara Cumhuriyet Başsavcılığı Terör Suçları Soruşturma Bürosu’nun başlattığı 2021/251494 esas numaralı soruşturma kapsamında, 29 Nisan 2023’te, polislerce sabaha karşı düzenlenen ev baskınlarında haklarında yakalama kararı verilen 49 kişiden 20’si gözaltına alındı.
Bu operasyonda Dicle Fırat Gazeteciler Derneği (DFG) Eş Başkanı Dicle Müftüoğlu ile Mezopotamya Ajansı (MA) Editörü Sedat Yılmaz ve eşi Selma Özkan Yılmaz Diyarbakır’da, Filiz Yılmaz ise İstanbul’da gözaltına alındı. Soruşturmayı yürüten savcılığın talebi üzerine Diyarbakır 4. Sulh Ceza Hakimliği’nin, 28 Nisan’da verdiği gözaltı ve el koyma kararı doğrultusunda gazeteci Yılmaz ve Müftüoğlu’nun evlerinde arama yapıldı.
Dosyada şüpheli olarak yer alan MA editörü Özgür Paksoy ve daha önce Kürt basınında çalışan Perihan Kaya, Özgür Paksoy, Ertuş Bozkurt, Hatice Şahin, Nurettin Fırat, Ferit Köylüoğlu, Zeki Erdem’in adreslerine de baskın yapıldı ancak evde olmadıkları için haklarında yakalama işlemi yapılmadı.
Gazetecilerin bilgisayar, telefon ve fotoğraf makinelerine el konuldu
Polisin hazırladığı arama ve el koyma tutanağına göre Sedat Yılmaz’ın evindeki fotoğraf makinesi ve hafıza kartı, disket, kaset ve iki adet cep telefonuna “suç delili” olarak el konuldu. Dicle Müftüoğlu’nun evindeki cep telefonuna, flaş belleğe, iki kitaba ve dizüstü bilgisayara aynı gerekçeyle el kondu.
Ceza Muhakemeleri Kanunu’nun 93.maddesine göre yakalananların nakli sırasında kelepçe uygulaması ancak kişinin kendisinin veya başkalarının hayat ve beden bütünlükleri bakımından tehlike arz ettiğine ilişkin belirtilerin varlığı halinde söz konusu olabilir. Bu belirtilen olmaksızın kelepçe ile nakil işlemi Anayasa ve Avrupa İnsan Hakları Sözleşmesi’nin “işkence ve kötü muamele yasağı”na aykırı olacaktır. |
Gazeteciler, evlerindeki arama işlemlerinin ardından Ankara’ya götürülmek üzere Diyarbakır Emniyet Müdürlüğü’ne getirildi. Gazeteciler ve onlarla birlikte gözaltına alınanlar, elleri kelepçeli şekilde 15 saat süren otobüs yolculuğun sonunda, 30 Nisan günü sabaha karşı Ankara’ya getirildi.
Avukatlar soruşturma bilgilerini savcıdan değil, basından öğrendi
Soruşturmayı yürüten savcı, dosyada “kısıtlama kararı” verilmesi talebiyle operasyondan bir gün önce, 28 Nisan’da, Ankara 1. Sulh Ceza Hakimliği’ne başvurdu. Savcılığın talebini aynı gün değerlendiren hakimlik, “soruşturmanın amacını tehlikeye düşüreceği” iddiasıyla avukatların dosya içeriğini inceleme ve belgelerden örnek alma yetkisini kısıtlama kararı aldı.
Avukat ile görüş yasağı hukuk sistemine 2016 yılında OHAL döneminde çıkartılan bir kararname ile getirildi. Getirilen hükme göre terör suçlarının söz konusu olduğu soruşturmalarda, Cumhuriyet Savcısı’nın talebi ve Sulh Ceza Hakimi’nin kararı ile müdafiler ile görüşme yirmi dört saatliğine yasaklanabiliyor. OHAL döneminin gereklilikleri gerekçe gösterilerek başlatılan uygulama, 2018 yılında 7070 sayılı Kanun ile sürekli hale getirildi. |
Avukatlar dosyada alınan kısıtlama ve 24 saatlik avukat görüş yasağı kararını, soruşturmayla ilgili bilgi almak ve gözaltındaki müvekkillerinin durumunu öğrenmek için gittikleri Ankara Terörle Mücadele Şube Müdürlüğü’nde (TEM) öğrendi. Avukatlar kısıtlama kararı nedeniyle müvekkilleriyle görüşemedi. Soruşturma savcısı ile polisler, kısıtlama kararı olduğu gerekçesiyle dosyanın içeriğine dair avukatlara bilgi ve belge vermeyi reddetti. Bu nedenle avukatlar, sayı numarası ve içeriğini bilmedikleri kısıtlılık kararına itiraz edemediler.
Ceza Muhakemesi Kanunu’nun müdafinin dosyadan örnek almasının kısıtlanmasını düzenleyen 153.maddesinin 3.fıkrasına göre “Yakalanan kişinin veya şüphelinin ifadesini içeren tutanak ile bilirkişi raporları ve adı geçenlerin hazır bulunmaya yetkili oldukları diğer adli işlemlere ilişkin tutanaklar hakkında…” örnek alma yetkisi kısıtlanamıyor. Dicle Müftüoğlu ve Sedat Yılmaz’ın avukatlarına, gazetecilerin ifadelerinin verilmemesi bu hükmün ihlalini oluşturmaktadır. |
Ancak, Ankara Cumhuriyet Başsavcılığı, kısıtlama kararı aldırdığı soruşturma dosyanın içeriği ve gözaltı operasyonuyla ilgili 29 Nisan günü basına yazılı açıklama gönderdi.
