Duruşma Haberleri

Gazetecilerin Saraçhane davası: "Polis gözaltına alırken, 'işkence yapıyorum, gurur duyuyorum' dedi.

Gazetecilerin Saraçhane davası: "Polis gözaltına alırken, 'işkence yapıyorum, gurur duyuyorum' dedi.

 

  • Suriye’de öldürülen gazeteciler Nazım Daştan ve Cihan Bilgin’i anmak isterken işkenceyle gözaltına alınan beş gazetecinin yargılandığı davada, duruşmadan yarım saat önce dosyaya atanan savcı adli tedbirlerin sürmesini istedi. 
  • Gazeteciler savunmalarında işkence, ters kelepçe ve fiziksel şiddet gördüklerini anlattı. Yağmur Filiz, kendisini boğazını sıkarak gözaltına alan polisin, "Evet, işkence yapıyorum ve bundan gurur duyuyorum" dediğini anlattı. 

Semra Pelek

Gazeteciler Zeynep Kuray, Mahsum Sağlam, Pelin Laçin, Yadigar Aygün ile üniversite öğrencisi Yağmur Filiz’in, Suriye’de öldürülen gazeteciler Nazım Daştan ve Cihan Bilgin’i anmak için Şişhane’de yapılmak istenen basın açıklamasına katıldıkları gerekçesiyle yargılandıkları davanın duruşması  İstanbul 39. Asliye Ceza Mahkemesi’nde görüldü. Medya ve Hukuk Çalışmaları Derneği (MLSA), gazeteci Zeynep Kuray’ın savunmanlığını üstlendi. Gazeteciler, “2911 sayılı Toplantı ve Gösteri Yürüyüşleri Kanunu’na muhalefet” suçlamasıyla yargılanıyor. 

"Bu dava açılmamalıydı"

Gazeteci Mahsum Sağlam, “Sondaki sözü başta söylemek lazım: Bu davanın açılmaması gerekiyordu. Biz henüz toplanmamıştık bile; kimlik tespiti sırasında gözaltına alındık,” dedi.

Sağlam, Abdi İpekçi, Musa Anter ve Metin Göktepe’nin da aralarında bulunduğu çok sayıda siyasi cinayetlerde öldürülen gazetecileri anarak, “Nazım Daştan ve Cihan Bilgin’in ölümü de bunun devamıdır. Gazeteciler olarak can güvenliğimiz yok. Bu cinayetler bizim de yaşam hakkımıza saldırıdır. Biz protesto hakkımızı kullandık,” diye konuştu. Gözaltında sekiz saat boyunca ters kelepçeyle tutulduklarını belirten Sağlam, “Bu bir işkencedir. Bu işkenceyi yapanların yargılanmasını istiyorum,” dedi.

“Kürt gazeteciyi anmak suç sayılıyor”

Zeynep Kuray, gazetecilerin Suriye’de katledilmesinin ardından “gazeteci değillerdi” propagandası başlatıldığını ve bu nedenle anma açıklaması yapmak istediklerini belirtti.

Kuray, “Toplanmadan gözaltına alındık. Bizi bir polis koridorundan geçirerek darp ettiler, ters kelepçeyle saatlerce araçta tuttular. Bir gece nezarette kaldık, avukatlarımızla görüştürülmedik,” dedi.

Kuray, “Bugün İsrail’in öldürdüğü gazeteciler için konsolosluk önünde eylem yapabiliyoruz, sorun olmuyor. Ama öldürülen Kürt gazeteci olunca karşımıza duvar gibi dikilip işkenceyle gözaltına alıyorlar. Bu bir adaletsizliktir,” ifadelerini kullandı.

“Cihan Bilgin ve Nazım Daştan, üzerinde ‘Basın’ yazan araçta öldürüldü. Terörist olmakla suçlandılar. Ben de yargılanıyorum. KCK Basın davası dosyam açık. Eğer ben ölsem, ‘Zeynep Kuray’ı anmak suç’ mu diyecekler?” diyen Kuray, suçlamaları kabul etmediğini vurguladı.

“Kalp hastasıyım, ters kelepçe taktılar; işkence uygulayan polis yargılansın”

Gazeteci Yadigar Aygün savunmasında, “Daha eylem başlamadan, kimlik tespiti yapılırken bizi bir duvara sıkıştırarak işkenceyle gözaltına aldılar” dedi. Aygün, gazetecileri anmanın ve eylem yapmanın suç olmadığını belirtti. 

Gözaltında hastaneye götürülmediklerini belirten Aygün, “Bizi Kızılay çadırı gibi bir çadıra soktular ve ‘Bir şikâyetiniz varsa söyleyin’ dediler. Çadırda muayene kaçıncı yüzyıldan kalma bir uygulama? Ayrıca bir polis, nezaretteyken kendi özel telefonu ile görüntülerimizi çekti. Bunların hepsi işkence,” dedi.

