“Basın Kanunu ile Bazı Kanunlarda Değişiklik Yapılmasına dair Kanun Teklifinin” Meclis gündemine getirilmesi ertelendi. Geçtiğimiz hafta Meclis’te olması planlanan kanun teklifi 4 Temmuz’da gündeme gelecek. En azından şimdilik planlama böyle. AKP iktidarı ve ortağı MHP, bu kanunun çıkması için büyük bir çaba içerisinde. Özellikle ‘yalan haberle mücadele’ adı altında sadece gazetecileri değil, toplumun tüm kesimini ilgilendiren dezenformasyon bölümü kanunlaştırılmak isteniyor. Her ne kadar kamuoyuna fazla yansımamış olsa da iktidar partisi içerisinde bu bölüme karşı çıkanların sayısı da az değil. İletişim Başkanı Fahrettin Altun’un ısrarı AKP içerisinde bölünmelere neden oluyor. Kamuoyuna “Yalan haberle mücadele”, “Gazetecileri ilgilendiriyor” dense de sosyal medya kullanıcılarının tamamını yakından ilgilendiren bir kanun teklifi var ortada. Attığınız bir tweet nedeniyle tutuklanmanızın yasal kılıfı hazırlanıyor.
Medyanın yüzde 90’ını kontrolü altına almasına rağmen AKP iktidarı istediği sonuca bir türlü ulaşamıyor. Gerçekleri topluma ulaştırmakla yükümlü olan gazeteciler yeni yeni yollar buluyor. İnternet medyasının Türkiye’de bu denli hızlı gelişmesinin başlıca nedeni mevcut baskı sistemi diyebiliriz.
İktidarın kontrolündeki koca koca gazetelerde daha fazla okunan internet siteleri, bloglar, koca koca televizyon kanallarından daha fazla izlenen Youtube hesapları, sosyal medya kullanıcıları var. İşte bu yüzden tam da seçime doğru giderken bu mecraların da susturulması gerekiyor.
BİK’e sınırsız yetki
“Basın Kanunu ile Bazı Kanunlarda Değişiklik Yapılmasına dair Kanun Teklifi” içerisinde gazetecilerin gözünü boyamak için aralara yerleştirilmiş düzenlemeler de var. Bunların en başında internet medyasında çalışan gazetecilerin Basın Kanunu’na tabi çalışabilecekleri ve basın kartı alabilecekleri bir düzenleme mevcut. Ancak hemen arkasından internet medyasını takip etmek ve kontrol altına almak için sınırsız yetki verilen Basın İlan Kurumu da var. Kamu kaynaklarının medyaya adil dağıtılması için kurulan Basın İlan Kurumu (42 Genel Kurul üyesinin patronları da çıkaracak olursak sadece 5-6'sı gazeteci) basın ahlak kuralları belirleyerek ilan kesme cezaları, basın kartı iptalleri, internet haber sitelerinin ilan alma havuzundan çıkarılmasına kadar birçok yetki ile donatılıyor. RTÜK gibi medya şirketlerini susturacak bir yetkiye kavuşuyor.
Basın kartını bürokratlar verecek
Türkiye’de Basın İş Kanunu’na tabi olarak çalışan yaklaşık 30 bin gazeteci var. Bunlardan yaklaşık 10 bininin basın kartı var. Özellikle 2015’den sonra gazetecilerin basın kartına erişimleri iyice zorlaştı. Yeni düzenleme ile birlikte buna yeni engeller getiriliyor. Basın kartları komisyonu bir iki gazeteci örgütünü dışarıda tutacak olursak tamamen bürokratlardan oluşuyor. Gazetecilikle ilgisi olmayan kişiler, gazetecilere basın kartı verecek. Yine bu düzenleme ile daha önce Anayasa Mahkemesi tarafından iptal edilen “yıpranma hakkından yararlanmanın basın kartı taşımaya” bağlanması, yasa teklifinde gazetecilerin önüne koyuldu. Daha bir sürü itiraz ettiğimiz maddeler var ancak bu yazının tamamını bunlara ayırmadan, ne yaptık ve ne yapılması gerekiyor kısmına da biraz değinmek istiyorum.
En geniş birliktelik sağlandı
Türkiye’deki basın meslek örgütleri uzun yıllardır yan yana gelmeyen, sorunlar karşısında birlikte mücadele edemeyen örgütlere dönüşmüşlerdi. Bu kanun teklifi gündeme geldiğinde olabilecek en geniş tepkiyi örgütlemek üzere harekete geçildi. Medya Dayanışma Grubu’nda yer alan basın meslek örgütleri başta olmak üzere bu yasanın geri çekilmesi için olağanüstü bir çaba sarf edildi. Hem diplomatik bir süreci yürütürken hem de gazetecileri tehlikeler karşısında bilinçlendirerek ortak hareket etmelerini sağladı. Sokak eylemleri, basın açıklamaları, paneller ile tehlikeye dikkat çekildi. Farklı kutuplarda duran meslek örgütleri ortak hareket etme becerisini yeniden kazandılar. Bu teklifin şimdilik ötelenmesinde meslek örgütlerinin ortak hareket edebilmiş olmalarının büyük bir katkısı var. Ama sorun ortadan kalkmış değil ve birlikteliğin devam etmesi önemli.
Sansüre karşı ortak mücadele
Şu an Meclis’te olan bu yasa sadece gazetecileri ilgilendirmiyor. Bu haliyle yasalaşması durumunda halkın haber alma hakkı da çok ciddi zarar görecek. Asıl amaç da bu zaten. Dolayısıyla bu yasaya karşı verilecek tepkinin sadece gazetecilerden gelmesini beklemek doğru olmayacaktır. Halkın da haber alma hakkına sahip çıkmak için bu yasaya karşı mücadele etmesi bir zorunluluk olacaktır. Gazeteciler ile halkın ortak yürüteceği basın özgürlüğü mücadelesinin önünde hiçbir bürokrat, hiçbir iktidar duramayacaktır.
Medya ve Hukuk Çalışmaları Derneği (MLSA) haber alma hakkı, ifade özgürlüğü ve basın özgürlüğü alanlarında faaliyet yürüten bir sivil toplum kuruluşudur. Derneğimiz başta gazeteciler olmak üzere mesleki faaliyetleri sebebiyle yargılanan kişilere hukuki destek vermektedir.