Urfa’nın Suruç ilçesinde 2014 yılında açılan çadıra yönelik müdahaleyi takip eden gazeteci Şehriban Aslan’ın kolluk görevlilerinin attığı taş nedeniyle ağır yaralanmasıyla ilgili sekiz yıldır yürütülen soruşturma dosyası, tanık ifadeleri ve birçok delile rağmen zaman aşımı ile kapatıldı. Gazeteci Aslan’ın avukatı Resul Temur, savcının suç işleyen kolluğu koruma amacıyla, yetersiz ve eksik bir soruşturma yaparak bu kararı verdiğini belirterek, karara itiraz edeceklerini söyledi. KHK ile kapatılan JİNHA muhabiri olan Şehriban Aslan, Suriye’nin Kobanê kentine yönelik İŞİD saldırılarına karşı Urfa’nın Birecik ilçesindeki Ziyaret köyünde kurulan direniş çadırına yönelik 20 Temmuz 2014’te yapılan jandarma ve polis müdahalesinin takibini yaptığı sırada kolluğun attığı taşın başına isabet etmesi sonucunda ağır yaralandı. Kafatasında üç santim kırık oluşan ve beyin kanaması geçiren Aslan, Urfa Eğitim ve Araştırma Hastanesi’nde bir hafta yoğun bakımda, bir hafta da normal bir odada olmak üzere 14 gün boyunca tedavi gördü. Aslan, hastaneden taburcu olduktan sonra üç ay boyunca da evde tedavi gördü. Adli Tıp Kurumu, Aslan’ın başına isabet eden sert cismin hayati tehlikeye neden olduğu, yaralanmanın basit ve tıbbi müdahale ile giderilmeyecek nitelikte olan kemik kırılması olduğuna dair rapor hazırladı. Yaşadığı sağlık sorunları nedeniyle yaklaşık bir yıl mesleğini yapamayan Aslan, başından aldığı darbe nedeniyle epilepsi hastalığına yakalandı. Şehriban Aslan’ın yaşadıkları, yargının faili kolluk görevlilerinin olduğu davalarda uyguladığı cezasızlık uygulamasının, gazetecilerin yaşamını nasıl tehdit ettiğini bütün yönleriyle gözler önüne seriyor.
‘Fotoğraf makinesi ve kameramızı kaldırıp gazeteci olduğumuzu söylememize rağmen bize taş atmaya devam ettiler’
Aslan, haber takibi sırasında kendisini hedef alarak kasıtlı bir şekilde yaraladığını belirttiği kolluk görevlileri hakkında “kasten yaralama” suçlamasıyla 2014 yılında Birecik Cumhuriyet Başsavcılığına suç duyurusunda bulundu. Suç duyurusunda, kolluk görevlilerinin olay yerinde yaşananları tüm gerçekliği ile kamuoyuna aktarmayı engellemek amacıyla Aslan’ı hedef alarak taş attığı vurgulanarak, bu eylemi yapan kolluk görevlilerinin tespit edilerek, cezalandırılması istendi. Kolluk görevlilerinin müdahale sırasında taş attığına ilişkin gazetecilerin çektiği görüntüleri de suç delili olarak suç duyurusu dilekçesine eklendi. Aslan’ı ağır yaralayan kişi ve kişiler hakkında “Taksirle bir kişinin yaralanmasına neden olma” şüphesiyle soruşturma açan savcılık, Aslan’ı yaralayan kolluk görevlileri için “Meçhul şüpheli” ifadesini kullandı. Soruşturma kapsamında tanık sıfatıyla ifade veren iki gazeteci, olay sırasında fotoğraf makinesi ve kameralarını kaldırıp gazeteci oldukları söylemelerine rağmen kolluk görevlilerinin kendilerine taş atmaya devam ettiğini ve bu sırada gazeteci meslektaşları Şehriban Aslan’ın yaralandığını söyledi. Müşteki sıfatıyla ifade veren Aslan, benzer bir ifade vererek, kendisini yaralayan kolluk görevlileri hakkında şikayetçi oldu.
Soruşturma devam ederken Aslan bu kez polis kurşunuyla yaralandı
Soruşturma devam ederken gazeteci Aslan bu kez de polis kurşunu ile yaralandı. Sokağa çıkma yasağı ilan edilen Diyarbakır’ın Sur ilçesinde incelemeler yapan heyeti takip ettiği sırada çıkan bir çatışmada özel harekat polislerinin silahından çıkan ve duvardan seken kurşun gazeteci Aslan’ın alnını sıyırdı. Şans eseri ölümden dönen Aslan, bu olaydan basit yaralanma ile kurtuldu.
Dosya zaman aşımından düşürüldü, gazeteciye şiddet faili meçhul bırakıldı
Birecik Cumhuriyet Başsavcılığı, Aslan’a yönelik “Taksirle bir kişinin yaralanmasına neden olma” suçu yönünden 8 yıllık zaman aşımı süresinin dolması ve fail veya faillerin bulunmamasını gerekçe göstererek soruşturma dosyasını kapattı. Savcılığın, 2 Kasım 2022 tarihinde verdiği takipsizlik kararının gerekçesinde “Suç tarihinden bugüne kadar tüm aramalara rağmen şüpheli/şüpheliler bulunamamış. Zaman aşımını kesen usuli bir muamele yapılmamış. Suçun temas ettiği kanun maddesinde yazılı cezanın nevi ve miktara göre Türk Ceza Kanunu’nun 66. Maddesinde belirtilen 8 yıllık dava zaman aşımı süresinin dolduğu anlaşılmaktadır. Kimliği tespit edilemeyen ve yakalanamayan şüpheli veya şüpheliler hakkında CMK’nun 172.maddesi gereğince zaman aşımı nedeniyle kovuşturma yapılmasına yer olmadığına.”
