MURAT KÖK*
Siyasetçiler çok büyük laflarla alanda geziyorlar ama Cumartesi Anneleri’nin adalet talebini görmezden geliyorlar. Helalleşmeye, barışa giden yol Galatasaray Meydanı’ndan geçiyor. Bugün uğradığımız şiddetin herkes bir şekilde suçlusu. Hepiniz suçlusunuz. Sessiz kaldığınız, görmezden geldiğiniz için biz bütün dünyanın gözü önünde şiddete maruz kalıyoruz.
Cumartesi Anneleri/İnsanları’nın 28 yıllık direniş mekanı Galatasaray Meydanı, tam 244 haftadır yasaklı. Anayasa Mahkemesinin (AYM) “saygı gösterilsin” dediği ve “ihlaller tekrarlanmasın” diyerek Beyoğlu Kaymakamlığı’na yolladığı kararına rağmen Cumartesi Anneleri/İnsanları, üç haftadır sadece meydana çıkmak istedikleri için gözaltına alınıyorlar. Ancak devletin gözaltı cezalandırmasına alışkın olan Cumartesi Anneleri/İnsanları’nın başka bir kırgınlığı var. Yukarıda, Besta Tosun’a ait olan konuşmanın mesajı da net.
Cumartesi Anneleri/İnsanları, meydanlarda demokrasi ve adalet vaatleri veren siyasilere sessiz kaldıkları, görmezden geldikleri için kırgınlar. Kapısının önündeki hukuksuzluğa dair tek bir şey söylemediği için İstanbul Barosu'na kırgınlar. Herkese mutlak olarak haklı oldukları mücadeleye destek vermek için davetiye bekledikleri için kırgınlar.
Çünkü üç haftadır, bu yönde bir talimat olmadığı için yasak kararı alamayan Beyoğlu Kaymakamlığı "yasak olmadığı için ihlal de yoktur herhalde" diyerek üç maymunu oynarken ve polisin "saygı" olarak algıladığı şekilde darp etmeden gözaltına alınırken sadece bir avuçlar. Tıpkı bayram haftasında olduğu gibi.
Bayram sabahı Galatasaray Meydanı: Bir yanda karanfiller, bir yanda barikatlar
Cumartesi Anneleri/İnsanları, taşıdıkları yükün ağırlığı yetmezmiş gibi AYM'nin Beyoğlu Kaymakamlığı'na yüklediği ödevi hatırlatmak ve yıllardır sevdiklerini andıkları meydana bir karanfil bırakmak için bir bayram günü olan 22 Nisan’da Galatasaray Meydanı'na geldi.
Üst üste yığılan barikat ve kalkanlarla polis tarafından karşılanan Cumartesi Anneleri/İnsanları, "güvenlik çemberi" içerisine hapsedildi. Cumartesi Anneleri/İnsanlarının üç yıldır "muhalefet ettikleri" için yargılandıkları 2911 sayılı kanuna muhalefet eden polis, herhangi bir uyarı yapmadan ve hatta özensizce hazırlanmış bir yasak kararı dahi göstermeden gözaltı araçlarını çağırdı.
Yalnızca kamuya açık bir alanda bulundukları için gözaltına alınmak istenen Cumartesi Anneleri/İnsanları, araca bindirilene kadar önceden üzerine anlaşılmamış bir iş bölümü ile malum olması gerekeni polise hatırlatıyordu: “AYM kararı herkesi bağlar, herkes saygı duymak zorundadır", "Suç yok, ikaz yok; gözaltı yapılamaz", "Polisin görevi barışçıl gösteriyi korumaktır…"
Asayiş berkemal: Karanfiller tekmelenerek meydandan çıkarıldı
Bir polis memuru, AYM kararını hatırlatan Hanife Anne'ye "Avukat mısın sen?" diye cevap vermeyi tercih ederken bir diğer polis memuru ise kayıp yakınlarının Twitter hesabından canlı yayın yapmaya çalışırken "güvenlik çemberi" içinde kalan Besna Tosun'a "Benim görevim seni korumak değil. Ben yakalarım. Savcı ve hakim de gereğini yapar" diyerek cevap vermeyi uygun gördü.
Bu cevapların verildiği trajik diyaloglar gerçekleşirken gözaltı araçları Galatasaray Meydanı'na geldi. Polisin bir saygı lütfü olarak gördüğü uygulama uyarınca sevdikleri gözaltında kaybedilen Cumartesi Anneleri/İnsanları gözaltı aracına yine kendileri bindi. Gözaltında kaybedilen Fehmi Tosun'un eşi Hanım Tosun da “Anneleri gözaltına alarak zafer mi kazanıyorsunuz. Bugün bayram bayram…” diyerek tepki gösterdiği için kalp ameliyatı olduğunu ve kolunun kırık olduğunu belirtmesine rağmen darp edilerek gözaltına alındı.