Anadolu Ajansı (AA) ve birçok basın kuruluşunda yer alan açıklamada gizli tanık beyanları, etkin pişmanlıktan yararlanan kişilerin verdiği ifadeler, HTS (telefon trafiği kayıtları) ile açık kaynak araştırma raporlarında “PKK ve KCK’nin ideolojik alan merkezine bağlı faaliyet yürüttüğü tespit edildiği” iddia edilen kişilere yönelik 15 ilde operasyon yapıldığı kaydedildi. Haberlerde, soruşturma kapsamında haklarında gözaltı kararı olan 49 kişiden 20’sinin gözaltına alındığı bildirildi. AA haberinde ise Ankara Emniyet Müdürlüğü kaynaklarının verdiği bilgilere göre, gözaltına alınanların ev ve iş yerlerinde yapılan aramalarda “çok sayıda örgütsel doküman ve dijital materyal ele geçirildiği” öne sürüldü. Gazeteci Dicle Müftüoğlu'nun evindeki aramada el konulan tek materyal Sakine Cansız tarafından yazılan yazılan ‘Hep Kavgaydı Yaşamım’ adlı kitap oldu.
Son yıllarda gazeteci ve avukatlara yapılan operasyonlarda soruşturma dosyasında kısıtlılık kararı alınırken soruşturmanın içeriğine dair bilgilerin hükümete yakın medya kuruluşlarına sızdırıldığı gözlemlenmektedir. |
Gözaltında darp edilen Yılmaz’a itirafçı olması için baskı yapıldı
Ankara Terörle Mücadele Şube Müdürlüğü’nde tutulan Yılmaz ve Müftüoğlu ile onlarla birlikte gözaltına alınan diğer kişiler, 24 saatlik avukat görüşü yasağının bitmesinin ardından, 30 Nisan günü avukatlarıyla görüşebildi. Müftüoğlu ve Yılmaz avukatlarına, Ankara’ya otobüsle getirilirken 15 saat boyunca elleri kelepçeli olarak tutulduklarını, 24 saat aç bırakıldıklarını söyledi. Gazeteci Yılmaz, Diyarbakır’da elleri kelepçeli şekilde otobüse bindirildiği sırada yanında olan Ankara TEM Şube’de görevli, sivil kıyafetli polisin kulağına şiddetli bir şekilde tekme attığını, bu nedenle işitme kaybı ve şiddetli ağrılar yaşadığını aktardı. Yılmaz, uzun yolculuk sırasında 15 saat boyunca elleri kelepçeli halde uzun tutulduğu için boyun ve kol bölgesinde de şiddetli ağrılar çektiğini de dile getirdi. Yılmaz, Ankara TEM’de, avukatı olmadan “sohbet amacıyla” götürüldüğü belirtilerek alındığı mülakat odasında itirafçı olması için kendisine baskı yapıldığını, buna karşı çıktığı için hakaretlere maruz kaldığını belirtti.
CMK m.154/f.2 gereğince, avukatlarla görüş yasağı alınması halinde, bu yirmi dört saatlik süre zarfında ifade alınması yasaklanıyor. Dolayısıyla polislerin bu yasağa rağmen “mülakat” adı altında ifade alması bu hükmün ihlalini oluşturmaktadır. |
Yılmaz’ın avukatı Şule Recepoğlu, Sedat Yılmaz’ın kulağına tekme atarak darp eden, gözaltında “mülakat” adı altında onu ifade vermeye zorlayan polisler hakkında “kasten yaralama”, “işkence”, “eziyet”, “kötü muamele”, “hakaret” ve “görevi kötüye kullanma” suçlarından Ankara Cumhuriyet Başsavcılığı’na suç duyurusunda bulundu. Kısıtlama kararı nedeniyle Yılmaz’ın avukatı, dosyada bulunan adli muayene raporunu alamadı. Dosyada yer alan 29 Nisan tarihli Genel Adli Muayene Raporu’nda Yılmaz’ın “basit tıbbi müdahaleyle giderilecek şekilde” yaralandığı rapor edildi.
Polis, Müftüoğlu’na sosyal yaşantısını, gazeteci meslektaşlarıyla neden görüştüğünü sordu
Gazeteci Müftüoğlu ve Yılmaz’ın ifadelerinin alınmasına, gözaltına alındıktan ancak 3 gün sonra, 1 Mayıs’ta başlandı. İfade sırasında gazetecilere, “PKK/KCK silahlı terör örgütü yöneticisi olmak” ve “terör örgütü adına eylem ve faaliyetlerde bulunmak” iddialarıyla soru yönetildi. İfade işlemlerine avukatıyla birlikte katılan Yılmaz, susma hakkını kullanarak ifade vermedi. Müftüoğlu ise 37 sayfalık ifade verdi. Müftüoğlu’na herhangi bir sivil toplum örgütüne üye olup olmadığı, tanık beyanları, sürücü belgesi, pasaportu, sosyal medya hesabı, sosyal yaşantısının olup olmadığı, nasıl geçindiği, neden yurtdışına gittiği, herhangi bir eyleme katılıp katılmadığı ve mesleğinin ne olduğu soruldu. Müftüoğlu’na dosyanın şüphelisi olan gazeteci meslektaşlarıyla yaptığı telefon görüşmeleri, onlarla yaptığı para alışverişi, KHK ile kapatılan DİHA (Dicle Haber Ajansı) ile Mezapotamya Ajansı’nda sigorta kaydının bulunması suç isnadı olarak yöneltildi.
İfadesinde hakkındaki suçlamaları reddeden Müftüoğlu, gazeteci olduğunu, çalıştığı Mezopotamya Ajansı’nın yasal bir kurum olduğunu söyledi. Müftüoğlu, Irak Kürdistan Bölgesel Yönetimi’nde yapılan bağımsızlık referandumunu izlemek ve haberini yapmak amacıyla, 2017 yılının Eylül ayında Irak’a gittiğini belirtti. Müftüoğlu 3 gündür gözaltında tutulması nedeniyle gazetecilik mesleğini yürütemediğini, herkesin gözü önünde habercilik yaptığını, hiçbir örgütle bağlantısının olmadığını anlattı.
