BURCU ÖZKAYA GÜNAYDIN
“2021 yılını mahkeme kapılarında geçirdim, yazdığımı iki defa okuyorum,” “Gazetecilik yaptım, yargılandım, muhalif gazeteciliğe devam edeceğim.” Bu sözler yaptıkları haberlerden, sosyal medya paylaşımlarından dolayı ceza alan, hükmün açıklanmasının geri bırakılmasını (HAGB) kabul etmek zorunda kalan gazetecilere ait. Gazeteciler, dışarıda olsalar da tutsaklığın devam ettiğini söylüyor. Bir gazeteciye verilen en büyük ceza onu doğrudan ya da dolaylı yöntemle susturmak. Cezaevi, ev hapsi, haftalık imza verme, cezanın ertelenmesi gibi mekanizmalar gazeteciyi kontrol altında tutma yöntemleri arasında yer alıyor. Tüm bunların yanı sıra mahkemelerde çokça rastlanan bir karar ise HAGB. Peki, nedir bu HAGB? Gazetecilerin hayatında da nasıl bir yerde duruyor? Gazeteciler Gülşen Koçuk, Ali Arslan Dadük, Perihan Kaya ile HAGB uygulamasını ve bu uygulamanın hayatlarını nasıl etkilediğini konuştuk. Jinnews editörü Gülşen Koçuk’un yargılama süreci 2016 yılında başladı. Koçuk, 2016 yılında Anadolu Ajansı’nda (AA) yayınlanan “Bahoz Erdal öldü” haberini, her sene paylaşılan bir haber olduğu için ironik bir dille sosyal medya hesabında paylaşınca kendini mahkeme koridorlarında buldu. IŞİD’in Minbîç’teki yenilgisine ilişkin bir paylaşımı da Koçuk’un yargılanma sebepleri arasında yer alıyor.
Gülşen Koçuk
Koçuk o süreci şöyle aktardı: “DAİŞ benim için kadın düşmanı bir örgüttü. Minbîç’te yenildiğine dair yaptığım paylaşımdan dolayı yargılandım ve ilk duruşmada ceza aldım. Resmi bir kurum olan AA’nın her yıl yaptığı “Bahoz Erdal öldü” haberi ironik geldi bana, buna dair paylaşımım sebebiyle de yargılandım. Hakkımdaki suçlamaları kabul etmedim, etmeyeceğim de. Mahkeme Başkanı sosyal medyada çok fazla yalan haberin olduğunu, benim ironi yaptığım konuya dair de sürekli paylaşımın olduğunu söyledi. Evet, medyada böyle haberler çok var fakat AA devletin resmi yayın organı. Teyit etmeden böyle bir haber paylaşımı yapması ne kadar doğru?”
Gülşen Koçuk: Hukuk sistemi ‘evet’ dayatıyor
Koçuk, Mahkeme Başkanı’nın dosya açılmadan karar verdiğini düşünüyor ve “Ben ABC yazsam da bana dava açılacaktı. Ceza vermek istiyorlardı, bu paylaşım kullanıldı” diyor. Kendi açısından HAGB’nin kabul edilecek bir durum olmadığını, bunu kabul etmenin verilen cezayı da kabul etmek anlamına geldiğini vurgulayan Koçuk, mevcut hukuk sisteminin gazeteciliği dışarıda yapmak için HAGB’ye ‘evet’ demeyi dayattığını söyledi.Şiddet faili ile gazeteci bir tutuluyor
HAGB’nin sürekli kontrol altında tutmak amacıyla uygulandığını belirten Koçuk, “Bu cezayı verme amaçlarından biri de otosansür uygulamak. Tabii ki bu uygulama bir pranga ama asla bizi yazmaktan geri bırakmaz. Ne olursa olsun doğru bildiğimizi yazmaya devam edeceğiz” diye konuştu. Adalet mekanizmasının, muhalif gazetecilerle bir şiddet failini eşdeğer tuttuğunu vurgulayan Koçuk, verilen cezalar konusunda “Biz şiddet faili ile eşdeğer tutuluyoruz. Hatta gazetecileri daha tehlikeli buluyorlar. Devlet zor kullanma gücünü elde tutuyor, toplum da bu gücü erkeğe veriyor” dedi. Koçuk ayrıca kendisine verilen cezayı hiçbir zaman bireysel düşünmediğini, sistemin tehlikeli gördüğü herkesin ya imza kontrolünde bulunduğunu, ya cezaevine gönderildiğini ya da dışarıda kalarak HAGB ile kontrol altında tutulduğunu belirtti.Ali Arslan Dadük: Kaymakam üzüntü duyduk dedi yine de yargılandım