İşini eksiksiz yapmak isteyen polis, tekmeleyerek karanfilleri meydandan dışarı çıkardı. Meydanda bir kez daha "asayiş sağlanmıştı."
‘Kolumuzu kırmaya çalıştılar’
Her hafta olduğu gibi İHD İstanbul Şubesi'nde beklerken Cumartesi Anneleri/İnsanları'nın avukatlarından Jiyan Tosun'un gönderdiği bir mesaj hepimizi şok etti. Av. Tosun, annelerin ters kelepçe uygulaması ve kötü muameleye maruz kaldıklarını ve basın açıklaması yapmak istediklerini iletti. Basın açıklamasında kayıp yakınları ve beraberindeki hak savunucularının gözaltına alınırken ve gözaltı aracında hakaret, tehdit ve işkenceye varan kötü muameleye maruz kaldıkları ortaya çıktı.
Henüz gözaltı aracına bindirilmeden polisin saldırdığı Besna Tosun, "Bu hafta çok farklı bir muamele gördük" diyerek gözaltı aracında şiddetin dozunun arttırıldığını anlattı. Araçta kamera olmamasına güvenen iki kadın polis memurunun hiçbir direniş göstermemesine rağmen ters kelepçe yapmak için kollarını tuttuğunu ve kırmaya çalıştıklarını paylaşan Besna Tosun, bu sırada hakaretlere de maruz kaldığını söyledi.
‘Suçluymuş gibi teşhir edildik’
İHD İstanbul Şubesi Gözaltında Kayıplar Komisyonu üyesi Sebla Arcan ise araç içindeki polis şiddetinin Besna Tosun ile sınırlı kalmadığını aktardı. Kronik sağlık sorunları da olan kayıp yakınlarının iç sıcaklığı 34 dereceye varan gözaltı aracında ters kelepçelendiklerini söyledi. Bu şekilde hastaneye götürüldüklerini paylaşan Arcan, “Hastanede yanımızda polislerle adeta suçluymuş gibi teşhir edildik” dedi.
Basın açıklamasında söz almasa da gözaltına alınarak ters kelepçe uygulamasına maruz kalan bir diğer kayıp yakını ise 16 Kasım 2022 tarihli AYM kararında ismi olan Maside Ocak. Ocak, omzunda kas yırtılması olduğunu belirtmesine rağmen ters kelepçelendi. Bununla da yetinmeyen polis memurları, ters kelepçe yapmaya çalışırken Maside Ocak'ın üstüne oturdu.
AYM: Saygı duyun
AYM, Cumartesi Anneleri/İnsanları'nın 700. Hafta Buluşması'na yönelik ağır polis saldırısı hakkındaki Maside Ocak ve avukatlarının yaptığı başvuruyu 16 Kasım 2022 tarihinde karara bağladı. Fotoğraflara yansıyan insanlık dışı müdahaleye rağmen
ortada bir işkence göremeyen AYM, “saygı” vurgusu yaptığı kararını “ihlal tekrar edilmesin” diyerek Beyoğlu Kaymakamlığı'na gönderdi.
Yalnızca o dönemde İçişleri Bakanı Müsteşarı olan Muhterem İnce’nin şerh düştüğü kararda hükümden önce şu ifadelere yer verildi: “Diğer yandan başvurucunun da içinde yer aldığı grubun kaybolan yakınlarının bulunması ve kamuoyunda farkındalık yaratılması amacına yönelik oturma eylemi ve basın açıklaması yapmak istemesi demokratik bir toplumda saygı ile karşılanmalıdır. Dosyaya sunulan bilgi ve belgelere göre kolluk görevlilerine bazı cisimlerin atılmasının polisin gerekli olmadığı hâlde toplantıya müdahale etmesi ve aralarında başvurucunun da bulunduğu bir kısım katılımcının yakalanması sonrası gerçekleştirildiği anlaşılmıştır. Toplantıya müdahale esnasında katılımcıların gerçekleştirdiği hukuka aykırı eylemlere yönelik bazı yaptırımlar uygulanabilir ise de bu durum, toplantıya kolluk görevlilerince yapılan hukuka aykırı müdahaleyi hukuka uygun hâle getirmez. Bu doğrultuda kolluk görevlilerinin somut olayda etkinliğe müdahale etmesini gerektirecek makul sebep ortaya koymadan ve anılan hakkın kullanılabilmesine yönelik tolerans göstermeden gruba müdahale ettiği sonucuna varılmıştır.”