Gazeteciler, Ankara Adliyesi’nde elleri kelepçeli şekilde bekletildi
Gazeteciler ve diğer şüpheliler, Ankara TEM’de ifadelerinin alınmasının ardından 2 Mayıs’ta Ankara Adliyesi’ne getirildi. Gazeteciler, savcılık ifadesi ve hakimlikteki sorgu işlemleri için getirildikleri Ankara Adliyesi’nde saatlerce kelepçeli şekilde bekletildi. İfade ve sorgu işlemleri ve lavabo ihtiyaçları dışında gazetecilerin ellerindeki kelepçe çıkartılmadı. Soruşturma savcısı, TEM’de susma hakkını kullanan Sedat Yılmaz ile iki şüphelinin ifadesini aldı. Yılmaz, savcılıktaki ifadesinde çeşitli haber ajansları ve gazetelerde yirmi üç yıldır gazeteci olarak çalıştığını, Mezopotamya Ajansı haber merkezinde ücretli ve sigortalı olarak çalıştığını belirtti. Gazeteci olması nedeniyle çok sayıda insan tarafından tanındığını hatırlatarak, “K8Ç4B3L1T5” ve “Ulaş” mahlaslı gizli tanıkların aleyhinde verdiği ifadelerin asılsız olduğunu ve kendisiyle bir ilgisinin olmadığını söyledi. PKK yöneticileriyle röportaj yapmak amacıyla yazar Veysi Sarısözen ile birlikte 2014 yılında Irak’a kendi pasaportuyla gittiğini ve “Çözüm Süreci”nin devam ettiği o dönemde yaptığı ziyaretlerin devlet tarafından bilindiğini ifade etti. Yılmaz, Eylül 2014’te Suruç ilçesine haber takibi yapmak amacıyla gittiğini, suç delili olarak gösterilen sosyal medya içeriklerini gazeteci kimliğinin gereği olarak haber verme amacıyla paylaştığını aktardı. Yılmaz ayrıca, gözaltına alınmasına gerekçe yapılan bu suçlamalarla ilgili daha önce hakkında açılan soruşturmada takipsizlik kararı verildiğini hatırlattı. Yılmaz’ın avukatları, bu operasyonun seçim operasyonu olduğunu söyledi. Avukatlar, kolluk tarafından hazırlanan ve gizli tanıkların görgü tanığı olmadıkları olayları içeren ifade tutanaklarının bilgi ve görgü tanıklığına dayanmadığını, dolayısıyla etkin pişmanlıktan yararlanan gizli ve açık tanıkların ifadelerine itibar edilmeyeceğini dile getirdi.
Savcı, Müftüoğlu’nun ifadesini almadan tutuklamaya sevk etti
Savcı, Müftüoğlu’nun da aralarında bulunduğu 13 şüphelinin ifadelerini almadan, “örgüt yöneticisi olmak”, “örgüt üyesi olmak” iddialarıyla tutuklanmaları talebiyle nöbetçi Ankara 2. Sulh Ceza Hakimliği’ne sevk etti. Savcı ifadesini aldığı Yılmaz ve diğer 2 şüpheliyi de tutuklanma talebiyle hakimliğe sevk etti. Yılmaz’ın kardeşi Filiz Yılmaz, Hasan Özhan, Evin Özbek, Suat Karagöz ise savcılık ifadelerinin ardından serbest bırakıldı.
Dicle Müftüoğlu hakimlik sorgusunda, “Ben gazeteciyim, gazeteci kimliğimle burada yargılanıyorum” dedi. 15 yıldır gazetecilik yaptığını bu nedenle herkes tarafından tanındığını aktaran Müftüoğlu, tanık beyanlarının yalan olduğunu, gerçeği yansıtmadığını belirtti. Müftüoğlu, 2012 yılında geçirdiği bir trafik kazasında boyun kemiğinin kırıldığını, 9 ay boyunca evden çıkmadığını, iki buçuk yıldan uzun süreyle yürümekte zorluk yaşadığını söyleyerek, iddia edildiği üzere 2014 yılında Irak’a gitmesinin imkânsız olduğunu aktardı. Avukatları, Müftüoğlu’nun o tarihte kaza geçirdiğine ve tedavi gördüğüne dair belgeleri sorgu hakimine sundu. Avukatları, kısıtlama kararı nedeniyle dosyada hiçbir belgenin, hatta kısıtlama kararının bile kendilerine verilmediğini aktararak, bunun Ceza Muhakemesi Kanunu (CMK) m.153’e aykırı olduğunu bildirdi. Avukatlar, dosyada kısıtlama kararı olduğu için emniyetteki ifadelerde dosya üzerinden değil sadece polisin sorduğu sorular üzerinden savunma yapmak zorunda kaldıklarını belirtti.
Soruşturmada usul yasalarına aykırılıklara da dikkat çeken avukatlar, Ankara Cumhuriyet Başsavcılığı’nın, birbirleriyle bağlantısız kişileri bir araya getirdiği bu dosyada yetkisiz olduğunu, soruşturmanın Ceza Muhakemesi Kanunu’nun ilgili hükümlerine aykırı olarak “yetkisiz” yürütüldüğünü belirttiler.
Mahkeme tarafından iade edilen ilk iddianamenin iade sebeplerinden bazıları da suç yerinin Antalya yazılması ve şüphelilerin Ankara'da eylemde bulunduklarına dair bir iddianın olmaması idi. Buna rağmen Ankara Cumhuriyet Başsavcılığı'nın CMK 170 hükmüne aykırılıklar bulunan iddianamesi Ankara 19. Ağır Ceza Mahkemesi tarafından kabul edildi. |
‘Gözlerimizin önünde müvekkillerimiz mülakat odasına götürüldü
Dosyada “Suruç’a gitmekle” suçlanan Sedat Yılmaz, Suruç ilçesine gitme nedeninin gazetecilik faaliyeti olduğunu, o dönem kendisiyle birlikte birçok gazeteci ve yazarın da ilçeye haber yapmak için gittiğini belirtti. İddia edilenin aksine Irak’a yasadışı yollardan gitmediğini, kendi pasaportuyla gittiğini hatırlan Yılmaz, “Çözüm Süreci”nin sürdüğü o dönemde haber yapmak için Kandil Dağı’na yüzlerce gazetecinin gittiğini söyledi.
Yılmaz’ın avukatı ise gözaltında müvekkiline kötü muamelede bulunulduğunu, “mülakat odasına” götürülerek hukuka aykırı bir şekilde ifadesinin alınmak istendiğini aktardı. Gizli tanık ifadelerinin asılsız ve hukuki denetimden uzak olduğunu kaydeden avukatı, delillerin şüpheliler gözaltına alındıktan sonra geriye dönük yapılan araştırmalarda hazırlandığını dile getirdi. Dosyada yer alan iddialarla ilgili ise, daha önce müvekkili hakkında açılan soruşturmada hiçbir delil bulunamadığı için 2023 yılında kovuşturmaya yer olmadığı (takipsizlik) kararı verildiğini hatırlattı ve bu soruşturmanın mükerrer olduğunu söyledi.
