Burcu Özkaya Günaydın
COVID-19 salgınından yerel basın da büyük oranda etkilendi. Dijital basın yükselişe geçerken, çok sayıda gazeteci bu süreçte ya işsiz kaldı ya da çok düşük ücretlerle çalışmaya mahkum oldu. Salgın sürecinde hastalık kapma pahasına sahaya inmek zorunda kalan gazeteci sayısı hiç de az değil. Peki pandemi yerel basını nasıl etkiledi? Farklı açılardan bakmak için Hatay’da dört gazeteciyle, COVID-19 sürecinde basının, gazetecilerin sorunlarını, mesleği hangi koşullarda yaptıklarını ve basın üzerindeki genel sansürün yerele yansımasını konuştuk…“Telafisi zor tahribat oluştu”
İskenderun SES gazetesinden Akın Bodur, pandemi sürecinin Anadolu’da özellikle “sadece gazetecilik yapan günlük gazeteleri” olumsuz etkilediğini belirtiyor. Salgın süreciyle birlikte birçok işyerinin kapanmasıyla medyanın abone ve ilan potansiyelinin etkilendiğinin altını çizen Bodur: “Bu durumla birlikte ileriki süreçte telafi edilemeyecek tahribat oluştu. Salgın sonrası hatta salgın sürecinde birçok gazetenin kapanması bile gündeme gelebilir. Çünkü, Anadolu'dan çıkan ve sadece habercilik yapmaya çalışan yerel medyanın birikimi yoktu. Birçok basın kurumu kendi yağıyla kavruluyor.” Basın İlan Kurumu (BİK) üç buçuk yıl önce çıkardığı bir yönetmelikle çalışan sayısında artışa gidilmesi, yükselen dövize bağlı olarak kağıt, kalıp, mürekkep, bilgisayar, fotoğraf makinası gibi ithal edilen ürünlerde yüzde 150'ye varan artışla yerel medyada bozulan ekonomik döngünün korona süreciyle birlikte derinleştiğinin vurgulayan Bodur, tehdit, şantaj haberciliği yapmayan, belediye gibi kurumlardan haksız ihale almayan, ticaret odaları ve borsalar üzerinden beslenmeyen yerel medyada kısa süre içinde kepenklerin ineceğini belirtiyor. Bodur ayrıca kepenklerin inmesiyle birlikte yerelde, istenileni yazan tek tip gazeteciliğin güçlendirilmiş olacağını söylüyor.“Otosansür uygulasam, yazıyı yazamam”
Bu süreçte salgınla ilgili haberlere yönelik baskılama, çok sayıda gazetecinin gözaltına alınması veya sosyal medyada saldırıya uğraması gibi gelişmeler de yaşandı. Bodur: “İktidarın, yönetenlerin veya yönetim erkini elinde bulunanların istemediğinin yazıldığı süreç hangi dönem olursa olsun gazeteci hedef gösterilmekte, ötekileştirilmeye çalışılmakta, bir anlamda linçe maruz bırakılmakta, gözaltına alınıp, tutuklanabilmektedir. Hakkımda birçok kez suç duyurusunda bulunulan, hatta yargılanan birisi olarak diyebilirim ki, sıkıntı yaşamamak için belgeli çalışmanın önemi büyüktür. Bir haberi yazarken sansür olur diye bakmadım, kendime otosansür uygulamayı hissetmedim ve yazdım. Zaten kendime yönelik bir otosansür uygulamayı düşünecek olsam, o yazıyı yazamam…”“Yerel de sanala kaydı”
Antakya Gazetesi’nden Tamer Yazar, COVID-19 süreciyle birlikte mesleki olarak sanal alana kaydıklarını; yerelde de haberciliğin “soruları gönder, cevapları al, fotoğrafları ekle ve yayınla!” şeklinde ilerlediğin belirtiyor. Klasik baskı usullerinin yavaş yavaş terk edildiği bir döneme gidildiğini vurgulayan Yazar, maliyet-gider dengesi açısından bakıldığında gazeteciliğin sürdürür bir tablo sunmadığını, yeni dönem gazetecilik anlayışı ile de sosyal medya merkezli bir haberciliğin oluştuğunun altını çiziyor.
“En çok çalışılması gereken dönemde eve kapandık”
Antakya’da yıllardır bağımsız gazetecilik yapan Nazire Gülenay, eve kapanma ve fiziksel yalıtılmışlık sürecinde haber olmaya değer şeyler üretmekten vazgeçmediğini, fakat alışılmış düzenin dışında bir süreç yaşayan toplumun tüm kesiminde karmaşa olduğu gibi basın sektöründe de keşmekeş yaşandığına dikkat çekiyor. Bu karmaşanın içerisinde doğru ve sağlıklı bilgiye ihtiyaç duyulan bir zamanda, gazetecilerin ekstra mesai harcaması gereken bir süreç olması gerektiğini belirten Gülenay, aksine bu süreçte gazetecilerin de gazeteciliğin de eve kapandığına dikkat çekti.
“Sağlık haberlerinde otosansür uyguluyorum”
Hatay’ın bağımsız gazetecilerinden Özlem Mansuroğlu, ‘evde kalamayan’ gazetecilerden. Habercilerin doğru bilgiye ulaşabilmek için sahada olma zorunluluğu olduğunu belirtiyor. Bu süreçte korunmaya çalışsa da epey tedirgin. Bilgi akışının çok hızlı olduğu günümüzde gazeteciliğin sanala kaydığını düşünen Mansuroğlu, koronanın bu süreci hızlandırdığını söylüyor. Dijitalleşmedenin getirdiği hızı önemli bulduğunu belirten Mansuroğlu: “Ama şu da bir gerçek ki sanala kayan gazetecilik çok fazla insanın işsiz kalması demek. Matbaası, hazırlaması, kağıdı hepsi ayrı emek. O kağıt kokusunda bir sürü insan emeği var.”