Aslan: Bunları yaşarken bir daha gazetecilik yapamamaktan korktum
Gazeteci Şehriban Aslan, olay günü yaşadıklarını, takipsizlik kararını ve gazetecilerin bölgede yaşadıkları zorluklara ilişkin konuştu. Aslan, kolluğun olay günü çok yoğun bir şekilde kullandığı gaz bombası kullanması nedeniyle görüntü çekemeyecek hale geldiğini söyledi. Kolluk görevlilerinin gaz bombalarının bitmesi üzerine bu kez taş ile kitleye müdahale ettiğini aktaran Aslan, “Gazeteci arkadaşlarım kendilerine taş atan kolluk görevlilerine ‘Gazeteciyiz, taş atmayın, biber gazı atmayın!’ demesine rağmen durmadan taş atılıyordu. Tekrar çekim yapmaya başladığım sırada başıma sert bir cismin çarpmasıyla yere düştüm. Yanımda olan gazeteci arkadaşım beni tutmamış olsaydı Fırat nehrine düşmem kaçınılmazdı. En kötüsü, ben kanlar içindeyken bir çevik kuvvet polisinin bana bakarak gülmesi ile bilincimi kaybederek gözlerimin kapanmasının aynı anda olmasıydı. O anı asla unutamam” dedi. İki haftalık tedavinin ardından taburcu edilmesine rağmen aylarca süren şiddetli baş ağrıları nedeniyle her gün hastaneye gitmek zorunda kaldığını, olaydan sonra epilepsi hastalığına yakalandığı bilgisini veren Aslan, “Ben bunları yaşarken bir daha gazetecilik yapamamaktan korktum” diye belirtti. Aslan, orada sadece kendisine ve meslektaşlarına değil, halkın haber alma hakkına ve basın özgürlüğüne de saldırıldığını vurguladı.
Avukat Temur: Bu karar, açık bir biçimde saldırıyı gerçekleştiren kolluğu koruma amaçlıdır
Takipsizlik kararı, Aslan’a yönelik kolluk müdahalesini değerlendiren avukatı Resul Temur ise, Aslan’ın haber takibi yaptığı sırada kitleye yönelik orantısız kolluk saldırısında kasten ve bilerek hedef seçilerek taş darbesi ile ağır yaralandığına dikkat çekti. Aslan’ın yaralanmasıyla ilgili hazırlanan birçok raporda hayati tehlikesinin olduğu belirtilmesine rağmen, savcılığın olayı “Kasten” değil “taksirle” işlenmiş bir suç gibi değerlendirerek dosyayı takipsizlik ile sonuçlandırdığını söyledi. Temur, olay sırasında Aslan’ın yanında olan gazetecilerin de kolluk görevlilerinin taşlı saldırısına maruz kaldıklarına dair beyanlarının soruşturma dosyasında yer aldığını hatırlattı. Savcılığın olaya ilişkin görüntüler için kolluktan istediği bir raporda kolluğun olay sırasında taş kullandığının tespit edildiğini aktaran Temur, kolluğun taşlı saldırıda bulunduğu görüntülerle ve tanık ifadeleriyle sabit olmasına rağmen savcının şüpheli olarak hiçbir kolluk görevlisininin ifadesine başvurmadığına dikkat çekti. Savcının 2018 yılından bu yana soruşturma dosyasında hiçbir işlem yapmadığına işaret eden Temur, “Soruşturmanın ‘taksirle yaralama’ şüphesi üzerinden yürütülmesi dahi hukuksuzluğun boyutunu gösteriyor. Kolluğun görev sırasında taşlarla gazetecilere ve diğer insanlara saldırması hukuki bir davranış olmamasına rağmen, savcılık bu davranışın yanlışlıkla ya da istemeyerek yapıldığı varsayımıyla sadece dosya üzerinden soruşturma yürüterek takipsizlik kararı vermiştir. Savcılığın suçu tanımlama biçimi ve nihayetinde verdiği takipsizlik kararı açık biçimde saldırıyı gerçekleştiren kolluğu koruma amaçlıdır. Savcılığın kolluğu koruma amaçlı aldığı bu karar, devletin ilke edindiği cezasızlık politikasından kaynaklanmaktadır” diye kaydetti. Temur, takip kararına karşı gerekli bütün yasal itiraz yollarına başvuracaklarını sözlerine ekledi.
Medya ve Hukuk Çalışmaları Derneği (MLSA) haber alma hakkı, ifade özgürlüğü ve basın özgürlüğü alanlarında faaliyet yürüten bir sivil toplum kuruluşudur. Derneğimiz başta gazeteciler olmak üzere mesleki faaliyetleri sebebiyle yargılanan kişilere hukuki destek vermektedir.