Ceza Muhakemesi Kanunu’nun 172.maddesinin ikinci fıkrası “Kovuşturmaya yer olmadığına dair karar verildikten sonra kamu davasının açılması için yeterli şüphe oluşturacak yeni delil elde edilmedikçe ve bu hususta sulh ceza hâkimliğince bir karar verilmedikçe, aynı fiilden dolayı kamu davası açılamaz.” hükmünü içermektedir. Dolayısıyla daha önce soruşturma yapılmış bir konu hakkında dava açılabilmesi için ayrıca hakim kararı gerekmektedir. Yılmaz hakkında aynı suçlamayla daha önce takipsizlik kararı verilmiş olmasına rağmen dava açılması hükmün ihlalini göstermektedir. |
Aynı suçlama nedeniyle açılan soruşturmada Yılmaz takipsizlik kararı aldı
Yılmaz’ın avukatı, ilgili takipsizlik kararının bir örneğini soruşturmayı yürüten savcıya sundu. İstanbul Cumhuriyet Başsavcılığı Terör Suçları Soruşturma Bürosunca, 13 Mart 2023 tarihinde verilen takipsizlik kararında, “PKK/KCK Basın Komitesi”nde yer aldıkları iddiasıyla aralarında gazeteci Sedat Yılmaz, Faruk Balıkçı, Mehmet Ferhat Çelik, Hamza Aktan, Özgür Sevgi Göral ve Sıddık Güler’in bulunduğu 69 kişi hakkında “örgüt üyesi olmak” iddiasıyla soruşturma başlatıldığı” bilgisi yer aldı.
Soruşturma kapsamında Yılmaz ve diğer 68 şüphelinin telefonları ve posta adreslerinin mahkeme kararlarıyla 2011-2014 yılları arasında üç yıl boyunca kesintisiz dinlediği bilgisi de savcıya sunuldu. Kararda, dinlenen telefon görüşmelerinde, Yılmaz ve diğer şüphelilerin örgüt adına faaliyet yürüttüğüne dair herhangi bir bilgiye rastlanılmadığı ve bu nedenle takipsizlik kararı verildiği kaydedildi.
Ceza Muhakemeleri Kanunu’nun 135.maddesi gereğince iletişimin dinlenmesi kararı en çok iki ay için verilebiliyor. Örgüt suçlarında ise iletişimin dinlenmesi en fazla beş aya kadar uzatılabiliyor. Üç yıl boyunca kesintisiz iletişimin dinlenmesi ve kayda alınması CMK’nin ilgili hükmünün ihlalini oluşturmaktadır. |
Gazeteciler, Dünya Basın Özgürlüğü Günü olan 3 Mayıs’ta tutuklandı
Yılmaz, Müftüoğlu ile diğer 14 kişinin Ankara 2. Sulh Ceza Hakimliği’ndeki sorgusu 3 Mayıs günü, sabaha karşı sona erdi. Hakimlik, Dicle Müftüoğlu, Sedat Yılmaz, Abdurrahim Tanyeli, Erol Balcı, Ramazan Debe’nin üzerlerine atılı “silahlı terör örgütü kurma ve yönetme” ile “silahlı terör örgütüne üye olma” suçlarını işledikleri yönünde kuvvetli suç şüphesi olduğu gerekçesiyle haklarında tutuklama kararı verdi. Hakimlik, tutuklama gerekçesi olarak, “delilleri karartma şüphesi” ile avukatların görgü tanıklığına dayanmadığı için reddettiği tanık beyanlarını gösterdi. Gazetecilerin ifadelerinde reddettiği “örgüt talimatıyla sivil eylemlere katılmak” ve “yasa dışı yollarla yurtdışına çıkmak” iddiaları da tutuklamaya gerekçe gösterildi.
Yılmaz’ın eşi Selma Özkan Yılmaz ile Cahit Kanbay, Cevdet İsmailoğulları, Cihan Güneş, Cihat Ablay, Devran Ak, İsmail Adanmış, Mehmet Emin Yıldırım, Menderes Öner ve Şemsettin Toprak’a yurtdışına çıkış yasağı ve kolluğa imza vermek adli kontrol kararıyla serbest bırakıldı. Sorgu devam ettiği sırada fenalaşan şüpheli Mahmut Doğu’nun sorgusu yapılmadığı için hakkında karar verilmedi.
Yılmaz, Sincan 2 Nolu Yüksek Güvenlikli Ceza İnfaz Kurumu’na, Müftüoğlu Sincan Kadın Kapalı Ceza İnfaz Kurumu’na gönderildi. Ferit Köylüoğlu ise 7 Mayıs’ta tutuklandı.
Ankara 3. Sulh Ceza Hakimliği soruşturma kapsamında yakalanamayan şüpheliler Adar Şaman, Aslan İşçioğlu, Cahide Temel, Cemil Tokat, Çekdar Budak, Emel Çiftçi, Erol Balcı, Ertuş Bozkurt, Hamide Yüksel, Hatice Şahin, Kazım Şeker, Mehmet Hüsamettin, Mehmet Nimet Sevim, Nurettin Fırat, Özgür Paksoy, Perihan Kaya, Pınar Parlak, Salih Sezgi, Servet Öner, Yılmaz Üzel ve Zeki Erdem olmak üzere toplam 22 kişi hakkında, 4 Mayıs 2023 tarihinde, yakalama kararı çıkardı.
MLSA gazeteci Sedat Yılmaz için Anayasa Mahkemesi’ne başvurdu
Medya ve Hukuk Çalışmaları Derneği (MLSA) Hukuk Birimi, gazeteci Sedat Yılmaz için geçen Temmuz ayında Anayasa Mahkemesi’ne (AYM) başvurdu. Başvuruda, Yılmaz hakkında verilen gözaltı ve tutuklama kararlarının Anayasa ve Avrupa İnsan Hakları Sözleşmesi (AİHS) ile güvence altına alınan “kişi özgürlüğü ve güvenliği hakkı”nı ihlal ettiği belirtildi. Yılmaz’ın tutuklanmasına delil olarak gösterilen faaliyetlerin gazetecilik faaliyetleri kapsamında olması nedeniyle tutuklama işleminin, “ifade özgürlüğü”nün ihlali olduğu da belirtildi.
