Özellikle de İstanbul gibi metropollerde herhangi bir toplumsal olay veya sokak eylemi olduğunda aklımıza ilk gelen şey ‘polis şiddeti’ oluyor. Bu şiddet yalnızca göstericilere değil, basın mensuplarına da uygulanıyor. Özellikle Gezi’den sonra polis şiddetinin dozunun arttığını gözlemliyoruz. Güvenlik güçleri bu cesareti ise cezasızlıktan alıyor. Ancak tek dayanakları cezalandırılmıyor olmaları değil…Son yıllarda polisin gazetecilere uyguladığı şiddet, gözaltı ve engelleme girişimleri maalesef rutin veya olağan bir durummuş gibi algılanmaya başlandı. Toplumun tepkisizliğinin bir sonucu olarak da güvenlik güçlerinin daha fazla şiddete ve akıl almaz uygulamalara başvurduğu bir tablo karşımıza çıkıyor.Bunun son örneği de 25 Kasım Kadına Yönelik Şiddete Karşı Uluslararası Mücadele Günü’nde kadınların Taksim’de düzenlediği eylemde yaşandı. Eylem daha başlamadan her köşe başına yığılan yüzlerce polis, uygulanacak şiddetin habercisiydi. Gösterilerde en az 216 kadın darbedilerek gözaltına alındı, çok sayıda göstericiye şiddet uygulandı. Eylemi takip eden gazeteciler ise hem işlerini yapamadı hem de şiddetin ayyuka çıktığı bir duruma maruz kaldı.Protestoları takip etmek için Taksim’e giden gazeteci Hayri Tunç ve İleri Haber muhabiri İzel Sezer, Haliç’e yöneldiklerinde polisin akıl almaz bir girişimiyle karşılaştı. Polisin engelleme girişimine karşı direnen meslektaşlarımız, denize itilmek istendi. Yanlış duymadınız, polis gazetecileri resmen denize atmaya çalışarak ölümle tehdit etti.
'Polis, bizi denize sürüklemek istedi'
Gazeteci Hayri Tunç, o gün yaşadıklarını şöyle anlatıyor:"25 Kasım eylemini takip etmek için Taksim'e geldim. Orada arkadaşlarla beklerken ilk olarak Tünel’den çıkarıldık. Sonra Karaköy tarafında beklerken kadınların Haliç civarında toplandığını öğrendik ve meslektaşım İzel ile birlikte oraya gittik. Orada başka gazeteci arkadaşlar da vardı. Karaköy’den ve Taksim tarafından Haliç meydanına gelen kadınlar ablukaya alınırken, polis amiri basının çıkartılması emrini verdi. O sırada iki çevik kuvvet polisi, bir yandan da darbederek bizi Haliç meydanından denize doğru sürüklemeye başladı. Denize düşmemize bir adım kalmışken polise tepki gösterdik ve kendimizi biraz ileriye attık. Polis, ikimizi de bilinçli bir şekilde denize doğru sürüklemek istedi. Oradan kurtulup polise tepki gösterdiğimiz de ise yine bir çevik kuvvet polisi ‘Sizi buraya gömerim’ diyerek ölümle tehdit etti."İstiklal Caddesi’ndeki bazı arkadaşlarımız uzun süre ablukaya alındı. Biz bir ara ablukaya alındık ve 'basın kartı gösterip geçeceksiniz' dayatmasına maruz kaldık. Hatta eylem sonrası bir polis, 'Polise beş metreden fazla yaklaşamazsınız' gibi saçma bir şey söyledi, tepki gösterdik."Gazeteci Hayri Tunç’un aktardığı bu olayın görüntüleri de mevcut. Öğrendiğim andan itibaren kanım dondu. Çünkü güvenlik güçlerinin artık gazetecileri rahatlıkla ölümle tehdit edebildiği, hatta denize atmaya çalışarak öldürme girişiminde bulunduğu bir gelişmeye şahit olduk ve maalesef bırakın cezalandırılmalarını, olayla ilgili kamuoyu bile oluşturulamadı. Peki örgütlü bir tepki ortaya koymak için neyi bekliyoruz? Öldürülmeyi mi?
Medya ve Hukuk Çalışmaları Derneği (MLSA) haber alma hakkı, ifade özgürlüğü ve basın özgürlüğü alanlarında faaliyet yürüten bir sivil toplum kuruluşudur. Derneğimiz başta gazeteciler olmak üzere mesleki faaliyetleri sebebiyle yargılanan kişilere hukuki destek vermektedir.