Samandağ Sovtna gazetesi İmtiyaz Sahibi Ali Arslan Dadük hakkında, 2015 yılında bir anmayı takip ederken, jandarma tarafından ters kelepçe ile gözaltına alınmasının ardından dava açıldı. Altı yıl sonra yargılandığı davadan ceza alan Dadük de HAGB alan gazetecilerden. Dadük, ceza aldığı olayı şöyle aktardı: “2015 yılında Suruç’ta düzenlenen terör saldırısı sonucu hayatını kaybeden Samandağlı Okan Pirinç’in yedinci gün anmasında çıkan olayları takip etmek için bir basın mensubu olarak görevimi yapmak üzere, Tomruksuyu Mahallesi’ne geldim. Geldiğim sırada olaylar başlamıştı. Ben de olayları fotoğraflarken üzerime yürüyen bir asker, ‘Şimdi asker şiddet uyguladı diye haber yapacaksın ha!’ dedi ve birkaç asker ile birlikte ters kelepçe uygulayarak beni gözaltına aldı. Daha sonra benim de içinde olduğum 28 kişi yargılandı, ceza alan sekiz kişiden biri de ben oldum.”
Ali Arslan Dadük
Dava dosyasına basın kartı sunarak gazeteci olduğunu resmi olarak kanıtlamış olmasına rağmen ceza almasının ülkedeki medya özgürlüğü seviyesini gösterdiğini belirten Dadük, dönemin kaymakamı tarafından arandığını ve kaymakamın yaşananlardan dolayı üzüntüsünü belirttiğini de ekledi. Dadük, sadece gazetecilik yaptığı için hem şiddete maruz kaldığını hem de ceza aldığını söyledi.
Ceza almasının da HAGB denetiminde olmasının da hayatında bir değişiklik yaratmadığını, gazeteciliğe devam ettiğini söyleyen Dadük, “Tabii ki bana ya da benim gibi halkın haber alma hakkını savunan gazetecilere verilen cezalar, HAGB dediğimiz denetim mekanizması susmamız, gerçekleri yazmamamız için uygulanıyor. Biz bu yola çıktığımızda bu zorlukların hepsini biliyorduk; öldürmeyen darbe güçlendirir. Muhalif gazeteciliğe devam ediyorum, edeceğim de. Uğur Mumcu sustu mu, Hrant Dink sustu mu? Onların gazetecililiğini örnek alan bizler de doğru bildiğimiz yolda devam edeceğiz. Ayrıca işimi engellemeye çalışanlar kolluk kuvvetleri idi. Hem şiddete maruz kaldım hem de ceza aldım. Kamera kayıtları ortada. Hukuksuz, Anayasaya aykırı bir karar. Kabul etmiyorum, itiraz edeceğiz” dedi.
Perihan Kaya: 2021 yılını mahkeme kapılarında geçirdim
Diyarbakır’da gazetecilik yapan Perihan Kaya, Newslab Turkey için çalışıyor. Kaya, gazeteciler başta olmak üzere birçok yurttaşın yargılanıp hüküm giymesine sebep olan “cumhurbaşkanına hakaret” suçlaması ile yargılandı, 11 ay 20 gün hapis cezası aldı. Kaya’nın dosyası şu an istinaf mahkemesinde. Kaya, 2021 yılını mahkeme kapılarında geçirdiğini, şu anda dışarıda olsa da kendini özgür hissetmediğini belirtti: “İki ayrı dosyam istinafta. Bir dosyada ‘örgüt propagandası’ başka bir dosyada ‘cumhurbaşkanına hakaret’ ile suçlanıyorum. Üstelik hakaretten yargılandığım dosyada suça konu edilen sosyal medya hesabı bana ait değil. Ben bu yılı mahkemelerde geçirdim. Artık bir şey yazarken durup düşünmeye başladım. Yazdıklarım suç da değil aslında ama ülkede her yazılanın suç teşkil etmesi sorun.”
Perihan Kaya