İddianameyi iade eden mahkeme: Şüpheliler arasında hukuki ve fiili bir bağlantı yok
Ankara Cumhuriyet Başsavcılığı 6’sı tutuklu 22’si kaçak toplam 49 şüpheli hakkında soruşturmayı 18 Temmuz’da tamamladı. 51 klasör ve 5639 sayfadan oluşan “Silahlı terör örgütü kurma ve yönetme”, “silahlı terör örgütü üyesi olma” suçlamalarını içeren iddianame mahkemeye gönderildi. İddianamede suç yeri olarak Antalya ve suç tarihi olarak 2 Aralık 2019 gösterildi. HDP’nin kapatılması ve Kobanê davalarında tanık olan Sami Baran’ın Antalya’da ifade vermesi nedeniyle suç yeri olarak Antalya gösterildi.
İddianamenin gönderildiği Ankara 28. Ağır Ceza Mahkemesi, 28 Temmuz’da verdiği kararla, iddianamenin iadesine karar verdi. Kararın gerekçesinde: “şüphelilerin birlikte yargılamalarının pratik bir fayda sağlamayacağı”, “şüpheliler arasında hukuki ve fiili bağlantı bulunmadığı”, “Ankara’da herhangi bir eylemin olmadığı”, “her bir şüpheli hakkında ayrı ayrı iddianame hazırlanmaması gerekliliği” yer aldı. Savcılığın karara karşı bir üst mahkemeye yaptığı itirazın reddedilmesi üzerine sanıklar hakkında ayrı ayrı iddianame hazırlandı.
Yılmaz hakkında hazırlanan iddianame Ankara 28. Ağır Ceza Mahkemesi’ne, Müftüoğlu hakkındaki iddianame ise Ankara 19. Ağır Ceza Mahkemesi’ne gönderildi. İddianameyi 21 Eylül tarihinde kabul eden Ankara 28. Ağır Ceza Mahkemesi, dosya için “yetkisizlik kararı” vererek Diyarbakır’a gönderdi.
Mahkeme, Yılmaz’ın üzerine atılı “örgüt üyeliği” suçlamasının, “temadi eden (süreklilik gösteren) suçlardan olduğunu ve bu suçlarda temadinin (sürekliliğin) kesildiği ana kadar gerçekleşen eylemlerin tek suç oluşturacağını” savunarak, “temadinin (sürekliliğin) Diyarbakır’da kesildiğini”, bu nedenle yetkili mahkemenin, Diyarbakır’da terör suçlarına bakmakla görevli ağır ceza mahkemesinde olduğunu belirtti.
Müftüoğlu hakkında açılan davanın iddianamesini kabul eden Ankara 19. Ağır Ceza Mahkemesi ise aynı gerekçelerle yetkisizlik kararı vererek, dosyayı Diyarbakır’a gönderdi. Mahkemeler, “kuvvetli suç şüphesi”, “suçun vasıf ve mahiyeti”, “delil durumu”, “adli kontrol tedbirlerinin yetersiz kalacağı”, “kaçma şüphesi” gibi matbu gerekçelerle Müftüoğlu ve Yılmaz’ın tutukluluk hallerinin devamına karar verdi.
Diyarbakır 5. Ağır Ceza Mahkemesi Müftüoğlu’nun duruşma günü SEGBİS üzerinden hazır edilmesi için tutulduğu cezaevine yazı yazılmasına, gizli tanıkların dinlenilip dinlenilmeyeceğinin celse arasında değerlendirilmesine karar verdi.
Sedat Yılmaz'ın yargılamasına yapacak olan Diyarbakır 4. Ağır Ceza Mahkemesi ise Ulaş ve K8Ç4B3L1T5 mahlaslı gizli tanıkların duruşmada hazır edilmesine karar verdi. Mahkeme, Diyarbakır Terörle Mücadele Şube Müdürlüğü’ne yazı yazılarak Yılmaz’ın isminin herhangi bir tanık beyanında geçip geçmediği, örgüt çağrısı üzerine düzenlenen veya örgüt propagandasına dönüşen eylem ve etkinliklere katılıp katılmadığı hususunda araştırma yapılarak, mahkemeye bilgi verilmesini istedi.
Mahkemeler, “dosyadaki delil durumu”, “hakkındaki teşhis işlemleri”, “kuvvetli suç şüphesi”, “kaçma ve saklanma şüphesi”, “adli kontrol hükümlerinin yetersiz kalacağı” şeklindeki matbu gerekçeyle Yılmaz ve Müftüoğlu’nun tutukluluk hallerinin devamına karar verdi. Müftüoğlu davasının ilk duruşması 7 Aralık, Yılmaz’ın ise 14 Aralık’ta görülmesine karar verildi.
Sedat Yılmaz hakkında hazırlanan iddianame
İddianamede, “örgüt kurmak ve yönetmek” ve “örgüte üye olmak” iddiasıyla suçlanan Yılmaz’ın 37,5 yıla kadar hapsi istendi. İddianamedeki suç delilleri olarak Yılmaz’ın savunması, HTS kayıtları, MASAK raporları, yurtdışına giriş çıkış kayıtları, otel konaklama bilgileri, tanık ifadeleri, fotoğraf teşhis, açık kaynak araştırma tutanakları olarak gösterildi. 44 sayfalık iddianamenin 40 sayfasında PKK ve KCK’nin kuruluşu, yapısı, işleyişine dair bilgiler ve bunlarla ilgili gizli tanık ve etkin pişmanlıktan yararlanarak itirafçı olan kişilerin verdiği ifadeler yer aldı. İddianamede, soruşturmanın nasıl ve hangi tarihte başladığına dair herhangi bir somut bilgi yer almadı. İddianamede, Yılmaz’ın hakkındaki suçlamalara ilişkin polis, savcılık ve sulh ceza hakimliğinde verdiği ifadeler ve yaptığı savunmalara yer verilmedi.