“Ben kalp hastası olduğum halde bana ters kelepçe takıldı,” diyen Aygün, bu uygulamadan sorumlu polislerin yargılanmasını istedi: “Ben polisin yargılanmasını istiyorum.”

Aygün, yöneltilen suçlamaları reddederek, “Gazetecileri anmak da, eylem yapmak da suç değildir,” dedi.

“Bizi sarı torbaya koymakla tehdit ettiler”

Gazeteci Pelin Laçin, henüz anma için toplanmadan gözaltına alındıklarını ve sekiz saat boyunca ters kelepçeyle polis aracında tutulduklarını belirtti. Laçin, “Araçta konuşmamız yasaklandı, konuşursanız ‘sizi de öldürür, sarı torbalara koyarız’ dediler. Bir polis sekiz saat boyunca araçta sigara içti. Astım hastası olduğumu söylememe rağmen devam etti,” dedi.

Laçin, gözaltında bir polisin kendisine gazetecilere karşı işbirliği teklif ettiğini, fiziksel tacize maruz kaldığını ve bir kadın polisin nezarette görüntülerini çektiğini söyledi. “Ben polislerden şikâyetçiyim. Protesto etmek anayasal bir haktır,” dedi.

“Polis bana işkence ediyorum, gurur duyuyorum dedi”

Üniversite öğrencisi Yağmur Filiz, eyleme katılmak için Şişhane Meydanı’na gittiğini, yasak kararı gösterilmeden abluka altına alındıklarını ve daha sonra gösterilen yasağın sahte olduğunu öğrendiklerini belirtti.

Filiz, “Grubun en arkasındaydım. Tüm gazetecilerin işkenceyle gözaltına alındığını gördüm,” dedi. Gözaltı sürecinde yaşadıklarını şöyle anlattı: “Bir polis kollarımı arkadan çevirdi, boynumu sıktı. ‘Ne sıkıyorsun?’ dedim. ‘Evet işkence ediyorum ve bununla gurur duyuyorum’ dedi. Ben de can havliyle ‘aptal’ ve ‘gerizekâlı’ dedim. Bu sözler hakaret değil; işkence gören birinin savunma refleksidir.”

Filiz ayrıca, sekiz saat boyunca tutuldukları araçta işkenceye ve hakarete maruz kaldıklarını, doktor muayenesinin usulüne uygun yapılmadığını ve darp izlerinin kayda geçirilmediğini aktardı.

“Bu dava siyasi iktidarın gazetecilere bakışını gösteriyor”

MLSA Hukuk Birimi’nden Avukat Didare Hazal Sümeli, aynı eylemde yaklaşık 300 kişinin gözaltına alındığını, bir grup gazetecinin İstanbul 24. Ağır Ceza Mahkemesi’nde “terör propagandası” iddiasıyla yargılandığını ve beraat ettiğini belirtti. Sümeli, “Nazım ve Cihan’ın fotoğraflarını taşıdıkları gerekçesiyle yargılandılar ve beraat ettiler. Müvekkillerimiz fotoğraf taşımadığı için dosyaları ayrıldı ve bugün burada yargılanıyorlar. Bu dosyada yargılama bir yılı aştı; bu bile başlı başına işkencedir,” dedi.

Gazetecilerin avukatlarından Gülizar Tuncer ise, savunmasına usule ilişkin itirazla başladı. SEGBİS sistemi kullanılsaydı duruşmanın bu kadar uzamayacağını belirten Tuncer, “Bu dosya sadece gazetecilere değil, siyasi iktidarın hak ve özgürlüklere ve yargının işleyişine karşı tutumunu da ortaya koymaktadır,” dedi.

Tuncer, “Gazeteciler daha kimlik tespitinde ablukaya alınıp işkence gördü. Bu dosyada savunma yapmaya bile gerek yok. Durum açıktır. Derhal beraat verilmelidir,” ifadelerini kullanarak, asıl yargılanması gerekenlerin gazeteciler değil, işkence yapan polisler olduğunu vurguladı. 

Duruşma zamanında başlarken, toplamda bir saat 40 dakika sürdü.

Yaklaşık yarım saat önce dosyaya yeni bir savcı atandığı belirtildi. Yeni savcı, gazeteciler hakkındaki adli kontrollerin devamını talep etti. 

Hakim ise adli kontrol tedbirlerinin kaldırılmasına ve sanıkların duruşmalardan vareste tutulmasına karar verdi. Duruşma, 8 Mayıs, saat 10.00’a ertelendi.

 

Image

Medya ve Hukuk Çalışmaları Derneği (MLSA) haber alma hakkı, ifade özgürlüğü ve basın özgürlüğü alanlarında faaliyet yürüten bir sivil toplum kuruluşudur. Derneğimiz başta gazeteciler olmak üzere mesleki faaliyetleri sebebiyle yargılanan kişilere hukuki destek vermektedir.