İddianamede ifadeleri yer alan Ulaş mahlaslı gizli tanık, 4 Mart 2020’de, K8Ç4B3L1T5 gizli tanık ise 18 Ekim 2022’de Ankara TEM Şube Müdürlüğü’nde savcı eşliğinde fotoğraflı teşhis yaptırıldı. Ulaş isimli gizli tanık HDP’li siyasetçilerin yargılandığı Kobanê, HDP kapatma davasında; K8Ç4B3L1T5 gizli tanık ise Ankara’da 7 ay tutuklu kalan 9 Kürt gazetecinin yargılandığı davada tanık olarak yer almıştı. Gizli tanık Ulaş, ifadesinde Yılmaz’ın “KCK Basın-Yayın Komitesi içerisinde yer aldığını”, “Dicle Haber Ajansı (DİHA), Mezopotamya Haber Ajansı, Fırat Haber Ajansı’nda örgüt adına propaganda amaçlı haberler yaptığını”, “yasal veya yasadışı yollardan Irak’a giderek örgüt yöneticileriyle görüştüğünü” öne sürdü. Gizli tanık K8Ç4B3L1T5 ise Yılmaz’ın, MA’nın Diyarbakır’daki merkez bürosunda haber müdürü olarak çalıştığını, burada haberlerin yayınlanmasına onay veren kişi olduğunu, haftalık haber gündem yazı notlarını yazdığını belirterek, “bu faaliyetleri örgüt adına yaptığını” iddia etti.
Gizli tanıklık (tanığın kimliğinin saklı tutulması) kurumu, duruşmanın aleniliği, delillerin tartışılabilir olması ilkelerine aykırılık teşkil etmesi nedeniyle adil yargılanma hakkını zedelemektedir. Anayasa Mahkemesi 28.12.2021 tarihli Rıza Barut Başvurusu Kararında “…Dolayısıyla yer, zaman, kişi ve eylem bilgileri ihtiva etmeyen ve bu anlamda yargı makamlarına denetim imkânı vermeyen soyut gizli tanık beyanının kuvvetli belirti olarak kabulü mümkün değildir.” (para: 74) şeklinde karar vermiştir. Yılmaz’ın ve Müftüoğlu’nun dosyalarında yer alan ve genel soyut ifadelerin yer aldığı gizli tanık beyanları ile tutukluluk kararı verilmesi adil yargılanma hakkının ve kişi özgürlüğü ve güvenliği hakkının ihlali olarak değerlendirilmektedir. |
Yılmaz’ın kullandığı cep telefonlarına ait 2013 ve 1 Ocak 2021 tarihleri arasındaki baz istasyonu verileri ile HTS kayıtları iddianame suç delili olarak yer aldı. Yılmaz’ın gazeteci meslektaşları ve eşiyle yaptığı arama kayıtlarının da suç delili olarak yer aldığı iddianamede, Yılmaz’ın arama kaydı ve ortak baz istasyonu sinyalleri olduğu ileri sürülen kişiler hakkında daha önce TMK kapsamındaki suçlar nedeniyle yasal işlem yapıldığı belirtildi. Yılmaz’ın bu arama kayıtları ve baz istasyonu verileri iddianamede “örgütsel görüşmeler” olarak değerlendirildi. Ancak, ortak baz istasyonu birlikteliği kayıtlarının büyük çoğunluğu Yılmaz’ın ikamet ettiği Diyarbakır’da oldu. Polisin 12 Nisan 2023’te hazırladığı, “HTS Analiz Raporu Değerlendirme Tutanağı”nda Yılmaz’ın eşi Filiz Yılmaz ile yaptığı 588 arama/aranma kaydı suç delili gösterildi. Ancak, HTS kayıtlarında Yılmaz’ın Irak’a gittiğine ilişkin herhangi bir bilgi ve değerlendirme yer almadı.
HTS kayıtlarında Yılmaz’ın, 20-27 Eylül 2014 tarihleri arasında Urfa’nın Suruç ilçesinde bulunması suç delili gösterildi. Yılmaz’ın IŞİD’in saldırdığı Suriye’nin Kobanê kentinde çatışmaları ve buna karşı yapılan protestoları Özgür Gündem gazetesi için takip etmek amacıyla 2014 yılında Suruç’a gitmesi “örgütsel faaliyet” olarak değerlendirilerek iddianamede yer aldı. Polis, Yılmaz’ın Urfa’ya gidişine ilişkin hazırladığı 16 sayfalık raporda 2014 yılında Suruç’ta yapılan protesto eylemlerine, bu konuda BBC, Show TV ve ANF’de yayınlanan haberlere ve PKK yöneticilerinin Kobanê’ye dair yaptığı açıklamaların haberlerine yer verildi. Bu haberler, “Yılmaz’ın örgüt yöneticileri tarafından verilen talimatlar doğrultusunda Suruç ilçesine gittiği” iddiasına delil olarak gösterildi. HTS kayıtlarında Yılmaz’ın 2014 yılında Irak’a gittiğine ilişkin sinyal bilgileri olduğuna dair tutanakta herhangi bir bilgi yer almadı.
Yılmaz’ın değişik tarihlerde Avrupa ülkelerine uçakla yaptığı seyahatlerin suç delili gösterildiği iddianamede, Yılmaz’ın Irak’a resmi yollarla gittiğine dair bir bilgi yer almadı. Yılmaz’ın suçlanmasına dayanak yapılan Mali Suçlar Araştırma Kurulu’nun (MASAK) raporu 2021 yılına ait. Polisin bu rapora dayanarak, 15 Nisan 2023’te hazırladığı “Mali Analiz Tutanağı”nda Yılmaz’ın iki basın ve yayın şirketinde “editör” olarak SGK kaydının bulunduğu, bu şirketlerin ise “örgütün yayın organı” olduğu ileri sürülen Özgür Gündem gazetesinin basımcısı ve yayıncısı şirketler olduğu iddia edildi. İddianamede, Yılmaz’ın 2016 yılından sonra SGK kaydının olmaması, 2017 yılından sonra banka havale işlemi yapmamasının, “hayatın olağan akışına aykırı” olduğu belirtildi ve bunlar “örgütsel gizlilik”, “örgütte sorumlu düzeyde faaliyet” olarak yorumlandı. Ancak, Yılmaz’ın 2021 yılı sonrasındaki banka hesap hareketleri ve SGK kayıtlarına ilişkin bilgiler iddianamede yer almadı.
Yılmaz’ın İŞİD’in Suriye ve Irak’ta yaptığı saldırılara ilişkin 2014 yılında yaptığı sosyal medya paylaşımları, Özgür Gündem, ANF ve Havarnews’ten alıntılıyarak paylaştığı haberler iddianamede suç delili olarak gösterildi. Ayrıca Yılmaz’ın “örgüt lehine yayın yapan” sayfaları takip ederek, haberlerini paylaştığı ileri sürüldü. Siber Suçlarla Mücadele Daire Başkanlığı’nın Yılmaz’ın sosyal medya hesaplarına ilişkin, 25 Mart 2021’de hazırladığı 17 sayfalık raporda, Yılmaz’ın Facebook profilinde yer alan “Özgür gündem gazetesi-işçi” ekran görüntüsü suç delili gösterildi. Twitter hesabında Yılmaz’ın Almanya’ya yaptığı ziyarette Berlin Duvarı önünde çektiği fotoğrafı, “Berlin duvarından geriye kalan” yazısıyla paylaşması, kızıyla birlikte çektiği fotoğrafı “Lorin hanım köy yollarına düştü” şeklindeki paylaşımı tutanakta suç delili olarak yer aldı. Polisin 12 Nisan 2023’te hazırladığı Açık Kaynak Tespit ve Değerlendirme Tutanağı ise Yılmaz’ın Roboski katliamı yıldönümünde yaptığı “Roboski hala kanıyor” paylaşımı ile “halkı devlete karşı kin ve düşmanlığa sevk edici tutum sergilediği” iddia edildi. ANF sitesinde 2019’da yayınlanan, “Hüseyin Aykol’un tutuklanmasına tepki yağdı” başlıklı haberde Yılmaz’ın Aykol’un tutuklanmasına ilişkin görüşü suç delili olarak gösterildi. Yılmaz’ın, Aykol’un gazeteciliğinden dolayı tutuklandığını söyleyerek onu sahiplendiğini, örgütsel faaliyetlerinin üstünü örttüğü, “kitleleri devlete karşı kin ve düşmanlığa sevk ettiği” iddia edildi.
MLSA’nın düzenli olarak yayınladığı dava izleme raporlarında da görüldüğü üzere, özellikle örgüt üyeliği suçlamalarında sosyal medya paylaşımlarının delil olarak sunulması pratiği burada da görülmektedir. Sosyal medyada yapılan ve gazetecilik faaliyeti kapsamında değerlendirilmesi gereken içeriklerin “örgüt üyeliğine delil” olarak kabul edilmesi, ifade özgürlüğünü ve basın hürriyetini ortadan kaldıran bir yargı pratiği olarak karşımıza sıklıkla çıkmaktadır. |
Yılmaz’ın yaptığı paylaşımların “örgüt propagandası” gibi görünse de bunların “örgüt üyeliği faaliyeti” kapsamında değerlendirmesi gerektiği savunuldu.
İddianamede Yılmaz’ın “PKK/KCK’nin İdeolojik Alan Merkezi” içerisinde faaliyet yürüttüğü, örgütün talimatları ve ideolojisi doğrultusunda aktif sosyal yaşantısını kılıf olarak kullanıp, gizliliğe riayet ederek faaliyetlerini sürdürdüğü iddia edildi.
Dicle Müftüoğlu hakkında hazırlanan iddianame
Dicle Fırat Gazeteciler Derneği Eş Başkanı Dicle Müftüoğlu hakkında hazırlanan 43 sayfalık iddianamenin 40 sayfası, Sedat Yılmaz hakkında hazırlanan iddianamede olduğu PKK ve KCK’nin kuruluşu, işleyişi ve faaliyetlerine ilişkin bilgiler yer aldı. İddianamede, Müftüoğlu’nun kendisi hakkında suçlamalara ilişkin polis, savcılık ve sulh ceza hakimliğinde verdiği ifadeler ve yaptığı savunmalara hiç yer verilmedi.
CMK’nin 160.maddesi uyarınca Cumhuriyet Savcıları “…şüphelinin lehine ve aleyhine olan delilleri toplayarak muhafaza altına almakla ve şüphelinin haklarını korumakla yükümlüdür.”. Müftüoğlu’nun kendisine yöneltilen suçlamalara yönelik cevaplarını içeren ifadelerinin iddianamede yer almaması bu hükmün ihlal edilmesine yol açmaktadır. |
Etkin pişmanlıktan yararlanan K.G. isimli tanık, Ankara TEM Şube Müdürlüğü’nde, 9 Ocak 2020’de, avukat olmadan Müftüoğlu hakkında yaptığı fotoğraflı teşhis ve beyanları iddianame yer aldı.
Polis Vazife ve Salahiyetleri Kanunu’nun 6.Ek Maddesi uyarınca teşhis işlemi tek fotoğrafla yapılamaz. Soruşturma dosyasında yer alan teşhis tutanağından Dicle Müftüoğlu'nun sadece bir fotoğrafının tanığa gösterilerek tanık ifadesinin alındığı anlaşılıyor. |
K.G. ifadesinde Müftüoğlu’nu 2014 yılında Irak’taki Xinerê alanında basın yayın çalışmalarında yer alan örgüt kadrolarına verilen eğitim sırasında gördüğünü ileri sürerek, o tarihten sonraki faaliyetlerine dair bir bilgisinin olmadığını söyledi. Müftüoğlu’nun Irak’taki Kandil dağında bulunan örgütün üstlenme alanlarına gittiği ileri sürülen iddianamede, Müftüoğlu’nun Şırnak-Habur sınır kapısından yurtdışına giriş-çıkışının ilk defa 2017 yılında görülmesine rağmen bu çelişkiye değinilmedi. “K8Ç4B3L1T5” mahlaslı gizli tanığın iddianamede yer alan ifadesinde Müftüoğlu’nun “Basın Komitesine bağlı” olarak Diyarbakır’da Mezopotamya Ajansı’nda sorumlu düzeyde faaliyet yürüttüğünü bildiğini iddia etti. Gizli tanık, Müftüoğlu’nun örgüt lehine haber yapması için talimat verdiğini ileri sürdü.
Tanık K.G. AYM önünde olan Halkların Demokratik Partisi’nin (HDP) kapatma ve Kobanê davaları başta olmak üzere Kürt siyaseti ve muhaliflerin yargılandığı birçok davada tanık sıfatıyla yer aldı. “K8Ç4B3L1T5” mahlaslı gizli tanık ise 2022 yılında Ankara’da tutuklanan 9 JİNNEWS, MA ve Yeni Yaşam muhabiri hakkında açılan davanın da gizli tanığı. “K8Ç4B3L1T5”, Ankara’da 9 gazetecinin yargılandığı davanın, 5 Temmuz 2023’te görülen duruşmasında ifade veren gizli tanık ve bu duruşmada, “Devlet adına faaliyetlerde bulundun mu?” sorusuna “evet” cevabını vermişti.
Müftüoğlu’nun telefonuna gelen ve giden arama trafiği kayıtlarının (HTS) suç unsuru olarak gösterildiği iddianamede, Müftüoğlu’nun aynı dosyada şüpheli olan gazeteci meslektaşları Sedat Yılmaz, MA muhabiri Özgür Paksoy, Xwebun Sorumlu Yazı İşleri Müdürü Mehmet Ali Ertaş, Hatice Şahin ile yaptığı içeriği belirtilmeyen aramaların “örgütsel faaliyet” olduğu iddia edildi. Müftüoğlu’nun telefonunun büyük çoğunluğu Diyarbakır’da yaşayan dosyanın diğer 52 şüphelisinin telefon sinyal bilgilerinin ortak baz istasyonunun gelmesi iddianamede “örgütsel faaliyetlerin dizayn edilmesi” olarak yorumlandı.
Yargıtay pek çok kararında farklı kişiler tarafından kullanılan cep telefonlarının aynı baz istasyonunun kapsama alanında bulunması ve sinyal vermesinin tek başına o kişilerin bir araya geldikleri veya buluştukları, suçun işlendiği anda yan yana oldukları veya o suçun o kişi tarafından işlendiği anlamına gelmeyeceğini belirtmektedir. |
Dosyada yer alan, 16 Nisan 2023 tarihli “HTS Analiz Raporu ve Değerlendirme Tutanağı”nda 2013-2021 yılları arasındaki baz istasyonu bilgilerine ilişkin yapılan değerlendirmede Müftüoğlu’nun yurt dışına çıktığına dair baz istasyonu verileri konusunda herhangi bir bilgi yer almadı.
Habur Sınır Kapısı kayıtlarında yapılan incelemede, “Müftüoğlu’nun örgüt ile ilişki ve irtibatları dolayısıyla haklarında yasal işlem yapılan kişilerle ardışık olarak yurtdışına giriş-çıkış kayıtları olduğu, bunun hayatın olağan akışına aykırı olduğu” savunuldu. Bu kayıtların Müftüoğlu’nun, “Irak’ta örgütsel toplantılara katıldığına dair tanık beyanlarıyla örtüştüğü” ileri sürüldü. İddianamede MASAK tarafından, 2 Nisan 2021’de hazırlanan rapor üzerinde yapılan incelemede “Müftüoğlu’nun haklarında örgüt üyesi olma suçundan işlem yapılan kişilerle para alışverişi olduğu” ileri sürüldü. Ancak, Müftüoğlu’nun MASAK raporunun hazırladığı tarihten gözaltına alındığı güne kadarki banka hesap hareketlerine dair iddianamede bir bilgi yer almadı. Polisin MASAK raporundaki mali analiz bilgilerine ilişkin 12 Nisan 2023’te hazırladığı “Mali Analiz Raporu”nda Müftüoğlu’nun DİHA ve MA’da SGK kaydının olması suç delili gösterildi. Müftüoğlu’nun Eş Başkanı olduğu derneğin üyesi ve birlikte çalıştığı gazeteci meslektaşları Özgür Paksoy, Rohat (Zeynel) Bulut ile olan banka hareketleri “örgütsel irtibat” olarak yorumlandı.
Polisin 15 Nisan 2023’te hazırladığı “Araştırma Tespit ve Değerlendirme Tutanağı”nda Müftüoğlu’nun “PKK ve KCK’nin güdümünde faaliyet gösteren siyasi parti, sivil toplum kuruluşunun düzenlediği legal/illegal eylem ve etkinliğine katıldığına dair bilgi bulunduğu” ileri sürüldü. Ancak, bu eylemlerin nerede ve hangi tarihte yapıldığı, STK’lerin ismi tutanakta yer almadı.
Müftüoğlu’nun telefonunda haklarında farklı mahkemelerce adli işlem yapılan 335 örgüt mensubuyla çok sayıda arama kaydı ve ortak birlikteliğinin olduğu ileri sürülen iddianamede, içeriği bilinmeyen görüşmelerin örgütsel faaliyetler kapsamında, örgüt eylemlerinin düzenlenmesi amacıyla yapılan görüşmeler olduğu iddia edildi.
İddianamede Müftüoğlu için “PKK/KCK’nin İdeolojik Alan Merkezi içerisinde, örgütünün ideolojisi ve talimatları doğrultusunda aktif olarak sosyal yaşantısını da kendisine kılıf olarak kullanarak gizliliğe riayet ederek faaliyet yürüttüğü, örgütsel faaliyetleri dosya kapsamındaki delillerle şüpheye mahal bırakmayacak açık ve net bir şekilde ortaya konmuş” iddiasında bulunuldu.
Dicle Müftüoğlu hakkındaki davanın ilk duruşması 7 Aralık 2023 tarihinde saat 11:10’da Diyarbakır 5. Ağır Ceza Mahkemesi’nde görülecek.
Sedat Yılmaz hakkındaki davanın ilk duruşması ise 14 Aralık 2023 tarihinde saat 09:00’da Diyarbakır 4. Ağır Ceza Mahkemesi’nde görülecek.
MLSA Hukuk ve Dava Takip Birimleri davayı takip ediyor. Duruşmalar sırasındaki gelişmeler canlı olarak @MLSADavaTakip twitter hesabından paylaşılacak.